CRUİSE ile MALDİVLER*SRİ LANKA*HİNDİSTAN-11

Mangalore-2

Mangalore gezimiz aynı günde devam ediyor. Yani tarih hala 21 Ocak 2020 saat 12:45 civarı. Otobüsle fazla uzak olmayan St. Aloysius College’a gidiyoruz. Bu kolejin içinde aynı adı taşıyan görülesi bir Şapel varmış görelim bakalım.

      St. Aloysius Chapel ; St. Aloysius College Ground’un içinde yer alıyor. Hemen girişte bir müzesi var sonra Kolej geliyor. Bina çok güzel. Şapel’e doğru giderken açık kapıdan gördüğümüz bir sınıfı ve güzel öğretmenini kaçırmadık. 

      Şapel girişi binanın biraz ötesinde. İçeriye sırayla alıyorlardı ve fotoğraf çekmek yasaktı. Ben de zaten pek meraklı değilim diye söylenerek gruba katıldım. Zar zor bir tane ben, diğerlerini Önder çekti. Çekmemiz gerekliydi zira Şapel tavan resim ve duvar freskleri ile ünlüymüş.

      Şapel’in Kolej kısmı 1882 yılında yapılmış. Şapel olarak ayrılan Güney kısmı da Papaz Joseph Willy tarafından 1885 yılında Roma’daki Sistine Şapeli’nin birebir kopyası olarak yaptırılmış ve Aziz Aloysius Gonzaga’ya adanmış. 

      Aloysius Gonzaga, İtalyan Castiglione Markisinin 7 çocuğundan en büyüğü ve varisiydi. Babasının asker olmasını istediği Aloysius, ben insanlara din yolunda hizmet vereceğim diyerek Markizliği bir törenle kardeşine devredip Roma’ya din eğitimi almaya gider. 

      Aziz Aloysius dini çalışmalarını İsa Cemiyetinde (hatırlayalım Cizvitler) yaparken Roma’da 1591 yılında bir Veba salgını başlar. İnsanlar Veba’dan kırılır ve korkudan birbirlerinden kaçar ölüler de sokaklara terk edilir. Aloysius gönüllü bir grup arkadaşıyla birlikte ölüleri defin işlerine yardım eder. Ancak aynı yıl kendi de Veba’ya yakalanıp henüz 23 yaşında hayata veda eder. Ölümünden tam 135 yıl sonra Papa XIII Benedictus tarafından Aziz ilan edilir.

      İçeri girmeden önce yine ayakkabılar çıkarıldı. İlk kare benim diğerleri Önder Kaplan’a ait. 💞

 

      Şapel’in Fresk ve resimleri yine kendini dine vermiş İsa Cemiyetinde çalışan Bro. Antonio Moscheni SJ tarafından yapılmış. Bro. Antonio tamamen kök boyası kullanarak yaptığı tüm fresk ve resimlerin kök boyasını da kendi hazırlamış. Girişte Onun için de bir anı köşesi var. Son fotoğrafta lup’ladığım tavan resmini Hindistan Hükümeti *Hatıra Pulu* olarak basmış. Fresk ve tablolar, Aziz’in hayatından kesitler, İsa’yı çocukluğu ile annesi Meryem’in etrafında betimlemiş. 

 

      Bugün programımız dolu demiştim yolumuz bu kez içeriği rengarenk, yapısı ışıl ışıl altın bir tapınağa doğru. 

    Kudroli Sri Gokarnanatha Kshetra,

      Manzara muhteşem, girişin görkemi tam da güneş tepemizdeyken devasa boyuttaki fillerin ışıltısı ile gözlerimizi kamaştırıyor. Kısaca ilk giriş bile tapınağın ihtişamı ve zenginliği hakkında fikir veriyor. Bakın daha önceki yazımda bahsettiğim kutsal sayılan *Bael* yaprağını iple girişe asmışlar. Önce görelim değil mi?

Mangalore- Sri Gokarnanatha Kshetra Tapınağı
Mangalore- Sri Gokarnanatha Kshetra Tapınağı

       Tapınak ana tanrısı Şiva’nın avatarı Lord Gokarnanatheshwara’dır ve tapınak ona adanmıştır. Hemen karşıda görülen tapınak da işte bu ana tanrı Gokarnanatheshwara’nındır. Yine malum ayakkabılar çıkarıldı. Güneş tepede yerler mermer cayır cayır ayaklar yanıyor. Allahtan yerlere hasır yolluk sermişler de üzerinden yürünüyor. İçeri giriyoruz hemen solda camekanlı yerde siyah görüntülü heykeller. Ama önce tapınağın kuruluşundan bahsetmem lazım. 

