UKRAYNA- Odessa

Tarih 26 Ağustos 2016. Başkent Kiev’den sonra Odessa’dayız. Potemkin merdivenleriyle aklıma kazınmış bir şehir Odessa…

Dinyester ve Dinyeper nehirleri arasında kurulmuş Ukrayna’nın 3. büyük, sanat, ticaret ve liman kentidir. Odessa çok eski bir tarihe sahip.

Bugünkü Odessa, 211 yıl önce Hacıbey ve yeni Dünya adlı Türk kalelerinin üzerine kurulmuş. Yani bir Türk kasabası. 😉 Burada Rumlar, Yahudiler, Tatarlar ve Türkler barış içinde yaşamışlar. Ama meşhur Çariçe Katerina burayı çok sevmiş ve güneyin St.Petersburg’u yapabilmek için kim bilir kaçıncı kocası  olan 😁 Gregory Potemkin’i görevlendirmiş. 

1794 yılında Ruslar tarafından ele geçirilen şehrin adı Hacıbey’den Odessa’ya çevrilmiş.

Bu tarihe kadar uzun yıllar Osmanlı İmparatorluğu’nun egemenliğinde bulunan Odessa bir dönem Altın Ordu, Kırım Hanlığı ve Litvanya Büyük Dükalığı’nın egemenliği altında kalıyor. Birinci Dünya Savaşında Avusturya’nın işgaline uğrayan şehir, İkinci Dünya Savaşı sırasında Alman ve Romen işgalci güçlerinin eline geçiyor. Kızıl Ordu tarafından işgalden kurtarılan kent, savaş sonrası ilk Kahraman Şehir ünvanını alıyor. 

Odessa iki bölgeden oluşuyor.  Şehir merkezi ve sahil bölümü. Şehir denize nazır taraçalar halindeki tepelerin üzerinde kurulmuş. Limanla şehir arasındaki iletişim ise denize dikey inen sel yatakları üzerine yapılan yollar ile sağlanmış. Otobüsle geçerken daha iyi anlaşılıyor.

    Biz şehir merkezini gezeceğiz. Ama önce yol üzerinde şehrin geniş alanına uzanan bir yeraltı labirenti olan Katakomplara uğranacak. Gittik ama biz girmedik. Rehberimiz Taylan’ın anlattıklarını dinledik. 200 yıl önce inşa edilmiş olan bu yeraltı tünelinin uzunluğu yaklaşık 35 km.

O dönemde şehirde ucuz ve kolay elde edilebilecek bir yapı malzemesine ihtiyaç doğmuş. Şehrin altındaki uzun maden damarlarında bu ihtiyacı karşılayacak hem hafif hem de dayanıklı sarı kireçtaşı tabakaları bulunuyormuş. Madenciler taşları kesip çıkardıkça bu yeraltı tünelleri oluşmaya başlamış. Bugünkü Odessa Opera binasının altında bile bu tüneller varmış.

Tüneller, Odessanın II. Dünya Savaşında Nazi Almanya’sının işgaline uğradığı üç yıl boyunca partizanlar tarafından da kullanılmış ve direnişçiler bu süreçte yaşamlarını bu yeraltı labirentlerinde geçirmişler. Ayrıca buradan kesilerek çıkarılan taşlarla Odessa’daki evleri inşa etmişler. Aynı bizim Kapadokya’daki havayla temas edince sertleşen kireç taşları gibi… Neyse Odessa’ya geldik.

Görkemli bir karedralin önünde otobüsten indik.

      Preobrazhenskiy Bakalam Katedrali.

      Preobrazhenskiy Odessa katedral, diğer adıyla Başkalaşım Katedrali. Odessa’nın kuruluşundan sadece bir yıl sonra 1795’de Sobornaya meydanı üzerinde inşa edilmiş. Katedral Ukrayna’nın en büyüklerinden biri. Neredeyse 50 metre genişliğinde ve 100 metre uzunluğunda. Odessa’nın gurur kaynağı olan katedral 10.000 kişiyi ağırlayabilirmiş.

