Kochin
Merhabalar; Hindistan kıtasını aşağı doğru inmeye devam ederek bu kez Hindistan’ın Kerala eyaletinin yine güzel bir liman şehri olan Kochin’deyiz. Gemimiz limana yanaştı. 22 Ocak 2020 saat 07:30’da alış veriş tezgahları hazır biz potansiyel alıcılarını bekliyor.😉
Kapısında Samudrika International Cruise yazan Terminal’den geçip otobüslere bindik ve gezimize başlıyoruz.
Kochin’den bahsederken 3 ana bölgeden bahsedilir. Fort Kochi, Mattanchery ve anakara Ernakulam. Bulunduğumuz yer Willigdon adası da Mattanchery bölgesine ait yapay bir adadır. Evet Kochi liman çalışması yapan mühendisi Sir Robert Bristow derinleştirme sırasında çıkan atıklardan bir ada oluşturalım der. 1928 yılında çıkan atıklardan bugün 775 dönüm olan bu ada yaratılır. Adını da zamanın Hindistan Valisi Lord Willingdon’dan alır. Anakara Ernakulam’a Venduruthy Köprüsü ile bağlanır. Biz Fort Kochi bölgesine doğru gidiyoruz.
Kochin BOT köprüsünden geçiyoruz. Bir grup insan köprüdeki parti bayraklarını topluyordu. Orak çekiç sembolünü görünce çekelim dedik. Hindistan Komünist Partisi CPI ama (M) si de Marksist anlamına geliyor. Ayrıca başka kombinasyonları da varmış. Yani Marksist- Leninist bir de Maoist olanı. 2019 yılından beri de ikili ittifak partisi BJP ve Hindistan Halk Partisi Hükümeto olarak göreve devam ediyor.
Biraz bilgi vereyim. Kochin’den ilk kez bahseden 15. yüzyılın Çinli gezgini Ma Huan’dır. O yüzyıldan bu zamana kadar Kochin adının birçok versiyonları olmuş. Cochin, Cochi ve benzeri gibi. Ama Sanskritçe de *küçük kasaba * anlamına gelen Balapuri olarak da bahsi geçmektedir.
Hatta Çin hükümdarı Kubilay’ın inek tüccarlarına atıfta bulunarak da Co çin denmiş. 🤷♀️ Bir başkasına göre de Tamil dilindeki liman *Kaki*anlamına geldiğini söylese de bence yine isim ebesi Portekizliler. 15. yüzyılda tuttukları kayıtlarda Kakoçhi-Koçhim derken bugün Kochi olarak biliniyor. 😁
Kochin 1341 yılında Periyar Nehrinin taşması ile büyük bir sel felaketi geçirmiş. Birçok arazi sular altında kalmış ve sonunda bu doğal liman oluşmuş. 1300’ü yıllarda bölgede yaşayan Çin ve Arap kültürlerinin izi hala mevcut. 1500 yılında zamanın Kralı Unni Rama I. Koyil ticaret için gelen Portekizlilerle iyi ilişkiler kurmaya çalışır. Olur da Zamorin’lerle olan savaşında belki yardım ederler umuduyla. Her zaman olduğu gibi olay yine Portekizlilerin Kochin’i işgaliyle sonlanır.
Bir dönem; 1662’de Hollandalılar işgal eder. Fazla sürmez Maysore Kralı Hyder Ali ve oğlu Tipu Sultan Hollanda’lıların hükümranlığını sonlandırır ancak Tipu Sultan’ın 1799 da ölümüyle Kochin bu kez İngilizlerin yönetimine boyun eğmek zorunda kalır. Ne zamana kadar? Yine 1947 Hindistan’ın bağımsızlığa kadar.
Fort Kochin bölgesine geldik otobüsten görüntü ekleyeyim ortam fena sayılmaz. Enteresan alışık olmadığımız bir Hindistan şehri. Sürekli çalan korna sesi yok ve yerler de temiz.
Fotoğraflarda görünen büyük ve geniş dallı ağaçları hemen her yerde görmek mümkün. Yine böyle güzel ağaçlı bir yerde otobüsten indik. Yolun iki tarafını süpüren işçi kadınlar her zaman olduğu gibi çok sevecendiler. Süpürgelerine hayran oldum.
