Bugün Mumbai’deki son günümüz tarih 19 Ocak 2020. Yeni bir güne, şafak sökerken limandan bir görüntü ile merhaba diyorum.

Mumbai’nin bir özelliği de yaşam standardı farklı insanların arasındaki uçurumun açıkça görüldüğü şehir oluşudur. Çelişkiye bakınız ki Hindistan’ın en zengin şehri de Mumbai’dir. İşte bugün Hindistan’ın diğer yüzü Dharavi’yi gezeceğiz. Mahim tren istasyonuna kadar otobüsle gideceğiz. Yolda gördüklerimizden bir seçki. Pazar yerinden de geçtik döküntüler o kadar çoktu ki kepçe ile temizliyorlardı. 😁

Bir saatlik yol geldik. Yoksulluğun, üzgünüm ama pisliğin tam göbeğine gidiyoruz dedi rehberimiz. Ama biz Varanasi’yi görmüşüz burası ne kadar pis olabilirdi ki. Tam bir milyon insanın iç içe yaşadığı yerden bahsediyorum diyen rehberimizle birlikte otobüsten indik yürüyoruz. Yolumuz Mahim bölgesindeki tren istasyonuna doğru. Bu yaşlı amcamın bakışı çok güzeldi.
Mahim West-Batı üst geçite çıktık. Mahim East- Doğu’dan inip geçidin altından ileri doğru yürüyeceğiz.
Aşağı indik karşımıza inanılmaz renkli ve hayli kalabalık heykelleri olan bir Hindu tapınağı çıktı. Mahim bölgesinin Sri Siddhi Vinayagar Tapınağı. Kapıdaki yazıda; Suriyandi’de yaşayan Bay S. Sudalayandi’nin oğlu S. Sellappa Sam tarafından 2000 yılında yapılmış. Tapınak olarak da aynı yıl kutsanmıştır. Soldaki maymun tanrısı Hanuman Vayu Deva- rüzgâr tanrısının oğludur.
Tek bir tanrıya; Tanrı Ganeşa’ya adanmış. İçeri girmedik zaten içerde pek görülecek bir şey yokmuş. İnsanlar anca toparlanıyorlar sanki, etraf kalabalıklaşmaya başladı. Yerler bize göre normal, etraf bana kokmuyor ama rahatsız olan arkadaşlar var tabii.
Birden bir çığlık, biri düştü sandık ama yerde ölü bir sıçan vardı. 😁 Yaşamlarındaki gerçekler diyelim. Bize göre kendi tabirimizle * teneke mahallesi* olsa bile Hindistan’ın endüstrisine yıllık 700 bin dolar katkı sağlayan kalbidir burası.
Her tarafta adım başı berber var. Bakın biri duvar üstüne oturmuş. Duvar üstünde oturanın arkasındaki derenin içindeki atıklara bir bakın. Fotoğrafa tıklayınca daha iyi görünüyor.
Bu kalpteyiz yani Dharavi bölgesindeyiz. Dharavi bölgesi 50 kadar mahalleden oluşuyor. Kanalizasyon sistemi diye bir şey yok ve Dharavi halkı yaşamlarını da burada sürdürüyor. Güzel bir örnek vereyim. Fotoğraf Önder Kaplan- Teşekkürler hayatım.
Rehberimiz sizi Bollywood’a götüreceğim demişti. Şimdi de Bollywood dedim diye aklınıza Amerikan stüdyoları gelmemiştir umarım, işte Bollywood’un merkez üssü buralar. Ayrıca bilmeyenler için söylüyorum Bollywood; Hint dilinde çekilen filmlerdir dedi. Bir günde 3 film çekiliyormuş. 🙄
Evet benim zamanımın en bilineni Raj Kapoor’un Avara Hoon filmiydi. Neyse; Hintli yazar Vikas Swarup’un Q & A adlı romanından uyarlanan Oscar ödüllü Slumdog Millionere filminin çekildiği bölge işte tam buralar. 18 yaşındaki Jamal Malik’in bizdeki Kim 500 milyon ister? yarışmasının Hint versiyonundaki hikayesini anlatan 2008 İngiliz yapımı film, tavsiye ederim. İzlediğiniz bir filmdeki yerleri bire bir görmek o kadar heyecan verici ki, anlatamam. Zaten sürekli fotoğraf çekmişim. 😁 Hepsini buraya sıralamak isterdim.
