Merhaba; Yeni bir gün, yeni bir Ülke, yeni bir yazı dizisi ile yine beraberiz.
Keyifle geçen Hindistan-Varanasi turunun ardından yani; 12 Mart 2015-Varanasi’deki son sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra yerel havayolları ile Katmandu’ya uçtuk ve pek minicik Tribhuvan havalimanına inerek Katmandu’ya dolayısıyla Nepal’e de ayak basmış olduk. Hindistan’dan Nepal’e geçiş, aynı zamanda Hinduizm’den Budizm’e geçiştir. Nepal’in %80’i Hindu, %10’u Budist olsa da, özellikle Tibetli göçmenler şehre Budist bir kimlik kazandırmıştır. Nepal denince aklıma hemen çiçek çocuklar-Hippiler gelir. Hippi yaşam tarzı 1960’lı yıllarda Amerika’da ortaya çıkan ve dünyaya yayılan özgürlükçü bir gençlik akımıydı. Sırası geldiğinde anlatacağım. 🙂
NEPAL
Öncelikle NEPAL’in açılımı -Never Ending Peace And Love- yani Türkçesi -Barış ve Aşk asla bitmez. Ben bilmiyordum doğrusu. Benim bu açılımdan anladığım; Nepal olunca aşk uhrevi olmalı, barış da yaşamın-hayatın her alanında sakinlik, huzur anlamında olmalı. Siz ne dersiniz?..
Nepal, Hindistan ve Tibet arasına sıkışmış, 147.000 km2’lik alanında, yaklaşık 28 milyon nüfusu barındıran ve en bilineni de Everest tepesiyle ünlenmiş bir ülke. Ülkenin %19 gibi bir alanı Himalayalar ile kaplı. Geri kalan büyük bir alan da yine dağlık olunca tarım teraslamalar şeklinde yapılıyor. Yine düşük geliriyle gelişmekte olan ülkeler arasında. Adını yörede yerleşik Nevar’lardan aldığı sanılıyor. Bölgede iki yüzü aşkın şehir var. Nepal krallığının kurucusu Prithvi Narayan Şah; bölgedeki küçük krallıkları birleştirilerek bugünkü Nepal’in temelini atıyor ve 1796 yılında başkenti Katmandu’ya taşıyor.
Ülke tarihinde sürekli iç ve dış savaşlarla boğuşmuş. En son 1996 yılı ile 2006 yılları arasında 10 yıl süren iç savaşlar olmuş. 2008 Yılında ise laik ve özgür Nepal Cumhuriyeti ilan edilmiş.
Katmandu
Nepal’in başkenti olan Katmandu aynı isimli vadide kurulmuş bir milyon nüfuslu şehirdir. Şehrin bilinen tarihi 7. yüzyıla dayanmakla birlikte esas keşfedilme dönemi 12. Yüzyılda Mallalar zamanındadır. Vadinin kültürel mirasını temsil eden 7 tane anıt, bina vardır. Bunlar; Katmandu, Patan ve Bhaktapur Durbar Meydanları, Swayambhu ve Bauddhanath’ın Budist mabetleri ile Pashupatinath ve Changu Narayan Hint tapınaklarıdır.
Vadi içinde birbiriyle kardeş ve Unesco Dünya Miras listesine girmiş iki yerleşim yeri daha vardır. Patan (Lalitpur) ve Bhaktapur. Bu şehirler ve Katmandu kendi zamanlarında ayrı birer krallığın merkeziymişler. Ayrıca sanatta, mimaride ve güzellikte birbirleriyle yarışırlarmış.
Katmandu şehrinin ismi ise Kastmandap adlı bir tapınaktan geliyor. Bir diğer rivayete göre de Katmandu ismi orta çağdan gelen Kantipur’dan kaynaklanmaktadır. Sanskritçe *Kanti* Tanrıça Lakshmi’nin diğer isimlerinden birisidir ve *pur* da yer demekmiş. Kısaca Tanrıca Lakshmi’nin yeri diyebiliriz.…
Önce otele gidip yerleştik sonra da yine maymunların çok olması nedeniyle adı maymunlu tapınağa çıkan ve Katmandu’yu panoramik seyredebileceğimiz bir tapınağa gideceğiz. Swayambhunath Budist tapınağına… Otobüse bindik.. Oooo Varanasi’den daha gürültülü, hiç gerek yokken bile deli gibi kornaya basıyorlar, çok daha pis ve maalesef daha tozlu. Arabayla değil de yürüyerek gezseydik kokudan değil ama tozdan korunmak için kesinlikle maske takardım. Murat Şarlak rehberimiz ile yerel rehberimizin sıkı talimatlarıyla maymunlardan korunmak amacıyla elimize poşet falan almadık. Ses cihazım çalışmaya başladı. 🙂
Katmandu’nun 3 km batısında bir tepe üzerinde kalan Swayambhunath, Nepal’in en kutsal Budist Tapınakları’ndan biridir. Swayambhu kelimenin tam anlamıyla *kendi kendine yükselen, var olan * anlamına gelir. Yani efsaneye göre 2000 yıl önce Katmandu Vadisine yayılmış bir gölün ortasında açan lotus çiçeği içinden doğmuş. Nepal’in en eski yapısıdır, tesislerinde çok sayıda türbe ve manastır barındırır. Kral Manadeva tarafından 13. yy da inşa edildiği dönemden bu yana önemli bir Budizm merkezidir. Bir dönem Moğol saldırısıyla yakılıp, yıkılmış sonra yeniden yapılmıştır. Biz 14 Mart 2015 te döndükten sonra 25 Nisan’da 7.8 ile maalesef bu kez de depremle tekrar yıkılmış… 😦
Katmandu-Swayambhunath Budist tapınağı,
Otobüsten çektiğim birkaç kare yol hakkında fikir versin diye ekliyorum.



