VİETNAM – 4

Ho Shi Minh

      Hanoi-Halong Bay akşamı Kamboçya’ya uçmuştuk. Ama ben Vietnam’ı birleştirip anlatacağım demiştim. 2 gün Kamboçya sonrası yani 28 Ocak 2017 saat 21:30 da uçaktayız ve az sonra Ho Shi Minh Havalimanına inmiş olacağız. Uçaktan iki görüntü. Gökyüzü muhteşem kızıllıkta ve Ho Shi Minh, nehirleri bol sulak bir şehir olarak görülüyor.

       Bizim bildiğimiz adıyla Saygon şimdiki adı Ho Shi Minh olan Vietnam’ın başkentinde yerel restoranda *The Square 24* akşam yemeğimizi yedik, otele giderken Horoz yılbaşının kutlamaları son hızıyla başlamıştı.

       Rehberimiz Ali İhsan; Hanoi’de çok dediğiniz motorları bir de burada görün bakın hangisi daha çok dedi. İnanılmaz bir motor trafiği var. Ayrıca Saygon’lular için tüm ışıklar yeşildir. Trafikte yaya olarak iki kat daha dikkatli olun. Zaten Havalimanında çıkışta birer sertifika ile tişört verecekler. Tişörtün üstünde * Saygon’daydım ölmedim* yazacak diye de espriyi patlattı. 🤣🤣🤣 Elbette yılbaşı tatili, arabadan çekebildiğim kadarı ile buyurun. Çocuklar arada hiç de şikayetçi değiller. Ama yine de yılbaşı hariç çocukları bu şekilde motora bindirmek yasakmış. Harika bir görüntü.

       Sabah kahvaltından çıkınca bizi bekleyen bir sürpriz vardı. Otelin yılbaşı şenliği… (Tarihimiz de 29 Ocak 2017 oldu) Bildik ejderhalar başroldeydi. Rengarenk tüylü giysileriyle davul çalacak olan gençler. Etkinliği otobüse bininceye kadar izledik.

       Yolumuz bugün Vietnam savaşının kazanılmasında etkin rolü olan Chu Chi tünelleri. Ama önce biraz biz yaştakilerin Saygon olarak bildiği Ho Chi Minh şehrinin öneminden bahsedeyim.

       Saygon- Ho Shi Minh; Bir zamanlar Güney Vietnam’ın başkenti olduğunda adı Saygon’du.  Amerika’ya karşı Vietkong’luların ve Kuzey Vietnamlıların verdiği savaşın kalesidir Saygon.

       Kazanılan savaşın ardından Güney ve Kuzey Vietnam’ın birleşip Vietnam Cumhuriyetinin ilan edildiği şehirdir. Uğruna verdiği mücadeleyi ömrü yetmediği için sonucunu göremeyen liderleri Ho Chi Minh ’in adının verildiği şehirdir.

       Adaşı olan Saygon nehri çevresinde kurulmuştur. Ve Vietnam’ın 9 milyon nüfusu ile de en büyük şehridir. Başkent olmadığı halde yabancı ülkelerin elçiliklerinin ve önemli kişilerinin yerleştiği şehirdir. En çok Üniversitesi olan ve en çok göç alan şehirdir. Ayrıca Fransızlara ve Amerikalılara karşı verdikleri savaşların tarihi değerlerine sahiptir. Kısaca bizde İstanbul, Vietnam’da Ho Chi Minh. 🥰 İşte bizler de bu değerleri gezip göreceğiz. Fransızlardan kalma bir iki özel bina var onları sonra anlatacağım.

       Vietnam savaşı esnasında 17.000 kişinin yer altına inmesine olanak sağlayan tam bir mühendislik harikası olarak tarif edebileceğimiz Cu Chi tünellerini gezeceğiz. Saygon’dan 70 km kuzeydeki kasabaya 50-55 dakikalık bir yolumuz var.

       Bol ağaçlı yemyeşil tarlalardan geçerek Cu Chi’ye geldik. Otobüsten indikten sonra yine sık ağaçlık bir yerdeyiz karşımızda girişi çiçeklerle süslenmiş güzel bir bina, savaş silahları müzesi var içinden geçtik.