Ve işte geldiğimiz yer Dhobi Khana yine mi! demeyin girişi çok güzel, Duvar Muralları (resim) harika olan bu açık hava çamaşırhanesinde ütü de yapılıyor.
Karşıma çıkan bu renkli görüntü beklentimi yükseltti. En azından nasıl çamaşır yıkayıp ütülüyorlar yakından görebilecektim. Zaten hemen karşımıza ütü yapılan uzun tezgahlı bir yer çıktı. Sağda solda Çamaşırlar yığılıydı. Diğer taraf eşya yığılı, iki işçinin olduğu yerde TV açıktı ve çok güzel müzik çalıyordu. Karşı duvarı da dikkatinizi çekmiş olmalı Tanrıça Parvati ile oğlu fil başlı Ganeşa’nın posterleri süslüyor. Tam içeri girerken bir kadını tabelanın yanındayken çekiverdim. Poz vermiş gibi oldu.
Efendim tanıtım tabelasında kısa az ve öz bilgi var. Ben yine de size hikaye edeyim. Ardından fazla kalabalık olmadan çamaşırhaneye gidelim.
Dhobi Khana; Tamil Nadu ve Malabar’ın farklı bölgelerinden 1720 yıllarında toplanan Vannan’ların ataları Fort Kochi’ye getirilir. Amaç, Hollanda ordusunun üniformalarını yıkatmaktır. Önceleri farklı bir yerde 13 dönüm olan bir arazide kurulur. *Mainath Veli* olarak bilinen yerde (burası göller bölgesiydi) ve kumla çevrili 80 kadar su havuzlarında yıkama yaparlardı. 1920’lere gelindiğinde topluluk örgütleniyor ve Vannar topluluğu olarak tanınmaya başlıyor. 1976 yılına gelindiğinde ise 10 dönümlük arazinin çocuk parkı olarak terkine karşılık buraya taşınırlar. Kısaca Dhobi Khana, Vannar Sangham topluluğu ve ailelerinin 1720 yılından beri tam 300 yıldır çalıştırdığı açık hava çamaşırhanesidir.
Sağlı sollu 40 bölmesi olan bir yer. Yani şu anda her biri bir aileye ait 40 çamaşır yıkama yeri var. Dolayısıyla 40 aile var ve etik olarak kimse kendi kabini haricini kullanmıyor. İlk kabinlerden ziyade son bölümde çamaşır yıkayan adamlar var. Neyseki üstleri kapalı sıcaktan durulacak gibi değil. Çamaşırları sabun ve soda ile yıkıyorlar. Başka deterjan kullanmak yasakmış. Mavi bidonlarda soda ve sabun tozu var. İlk fotoğraftaki adam çamaşırları yüklendiğine göre asmaya götürecek peşinden gidelim ama önce duvardaki posterlere dikkat. Bölgenin Süper Starı Rajinikanth’ın doğum günü kutlamasından bahsediliyor. Rajinikanth oyuncu, yapımcı ve senarist tam bir kültürel ikon bence. Verdiğim linkte dansı ve şarkıcılığı da harika bir adam.
Çamaşırhaneye dönelim mi? Bakınız ne güzel bir kaç peş peşe görüntü. Suyun hava da uçuşması ve çamaşırın taşa vurulduğunda çıkan sesi inanılmazdı. Çok mutlu oldum. 💃💃💃
Çamaşırlar sert olursa taşa vurarak temizliyor, çarşaf gömlek vs. yumuşak eşyaları klasik yöntemle sabunlu suya bastırıp bekletiyorlar. Leke durumuna göre bazen bir miktar klor kullanıyorlarmış.
