Güzel Bath şehrini ardımızda bırakıp gri bulutlar altında arada yağmurla 🌨🌧 yolumuza devam ediyorken; bir saat sonra Galler sınırına gelmiş olacağız diyen rehberimiz Sinan Ercan’ı dinliyoruz. Birazdan geniş bir körfez olan Bristol körfezini uzunca bir köprü ile geçeceğiz. Bu köprü Gallerin sınırıdır. Bir ucu İngiltere diğer ucu Galler bölgesidir. Şimdi de küçük bir köyden geçiyoruz, köyün adını söylediğimde tanıdık gelecektir ama sakın sosyal medyaya biz oradaydık diye mesaj vs. atmayın maazallah dedi 🤔 ardından köyün adı Pensilvanya deyince bir kahkaha koptu haliyle. 😀 Haklı ama işgüzarın biri çıkar vay orda ne işi vardı der mi? 🤷♀️ Der! Yani…
Köprüyü geçiyoruz, 5 kilometre uzunluğunda olan bu köprü Severn nehrinin döküldüğü Bristol körfezinde yapılan ikinci köprü. Dünyanın ikinci Gel-git aralığına sahip bu körfezde bugün su hayli yüksekmiş birkaç saat önce geçseydik bu kadar uzun köprüye ne gerek var bile diyebilirmişiz. Neyse İngiltere’yi arkamızda bıraktık Galler bölgesine geçiyoruz.
Galler; Romalılar kurdukları bu şehirde yaşayanlara (Galli-yabancı anlamında) demişler biz Galler diyoruz ama İngilizler hem bölgeye hem de bölge halkına Wales derken Galliler kendilerine Cymry veya Cymru diyorlar.
Yüzölçüm olarak küçük bir ülke, 20.000 km düşünün ki bizim Konya bile 40.000 km karedir. Ülkenin nüfus yoğunluğu çok fazla tabii 3 milyon ve 350 milyonu da başkent Cardiff’te yaşıyor. Galler bölgesinde 6 şehir vardır ve bölgenin sadece güneyi gelişmiştir. Ana dilleri var Galce ama bin yıldır İngilizlerin yönetiminde ve resmî dil İngilizce olunca Galce unutulmaya başlamış. Galce çok zor bir dil, okuması da yazması da zor. Bir kelimede 4-5 tane L veya D, 10 tane sessiz harf bir araya gelebiliyor. Tabii bize göre sessiz harfler onlarda sesli oluyor. Yolumuz üzerinde küçük bir kasaba kasabanın adı tek bir kelime ama tam 55 harfli. Foto alıntıdır.
Anlamı daha da enteresan. ”Mağara içindeki Azize Mary Kilisesinin yanından hızlı akan suyun dibindeki beyaz fındık ağacının yakınındaki Aziz Turillo Kilisesi” 🙄 Tabelaları hem İngilizce hem de Galce yazılı. Galliler kendilerini İngiliz kabul etmez Galliyiz derler. Cardiff, insanların İngiltere’de doğa turizmi için seçtikleri tek yerdir diyebiliriz. Burada çok önemli bir konuya değinmem gerekli.
Kraliyet ailesinden olan herkesin bir soyluluk ünvanı olmak zorunda. Bu ünvanların da dereceleri var. Bir ailenizden doğuştan aldığınız soyluluk ünvanları; Prens-Prenses gibi ve kimseye devredemezsiniz. Bir de Dük-Düşes, Baron- Barones, Kont-Kontes gibi Kraliyetin yararlı işler yapanlara verdiği ünvanlar vardır ki, bunlardan Dük-Düşes en üst seviye ünvandır, onun üstü zaten Kral-Kraliçedir 👸🤴
Kraliyet ailesinde Düklük de doğuştaki sıraya göre veriliyor.Kraliyet ailesinde de bir sürü Dük olunca bu kez bunların hangisi en üst düzey Dük diye bir sıralama var o da Edinburg Düklüğüdür. Kraliçe kocasını Kral yapamayacağı için en yüksek bu Edinburg Dükü ünvanını vermiştir. Sonra Galler Düklüğü gelir, Gallerin Prensi Charles’dır -Düşesi de Lady Diana idi (bu arada lady’lik bir hitap şeklidir unvan değildir saygın aile kızı anlamındadır) yeni Düşes eski Cornwall Düşesi olan Camilla’dır. Üçüncüsü ise Cambridge Düklüğüdür ve elbette 2.varis olan William’a verilmiştir Kate Middleton da Cambridge Düşesidir. Eveet Prens Harry’e de Sussex Düklüğü kalıyor, Meghan Markle da Düşesi. Bu düklük sıralaması aynı zamanda İngiliz Kraliyet ailesinin Birleşik krallıktaki ülkelere verdiği değeri de göstermiş oluyor.
Şu unvan konusunda bir saptama daha yapalım. Kraliyet ailesinden soylu bir kişi soysuz biriyle evlenemez. 🙄 Davul bile dengi dengine çalarmış ya. 😉 Eskiden kolaymış soylu bulmak 😀 şimdi öyle değil, gençler gönlünü kaptırdığı ile evleniyor. Evet William’ın eşi Kate, Harry’nin eşi Meghan soylu bir aileden gelmiyordu hiç dert değil! Efendim düğünden birgün önce onlara Düşeslik ünvanı veriliyor, nikah kıyılırken de Dük ile Düşes evlenmiş oluyordu. 🤫 Şaşırmayınız bizim tarihimizde de örneği var araştırırsanız karşımıza Mihrimah Sultan ile Rüstem’in evliliği öncesi Rüstem’in Diyarbakır Beylerbeyi olması çıkar. 😁 İşte böyle artık şehre giriyoruz otobüsten gördüğüm kadar fotoğraf ekleyeyim.