       Gezeceğimiz yerin panosu önünde rehberimiz Ali İhsan Yalçın’ın bilgilendirmesi sonrasında hep beraber bu kez tünellerin tarihi, yapım süreci, amacı ve gerilla savaşının anlatıldığı brifing verildi. Ve ardından uzuuunca bir koridordan geçip tünel alanına adım attık.

       Yarım saat süren video eşliğindeki bilgilerden öğrendiğimize göre, Kamboçya sınırına kadar uzanan bu tünellerin tarihi 1948 yılına kadar gidiyor. O yıllarda Fransızlara karşı yapılan savaşlarda hem köyler arası görüşme sağlamak hem de Fransız nöbetçilerden saklanmak amacıyla yapılmış. Yani özellikle Vietnam-Amerika savaşı için değil.

       Ama Fransızlar döneminde 25 kilometrelik bir alanı kapsarken Amerika savaşı sırasında 250 kilometre karelik bir alana yayılmış. 3 katlı olan bu tüneller labirent şeklinde 10 metre derinliğe kadar inebilen tam bir yer altı şehri. Hepsini köylüler kazma kürek yapmış el yapımı…

       Tünellerin ilk kazılışını anlattılar tamam da birbirlerine nasıl bağladılar acaba? 🤔 Ali İhsan rehberimiz; Komşular yerlerini genişletmek isterken kaza kaza birbirleriyle buluşmuşlar dedi. Yani ağ başta çok da bilinçli birleşmemiş. Evet daha sonra  hastanesinden okuluna kadar bir çok yeraltı yaşam yerleri yapılmış. Dile kolay 20 yıl savaş yaşamış bir milletten bahsediyoruz.

       Halen 120 kilometre karelik kısmı korunabilmiş. Muhtemelen biz de fazla bir yer göremeyeceğiz. Haydi gezmeye başlayalım. Etraf konuyu anlatacak görevlilerle dolu. Tünel ağızlarını öyle güzel kamufle etmişler ki boş bir alana geldik. Rehberimiz bir şey görüyor musunuz? dedi, hayır dedik. Yerel görevli adam elindeki sopayı yere tak tak vurunca bir kapak açıldı ve içinden adam çıkınca aa diye ben dahil hepimiz şaşırdık. Bakın yani haksız mıyım?

       Adamlar zaten ufak tefek. Aranızdan denemek isteyen varsa buyursun dendi. Gruptan bir kadın arkadaş incecikti başardı. Zaten turistler için 20, 30, 40 ve 120 metrelik tünelleri genişleterek açmışlar o zamanki havayı az da olsa yaşasınlar diye. (Biz girmedik giren arkadaşlar da fena olmuşlar). Hemen ilerde başka bir canlandırma.

       Vietkong’lular (Komünist Kuzey Vietnam gerillalarına Vietkong deniyor) çok akıllı ve zeki insanlar. Patlamayan bombalardan bubi tuzakları yapmışlar. Bubi tuzaklarının amacı da Amerikalı askerleri öldürmek değil ağır yaralamak böylece yardıma gelenlere vakit kaybettirmek ve fırsattan istifade edip tünellere geri dönmek.

       Amerikalılar Vietnam’a geldiklerinde Vietkonglularla başa çıkmak için Cu Chi şehrine büyük bir üs kurmuşlar. Enteresandır, üs bölgelerini tam da tünel ağının üzerine kurduklarını fark edememişler. Ta kiii…. 25. Tümendeki askerlerin geceleri çadırlarında uyurken nasıl olup da vurulduklarını anlayana kadar. Onu anlamak bile aylarını almış… Tünelleri keşfetmişler ve girmeye kalkınca iri yapılarından dolayı tünellerde sıkışıp kalmışlar. O dönem tüm Amerikan askerleri tünellerde sıkışarak ölmüşler. Zira tüneller yer altına indikçe daralan yapıda…

       Nehir’e açılan tünellerden Vietkonglar gece ağızlarında nefes almak için kamışlarla nehre dalar, Amerikalıları avlar sonra suya dalıp tekrar tünele dönerlermiş. Amerikalılar ortalıkta kimseyi göremeyince şaşırıyorlar tabii. Görünürde düşman yok, ama her yerde varlar aslında. Nereden çıkacağı hiç belli olmayan Vietkonglar, etraf her an basılabilir bubi tuzağı dolu, yakalanırsanız kurtulmak mümkün değil. Amerikalı askerlerin savaş sonrası psikolojik sorun yaşamaları çok normaldi yani.