Otobüsten iner inmez ilk maymunumuzu gördük. 🙂 Elbette Rhesus yani Makak yırtıcı maymunu..

Stupa şehrin en yüksek tepesine kurulduğundan çok sayıda merdivenlerle çıkılıyor. İki çıkış kapısı varmış biz daha kolay çıkılan batı kapısından giriyoruz. Önce sağa sola bakalım ne var, ne yok. Her yerde olduğu gibi hediyelik eşya satan işportacılar var.. Stupanın park yerinde motorlar, soluklanan insanlar.. 🙂



Giriş kapısına gidelim. Kapı hayli görkemli.


Girişte bu kadın, bozuk paralarla ne yapıyor dedim. Budha heykeli ile birlikte kurumuş bir dilek havuzu çıktı karşıma. Bu kadın da bozuk parası olmayanlara para bozuyormuş. 😀

Yukarıdaki Budha heykelinin ayak kısmında solda küçük bir alanda havuz yapmışlar, havuzun içinde de bir yer var içine attığınız bozuk paralar havuz içine düşmeden orada kalırsa tuttuğunuz dilek kabul olurmuş. Ben para atmadım çabut bağlama olsaydı bağlardım. 😀 😀 😀

Yukarı çıkmaya başlayacağız, ama önce görüp çektiğim fotoğraflarımı izleyin. Ay şunlara bir bakıın!. Köpek pek bir mahzun, bebek şaşkın, baba kendi aleminde 😀 sonra hep beraber fotoğrafta gördüğünüz merdivenleri tırmanmaya başlayalım, neler var neler..


17. yy da Kral Prathap Malla’nın yaptırdığı doğu kapısından girerseniz üç yüz küsur basamak çıkmak gerekiyormuş. Gezerken görürüz fotoğrafını paylaşırım. Biz de gördüğünüz basamakları çıktık ama dura-kalka olunca fazla gelmedi. İnenler, çıkanlar yukarda daha neler var kimbilir? Birazdan görürüz. 🙂




Renkler nasıl muhteşem değil mi? Ben bayıldım.

Grup hızlı, koş bakalım Alev… Köşeyi döndüm Budanın gözleri karşımda. 😀

Budha; Katmandu Vadisinine doğru bakıyor hem de dört bir taraftan. Buradaki gözler Budist inanışta içe bakışı temsil eden gözler ve ona inananları gözlüyor, hemen altında ise, birliği-beraberliği temsil eden soru işareti gibi bir şekil var. Daha üstteki halkalar 13 tane, Nirvanaya ulaşmak için geçilmesi gereken aşamaları temsil ediyor,en üstteki pek görülmüyor tepe diyelim Nirvana’yı temsil ediyor. Bir hayli görkemli, hayli de renkli. Budizm’de yaratıcı inanışı yok Budha’nın ruhu ve öğretileri var. Çatısı çok dikkat çekici, nasıl olmasın ki, yapımında 20 kg dan fazla altın kullanılmış. İnsanlar kendi alemlerinde, hiç sıkılmadan fotoğraf çekebilirmişim farkında olsalar bile aldırmadılar. Dolaşmaya devam.