Henüz erken bir saat ama inanılmaz çalışkan insanlar. Ben fotoğraflarken çekiniyorum. Gerçekten güleç yüzlü çok da pozitif yaklaşımlar sergiliyorlar. Bavulcular mesela gizlice çekmeye çalışırken çekebilirsin işareti verdiler mutlu oldum. 🥰 Küçücük dükkan bile denemeyecek kadar bir yerde ekmek parası kazanıyorlar.
Bu kadar görüntü yeter dedik ve otobüse döndük. Geçerken gördüğümüz yerleşim yerlerinden örnekler. Birinci fotoğrafta bir cami, ikinci tam teneke mahallesi olduğunun resmi, en sondakinde de tuvaletlerin şeklini görelim dedim. Dışarı çıkık yapılmış, 😉 temizlik derdi yok hepsi doğru dereye.
Yolumuzun üstünde Mumbai’nin en büyük AVM ünvanına sahip Phoenix’de mola verdik.
Günü Mumbai’nin ünlü müzesi Chhatrapati Shivaji Maharaj Vastu Sangrahalaya’yı gezerek bitireceğiz. Kapı girişinde kaldırım çalışması vardı. Güzel bir bahçesi olan müzenin orijinal adı *Prince of Wales Museum of Western India* Batı Hindistan’ın Galler Prensi Müzesi.
Müze adından da anlaşılacağı gibi Galler Prensi V. George’un Hindistan’ı ziyaret etmesi anısına, hükümetin ve zenginlerin bağışlarıyla inşa edilmiş. Mimarı Hindistan Kapısını da tasarlayan İskoç George Wittet’tir. Müze 3 ana bölümden oluşmuş. Doğa tarihi, Arkeoloji ve Sanat bölümü.
Müzenin enteresan bir yapım tarihi var; Fikir 1904 yılında ortaya atılmış. İlk temel taşı 1905 yılında adını aldığı Galler Prensi (sonra Kral V. George olmuş) tarafından atılmış. Sonra 1915 yılında Mimar George Wittet tarafından burada inşa edilmiş. 🙄 Giriş kapısında Children’s Museum yazıyordu ya işte sebebi şu; I. Dünya savaşında askeri hastane olarak kullanılmış ve bir bölümü de çocuk sağlık merkeziymiş. Müze olarak açılışı ise 1922 yılında olmuş. Galler Prensi adı 1998 yılında müzenin kurucusu olan Chhatrapati Shivaji Maharaj tarafından kendi adı verilerek değiştirilmiş. 😁 Parayı veren düdüğü çalıyor.
Üstteki fotoğrafta görülen bahçe girişindeki oymalı granit sütunlar Güney Hindistan Nayak döneminden kalma. M.S 16-17. yüzyıl. Üstünde çeşitli hayvan motifleri ile insan motifleri görülüyor. Tanrılardan da Trivikram, Kama Devi ve Garuda işlenmiş. Giriş biletlerimizi aldık girişe doğru gidiyoruz.
Bahçede devasa bir Buda kafası var. Bu uyuyan Budha’nın arkası açıkmış bilemedik yandaki panoda yazılanları aktarayım.
Tsunami sırasında Sri-Lanka’daki Dambulla Kaya Tapınaklarındaydım. Buda’nın bu heykeli, o anın hatırasıdır. O sırada etrafımda gördüğüm ve hissettiğim muazzam acı ve ıstırabı simgeliyor. Bu çalışma makro ve mikro düzeyde var olan Buda’nın her yerde hazır bulunuşuyla ilgilidir. Buda her zaman vardı her zaman da var olacaktır. Bin beş yüz Buda heykeli yaptım, beş yüz geçmiş için, beş yüz şimdi için ve beş yüz de gelecek için. Buda’nın büyük başının iç kısmındaki bin beş yüz küçük heykel Akshobhya Buda’ları örnek alınarak yapıldı.

Müze 3 katlı. Girişte çok güzel bir kadın heykeli var. Fransız ressam Ian August Dominic Ingre’nin Paris Loon Müzesi’ndeki yağlı boya *La Sourge* tablosundan esinlenerek yapılmış. Tablonun orijinali şimdi Paris d’ Orse müzesindeymiş. Sir Dorap Tata bu çeşmeyi özel yaptırıp müzeye hediye etmiş.