       İki değişik tuzak daha. Katlanır sandalye kapanı ile tahterevalli tuzak. 😳 İçim fena oldu açıkçası her iki savaşan kuvvetlerin birbirlerine insanlık dışı işkenceler uyguladıkları bir gerçek.

       Ağaçların arasında açılmış toprak yollardan geçiyoruz. İlerde oturanlar var gibi dedim ama onlar da maket çıktı. 😁 Vietkong giyim şeklini yansıtmışlar. Bir yandan da makinalı tüfek sesleri geliyor inanamadım, savaş zamanındaki ortamı yaşatabilmek için özel efekt veriyorlarmış. Üstelik isteyenin Kalashnikov veya AK 47, M 16’lar ile atış yapabileceği poligon varmış. Parasıyla tabii. 🙂 Yok artık dedim. 😦  Turizm uğruna neler yapıyorlar. Neyse anlatmaya devam.

       Savaşın olay silahı hatta kahramanı diyebiliriz Vietkong’luların elindeki Kalashnikov’tur. Bunun iki sebebi vardır. Suya sokun, çamura bulayın  yine de tutukluk, ısınma vs yapmadan binlerce mermi atabilir. En önemli diğer sebebi de boyut olarak da Vietkonglara uyum sağlayıp tünellere sığabilmesi.

       Rehberimiz önemli bir ayrıntı daha anlattı; Kalashnikov’u bu savaşta Amerikalı askerlerin kullanması yasaklanmış. Her ne kadar savaşta gece- gündüz yoksa da Vietnam savaşı genelde gece olmuştur. Vietnamlılar gündüzü tünellerde geçiriyor, gece çıkıp Amerikan askerlerini istedikleri noktada istedikleri şekilde savaşa sokuyorlar. Savaş başından sonuna kadar Vietkongların istediği şekilde istedikleri yerlerde olmuştur. Savaş boyunca Amerika genel anlamda savunma ve arama yapmaktan, yaralı askerlerini toplamaktan başka bir şey yapmamıştır. O yüzden Amerikan askerleri geceleri sadece aydınlatma ışıkları varsa ve bire bir karşılıklı denk geldikleri savaşlarda birbirlerini görebilmiş ve savaşmışlardır.

       E gece çıkan Vietkong’luların yerini nasıl tespit edecekler. Bunun en kolay yolu Kalashnikovun sesini dinlemek. Kalashnikov sesi duydukları anda o tarafa mermi yağdırıyorlar. Göremedikleri Vietkongları gece avlamanın başka yolu yok. Böyle olunca Amerikan askerleri birbirlerini vurmasınlar diye mermileri bitse bile gece Kalashnikov kullanmaları yasaklanmış.

       Yine bir kaç kamufle edilmiş yer. Rehber söylemeseydi anlamak gerçekten de zordu. Evet biri mutfak bacası diğerleri zehirli gazlara karşı havalandırma deliği… Rehberimiz; aslında gördüğünüz her bir bambu ağacı bir havalandırma borusudur, tünellerin havalandırma sistemi bu yüzden inanılmaz başarılıdır.

       Aşağının dumanı yukarıdan görülmesin diye daha uzak yerlere ve yere yakın olarak delikler açmışlar. Tünelleri bulmak için Alman kurt köpeklerinden de yaralanmışlarsa da Vietkong’lular deliklerin ağzına köpekler koku almasın diye biber döker kendileri de Amerikalılardan çaldıkları sabunlarla yıkanır, çaldıkları üniformaları öyle giyerlermiş. Eveeet köpekler dost sansın diye. Akıl, akıldan üstündür…

       Zor şartlar altında olmak insan zekasını her yönden etkilemiş. Hele ki ortada 20 yıl süren bir savaş varken… Halk yokluktan her şeyi üretmeyi, düşmanı nasıl şaşırtacağını öğrenmiş. Bakınız işlemesi çok zor olan araba lastiğinden terlik yapıyorlar.