Stubanın etrafında dönmeye başladık. Çokca küçük sarı sunaklar var, üstlerine dikkatlice bakınız her tarafı maymun dolu. Sunakların içinde ne var diye baktım çok karanlıktı fotoğrafla siz de göresiniz diye biraz oynadım 😀 bir rahip diyeyim oturmuş adakları kabul ediyor arkasında da Budha’nın heykeli var.




Kraker kesin çalıntıdır. 😀 😀 😀

Hariti(Ajima) Hindu tapınağı;
Yine aynı alan içinde yer alan Newar halkının önemsediği Budist bir tapınak. Newar dilinde Ajima “büyükanne” anlamına geldiği için Ajima da deniyor. Başkaca isimleri de varmış. Yani kısaca koruyucu, kollayıcı iyileştirici anlamlarına gelen isimler. Eveet hikayelere bayıldığımı (veya efsanelere) daha önce söylemiştim. Size Hariti Tanrı annenin birkaç hikayesinden aktarma yapayım.
Hariti tanrı annenin 500 kızı, 500 oğlu varmış ve onları emzirecek sağlam yani bol sütlü göğüsleri varmış. 😀 (Maşallah) Küçük çocuklarda çiçek hastalığı olduğunda bir umut Hariti anneye gidilir özel tören yapılırmış, bu arada tesadüfi iyileşen hastaları gören halk Hariti annenin çiçek hastalığını da iyileştirdiğine inanıyor ve bu Hariti tapınağı daha da önem kazanıyor. Genel de 12 yaş altı çocukları koruduğuna inanılıyor. Hayalet gibi hava ile dolaşıp evlere öyle girer çıkarmış. Zaten ziyaretçilerin çoğu çocuklu veya hamile kadınlardı..

Katmandu vadisinde, yerel olarak Mata (anne) olarak adlandırılan birtakım şifacılar var. Bunlar, Hariti annenin vücud bulmuş hali olarak düşünülür. Bunlar şifayı yerine getirebilir, astrolojik tahminlerde bulunabilir, cadıları kovabilir, evde kötü muameleyi yok edebilir ve sosyal sorunları hafifletebilirler.
Bu anlattığım iyi hikayeydi.. Ooo çok fenası da var. Ama sonu güzel biten hikaye. Hani 500 kız-erkek çocuğu var demiştik de hani emzirerek doyuruyordu. 😀 Yooo bakın bu anlatıda işin içine Budha’da giriyor.
Tamaam anlatıyorum: Lord Budha’nın Patna yakınlarındaki Rajgir’deki dağın zirvesinde oturduğu bir dönemde, güçlü bir kadın olan Yaksha Hariti, sokaktan, evden çocukları çalıyor ve onları yiyerek halka acı çektiriyordu. Büyük ailesini beslemek için kendince başka çaresi yoktu ve her gün en az 500 çocuğu toplamaya çalışıyordu, insanlar büyük korku ve çaresizlik içindeydi. Yaşlı büyükler çaresiz, çocukları için son umut Budha’ya gidelim diyorlar. Halk dağın zirvesine tırmanıp Lord Budha’ya ulaştılar ve yardım istediler. Budha’da Hariti’ye verilecek en iyi cezanın; Hariti’nin evine girip onun kızını kaçırarak verileceğine inanır ve Haritinin evine girip en sevdiği küçük kızını sadaka çanağının içinde kaçırır.
Hariti eve gelir kızını bulamaz dağ, taş, dere, tepe heryerde kızını arar ama bulamaz ve acı, acı ağlar. Ve o da çareyi Budha’ya gitmekte bulur. Budha ona merhametin ne olduğunu, her ebeveynin çocuğunun değerli olduğunu, bu insanların çocuklarına yaptıklarıyla onlara acı çektirmesinin doğru olmadığını anlatır. Ve öğretileri ile talimatlar verir.
Hariti, Buda’nın talimatını dikkatlice dinledi, kabul etti ve bir daha asla kimseye zarar vermeyeceğini, bunun yerine gelecekte çocukları koruyacağına dair bir taahhütte bulunur. Sonuçta; Budha, kızını Hariti’ye geri gönderdi ve onu kendi öğretilerinin vesayetçisi yaptı. Hariti bundan sonra, çocukları ve duyusal varlıkları öldürmekten kaçındı ve onların koruyucusu oldu. Lord Budha da Swayambhu Stupa’sına hizmet etmek ve çocukların refahını sağlamak için ona izin verdi. O zamandan beri, Hariti’nin Budha doktrininin koruyucusu olarak hizmet veren Swayambhu bölgesinde ikamet ettiğine inanılıyormuş. Giderseniz prosedür şöyle işliyor. 🙂
Bu iyiliğimi de unutmayın. 😀 Önce bu güzel kızlardan mumlar alınıyor.