1932’de kapatılmış. 1936’da Stalin, Katedral’in yıkılmasını emretmiş. Halktan korkusundan bu işi bir gece yarısı halletmiş. Kilise 1999 yılında yeniden inşa edilmeye başlanmış. Çanı 99 ayrı melodi çalıyormuş. Valla ne yalan söyleyeyim duymadım içine de girmedim…  
 

      Önünde çok güzel bir park var, şehir bahçeleri deniyormuş. Yol boyunca incik, boncuk  hediyelik eşya satan kadın satıcılar vardı. Manzara güzel yani.

      Ortasındaki meydanlıkta da kadın portre ressamların arasında erkek ressam görmedim sayılır. 😁

      Sonra yaşını almış insanlar yani emekliler de tavla oynuyorlar. İkinci fotoda sanırım üç kuşak kızlar. 😉

      Rehberimiz Taylan; Yeraltı geçitinden karşıya geçip Odessa’nın İstiklal caddesi sayılabilecek Derybasivska’da   dolaşacağız haydi dedi. Size de ben haydi diyeyim….  Alt geçiti yeniliyorlar.

      Odessa’daki bir başka pasaj. İçerde her türlü dükkan varmış girmedik. Yanındaki de Lviv’deki çikolata kafenin şubesi.

      Derybasivska caddesini şimdilik bırakıp parkın içinden devam ediyoruz. Dönüş Derybasivskadan olacakmış. Şimdi ekleyeceğim fotoğrafların hikayesi var. daha doğrusu var oluş sebebi.

      Efendim şöyle anlatayım dedi Taylan rehberimden; Odessa’lı iki gazeteci yazar İlya ile Yevgeni’nin ortaklaşa yazdıkları ve 1928 yılında yayınladıkları klasik hiciv romanı olan ve bir çok ülkede filmi yapılan *On İki Sandalye* romanını temsilen yapılmış. Turistler de böyle fotoğraf çektiriyorlar. Ukraynanın gezdiğimiz bir kaç şehrinde benzer konserler hep var.

Park içinden birkaç görüntü daha… Çocuklar için de oyun köşeleri yapılmış. Çok hoşuma giden bu 3 arkadaşın park sohbeti oldu. Yanda da dondurmacı vardı. Parkları severiz…

      Parktan çıkıp bu kez Hoholia caddeden ilerliyoruz. Hala restorasyon yapılacak evler var. Caddeler geniş, kaldırımlarda asırlık ağaçlar var. Şehrin tarihi yerleşiminin bulunduğu bölgedeyiz. Kapı girişlerindeki rölyefler çok değişik. Ortadaki fotoğraf bir site girişi. Böyle bir koridordan geçiliyor evler ortadaki avlunun çevresinde konumlanmış.

      Yöreden çıkarılan taşlarla yapılan evler Stalin evleri ve en fazla dört katlılar zira kireçtaşı fazla sayıda katı taşımıyormuş. Yüksek binalar ise SSCB dönemi klasiklerinden. Daha fazla kattan oluşan bu taş binalarda ailelerin yerleştiği tek odalar ve ortak salon-mutfak-banyo bulunuyor. Hangi evi alırsanız alın, sadece içini restore ettirebiliyorsunuz, dış cephe devletin tasarrufu altındaymış.