       İki yönlü giyilen bu terliklerin özelliği şöyle: Ön yerine arka tarafını parmak kısmı yapıp giyince siz doğuya giderken yerdeki iziniz batıya gidiyormuş gibi iz bırakınca Amerikalı askerlerin de yönü şaşıyor… 👍Zeka… 😁 Ayrıca tabii çok sağlam ve ses yapmadığı için ağaçlar arasından sessizce yürüyüp tünellere kaçmak da kolaylaşıyor.

       Rehberimiz Ali İhsan; konuyu derinlemesine öğrenmek isteyenler yazar Michael Connelly’nin *Tünel Fareleri* isimli kitabı okuyabilirler diye de örnek verdi.

       Usta hala yapıyor biz turistlere satarak geçimini sağlıyor… Elbette alan arkadaşlar oldu…

       Sık ağaçlı yollarda yürümeye devam ediyoruz. Karşımıza boş bir arazi girişi çıktı rehberimiz -Aman ha yasak bölge dedi. Evet hala mayından temizlenemeyen bölgeler varmış.

       Tünellerde insanlar hava, su ve yiyecek sıkıntısının yanında; Fare, akrep, sivrisinek-sıtma vs. ve onların sebep olduğu hastalıklarla da mücadele etmek zorunda kalmışlar. Ve aşağıda bu kez de hastane yapmışlar. Hatta bir zaman sonra okul ve çevre insanların yardımını sağlamak amacıyla sinema bile yapmışlar.

       Amerikan askerleri, Cu Chi tünellerinin bulunduğu ormanlık alanı yok edip gerillaları açığa çıkarmak için üzerlerine havadan portakal gazı yağdırdığında (herbisit ve yaprak dökücü kısaca asetik asit), yok olan yalnızca ormanlar ve tüneller olmamış ne yazık ki…Vietnam’da milyonlarca insan etkilenmiş, yüz binlercesi ölmüş veya sakat kalmış. Gazın etkisi öylesine güçlü ki, günümüz de bile çocuklar hala kas ve kemik bozuklukları ve çok çeşitli anomaliler ile doğuyor.

       Amerika’nın bu savaşta kullandığı Napalm bombasının sonuçlarını hatırlamak bile istemiyorum… Dünyada çok büyük tepkilere yol açmış ve daha sonra kullanımı yasaklanmıştı.

       Bizim yaşlardaki arkadaşlar bilir savaşın en çarpıcı karesini Nick Ut ‘un çektiği fotoğraf *Napalm kız* gerçek adı; Kim Phuc gözümün önünde canlandı. Henüz 9 yaşındaydı yıl 1972… O kız çocuğu şimdi yetişkin bir kadın ve Birleşmiş Milletler ’de iyi niyet elçisi olarak görev yapıyor sanırım Türkiye’ye de gelmişti.

       Vietnamlıların tepesine geceleri ateş böceği gibi yağan *pamuk prenses* dedikleri fosfor bombaları yüzünden vücutları yanan insanları hayal edebilir misiniz? Çok korkunç. Amerikalılar, çok uğraştılar ama tünelleri yine de tamamen bitiremediler.

       Atış poligonuna geldik burada soluklanmak için bir de büfe var. Bizden Alican ağabeyimiz atış yaptı.

       Yolumuzun üstünde bir iki tünel oda canlandırılmış. Bomba artıklarından tuzak yapmaları ve kendi mermilerini yapmaları canlandırılmış. Bir de hem saklaması kolay, hem de sudan etkilenmemesi için pirinçleri de yufka haline getiriyor kurutup saklıyorlar. Yazmıştım Spring Roll yaparken kullanılıyordu *rice paper* ve birçok yemekleri de bunlara sarıp yiyorlar. Bizim lavaş gibi…

       Amerikalılar son çare olarak tünelleri bulmak için bu tünellere sığabilecek yapıda ufak tefek savaşçı askerlerden daha doğrusu göçmen Çinlilerden, göçmen Meksikalılardan ve bazı Vietnamlılardan (bildik yöntemler ile satın almışlardır mutlaka) *tünel fareleri *adı verdikleri özel bir tim kurmuşlar.