Hemen yan tarafta açık alandaki çamaşır kurutma yerine geçtim. Ay işte tam istediğim gibi çekelim bakalım. İplere yakından baktım rehbere sordum Hindistan cevizi lifinden yapılma. Herkes kendi ipini gerip çamaşırını asıyor kuruyunca topluyor. Hiç sevmedikleri bir dönem var. Bildiniz Haziran’da başlayıp Ekim’e kadar süren Muson yağmurları. Kazançlarının da düşük olduğu dönemlermiş. Elbette çamaşır kurutmak zor. Tam asıyorsun bir yağmur koş topla, geçti tekrar as. Bu yüzden fazla sayıda çamaşır da alamayınca kazanç azalıyor. Mandal kullanmadıklarını artık biliyoruz daha önce yazmıştım. İpleri iki kat döndürerek bağlıyor, ipi aralayıp çamaşırı sıkıştırıyorlar. Rüzgar çıktı çamaşırın uçma, düşme tehlikesi olmadığı gibi yağmur yağarsa, çekerek toplaması da kolay. Aa tabii mandal torbasına da gerek yok. 😉 Bakın şu güzelliğe…
Çamaşır toplamaya gelen olmadığı için fotoğraf çekemedim. Oysa biri toplarken çekseydim harika olurdu. Tıpkı şu ütü yapanlar gibi… Bir de bizi takip eder gibi hemen dibimizde biten yabancı grup vardı. Ne van minıt’tan ne pıliz’den 😁 anlıyorlar, doğru dürüst çekim yaptırmadılar bana. 😤
Ütüleri hem elektrikli hem de kömürlüydü. Birazdan paylaşacağım. Kömürleri de odun kömürü değil Hindistan cevizi kabuğundan yaptıkları kömür. Çok dikkatli kullanmak gerekiyormuş. Şöyle; Kömürü ayarlı miktarda koymazsanız arada bir kıvılcımlar sıçratıyor, çamaşırlar kazaya uğruyormuş. Haklılar kimse çamaşırı yansın istemez.
Eğer kola gerekiyorsa; çamaşırları pirinç suyuna daldırıp öyle kurutuyor sonra ütülüyorlarmış. Hazır nişasta ile bu kadar güzel, gevrek olmaz dediler. Bizde de eskiden gömlek yakalarında kola kullanılırdı. Bakın şu ütünün güzelliğine…
Otobüse binmeden çevreye bir göz atalım dedik. Önder alış veriş tezgahlarını gezerken ben de hemen yandaki güzel binaya yöneldim. Hiç kimse göremedim. Ama demir kapısında *Little Flower Church Cemetery* yazıyordu. Yerel rehbere sorduk adı Little Flower of Jesus Church (İsa’nın küçük çiçek kilisesi) dedi. Hemen yan bahçesi de mezarlıklarıymış… Yazımı yazarken araştırdım. 1956 yılında yapılmış şimdi tadilattaymış. Çevreyle ilgilenince insan neler öğreniyor.
Veli bölgesini arkamızda bırakıp yine eski bir yerleşim yeri olan Fort Kochi’ye deniz kenarına gidiyoruz. Hava çok sıcak ama bol ağaçlı bir yerde otobüsten indik. Önce Saint Francis Kilisesi’ni görmek isteyen varsa gezebilir dendi, bizim için de mola gibi oldu. Sonra da Kochi’nin hala eski usul avlanan balıkçılarını görmek için yürüyerek gidecekmişiz.
Saint Francis Church; Daha önce Mumbai- Sangrahalaya Müzesinin bahçesindeki eğri çam ağacının aynısını görünce ilgilendim. Gezmeyi düşünmediğimiz için rehberden Vasco De Gama’nın gömüldüğü kilise olduğunu öğrendik. 1500’lü yıllarda Portekizliler tarafından ahşap olarak yapılan ilk Avrupalı kilise özelliğine sahip…. Sonra Hollanda’lılar tarafından böyle yıkılıp betonarmeye dönüştürülmüş. Vasco De Gama ölüp buraya gömüldüğünde kilise ahşapmış. Ölümünden 13 yıl sonra oğlu gelip naaşı alıp Lizbon’a götürmüş ama mezar taşı hala kilisenin içinde duruyormuş. Ön bahçesinde de Dünya savaşında ölenlerin anısına dikilmiş büyücek bir anıt mezar taşı var.