      Bu güzel caddeyide bitirip sağa döndük. Karşımıza kilit dolu kocaman bir kalp çıktı. 💞 Kilitler neden kalpte? Genelde köprülerin korkuluğuna takılmaz mıydı? Sorduk tabii ki, Taylan rehber birazdan geçeceğimiz köprünün korkulukları kilitlerin çokluğundan zarar görmüş o nedenle kilitleri böyle kalpte toplamayı uygun görmüşler dedi. Bravo dedik iyi akıl. 👏👏👏

Odessa'nın Kalbi
Odessa’nın Kalbi

      Köprüden geçiyoruz. Ama bu köprünün altından sular akmıyor 🙄 deniz de yok. Bu köprünün adı Tyoschin köprüsü: Bu küçük yaya köprüsü, 1950’li yıllarda yapılmış. Bir adı da *Mother-in-law’s Bridge*  Yani kaynana köprüsü. 😀 Evet. Her yerde kaynana var n’olmuş.🥰

      Köprü bitiyor ve evet yine bir güzel hikaye var. Damadın eşi evin tek kızıymış ve haliyle annesine sık, sık  gidermiş. Tabii yol uzun ilk fotoğrafta gördünüz buradaki evlere gitmek için arkalardaki bizim geçtiğimiz caddelerden geçmek gerekiyor. Damat sevgili eşim çok yoruluyor kıyamam demiş. Evet fazla yorulmadan annesini ziyaret edebilsin diye bu köprüyü yaptırmış. 😊 Size mantıklı geldi mi?  Bir de ben yorum yapayım; Kaynanası sizleri özledim bugün görüşemedik bahanesiyle kızının evine gelir. -Yol uzun vakit de geç oldu bu gece kalayım yarın sabah giderim der. Kaynananın gece kalması damadın işine gelmeyince çareler tükenmez engellemek için bu köprüyü yaptırır. Bu daha uygun gibi. 😉

      Sol taraftan deniz göründü, sağda 1950 yılında Prens Vorontsov için yapılmış saray var.

      İstikamet Potemkin merdivenleri olarak bilinen Primorsky Merdivenleri. Ve elbette Primorsky caddesindeyiz. Ve Primorsky meydanına çıkacağız.

      Şimdi Primorsky cadde -bulvar meydan her neyse tam ortasındayız. Ortam birden canlandı, panayır yerine gelmiş gibiyiz. Ortada bir heykel var. Romalı kıyafetli heykelin önündeyiz. Bir eliyle denizi gösteriyor diğer elinde bir rulo kağıt var. Fransız ihtilalinden kaçıp Rusya’ya sığınan ve Osmanlılara karşı savaşan Dük de Rişliyo’nun anıtı. Bir dönem 1. Aleksandır’ın desteği ile Odessa belediye başkanlığı yapmış. Anıtın kaidesindeki kabartmalar; tarım, ticaret ve adaleti simgeliyor.

      Ben Potemkin merdivenlerini arıyorum. İşte burası dedi rehber ama birşey görünmüyor sadece herkes deniz manzaralı bir fotoğraf çektirme derdinde. Hemen yanda da tarihi kalıntılar vardı.

      Potemkin Merdivenleri‘nin en önemli özelliği göz yanılgısıyla yokmuş hissi vermesi. Kısaca Optik bir illüzyon diyebiliriz. Aşağıdan bakıldığında sadece merdivenler, yukarıdan bakıldığında ise sadece merdivenlerin arasında bulunan sahanlıklar görünüyor.

       İlk olarak 1825 yılında 200 basamak olarak inşa edilmiş sonra liman inşaatı sırasında 8 tane merdiven yolun altında kalmış. Hikayesi; Bir Rus Amirali olan Potemkin’in adını taşıyan savaş zırhlısının askerleri 1905 devriminde halkın yanında yeralmış. O’nların anısına limana bakan bu merdivenlere Potemkin adı verilmiş. Binlerce insanın katledildiği bu olay 1925 yılında Potemkin Zırhlısı adıyla filme alınmış. Gençliğimde ben de izlemiştim.  Herkes yoğun bir şekilde anı fotoğrafı çektiriyordu. Ben merdivenlere hayran kaldım diyemeyeceğim. Aşağı kadar da bu yüzden inmedim. Belki liman tarafında aşağıda olsaydık fotoğraf olarak daha güzel olabilirdi. O kadar merdiveni inmeyi gözüm yemedi.