       Tünellerin içerisinde savaşmak için eğitilen bu askerler fazla teçhizat taşımıyor sadece tabanca ve el feneri kullanıyor, gaz maskeleri ile tünele girip gaz bombaları atıp kaçıyorlarmış. Ama çok zayiat vermişler.

       Amerika tüneller ve Vietkonglularla baş edemeyince bölgeyi serbest atış bölgesi ilan etmiş gece gündüz bombalayın demiş. Seçilmiş bölgeye yoğun bombardıman yapmışlar. Napalm bombası ile ağaçları yakarak tünelleri bulmaya çalışmışlar. Sadece bir kısmını yıkabilmişler ve elbette ki sonuçta Amerikalılar savaşı kaybetmişlerdir. 1975 yılında Saygon’un düşmesinden sonra tüneller koruma altına alınmış.

       En son herkesin hatıra fotoğrafı olmalı denince biz de eksik kalmayalım dedik. 🥰

Vietnam- Cu Chi tünelleri
Vietnam- Cu Chi tünelleri

       Gezerken bile içim daraldı savaş müzesini hiç gezemeyeceğim. En iyisi savaşı biz de bitirip bağımsızlık (birleşme) sarayına gidelim.

       Eveet, rehberimiz öyle bizim saraylarımız gibi saray hayal etmeyin, bizim 5 yıldızlı otellerimiz bile oradan daha süslüdür. Ama Vietnamlılar için manevi değeri çok büyük inanın dedi.

       Birleşme sarayı, Güney Vietnam’ın eski başkanlık sarayı olup, Kuzey Vietnamlılar güneyi ele geçirip özgürleştirince, sarayı olduğu gibi bırakıp müze haline getirmişler. 1975 senesinde savaşı bitiren, kapıları kırıp içeri giren tank giriş kapısının yanında yer alıyor. Sonradan gördüğüm için fotoğrafta solda tankı görmeniz kolay olsun diye bolca ışıklandırdım. 🤷‍♀️

       Bağımsızlık-Yeniden Birleşme Sarayı (Reunification Palace); Sarayın tarihi çok eskilere Fransızların 1858 yılında Vietnam’a başlattığı saldırılar dönemine kadar gider. Fransızlar ilk etapta 6 eyaleti ele geçirirler ve Ho Chi Minh şehrinin merkezinde şimdiki bu sarayın yerinde Cochin-china Valisine bir konak yaparlar. 1871 yılında konak bittiğinde adını da Norodorm Sarayı koyarlar. O tarihten 1945 yılına kadar Fransız valileri tarafından konut olarak kullanılır.

       1945 yılında Japonların Fransa’yı yenmesiyle Norodom Sarayı Vietnam’daki Japon hükümetinin konağı olur. Japonlar II. Dünya savaşında yenilince Fransızlar tekrar atağa geçer ve Amerika’nın yardımı ile aynı ekipleriyle tekrar geri gelir sarayı bir kez daha karargah olarak kullanmaya başlarlar.

       Fransızlar 1954 yılında Dien Bien’de yenilince Cenevre anlaşmalarını imzalamak durumunda kalır. Vietnam Temsilcisi Ngo Dinh Diem Fransa askerlerini çekmeden önce Cenevre Anlaşmasını imzalarken sarayın adını Bağımsızlık Sarayı olarak yazmayı düşünmüş. 1955 yılında Başbakan olunca Bağımsızlık Sarayı olarak adını değiştirmiş.

       Ngo Dinh Diem’in yönetiminden ve savaştan hoşnut olmayan Güney Vietnamlı iki savaş pilotu 1962 yılında Nguyen Van Cu ve Pham Phu Quoc başkanı ortadan kaldırmak için saraya zamanın gözde uçağı Sky raider ile iki tane bomba atarlar. Başkan ve ailesi kurtulur. Başarısız bu darbe ile sarayın batı kısmı yıkılır.