      Sri Gokarnanatha Kshetra Tapınağı; İş adamı Adhyaksha HoigeBazar Coragappa tarafından yaptırılmıştır ve tapınağın önemli bir yapılış sebebi vardır.

      Yüzyıllar önce kast sistemi döneminde birçok tapınağa girişler kısıtlanır. Hindistanın bu karnataka bölgesinde yaşayan etnik bir grup olan Billawas’lar da kast sisteminden nasibini almış tapınaklara girişleri yasaklanmış ibadetleri kısıtlanmıştır.

      Tam bu dönemde Billawas’ların lideri olan iş adamı Adhyaksha HoigeBazar Coragappa duruma çok içerler ve sadece Billawas’ların değil kast sisteminde üst veya alt fark etmeksizin kısaca tüm insanların dini inançlarını, ritüellerini yerine getirebileceği bir tapınağın yapımı için arayışa girer. Şiva’ya adanacak böyle bir tapınak için Keralada yaşayan değerli filozof, öğretmen ve büyük guru Shri Narayan Guru’ya danışarak ondan yol gösterip tapınak için uygun bir yer bulmasını ister.

      Kerala’dan çıkıp Mangalore’ye gelen Narayan Guru Kudrolide uygun bulduğu yer işte burası, Tippu Sultanının atlarını otlattığı için *Kudre- Valli* adı verilen bu arazidir. Shri Narayan Guru gözetiminde tapınak yapımına başlanır. 3-4 yıl içinde biter. Tipik bir Kerala mimarisinde inşa edilen tapınağa kutsal Shiva Linga’yı Shri Narayan Guru kendi eliyle yerleştirir. Tapınağa Sri Gokarnanatha Kshetra adını verip 1912 yılında kutsamasını da yapar. Bu gördüğünüz modeli artık Kerala mimarisi değildir. 1991 yılında Mimar Sthapadi K. Dakshinamoorthy tarafından restore edilirken Chola mimarisi kullanılmış ve bu gördüğümüz şeklini almıştır.

      Haydi devam edelim içerde hemen solumuzdaki, önünde Shiva’nın bineği Nandi’nin oturduğu camekanlı mekanda Shiva- eşi Parvati ile kucaklarında oğulları, Ganeşa ile Kartikeya ile heykelleri var.

 

      Karşımızdaki Tapınağın gerçek sahibi Tanrı Sri Gokarnanatha’nın tapınağı.

Mangalore- Sri Gokarnanatha Kshetra Tapınağı
Mangalore- Sri Gokarnanatha Kshetra Tapınağı

      Gokarnanatheshwara’nın bu muhteşem tapınağına doğru gidiyoruz. Tapınağın kapısında Smt. Sonia Gandhi ve Sri. Rajiv Gandhi tarafından 2012 yılında Tapınağın 100. yılı kutlama açılışı yapılmıştır yazıyordu.

      İlk fotoğrafta görünen bir ön geçitin kapısı, arkasında bir boş alan ve tapınağa girmeden önce yine geçen yazımda bahsettiğim iki adet direk var. İlki çanakları var gibi görünen Deepa Sthamb ışık direği, diğeri de çitle çerçevelenmiş olan her tapınakta mutlaka bulunan bayrak direğidir. Bayrak direğinin tepesine de bulunduğu tapınak kime adanmışsa onun alametifarikası (yani ayırıcı niteliği) asılır. Burada ki ikinci fotoğrafta görülen elbette Nandi idi. Ama direkte pek gözükmüyor gibi üstüne tıklayın büyütüp bakınız. Üçüncü karede dansın efendisi Lord Shiva’nın Nataraja freski işlenmiş ve sağ ayağının altında da kötülüğün sembolü iblis Apasmara var. En son karede giriş kapısı üzerinde Shiva ile diğer tanrıların kabartmaları var.  💃💃💃  Görelim…