      Meydanda çocuklar yeni bir oyuncağa binmişler dolanıp duruyorlar. Kumanda konsolu var oradan idare ediyorlar. Enteresan hiç görmediğim bir şey.

      Primorsky caddenin sonuna geliyoruz. yoldan görüntülerle…

      Belediye Binasına geldik. Bir protesto- direniş- grev gibi bir olay var. Pankartta; Odessa haydutların ve ayrılıkçıların tutsağı. Ukrayna Hükümeti nereye bakıyor? yazıyor…

      Sola dönüp gideceğiz ama köşe başındaki şehrin sıfır noktasında bizi ilgilendiren bir tabela vardı.

      Yukarı doğru çıkıyoruz. Operanın bahçesinden geçtik. Karşıdaki bina Odessa’nın II. Dünya savaşı Kahramanları anısına yapılmış. 

       Odesa aynı zamanda bir kültür şehri.   Operası, tiyatrosu, flarmoni orkestrasıyla dünyanın önde gelen şehirlerinden. 

      Parkın oradan yine bir güzelle Opera Binası.

      Deribasivska caddesinden otele dönüş başladı…  Kiev’de Khreshchatyk, Moskova’da Arbat, Paris’te Elysees, Barselona’da La Rambla bizde İzmir’de kordon boyu, İstanbul’da İstiklal Caddesi…  Her ülkede popüler olan bir cadde vardır. Odessa’daki popüler cadde ise Derybasivska Caddesidir. İspanyol aristokrasisi ve Odesa’nın kurucusu olan José de Ribas’ın adının verildiği Derybasivska oldukça renkli. Gece de ayrı güzelmiş. Maman da pahalı bir restoran olmalı. Neyse… Gezelim.

      Derybasivska Cıvıl, cıvıl ve rengarenk bakar mısınız? Kafenin konseptine hayran kaldım. 

      Akıl akıldan üstündür derler. Gerçi bizde kesin Kayseri’lidir denir. Atların güzelliği…

      Turistik dolmuşları da çok güzel…

      Önce otobüse biniş sonra da otele gidiş. Gece çıkmak için cazip bir ortam yoktu. Evler, caddeler, kaldırımlar, troleybüsler ve geri kalan her şey o kadar eski ve bakımsız ki insan şaşırıyor.

      Derken Odesa’ da bitti. 2016 Yılında yaptığımız bu gezimiz sadece Odessa’yı kapsamıyor elbette ama içimden Odessa’yı yayınlamak geçti. Aynı yılda yazdığım şekilde, virgülüne dahi dokunmadım. Umarım beğenirsiniz. Ve üzgünüm bu güzelliklere zarar gelmez. Savaşsız, sağlık ve sevgiyle kalınız. 💞💞💞

UKRAYNA- Odessa’ için 4 yanıt

  • Emeğinize sağlık, Odessa ile ilgili bu güne kadar herhangi bir gezi notu okumamıştım. Parklara, bulvarlara ve yaya yollarına bayıldım. Sarı kireçtaşı kullanılarak yapılan binalar, onların işlemeleri ve heykeller ne kadar güzel. Derybasivska caddesi gerçekten göz alıcı. Dediğiniz gibi inşallah bu güzellikler savaşta zarar görmez. Sevgi ve saygılarımla…

    Liked by 1 kişi

    • Merhaba Gürcan Bey; Değerli yorumunuzla mutlu oldum. Aslında Ukrayna gezimiz Lviv’den başlamıştı. Ama o kadar etkilendim ki önceliği Odessa’ya verdim. Çok sessiz sakin, eğlenmeyi seven insanların ülkesi. Dilerim en kısa zamanda savaş biter. Selam, sevgi ve saygılarımla…

      Liked by 1 kişi

Alev Abla için bir cevap yazın Cevabı iptal et