       Evet başarısız bu darbe girişimiyle saray kullanılamaz hale gelince Başbakan Diem sarayı tamamen yıktırıp yeni bir saray inşası başlatmış. Zamanın ünlü  mimarı Ngo Viet Thu’nun tasarımı ile başlayan yeni bu sarayın inşası 1966 da bittiğinde Diem öldürüldüğü için açılışı yeni liderler yapmış… 1975 yılına gelindiğinde Ho Chi Minh Vietnam zaferini kazanır ve 1940 yılında birbirinden kopartılan Vietnam’ı yeniden birleştirir. Ömrü zaferi görmeye vefa etmedi. Ama 1976 yılında Bağımsızlık bildirgesi onun zaferi sonucu bu sarayda ve bu salonda imzalandı.

Vietnam- Ho Chi Minh Bağımsızlık Sarayı
Vietnam- Ho Chi Minh Bağımsızlık Sarayı

       Yeniden birleşme sarayı artık çok özel konukların ağırlandığı yer ve biz turistlerin ücretli ziyaretine hizmet eden tarihi bir yapıdır. Çok güzel dekore edilmiş salonlar var. İlk fotoğraftaki bakanların kabine toplantı salonu. İkincisi dinlenme salonu diğeri de Ziyafet salonu.

       Sarayı gezmeye devam ediyor en üst 3. kata çıkıyoruz. Sarayın çatısında görünen fotoğraftaki helikopter Başkan Nguyen Van Thieu’nun UH-1 helikopteriymiş. Fotoğrafı büyütünce görünen yuvarlak işaretler ise bu sarayın kaderinde ikinci kez bombalanma olduğunu işaret ediyor.

       1975 yılında  yine Güney Vietnam hava kuvvetlerinin pilotu saraya iki adet bomba atıyor. Amerikalılar istedi diye Kuzey Vietnam’a atacağıma bombaları buraya atarım demiş. (galiba Kuzey yanlısı) Fazla bir hasar yok. Bombaların isabet ettiği yerdeki yazıda;

**Pilot Üsteğmen Nguyen Thanh Trung, 8-Nisan-1975 yılında sabah saat 8:30 da uçtu ve tam buraya 2 adet bomba attı.** Yazıyor.

       Zaten 30 Nisan 1975 yılında da fotoğrafını işaret ettiğim  T-54 tankı duvarı yıkıp geçince savaş fiilen sona ermiş oluyor. Çıkışa doğru gidiyoruz.

       Son fotoğraflar. Ejderhalı halıyı Çin Hükümeti hediye etmiş. Önder’in çektiği panoramik görselde görünen salonun duvarındaki tablo 40 parçadan oluşmuş. Zafer bildirgesi diye adlandırılıyormuş diğeri koridoru süslüyordu.

       Vietnam savaşının başlama sebebini kısaca yazmasam eksik kalırdı; Ho Chi Minh 1945 yılında Vietnam Demokratik Cumhuriyetini kurduğunda ülke bu kez de yukarda bahsetmiştim Japonların II. Dünya savaşında yenilmesini fırsat bilen Amerika destekli Fransızların işgaline uğrar.

       1954 yılında Fransızlar yenilince Cenevre Anlaşması imzalanır. Ama anlaşma gereği ülke bu kez de Kuzey ve güney olarak ikiye ayrılmıştır. Ve iki yıl içinde referandum ile birleşme sağlanacaktır. Ama hep oyalama ile 1960’lı yıllara gelindiğinde Kuzey Vietnamlı Vietkonglar güneye saldırıya başlayınca Amerika asker sayısını artırır.

       Kısaca; Kuzey ve Güneyin yeniden birleşmesi halinde komünizmin tüm doğu ülkelerinde yayılacağı endişesindedir. Ayrıca çıkarlarına uygun değildir. Amerika, Güney Vietnam’ı desteklerken bir yandan da kışkırtıp bu birleşmeye engel olmak için savaşın da başlamasına sebep olmuştur… Sonuç; hiç de korktukları gibi olmamış. Rusya ile Çin dost olmamışlardır.

       Saraydan çıktık. Fransızlardan kalma iki önemli yapı demiştim biri şimdi gezeceğimiz postane binası. Fransız koloni dönemine ait bu tarihi yapı 1886-1891 yılları arasında yapılmış. Fransız mimar Alfred Foulhoux tasarımı. Ben içini daha çok beğendim.