Önce sağdaki heykel galerisine girdim. Budist, Jain ve Hindu heykelleri de var. Ama çoğunlukla Vishnu heykelcikleri… İlk fotoğraf Shiva, ikinci Garuda; Vehicle of Vishnu- vişnu’nun aracı diye geçiyor ama genelde kanatlı hızlı koşan bir kartalmış bazen de böyle insan olarak temsil edilirmiş.
İlki Shiva-eşi Parvati ve ailesi birlikte; Uma Maneshvaramurti diye geçiyor. Diğeri yine Shiva- eşi Parvati ile Uma Maheshvara diye geçiyor.
Elephanta adasında gördüğümüz Trimurti Brahma; Koruyucu, kollayıcı ve yaratıcı tanrı.

Alttaki fotoğrafta birinci Tanrıca Durga diğeri Mahishasuramardini. Güzel bir efsaneleri var. Epigrafik (yazıt bilimi) kanıtlar, Durga’nın savaşçı bir tanrıça olduğunu gösterir. İblisi öldüren Durga sonradan Mahishasuramardini-Mahishasura’nın katili adını alır. Aynı zamanda Vishnu’nun eşidir.
Buradaki efsaneye gelirsek: Mahishasura, Brahma’yı memnun etmek için ayaklarının dibinde sürekli oruç tutan yarısı buffalo olan iblis-şeytandır. Yaratıcı Brahma, Mahishasura’nın bu bağlılığından memnun kalınca ona dile benden ne dilersen der. Mahishasura’da ölümsüzlük ister. Brahma herkes birgün ölecek sen de öleceksin diyerek dileğini kabul etmez. Bir süre düşünen Mahishasura -öyleyse beni sadece bir kadın öldürebilsin diliyorum der. Bu isteği kabul olur…
Mahishasura Brahman gittikten sonra tekrardan şeytanlık yapmaya, kadınları korkutmaya başlar ve cenneti ele geçirir… Durumdan endişe eden Deva’ların (tanrının yardımcıları) hepsi güçlerini birleştirip birden fazla eli olan savaşçı bir kadın yaratırlar *Durga* adını verip ona kendi silahlarının birer de kopyasını verirler. Tanrı Himalayan da binek olarak bir Aslan hediye eder. Aslanı ile tam teçhizatlı hale gelen Durga Mahishasura’nın sarayına doğru yola çıkar. Sarayın önüne geldiğinde durumun farkında olan Mahishasura farklı şekillere girerek tanrıça Durga’ya saldırır. Durga’da onun her girdiği formu yok eder ama öldüremez. Son olarak Buffalo- Boğa şeklini almaya çalışırken atak davranan Durga Mahishasura’yı öldürür. 👊 * Mahishasuramardini* yani Mahishasura katili adını alır. 😌
Kala Bhairava; Shiva’nın bir tezahürüdür. Yüce gerçekliği temsil eder. Yanındaki Bhairavi de eşidir ve ana tanrıçanın 10 avatarından biri olarak tapınılan tanrıçadır.
Alttaki fotoğraf Vishnu’nun üç görüntüsü. Vishnu; Hindu teslisi sayılan Trimurti’de Koruyucu Tanrıdır. Rolü; Dünyadaki düzeni, uyumu korumak ve sürdürmektir. 10 enkarnasyonu vardır, eşi de Tanrıça Lakshmi’dir.
Alttaki fotoğrafların ilki; Sarasvati bilgeliğin tanrıçasıdır. Bahar bayramı *Vasant Panchami * ona adanmıştır. Diğeri Varuna ve eşi Varunani’dir. Varuna, okyanus ve tabiat olayları tanrısıdır. İnsanları; yıldırım ve şimşeklerden korur. Varunani de Varuna’nın eşi kehanet Tanrıçasıdır.
Jainizm Hindistan’daki en eski dinlerden biridir. Jain kelimesi *Jin* den türetilmiştir. Jin, kazanan ve kurtaran anlamındadır. Jainler ruhun tanrılar tarafından yaratılmadığına, sonsuz olduğuna ve reenkarnasyona inanırlar.