       Diğer tapınaklar kimlerin kaçırmamalıyım diye dışarı çıktım. Hemen solumda masmavi kocaman bir havuz ve etrafında Shiva eşi Parvati ile çocuklarının heykelleri var. Bu havuzun adı Pushkarini’dir. Sri Gokarnanatha Kshetra Tapınağında bir çok dini festivaller yapılıyor. Ama en çok Navatri festivali ile Mangalore Dasara Festival kutlamaları ile ünlenmiş. Navatri Sonbaharda düzenlenen 9 gece süren bir festivaldir. Navadurga denilen Shiva’nın eşi Parvatinin( bu dönemde Sahara Devi olur) 9 tane avatarı vardır. Festivalin 9 günü halk tapınağa gelir. Her gün Mangalore Sharda Devi, Mahaganapathi ve Navadurgalara tapınırlar. Dokuzuncu günün akşamı tapınak alayı düzenlenir. Mangalore Sharda Devi, Mahaganapathi ve Navadurgalar arabalara konur şehri dolaşırken çeşitli danslar yapılır. (en önemlisi de aslan dansıdır) 10. gün sabah erken saatlerde Navadurgalar tapınağa getirilir ve işte bu havuzda Pushkarini’de suya batırılarak festival bitirilir. Havuzu görelim. 

Mangalore- Sri Gokarnanatha Kshetra Tapınağı
Mangalore- Sri Gokarnanatha Kshetra Tapınağındaki Pushkarini

      Bu kez sağdan devam ettik. İlk tapınak Shirdi Sai Baba Mandır. Shirdi Hindistan’da Sai Baba’nın yaşadığı bir yerdir. Sai Baba; Sai felsefesinin bilge öğretmeni SadhGuru’dur. Shirdi’deki bir zamanlar yaşadığı yer şimdi bir hac yeri olarak ziyaret edilir. 

      Hemen yanında Maymunlar Tanrısı Hanuman’nın tapınağı var. Hanuman’ın hikayesini buraya saklamıştım. Hemen anlatıyorum.

      Hanuman kimdir? Hikaye şöyle başlar; Brahman Hinduların yaradılış tanrısıdır ve gökyüzü cennetindeki bir sarayda yaşar. Sarayda yeryüzünden çalışmak için gönderilmiş birçok apsara vardır ve bunlardan biri de Anjana adındaki, bilge bir kişi tarafından lanetlenmiş olan kadındır. Brahman Anjana’yı yanına çağırıp hizmetinden çok memnunum ben de seni memnun etmek için ne yapayım der. Anjana çekinerek üzerindeki laneti kaldırmasını ister.

      Brahman -anlat bakalım niye lanetlendin? diye sorduğunda Anjana utanarak -Efendim çocukken yer yüzünde oyun oynadığım sırada lotus pozisyonunda oturmuş meditasyon yapan bir maymun gördüm. Bana çok komik geldi güldüm. Elimdeki meyvelerden birkaç tanesini de fırlattım. Kafasına gelip onu rahatsız edince kocaman gözlerini öfkeyle açınca korkudan kaçamadım beni gördü. Ve çok kızgındı.

      – Eğer birgün aşık olursan o an maymuna dönüşeceksin diyerek beni lanetledi. Meğer çok büyük bir hata yapmışım, gördüğüm gerçek maymun değil din eğitimi için form değiştirip maymun görünümüne giren bilge kişiymiş. Ağlayarak af diledim, maymun halimle kimse bana bakmaz evlenemem bile dedimse de kar etmedi. Lanetini geri almayacağını ama eğer aşık olursam da -sevdiğin kişi maymun suratına rağmen seni beğenecek dedi ve gitti.

      Brahman * Sanırım laneti kaldırmanın bir yolu var üzülme* Sen şimdi yeryüzüne git hep orada yaşa aşkı orada bulacaksın. Ve eğer lanetin kalkması için de Lord Shiva’nın bir enkarnasyonu çocuğun olarak doğacaktır der. Anjana yeryüzüne iner bir ormanda yaşamaya başlar. Anjana birgün ormanda gezerken aslanla mücadele eden iri yarı bir adam görür. * Ne güçlü ve güzel bir adam keşke bana baksa* der. Hikaye de tam burada başlar. Hep böyle değil midir? 😉