       Dünyanın her yerine buradan posta gönderebilirsiniz. Pul almak için saat pek uygun değildi biz kart atamadık. Eski usul yazışmayı yeni nesile unutturmamak adına güzel olurdu… Postanenin içinde Ho Chi Mihn’in fotoğrafının varlığı çok güzeldi.

       Postanenin içinde ama ayrı bir bölümde hediyelik eşya satılan dükkanlar var. Yani burası biraz pasaj gibi buradan ve hemen önündeki sokak satıcılarından magnet, tişört gibi hediyelik eşyaları çok ucuza alabilirsiniz. Diğer gittiğimiz yerlerden daha ucuzdu. (2 dolar) Binanın hemen 50 metre yakınındaki kitapçılar sokağı da görülmesi gereken bir sokak.

       Kilisenin bahçesinde, postanenin önünde herkes fotoğraf çektirme derdinde. Bahçede ve çevrede yine yeme içme olayları. 😉 İlk fotoğrafta satılanlar mürekkep balığı idi. Kızarmış mı? Kurutulmuş mu? bilemedik. 🤔 Diğer satıcıda tatlı patates ve mısır var…

       Biraz soluklanalım dedik güzel bir 2. nesil kahveci bulduk. ☕️ The Coffee Bean iç dizaynı ile de muhteşemdi. 🤎 Vietnam’ın kahvesi zaten meşhurmuş rehberimiz buradan kahve içmeden gitmeyin demişti…

        Fransızlardan kalma ikinci tarihi yapı da tam karşımızda arzı endam eden Notre Dame Katedrali. Dışı çok güzel önündeki Meryem Ana heykeli için bir zamanlar gözünden yaş geldiği söylenmişti. Gerçi neredeyse tüm şehirlerde benzer hikayeler anlatılır. Katedralin içi için aynı şeyi söyleyemem.

       Pencere vitrayları da Fransa’dakinin replikası gibi. 1877 yılında başlanmış yapımı 3 yıl sürmüş 1880 de bitmiş. Tüm malzemeleri hep Fransa’dan gelmiş. 1962 yılında Bazilika olmuş. Yanlardaki çan kuleleri 1895 yılında eklenmiş ve her birinde 3 tane bronz çan varmış. Saygon Başpiskoposluğunun merkezi sayılıyor.

        Yürüyerek otele dönüyoruz ama sağa sola bakınarak tabii… Yine millet akın, akın gidiyor. Sokak aperatifçileri iş başında.

       Yolumuzun üstüne çıkan bu güzellik de Opera binası. Önündeki pek bildik Caryatid heykelleri ile muhteşem görünüyor. Hatırlatma yapayım; Karyatid Yunan mimarisinde çokça gördüğümüz başında çiçekleri olan kadın figürü şeklindeki sütunlardır. Bina 1998 yılında Saygon belediyesi tarafından restore edilmiş. Bilet alıp tiyatro izlemedikten sonra içini görme imkanı yokmuş. Biz de geçerken gördük zaten. 🤨

       Yol üstünde çocuk şenliği yapılan bir sokaktayız. Bu güzel minik kız çok güzel oynuyordu. Herkes gibi ben de fotoğrafını çekeyim dedim ama bunlar çocuk durmak nedir bilmiyorlar. 😍

       Yılbaşı tatili devam ediyor. Akşamı çok renkli oluyormuş ama kapkaç olayları çok olduğundan makinanı sakın götürme dediler. Evet çok güzel ışıklandırılmış belediye binasının ve Rex Otel’in önündeki stantlarda çok güzeldi. Ama telefonu bile kaparlar diye doğru dürüst fotoğraf çekemedik.