Alt soldaki fotoğraf Shantinatha; Jainizmde 16. Tirthankara- doğru yol gösterici, manevi öğretmen. Ortadaki fotoğraf Jain ailesinin tapınağı içinde Tirthankara; Yol gösterici öğretmen. Jainizmde 24 tane Tirthankara vardır. Sağdaki fotoğraf da TirthaPata görülüyor. Nedir Tirthpata? 👇
Tirth Pat veya Tirthapata; Jain inancında bildiğimiz anlamda olmayan dini bir haritadır veya bir nesnel objedir. Burada sergilenen akrilik boya ile işlenmiş ağaç levha. Jainlerin inancında Hindistan içinde 5 tane hac yeri vardır. Bu yerler Gujarat şehrinde 2 yer Shatrunjaya ve Girnar, Rajasthan’da Abu dağı, Bihar’da Sammed ve Himalayalar’da Ashtapada’dır. Hac için buralara gidemeyen inananlar Ağustos ve Eylül ayı boyunca Jain tapınağında veya uygun bir ibadet yerinde asılan bu Tirth Pat’i inceleyerek hac ibadetlerini yerine getirmiş oluyorlar. İnançları böyle. 🤷♀️
Üstte solda Vajrayogini; Tibet Budizm’inde olağanüstü güçlere sahip Budha’nın kadın formudur. Sağdaki Kumari; Ergenlik öncesini bakireliği temsil eden Hindu’ların tanrıçası Kumari Devi’dir. Halen Nepal’de yaşayan Kumari vardır ve Hindu’lar Tanrıça Telaju’nun reenkarnasyonu olarak taparlar. Daha açıklayıcı bilgi bu yazımda…
Vakit daralıyor denince hemen birinci kata çıktım. Himalaya sanat galerisi. Alttaki bu görkemli heykel yüzyıllık oluşu ile müzenin kıymetlisiymiş. Tibetli Maitreya Budha. Halen Tushita cennetinde yaşayan geleceğin Budhası. Mesih gibi yani. Gautama Buddha’nın öğretileri işlemez hale gelince Dharma’yı (yasa) yeniden yaymak için yeryüzüne gelecekmiş. 🤷♀️

Hindu Tanrısı Krishna’ya ait bir bölüm vardı. Krishna hatırlarsanız Vişnu’nun 8. reenkarnasyonuydu. İlk fotoğraf Krisna’nın 5 başlı kobra olan Kaliya’nın üstünde dans edişini gösterir. Kaliya’da Yamuna nehrinde yaşayan zehirli bir Kobradır. Herkesi korkutan Kaliya’ya ders vermek için Krishna evrenin bütün ağırlığı ile kobranın başında onu ezinceye kadar dans eder. Ezilmek üzereyken af dileyen kobrayı Yamuna nehrindeki yerinden çıkmamak ve kimseyi korkutmamak şartıyla affeder.
Diğer iki heykel Krishna’nın iki farklı görüntüsüdür. Heykellerin elinde bir top vardır ve Krishna’nın çocuk (Bala) halidir. Bala bizde de çocuk diye bilinir. Neden tereyağı topu derseniz de; 😉 Kutsal metinlerde Çocuk Krishna’nın tereyağını çok sevdiği için annesinden gizli çalarken avucunda top gibi sakladığı yazarmış. Bir kaya’ya da isim anneliği yapmış. Hindistan’ın Mahabalipuram kasabasında dik bir yamaçta tünemiş gibi duran kocaman bir kaya parçası varmış. Hiçbir şekilde yerinden milim oynatılamıyor ve sebebi de bilinmiyormuş. Gerçek adı Vaan Irai Kal (Yeryüzü tanrısının taşı) olan kaya Krishna’nın heykelindeki tereyağı topuna benzetilir. Yerli halk bu taşa gökyüzü tanrısının çaldığı tereyağı diyerek onun adı da Krishna Butter Ball olsun demişler. Ne hoş…
Müze’nin yine 3. katında Hindistan’ın en zengini Sir Ratan Tata’ya ayrılmış bir bölüm var görmeden gitmemeliyiz. Müze gez gez bitmez gerçekten çok büyük ve güzel. Asur Koleksiyonlarının sergilendiği tarih öncesi bölümü var gezemedim. Hindistan krallarının giysilerini, Hint minyatür sanatı eserlerini sonra Hint İmparatoru Ekber’e, Shahjahan ve Aurangzeb’e ait zırh ve zırh koleksiyonlarını göremedim.
Tatan galeri Avrupalı ressamların eserlerinden oluşan iyi bir koleksiyona sahip. Benim girdiğim bölümü Ratan Tata kurmuş. Ayrıca Sir Doran Tata’nın kurduğu bir başka bölüm vardı artık tablolar vs. olunca gitmedik.