Yürüyerek balıkçılara doğru gidiyoruz. Etrafta yerli halktan adamlardan başka az sayıda kadın da var. Etraf mis gibi yosun kokarken birden kokmuş balık kokusuna dönüşüyor. Olacak o kadar tabii etraf balık tezgahlarıyla dolu. Mıknatısla çekilmişcesine kıyıdaki balıkçılara doğru hızlı hızlı gidiyorum. Manzara müthiş ama inanılmaz bir şey etrafta tek martı yok . Baş aktörler Balıkçıl ile Kargalar. Hemen ötede yan yana dizili rengarenk kayıklarda klasik avlanmaya hazırlanan balıkçıların görüntüsünde kendimi kaybetmiş habire fotoğraf çekiyorum. Bakın şu güzelliklere.
Kochin’de sömürge döneminden önce 14. yüzyılda Çinli kaşifler ve tüccarlar balıkçılarla alış veriş yaparken yakınlaşmış hatta bir kısmı buraları beğenip yerleşmiş. Sonra kendi kültürleri olan balık ağlarını tanıtıp kullanmalarını sağlamışlar. Ardından da çekip gitseler bile bu ağları ve avlanma stillerini miras bırakmışlar. Çin’de ve bu bölgenin bazı yerlerinin haricinde Hindistan’ın hiçbir yerinde bu ağları göremezsiniz. Yerel halk bu ağlara * Cheenavala * diyor. Uzaktan tül gibi köpük yığını gibi duruyorlar. Yakın bir fotoğraf Önder Kaplan çekmiş (teşekkürler canım💞) rengi de harika bir yeşil. İncecik naylon ip gibi hani bizim mekik oyası yaptığımız iplere benziyor.
Gelelim Cheenavala’ların mekanizmasına; Karmaşık gibi gözükse de tamamen kaldıraç sistemi ile çalışıyor. Fotoğraf ters ışıkta ama olsun sistemi görebiliriz. Genelde 3-4 kişi birden çalışıyorlar. İki balıkçı iri ve çoklu taş bağlanmış ipi bağladıkları yerden çözüyor. Serbest kalan ip taşlı manivelayı yukarı kaldırınca serbest kalan ağ suya dalmaya başlıyor. Bir diğer balıkçı da suya indirilen uçta kendince ağırlık yapıyor, arada balık var mı? diye kontrol ediyor. Balıkları gördüğü anda hep birlikte çekip yüzeye yakın olanları acilen topluyorlar. Aportta bekleyenler var, Balıkçıllar&Kargalar. 👍 😁 Ortadaki fotoğrafı balıkçıların ağına doğru gidip çektim sistem tam anlaşılsın diye. Fotoğraflara tıklayıp büyütüp bakarsanız güzel görünüyor.
Bir arkadaşla birlikte yakından fotoğraf çekelim diye adım atınca hemen ağlar denize salındı biz sonucu anlamadık normal avlanıyorlar sandık. Bekledik e hemen çekmeye başlayınca balık olmayacağını tahmin edip hadi gidelim dedim. Biz geri döndük ama para istemek için kendi dillerinde söylendiler. 🤦♀️😅 Rehberimiz her zaman yaptıkları şey aldırmayın dedi…
Neyse; günde kim bilir kaç kere ağlar atılıp, çekiliyor. En az yarım saat kalırsa balık olurmuş. Yani turistik gösteri sayılır. Normal de yine eski usul sandalla balık avlıyorlar. Bir miktar tutulanlar da zaten hemen ötede oluşturulmuş tezgahlarda satışa sunuluyor. Cheenavala’lara veda etme zamanı geldi.

Sıcak bastırdı, ağır balık kokusu etrafı sarsa da manzaranın güzelliği nedeniyle kimsenin rahatsız olduğu yok. Hemen yolun kenarında balık tezgahları, vazgeçilmez turistik eşya satanlar… Gönlüm burada kaldı. Keşke Gün batımında da burada olup manzaranın güzelliğini doyasıya çekebilseydim… 🥺
Oyuncak Rikşa’lardan Kuzey torunumuza almadan olmazdı. Diğer satıcı hamur şekillendirici bir aparat satıyordu.