En iyi yaptıkları spor Rugby’dir. 🏉 Size Rugby nasıl doğmuş anlatayım. Rugby kentinde bir futbol karşılaşmasında rugbyli genç hakeme çok kızıyor ve topla birlikte kaleye giriyor. Hakem de kırmızı kart gösterip dışarı atıyor. Kısaca elle de müdahale edilmesi olabilir denip futbolu stilize ediyorlar. 😁 Böylece Rugby oyunu doğmuş oluyor. Prensibi de topa hem el hem de ayakla müdahale edilebilir. Stadyum 1999 yılında inşa edilmiş, uluslararası Rugby maçları ile tanınırsa da çok ünlü şarkıcı ve gruplara da sahne olmuştur. İlk ismi Millenium iken sonradan Principality olarak değiştirilmiştir.

Gallerin en meşhur ismi Real Madrid’in dünyaca ünlü golcüsü Gareth Bale, benim hala çok beğendiğim şarkıcı Tom Jones (Dalilah parçasını şuraya ekleyeyim dinlemenizi tavsiye ederim) tarihten bildiğimiz hatta filmini izlediğimiz Arabistanlı Lawrens Oxford mezunudur ama Gallidir. Bir de Türk düşmanı başbakan çıkarmışlar. 😡 Yunan hayranı David Lloyd George, İzmir Yunan işgaline sebep olan politikası tutmayınca İzmir’in kurtuluşunun ardında da istifa etmek zorunda kalmıştır. Henüz belgelenmese bile Kurtuluş savaşımızı kazanmamızın ardından yaptığı Konuşmada ATATÜRK için “İnsanlık tarihi birkaç yüzyılda bir dahi yetiştirebiliyor. Şu talihsizliğimize bakınız ki Küçük Asya’da çıktı. Hem de bize karşı. Elden ne gelebilirdi?” demiş. Bize Küçük Asya derlermiş.
Gallerin Birleşik Krallık’ta hiç yerleri yok sanki ikinci sınıf gibi muamele görüyorlar. Kendi kanunları bile yok çünkü hiç bağımsız bir devlet olamamışlar. İngiltere’nin bütün kanunlarını, bayrağını aynen almışlar. Ve buranın Başbakanı, İskoçya ve İrlanda gibi değil merkezden atanıyor ancak kabinesi seçilerek geliyor. Fotoğrafı editlerken fark ettim markette bayrağımız vardı sahibi muhtemelen Türk olmalı. 🇹🇷