Burada ilk tablo Tata ailesinin atası Jamsetji Tata. Hindistan endüstrisinin de babası. Önce Jamshedpur şehrini kurmuş sonra da Tata grubu kurarak sanayide öncü olmuş. Lady Meherbaı Tata’nın da kayınpederidir.
Yanındaki gelini Meherbaı Tata; Hindistan’da Sarda yasası olarak bilinen çocuk Evliliğini yasaklayan yasanın çıkmasına öncülük ettiği gibi Hindistan’daki kadın hareketleri kampanyalarını yurt içinde ve yurt dışında aktif olarak yürütmüş. Meherbai’nin bu çabası sayesinde 1929 yılında Sarda yasası kabul edilmiştir. Zamanının en aktif kadınıdır. Tata Grubu’nun ikinci başkanı olan Sir Dorabji’nin de eşidir. Son karedeki heykel de Rayan Tata diyerek müzeden çıkıyoruz. Bahçeden son bir görüntü ile müze gezimizi de burada noktalıyor ve otobüse binip gemimize gidiyoruz.

Mumbai’ye elveda derken beğendiğinizi umarak sizlere Mangalore’de buluşuncaya kadar sağlık ve sevgiyle kalın diyorum. 💞💞💞
Bugün
İnsan kendi yaşayışından, çok farklı hayatlarında varlığını bizzat görüp, fark edince, Dünya tarlasında, ne kadar farklı ve muhteşem ekinlerin, ekilip biçildiğini ve bunları Yaratan Yaratıcının sonsuz bilgisi ve yaratışında ki muhteşem mucizeleri daha iyi anlıyor. Çok okuyan değil ,çok gezen daha iyi görüp, fark edebiliyor, fark ettiklerini paylaşıp, bizlere de fark ettirebiliyor…Bu güzel paylaşımlarınız için çok teşekkür ederiz. Gönlünüze, elinize, emeğinize, sağlık…
BeğenLiked by 1 kişi
Böylesi güzel yorumunla mutlu oldum Murat. Çok okuyan bir de görürse artık perçinlenmiş oluyor. Mucize gerçekten inanılır gibi değil. Ama insanlar yapmışlar, yaradan yaratmış. Bize görüp paylaşmak düşüyor. Ben çok teşekkür ederim eksik olmayın.
BeğenLiked by 1 kişi
Siz ve bu güzel paylaşımlarınız da eksik olmasın. Kaleminize, yüreğinize, emeğinize sağlık….
BeğenBeğen
Emeğinize yüreğine sağlık büyük bir keyifle okudum, konuya bu kadar hakim olmanız okurken beni mutlu etti, sevgi ve sağlık sizinle olsun Alev hanım.
BeğenLiked by 1 kişi
Oğuz Bey, değerli yorumunuzla da ben mutlu oldum. Selam, sağlık ve sevgiler bizden.
BeğenLiked by 1 kişi
Öncelikle emeğinize sağlık, bu kadar ayrıntılı ve hikayelerle bezenmiş bir çalışmayı hazırlamak öyle pek kolay değil. Mumbai’nin Ballard, Dadar bölgeleri sanki başka bir dünya. Acaba ülkemizde de yolumuzun hiç düşmediği bu kadar yoksul bölgeler var mı? Bu yoksulluğun içinde Vinayagar tapınağı ise çok ilginç, sanki orada yaşayanların ayranları yok içmeye… gibi olmuş. Gördüğüm kadarıyla Dharavi bölgesi de aynı, ilginç sokak berberleri, başka bir çağdan olan tuvaletlerden sonra Phoneix AVM resimlerini görünce insan şoka uğruyor. Batı Hindistan Galler Prensi Müzesi çok güzel. Budist, Jain ve Hindu dinlerini anlatan heykellerin birer hikayelerinin olması da ilginç. Tekrar elinize sağlık, selam ve sevgiler…
BeğenLiked by 1 kişi
Eksik olmayan her zaman değerli yorumunuzla güç veriyorsunuz çok teşekkür ederim. Gerçekten sadece Mumbai değil Hindistan başlı başına bambaşka bir dünya. Çok güzel yüksek toplu konut yapmışlar ama kimse gidip oturmak istemiyormuş yani enteresan. Bizim ülkemizde eskiden bu derece olmasa bile yoksul bölgeler vardı. Ama pis değildi.Artık yok sanırım. Ülkemiz bir cennet Allah bozmasın. Selam ve sevgiler bizden.
BeğenLiked by 1 kişi