Otobüse binip 20-25 dakikalık bir mesafede Mattanchery bölgesinde Kerala Society adında Kochin kadın derneğinin el emeği ürünlerinin satışını yaptıkları güzel bir mekana geldik. Rengarenk sarileri içindeki kadınların güler yüzlü karşılamaları hepimizin hoşuna gitti.
Çok güzel dekore edilmiş. Raflarda çeşitli baharatlar onları koyabileceğiniz porselen baharatlıklar ve hediyelik eşyalar var.
Bir üst kata çıktım. Çok zarif bir hanımefendi dokuma tezgahında sari dokuyordu. Selamlaştık iznini alarak fotoğrafını çektim.
Yola devamla yine Mattanchery bölgesine gidiyoruz. Tarihi değeri olan bir saraya gidiyoruz. Mattanchery Palace veya Dutch Palace yani Hollanda Sarayı…
Otobüsten indiğimiz yerde yerel satıcılardan bir genç şemsiye satıyordu. Hemen yan tarafta bahçesinde ineklerin beslendiği terk edilmiş bir ev vardı. Belli ki vakti zamanında bakımlıymış. Severim böyle mekanları fotoğrafını çektim ve elbette cevap yerel rehberimizden geldi. Evi bir görelim. Üstünde Javerill al Anandjee alt katta ise Zaveri Nivas yazıyor. Kochin de Zaveri Nivas diye biliniyor.
Zaveri Nivas; Mattancherry’de Gujarati Yolu üzerindeki bir ev bence köşk. ☺️ 1939 yılında yapıldığı zaman çok odalı ve güzel bahçesi ile Kochin’de dillere destanmış. En büyük özelliği de II. Dünya savaşı döneminde alt katta yapılmış sığınağın ve çok büyük su deposunun olmasıymış. Köşkün temeli o yıllarda dokuz yaşındaki kız çocuğu Leelavati Jverilal Anandji tarafından atılmış. İnşaatı onun adına başlatan da sonradan kayınpederi olacak olan Anandjee Malsee olmuş…
Kızımız 15 yaşına geldiğinde ev biter. Leelavati ile ünlü iş adamı (köşkün üstünde ismi yazılan) Javerilal Anandji evlenirler. Düğünleri de burada bahçede yapılır ve eve yerleşirler. Bir çok ünlüyü ağırlamışlar. Aile torunları yakın zamana kadar eve sahip çıkmışlar. Sonra Mumbai’ye taşınınca evi satmışlar. Bir dönem film platosu olan köşk artık görüldüğü gibi ineklerin damı olmuş durumda. 🥺
Geçelim bizim gezeceğimiz saraya. Bir sürü ikazlar, tabloların fotoğrafını çekemezsiniz, açıkta da olsa hiç bir eşyayı ellemeyiniz vs. ile basamakları çıkmaya başladık. 😁 1500 lü yılların sarayı…
Mattanchery Palace; Portekizliler 1500’lü yılların ortalarında Kochin’e ticaret yapmaya gelseler de, ticaret yapmalarının altında yatan niyetleri Kochin’i işgal etmektir. İşte bu dönemde çıkan çatışmalarda burada bulunan bir Hindu tapınağını yağmalayıp yıkarlar. Kochin Raca’sı Veera Kerala Varma ile iyi geçinmek zorunda olduğunu bilen Portekizliler telaşlanır. Ortamı yumuşatmak amacıyla 1545 yılında hemen yıkılan tapınağın yanına bir saray inşa edip Raca Varma’ya hediye ederler. 1660’ların başında Hollandalılar tarafından restore edilince de adı Dutch Palace olur. İçeri bakalım. Hepsi kraliyet ailesinin kullandığı ahşap Tahtırevanlar.
Yukarıdaki asılı tanıtım panosunda; İki katlı dörtgen yapı uzun ve geniş salonlardan oluşmaktadır. Merkezi avlu, Kraliyet ailesi Pazyahannur Bhagavathi’nin koruyucu tanrısına adanmıştır diye yazıyor ve devamla. Lord Krishna ve Şiva’ya adanmış iki tapınak daha vardır.