      Adamla göz göze geldiği anda aşık olur. ❤️‍🔥 Ama heyhat maymuna dönüşmüştür. Utanır 🙈 yüzünü kapatarak kaçmaya çalışırken yere düşer. Adam koşarak gelir * ağlama güzel kız çek ellerini de güzelliğini seyredeyim* diyerek şevkatle yaklaşır. Anjana * Yapamam güçlü adam lanetliyim. Aşık olursam maymuna dönüşeceğim laneti üzerimde ve maymun oldum der. Ama bir yandan da parmaklarının arasından adama bakar. Bir de ne görsün karşında maymun suratlı bir adam var. 😳

     Anjana’nın şaşkınlıkla kendisine baktığını görünce güçlü adam -Ben; Lord Shiva tarafından büyülü güçlerle donatılmış, istediğimde insan formuna giren aslında maymunlar kralı Kesari’yim. Ve eğer lütfeder eşim olmayı kabul edersen onur duyacağım beni kabul eder misin Anjana? der. Kesari’nin de maymun olduğu için kendisini beğendiğini anlayıp bilgenin doğru söylediğini hatırlar. Evlilik teklifiyle mutlu olan Anjana kabul edince de evlenirler. 💍💍 Bu kez hikaye burada bitmez arkası fotoğraftan sonra. 😊

Mangalore- Sri Gokarnanatha Kshetra Tapınağı
Mangalore- Sri Gokarnanatha Kshetra Tapınağı’nda Hanuman Tapınağı

      Çok dindar olan Anjana yoğun olarak Shiva’ya tapınır. Bu derin ibadetten çok hoşlanan Shiva Anjana’ya gelerek ne istediğini sorar. -Efendi Shiva, artık evlendim mutluyum ama üstümdeki lanetin kalkması için oğlum olarak doğmanız gerek, dileğim budur der. Shiva – tamam der ve hemen yok olur.

      Anjana yoğun bir şekilde ibadet edip meditasyon yaparken gökten avucuna bir parça kutsanmış pasta düşer.🧁 Bu pastayı Ateş Tanrısı Agni ülkenin başka bir yerindeki çocuğu olmayan krala, eşine yedirdiği takdirde ilahi bir çocuğu olacağını söyleyerek vermiştir.

     Kral pastayı tam karısına yedirirken bir uçurtma kuşu pastayı kapar ve tesadüf eseri Anjana’nın yaşadığı yere doğru uçar. Pastayı Anjana’nın yemesi gerektini bilen rüzgar tanrısı Vayu hemen harekete geçer. Pastanın bir kısmını kuşun ağzından koparıp Anjana’nın meditasyondayken açılmış ellerine doğru düşürür.

     Yani artık Shiva’nın verdiği sözü yerine gelmeye başlamıştır. Pastanın Vishnu’dan geldiğini tahmin edip onu yiyen Anjana’nın bir süre sonra ilahi güçlerle donatılmış nur topu gibi maymun yüzlü bir oğlu olur. 🐵 Onların Anjaneya olarak adını koydukları oğulun şimdi bilinen adı Hanuman’dır. Ve hala hikayemiz bitmedi. 😇 Bakınız tapınağı ne kadar süslü.

 

23-IMG_4623
Mangalore- Sri Gokarnanatha Kshetra Tapınağı

      Mutlu mesut yaşarlarken laneti üzerinden kalktığı için Anjana artık cennete gitme zamanının geldiğini söyleyerek Kesari ve oğluna veda eder. Minik Anjaneya 🐒 -Gitme anneciğim ben ne olacağım? beni kim besleyecek? diye ağlar.

      Anjana – güçlü baban Kesari ile senin doğumuna sebep olan koruyucu Vayu var seni korurlar. Acıktığında da Güneş gibi sarı, turuncu renkli olgun meyvelerden ye onlar seni doyurur diyerek oğlunu öper ve gökyüzü cennetine döner. 🥺

      Boşuna çocuktur yapar dememişler. 😁  Anjaneya da çok acıktığı bir gün güneşe bakıp ooo kocaman güneş kim bilir nasıl lezzetlidir, koparıp yemeliyim diyerek Güneş’i yakalamak için uçmaya başlar. İlahi güçleri vardır ve zaten Shiva’nın enkarnasyonu olduğu için de bu iş ona hiç zor gelmez.