Doğru otele gidiyoruz şehri yarın gezeceğiz. Sabah otelimizden çıktık otobüsle şehre iniyoruz. Cardiff’in en güzel parkı olan Bute parkını spor niyetine doğayla iç, içe Taff nehri kıyısında Britanyalılar gibi keyifle yürümek üzere otobüsten indiğimiz yerde bu güzel evleri gördük, evler çok güzeldi ve beni çok gerilere götürdü. Çocukluğumda tahtadan bunlara benzer oyuncak evim vardı kapısı aynı böyleydi. Demek ki İngiliz eviymiş. 🤩🤩 Gezdiğin yerlerin sana birşeyler hatırlatması ne güzeldir.

Parkın Millenium kapısından giriyor Taff nehrinin üstüne kurulmuş güzel köprüsünden geçip Bute parkına giriyoruz. Manzara ve hava şahane. Haydi birlikte yürüyelim.

Bute Parkının yapımı ve Cardiff Kalesinin ortaya çıkarılması için Bute isimli soylu bir aile; Sör William Burges adında bir mimarı görevlendirmiş. Sör William Burges, Cardiff Kalesinin Roma dönemine ait olduğunu ortaya çıkarmış. 1865 yılında projelendirdiği Bute Parkın 1890 yılında bitişini göremeden 1881 yılında ölmüş.

Bute Park bir arboretum olarak 3000’den fazla ve çok nadir ağaç cinsleri açısından İngiltere’de rakipsizmiş. 19.Yüzyıldan beri Bute ailesine ait olan Cardiff Kalesi ile Bute Park 1947 yılında şehir halkına hediye edilmiş. Şimdilerde Cardiff şehir konseyi tarafından idare ediliyor. Sabahın erken saati tek tük gezen insana rastladık. Her taraf yemyeşil. Hava da manzara da bizden yana. Daha önce yaprakları nedeniyle çınara benzettiğimiz bu devasa ağaçlara Şampiyon ağacı dendiğini burada öğrendik.

Stonehenge benzetmesi dizilmiş taşlar, Gorsedd Stone Circle’ı 1978’de parka konulmuşlar. Yerli halkın hafta sonları mesire yeriymiş. Bu genç kimbilir 🤷♀️ neler düşünüyordu?

Bu direkler İngiltere’de 11 taneymiş bir tanesi de burada bulunuyor. Ağaç ve insana verilen değeri anlatan bu direk İngiltere’de yetişen meşe ağacından yapılmış.

Parkı terk etmeden önce aklımda kalmasın; İlk yazımda bahsetmiştim Büyük Britanyayı teşkil eden dört ülkenin beş tane milli çiçeği var Galler’in ki Nergis ve Pırasa idi . Evet Galler’in özel St.Davit gününde tüm yerli halkla beraber Prens charles da yakasına Pırasa takarmış. Charles ara, ara yakasına Pırasa takılmış fotoğraflarıyla boy gösterir ve hayli espri konusu olurmuş. 😀 West Gate- Batı kapısından çıkıyoruz.
Orijinal duvar ve hayvanların taştan oyulması kalenin hemen dışında 1890’larda inşa edilmiş demiştik. Mimar Sör William ölünce Hayvan Duvarını yapmak eski asistanına kalmış ve Burges’in eskizlerine dayanarak yapmıştır. Buradaki 15 hayvanın bir kısmı egzotik bölgelere aittir- ve fotoğraflardan da göreceğiniz gibi gözleri dahi camdan özenle yapılmış sanki canlı gibi…


Bir slayt hazırladım diğer hayvanları da görmelisiniz.
Duvar bitiminde kalenin saat kulesi sonra da girişi var. Vakit yok gezemeyeceğiz. Giriş ücreti de 12-13 Pound gibi bir şeydi. Kaleden şehrin manzarası çok güzelmiş. 😔