Avrupa ve yerli mimarinin bir karışımını temsil eder. Tavan ahşabı ve tüm mobilyalar tik ağacından el işçiliği ile yapılmış. 300 m²’lik alanı kapsayacak kadar duvar resimleri var. Ramayana, Mahabharata ve Krishna’an bölümler işlenmiş. Kaçak iki kare çekmişim. Benim koca kamerayı gören nöbetçi no flaş desem de peşimden ayrılmadı. 😁
Kraliyet aksesuarları kılıçlar, giysiler Raca’ların portreleri, Kochin’in haritalarla tarihi anlatılmış. Giysili mankenlerin altında; Kraliyet kadınları iki parçalı beyaz pamuklu elbise giyerlerdi. 18. – 19. yüzyıllarda Avrupalıların ve İngilizlerin gelmesiyle vücutlarının üst kısmını örttüler. O da sadece özel tören günlerinde. Kaju’dan yapılma kolyeler ile toda denilen geleneksel süs eşyaları takar saçlarını da kuduma dedikleri gevşek bir topuzla bağlarlardı diye yazan bir açıklama var.
Erkek giysi de yazılanı aceleyle tam çekememişim yasak ya. Törende giyilen giysi, parlak iplikle dokunmuş uzun ceket Sherwant ve ona uygun pantolon giyilir. Kumaşlar altın iplikle ve değerli taşlarla süslenmiş. Elinde gül ağacından yapılmış baston taşır. Başındaki kadifeden dokunmuş bir başlık, boynunda inci kolyeler, parmaklara yüzük takarlar. İngilizlerden gelen bir moda ile cep saati- köstekli- takarlar. Diye anladım. 🤷♀️
Sırada Kral’lar- Raca’ların portreleri var. Ben düzgünce çekebildiklerimi paylaşayım. Cochin kraliyet ailesinde tüm erkek Thampuran’ların adları büyükten küçüğe şöyle sıralanıyor; 1. oğul Rama Varma, 2. oğul Kerala Varma ve 3. oğul Ravi Varma. Aile 1000 üye ile dünyanın en büyük kraliyet ailelerinden biri sayılıyor. Halen Kochin ve çevresinde yaşıyorlarmış. Ve başka ülkelerde de.
Dışarı çıkıp sarayın yapımına sebep olan tapınağa bakalım dedik giriş yasak ben de çatıdaki görüntüyü çekmeye çalıştım. Çok güzel. Hemen yanında da Sinagog vardı oraya da girilmiyormuş sadece dışını çektim.
Paradesi Sinagogu; Paradesi yabancı anlamına geliyor. Yahudilere yabancı gözüyle bakılırmış. 1500’lü yıllarda gelen tüccarlar ailelerini de getirip yerleşmişler. Nüfusları çok fazla olmayan bu yahudiler İspanyol, Hollandalı ve diğer Avrupalı yahudiler yani Aşkenaz yahudilerin torunları, küçük de olsa bir cemaat oluşunca 1568 yılında bu sinagog’u inşa ediyorlar. Fotoğrafta görülen saat kulesi sonradan 1760 yılında yapılmış. Yüzyıllardır hizmet veren sinagog restorasyon sonrası tekrar ibadete açılacakmış.
Artık serbest zaman vakti geldi diyen rehberimize uyup biraz sağı solu dolaştık. Güzel bir art kafe, kokulu tütsü çubukları, rengarenk toz boyalar. El sanatlarının yoğun olduğu bir caddedeyiz.
Hemen yanda antika eşya müzesi vardı. Kaçırmadım elbette. Neler var neler. Taşıma sorun olmasa alınacak çok değişik şeyler var. Çocuk arabası beni çocukluğuma götürdü. Müzik aletlerinden klarnet ile tambura tanıdık. Fi tarihinden kalma körüklü box kamera. Keşke çalışsaydı önünde Kochin hatırası çektirseydik diye düşününce beni gülümsetti.