İtinayla yakılıyor, 🙂

Adak mumu, yanma yerine konuyor. Sonra içerdeki şifacıya ne diyor, ne veriyorlar bilmiyorum ama işlem tamamlanmış oluyor. Etraf pirinç doluydu. Görmedim ama sanırım etrafa serpiyor olmalılar. Sonra bir başkası. Ne diyeyim Allah kabul etsin.



Çok yazı oldu biraz da fotoğraf ekleyelim. Bakalım neler var.. Eveet diğer çıkış yeri, ne kadar çok basamak var değil mi? Yazmıştım galiba 17. Yy da Kral Prathap Malla’nın yaptırdığı doğu kapısı ve 365 basamak. Buradan vadinin manzarası inanılmaz güzel.



Gezmeye devam.. Müzik sesi geliyor.. Birkaç basamak çıktım dünyam değişti. 😀 Rengarenk giyimli insanlar harika ritmli müzik eşliğinde dönerek dans ediyorlar. Müthiş bir atmosfer, adamın terlikleri bile farklı renklerde. 😀 😀 Haydi izleyelim.


Eyvaah yakalandım. 😀 Ama çok şeker insanlar rahatça çekeyim diye poz verdiler kızmak ne demek. Şapkası da çok enteresandı. Tahmin ediyorum ki yaşlı olan eski tüfek Hippi’lerdendi. Teşekkür edip ayrıldık, araya biz de eklenelim mi? 😀


Gezmeye devamla Dua çarkları hiç boş kalmıyor. Dua Çarlarının adı*Mani* ve üzerlerinde Budha’nın öğretileri yazıyor. İnanışa göre saat yönünde çevirirsen okunmuş sayılıyor ve öğretiler tüm evrene yayılıyor.

Bir gurup insan halka olmuş oturuyorlar sanırım ayin yapacaklar. Yine köşeden müzik sesi geliyor. Eveet bir gurup var yine hem çalıp hem söylüyorlar.. Fena değil dinlenebilir.


Aşağıya doğru inip bir de hediyelik eşya satıcılarına bakalım..




Aşağıya inince de devasa Budha heykeli ile karşılaştım. *Lütfen Budha’ya çıkmayın* yazısını okuyunca bir an canım Türkiye’m deyim sandım. 😀

Kapalı olan bir ibadethane daha, çok güzel süslemişler. Ve sonra yukarıda ben. 🙂


Baktım deminki grup, ohh miss gibi yemek yiyorlar hem de elleriyle.. Fotoğraflarını çekmeme kızmadılar hatta buyrun gibi işaret ettiler. 😀 Çok zarif insanlar, mutlular da üstelik, ya da öyle görünüyorlar bilmiyorum. Ayrıca etrafın pisliğine rağmen giyimleri de temiz- pak gibi duruyor.. Bir kere kadınlar çok süslü. 🙂


Alınlarına sürdükleri kırmızı boyanın adına *Tika* diyorlar.

Devam ediyorum etraf küçük bir çok sunak dolu ve görüldüğü gibi pislik içinde. Ama inanılmaz bir görüntü bu kaçmaz.. Maymunlara bakın hele, biri sanki gazete okur gibi, 😀 😀 diğeri ibadet eder gibi. 😀 😀 😀 Baktıkça hala gülerim…




Artık dönüyoruz, elbette aynı yoldan zira aşağıda otobüsümüz bizi bekliyor. Ağaç oyma biblolar, masklar harikaydı arkadaşlarım aldı. Biz çook önemli olmadıkça ağırlık yapacak yerel bir şey almıyor magnet ile işi bitiriyoruz. Ben arada kızlarıma incik, boncuk alıyorum.




Size; gezilerde fotoğraf çekeceğim diye girdiğim hallere güzel bir örnek. 🙂 Delikanlının bakışı da pek güzelmiş. 😀 😀 😀

Sonra; Mutlu, mesut birkaç hediyelik eşya ile otobüse gidiş. 🙂 Rehberimiz Murat Şarlak abla nasıl memnun musun? Diyor. Hem de çook diyorum. 🙂

Diğer yazılarımdan bilirsiniz konuyu hep bir güzelle kapatırdım bu kez Maymunlar tapınağının en güzel maymunu ile hoşçakal diyeceğim ve güzellik konusunda haksız da sayılmam. 😀 Sanırım yolumuz bugün için otele.. Yarın sabahtan Durbar meydanına doğru..
NAMASTE- Hoşçakalıın…