     Güneş tanrısı gelme çocuk yanarsın der. Gittikçe büyüyerek güneşe yaklaşmaya devam edince Güneş tanrısı, tanrıların kralı İndra’dan yardım ister. İndra’da gördüğü şeyin güneşe doğru giden kocaman bir canavar olduğunu zanneder.  🐲 Yaklaşınca da kocaman bir maymun olduğunu görür.

     Kimsin? Güneşi neden yakalamaya çalışıyorsun? der. Anjaneya *ben Anjana ile kesari’nin oğluyum. Annem bana güneş renkli olgunlaşmış meyveler ile beslenebileceğimi öğütledi, o nedenle güneşi yakalayıp yersem doyacağım der.

     İndra çocuğun bu sözlerinden hoşlanır, Güneş bir meyve değildir, değerli bir ışık yaşam kaynağıdır onu yakalamaktan vazgeç ve yeryüzüne geri dön der. Ama bu çocuk söz dinler mi? Güneşi yakalamaya devam edince öfkelenip şimşekleri ile Anjaneya’yı yüzünden vurup yeryüzüne düşürür. Gittikçe boyut kaybederek küçük bir çocuk olarak yere külçe gibi pat diye düşen Anjena’nın sesini etrafta dolaşan Rüzgar Tanrısı Vayu duyar. Yere doğru inince ölü gibi yatan kendine emanet edilen manevi oğlu Anjaneya’yı görüp kahrolur.

     Kimse onun manevi oğlunu bu hale getirmeye cesaret bile edemez. Öfkeyle kasırga gibi eserek  💨🌪  -Bunu kim yaptı çabuk söylesin der. Kimseden cevap alamayınca da – Bana cevap bile vemiyorsunuz. Ben neden görevime devam edeyim ki! der. Kırılmış bir şekilde Anjaneya’yı da yavaşça kucaklayıp yer altındaki dünyasına döner.

     Rüzgar esmeyince, yeryüzünde hava kalmayınca hayat felç olur, yavaş yavaş ölmeye başlar. Durumu gören Güneş Tanrısı hemen Brahman’a koşar felaketi haber verir. Brahman suçlunun İndra olduğunu anlar ve ona insanları düşürdüğü bu durumdan utanç duymasını söyler. İndra özür diler. Tüm tanrılar birleşerek yeraltındaki Vayu’dan af dileyip tekrar Rüzgar tanrısı görevine dönmesi için yalvarırlar.

     Vayu Anjaneya olmadan hiçbir yere gitmem der. Brahman gücünü kullanarak Anjanera’yı iyileştirir. İndra da Vayu memnun olsun diye -Hiçbir silah onu yaralayamacak hatta ölümsüzlük veriyorum der. Ardından yanakların (hanu demekmiş) nedeniyle bundan sonra adın Yüce Hanuman olsun der. Efsane nedeniyle Hanuman halk arasında Vayu’nun oğlu diye de bilinir. 

     Gökten yine sihirli üç elma kim isterse onun başına düşer. 🥰  Biz de çıkışa doğru yürürüz.

Mangalore- Sri Gokarnanatha Kshetra Tapınağı
Mangalore- Sri Gokarnanatha Kshetra Tapınağı

      Ve tekrar otobüse binip yakındaki bir Pazar yerine gideriz. Yolda güzel bir camiye denk geldik otobüsten görüntüdür. Adını bulamadım.

Mangalore- Cami
Mangalore- Cami

      Güzel bir park kenarından geçip Mangalore’nin balık pazarına geldik. Bir iki güzel kare paylaşayım.

      Burası da balık pazarının girişi.

      Ömür biter yol bitmez demişler ya devamla 6 km kadar daha yol gittik. Deniz kenarında konuşlanmış Sultan Battery-Sultan Batarya’sına geldik. Bu bölge Boloor diye adlandırılıyor. Batarya 1784 yılında İngiliz teknelerin Gurupur nehrine girmesini engellemek için Tipu Sultan tarafından yaptırılmış. İngilizler 1768 yılında Mangalore’yi işgal ederler. Tipu Sultan 1794 yılında savaşarak Mangalore’yi İngilizlerden tekrar geri alır.  