Hinduların dini hikayeleri anlatan dansları Kathakali’deki karakterlerin kuklaları var. İlk fotoğraftakini okuyabildim Kathakali dansında oynayan erkek karakter Kattalan. Bu dansta oyuncular hikayeleri pandomim gibi sessiz, konuşmadan el hareketleri *mudra * ve *rasa* denilen mimikler ve vücut diliyle anlatılıyorlar. Daha önceki seyahatlerimizde izlemiştik.
Cadde boyunca yürüdük. Jew Tovn Bulvarı çok hareketli, renkli ve sanatsal malzemelerden ne ararsan vardı. Ben geçen defa alamadığım Hindu sembolleri kazınmış tahta boya kalıplarından aldım. Kırmızı bina Portekizlilerden kalma renklerinden belli zaten. Arada karşımıza turist polis merkezi çıktı içinde müzesi de varmış. Topları da var kesin Portekizlilerden kalmadır. 😅
Hindistan’a Kochin’den elveda diyoruz. Güzel bir günbatımı manzarasıyla limandan ayrılırken sizi harika görüntülerle başbaşa bırakıyorum. Gönlüm oralarda kalsa da…
Willindon adası yapay bir adaydı gemimiz iki ada arasından önce kuzeye doğru çıktı sonra batıya döndü Fort Kochi’yi dolanıp rotasını güneye çevirdi… Yani evet karşımıza yine Cheenavala- çin balık ağları müthiş manzarasıyla arzı endam etti. Kalbim yine temizmiş, günbatımı fotoğrafını bu kadarcık da olsa çekebildim. 🥰

12. günümüzü de bitirdik. 13. gün denizde geçtikten sonra 14. gün yine Male’de olacağız. Bu kez Maldivler de görüşünceye kadar sevgiyle kalınız. 💞💞💞
NIceeee ❤
BeğenLiked by 1 kişi
Thank you very much Saania. 🌸🌸
BeğenLiked by 1 kişi
Emeğinize sağlık, ilgiyle ve keyifle okudum. Açık hava çamaşırhaneleri çok ilginç, kolalı gömlek manşetleri ve yakalar benim de hatırladığım şeyler. Balık dalyanları boğazda ve Şarköy’de de yakın zamanlara kadar vardı, hatırlıyorum. Tabii şimdi yerlerinde yeller esiyor ama olsun hafızamızda hoş bir anı olarak kaldılar. Tekrar ellerinize sağlık, saygı ve sevgilerimle…
BeğenBeğen
Merhaba Gürcan Bey; Evet çamaşırhaneye hala rağbet eden çok. Makina temizlemesini beğenmiyorlarmış. Güneş nasılsa mikropları kırıyor diye ortamın hijyeni de fazla sorun olmuyor diye düşünüyorum. Beğeninizle mutlu oldum. Selam ve sevgiler bizden…☺️
BeğenLiked by 1 kişi
Günaydın Alev Hanım, bahçesinde ineklerin otladığı Javerill al Anandjee oldukça ilginç, böyle tarihi bir eve yazık olmuş diyeceğim ama ineklerle birlikte kutsal bir yere dönüşmüş gibi. Körüklü kameralar çocukluğumuzun birer parçasıydı, 1970’lerde Çemberlitaş’ta sokak arasında böyle bir fotoğrafçı vardı, siyah bir bezin üstüne harfleri ters işlenmiş Çemberlitaş hatırası yazısı önünde fotoğraf çekerdi. Çalışmanıza biraz geç adapte oldum ama kusura bakmayın, sebebini gmail’den mesajla bildirmiştim. İyi çalışmalar diliyorum,
BeğenLiked by 1 kişi
Merhaba Gürcan bey; Değerli yorumunuzla, yazımdaki özellikleri çok güzel yakalıyorsunuz hasseten teşekkür ederim. Ben de yeni yazıma adapte olduğumdan sizlerin yazılarını atlayabiliyorum. Hatırlatma için de ayrıca teşekkür ederim. Selam ve sevgilerle…
BeğenLiked by 1 kişi
Tutto meraviglioso e primordiale. Buona giornata!
BeğenLiked by 1 kişi
Beğenmene sevindim.
BeğenLiked by 1 kişi