Hemen karşı caddeye geçip mola vereceğiz. Ama biz yine caddeyi arşınlayalım bakalım neler var. 💃💃💃
Şehir merkezinde turistik alış veriş için birbirine paralel topu topu üç sokak var. High Street, Duke Street ve Queen Street, biz Queen Street’te dolaştık.
Boydan boya Queen Street gezeliiim… Tavanı camlı güzel bir Avm var girelim.
Ufak çaplı bir hırsızlık vardı polis kadını kelepçeledi.
Bu çok güzel Atlıkarıncada bir özellik dikkatimi çekti belki siz de dikkatlice bakarsanız bulabilirsiniz. 😊 Tamam Avrupadaki çok önemli yerlerin resimleri işlenmiş. Tam ortada Almanya Berlin’deki Brandenburg kapısı hemen solunda da bizim Ayasofya Camii’miz. Sağında da Cardiff’in Millenium Stadı.
Hayli uzun cadde devam…
Bu genç sokakta kahve satıyordu. Fikir güzel gençlere duyurulur.
Öğlen olmak üzere. İngiltere’nin her yerinde bizim ucuz marketlerimiz gibi yaygın adı Tesco olan bir marketler zinciri var. Ama her yerde ve hayat kurtarıcı fiyatları var. Bir de hazır pişmiş tavuk vardı aldık çok lezzetliydi. Öğlen olmuştu bile ve grupla birlikte tekrar yürüyüp belediye binasını ve Cardiff Müzesini görüp otobüsümüze bineceğiz.

Binanın hemen karşımıza gelen tarafında Şiir ve müzik yazısı ile heykel grubu var. Alttaki fotoğrafta da birlik ve Vatanseverlik yazı ile ifade edilen heykel grubu var.


Baktık vakit daraldı aceleyle Müzeye de girelim dedik. Fazlaca gezemeyince pek birşey anlamadık. Zaten dışı restore ediliyordu. İçinde Cafe’si olan hoş bir yer.

Gallerin jeolojik yapı ve tarihi ile eserlerin sunumu çok güzeldi. Aynı zaman da sanat galerisi olarak da hizmet veriyor. Giriş ücretsiz ama yine de bağış istiyorlar.
Bulunan taşlar dünyanın oluşumundaki jeolojik katmanlarmış. En baştakinde Magma tabakasını tanıtıyor. Dünyanın derinliklerinde erimiş bazı kayalar volkanlarla yer yüzeyine çıkar. ‘Diğerleri katılaşır kabuk-Magma içinde granit gibi kayalar oluştururlar’ diye yazıyor.

Bu dinazor gallerde keşfedilmiş. Tabelasında Galli Dinazor yazıyor. Alttaki de devamında bulunan kemikler.

2015’te Portsmouth Üniversitesi’nde öğrenci olan Sam Davies düşen kayalar üzerinde bir çok fosil bulmuş. Bu fosilin de daha önce bulunan dinazorun sağ ayağının uzun kemiği olduğunu keşfetmiş ve Cardiff ulusal müzesine bağışlamış. Yazmıyor ama Arkeoloji öğrencisi olmalı.

Çevre eski mahalle imiş. Evler çok güzel ve hala görüntüleri güzel.
Cathays Park, Cardiff’lilerin buluşma ve etkinlik alanı güzel bir park yine. Cardiff’e veda zamanı geldi. Sevdik mi? Biz sevdik sizin sevmeniz beklentinize bağlı. Öğrenci olsaydık çılgın gecelerine akmalıyız dermişiz. 😁😁 Biz gündüzki sakinliğini sevdik.

Sırada İrlanda var ve karşıya feribotla geçebilmek için Gallerin en kuzey batısındaki Holyhead’e 5-6 saatlik yolumuz var. Ayrıca 3 saatlik feribot yolculuğumuz sonucunda da İrlanda’nın başkenti Dublin’e çok geç varsak bile tam merkeze geliyoruz doğruca otele gideceğiz diyen rehberimizle otobüsümüze binip yola revan oluyoruz.
Cardiff’de böyleydi işte… Umarım yine sınırlı bir zamanda gezdiğimiz halde keyif almışsınızdır. Evet hikaye yok ama fotoğraflar güzel. Yazımı bir güzelle bitirme geleceğim buralarda yürümedi. 😁 İrlanda’da görüşene dek sevgiyle kalın. ❤️❤️❤️