       Güzel bir anımız var. Video çekmeye çalışıyoruz, 2 genç nişanlı geldi bizim fotoğrafımızı çekmek istedi olur deyince nasıl sevindiler anlatamam. Ardından başka bir aile çocukları ile fotoğrafımızı çekti. Biz de telefonumuzu veremeyince çektiğimiz selfie olmadı… 😅 Yine de çok özel bir anıydı. 💞💞💞

       Bugünü bitirdik yarın yolumuz sabah erkenden Mekong Deltasına. Deltayı gezmek için de öncelikle deltanın büyük limanı My Tho’ya gideceğiz. My Tho’da görüşünceye kadar sağlık ve sevgiyle kalınız. 💞💞💞

VİETNAM – 4’ için 14 yanıt

  • Merhaba Alev Hanım, çalışmanızı ilgiyle okuyup izledim. Hiç sıkılmadan tünellerden başlayıp başkanlık sarayı, postane, katedral ve The Coffee Bean derken sizlerin fotoğraflarıyla bitirdim. 20 yıl savaşmak kolay değil, görünen o ki ejderhanın çocuklarını ne Fransızlar, ne Japonlar ne de Amerikalılar yenememişler. O daracık tünellerde ölümü ensede hissederek uzun süre yaşamak kolay olmasa gerek. Emeğinize sağlık, keyifle okudum. Selam ve sevgilerimle…

    Liked by 1 kişi

    • Merhaba Gürcan Bey; Ben bugün beklerken canım adminim dün yayınlamış güzel ve benim için değerli yorumunuzu okuyunca anladım. Ben o ağaçlık alanda gezerken bile çok etkilendim. Ejderhanın çocuklarının yaşadıklarını zamanında gazetelerden takip ediyorduk. Şuna inanıyorum ki, vatanını sevip savunan insanlar bir şekilde sonunda kazanıyor. Selam ve sevgiler bizden…

      Liked by 1 kişi

  • Elinize sağlık Alev hanım, keyif ve merakla okudum, fotoğrafları inceledim. Ne kadar detaylı ve itinayla yazıyorsunuz. Alkışlıyorum. 🙂 Belki daha önce yazmışsınızdır da ben kaçırmışımdır, sormadan edemeyeceğim: Nasıl bu kadar tarihinden saatine yüzölçümünden mesafesine her şeyi hatırlıyorsunuz? Seyahat not defteriniz mi var, dönüp tekrar çalışıyor musunuz yoksa kıskanılası bir hafıza mı bu? Aydınlatın lütfen bizi. 🙂 Sevgiler..

    Liked by 1 kişi

    • Beğenmenize çok sevindim Neslihan Hanım. Haklı merakınızı daha önce soranlara yazmıştım yinelemekte mahsuru yok. Ah keşke kıskanılası bir hafızam olsaydı. Ama gezilerimde çok değerli üç yardımcım var. Harika bilgi ve anlatılarıyla konularına vakıf değerli Rehberlerim (kendimizi hep şanslı hissetmişizdir) ve onların anlatılarını kaydettiğim ses kayıt cihazım. Ve tabii hem fotoğraf çekip hem de ses kaydı yapamadığım zamanlarda bu görevi üstlenen sevgili eşim. 💞 Tarih ve saat hatta neredeyiz bilgisini fotoğraf makinam ile iPhone telefonumuz veriyor, geriye kalan yüzölçümü iki şehir mesafesini de genellikle rehberlerimiz veriyor. Onlar konu etmemişse bazen ben araştırır sağlamasını yapar öyle yazarım. Umarım açıklayıcı olmuştur. Sevgiler bizden…

      Liked by 1 kişi

  • Vietnam Savaşı ile ilgili bir çok yapım izledim ve içeriğini okuyunca o sahneleri bire bir canlandırdın. Ne büyük bir felaket her iki ülke için, Amerikan askerleri siyasi amaçla oralara gönderilip ülkelerini tehdit etmeyen bu minik kendi halinde ki halka karşı savaşmalarının ardından vatanlarına dönebilenler, ki havalimanında kendilerini yuhalayan kendi vatandaşlarının kızgınlığı da eklenince yıllarca tedavi görüp bir çokları da biçare kaldılar. Ölen de öldüren de kurbandı. İçeriğin öylesine canlı ve samimi üretilmiş ki trajedi bizatihi yüreğimi etkiledi. Sevgili ablam emeğine, klavyene ve lenslerine sağlık! 🙂

    Liked by 1 kişi

    • Teşekkür ederim. Mimarisini bireysel gidersen çok güzel incelersin. Yemek konusu merak konumuz olmadığı için denemiyoruz ve ben de konuya hiç girmiyorum. Zaten turlarla gidince yerel tatları deneme fırsatınız olmuyor gibi… Beğenmene sevindim.

      Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s