      Ancak liman nedeniyle önemli konumu olan Mangalore’ye İngilizlerin Gurupuru nehri yoluyla kolayca girebileceğini ön görüp burada Boloor bölgesinde bu gözetleme kulesini inşa ettirir. Alt kısmında cephanelik var. Üst kata çıkınca manzara muhteşem. Arap denizi ayaklar altında. Kıyıda terk edilmiş bir iki kayık var. Çevre bakir kalmış. Sıcak da kavuruyor yani… 

      Hemen yanında gençlerin rağbet ettiği bir park ve Mogaveera restoran var. Mogaveera Portekizlilere karşı savaşmak üzere denizcilerden kurulmuş bir toplulukmuş. Burası da onların adını alan bir restoran. 

Son kez artık bir fabrikaya gidiyoruz. Çok merak ediyorum. Evet Kaju fıstığı nasıl işlenir göreceğiz. 🤩 Gittiğimiz Fabrikanın adı Kalbavi sahibi ilgili gibi görünse de pek memnun kalmadık. Taş yerinde ağırdır derler ya aynen öyle. Türkiye fiyatı ile neredeyse aynıydı. Kimse almaya yanaşmadı.

İçeri girmeden önce eller dezenfektan ile yıkandı, başımıza boneler takıldı. Hayli geç kalmışız az bir zaman sonra paydos olacakmış. Önce güler yüzlü kadın işçileri paylaşayım.

Sonra rehberimize kulak veriyoruz. Kaju fıstığı bildiğimiz fıstıklar gibi toprakta yetişmiyor. Aslı’nda bir ağacın meyvesi. Öncelikle toplanıp güneş altında kurutuluyor ki, yaş meyve içindeki nemi atsın. Kurumuş kabuklu Kajular işlenmeye geldiğinde önce bir ısıl işlemden geçirilirler.

      Bu ısıl işlem 1 saat sürer ardından tepsilere dağıtılıp tekrar soğumaya bırakılır. Ardından fotoğraflarda göreceğiniz özel kırma makinalarında kırılıyorlar. O kadar yağlı ki inanılmaz. Kadıncağızların elleri, üst baş hep yağ içinde. Kaju yerken yağının çok olduğunu unutmayın derim. Ama ben de çok severim. 🤷‍♀️ İlk karedeki makinalar ısıl işlem makinaları diğerleri de zaten görülüyor. Çok sert kabuğu olan Kaju böyle mengenelerle kırılıp önlerindeki kaplara doluyor.

      Sonra Kırılan Kajular diğer işçi kadınlar tarafından kabuklarından ayrıştırılıyor.    

      Ardından Başka bir grup kadın tarafından sağlam, kırık veya yarım şeklinde tekrar ayıklanıyor. Öğlen arası oldu dinlenmeye çekilenler. Arada dedikodu yapmadan da köle gibi çalışılmaz elbette. Görelim derim. 😉   

 

      Ayrılırken Allah için küçücük içinde 10 kadar fıstık olan numune kaju verdiler. 😁 Mangalore gezimiz de burada bitti. Hayli renkli ve hikayeliydi biz sevdik umarım siz de sevmişsinizdir. İstikamet Costa Victoria bir de bizden günbatımı selfisi paylaşayım. 

IMG_4739

      Yarın sizi yine çok güzel bir yerde gezdireceğim. Cochin’de buluşana dek sevgiyle kalın. 💞💞💞

 

CRUİSE ile MALDİVLER*SRİ LANKA*HİNDİSTAN-11’ için 6 yanıt

  • Günaydın Alev Hanım, çalışmanızı keyifle okudum, elinize, emeğinize sağlık. St. Aloysius Chapel gerçekten çok güzel bir yer, Balık pazarı resimlerine bayıldım. İngilizler seneler boyunca galiba sadece götürmüşler, getirdikleri bir şey yok galiba. Önder Beyle birlikte çektirdiğiniz gün batımı fotoğrafı da çok güzel. Selam ve sevgilerimle…

    Beğen

    • Merhaba Gürcan Bey; Beğeni ve güzel youmunuz için minnettarım eksik olmayınız. İngilizler kendi dillerini, dinlerini yaymaya öncelik vermişler, sonra kendi rahatlıkları için alt yapı ile ilgilenmişler. Mangalore zaten önemli bir kahve ve kaju yoğunluklu ticaret limanı. Evet yani yerel halk için yapılan bir şey yok. Hep bana rab bena olmuş. Sonrada bırakıp gitmişler. Selam ve sevgiler bizden…

      Liked by 1 kişi

Yorum bırakın