BİRLEŞİK KRALLIK ve İRLANDA-İngiltere-Liverpool-2

Liverpool bu 😊 kendi küçük ama değerleri büyük bir şehir demiştim, bir güne sığmazdı elbette. İkinci gündeyiz ve tarih 5-Ağustos- 2019. Liverpool’a gelip de Mersey nehri kıyısında gezinmeden Albert Dock’u, deniz müzesini gezmeden olmazdı. Bu gezmenin ardından tekrar yola koyulacağımız için Albert rıhtımına otobüsle geldik.

IMG_1162
Liverpool

Bölge biraz daha aşağıda nehir kenarında Royal Albert Dock ve Pier Head ile bir kompleks içeriyor. Buradaki üç güzel binaya Liverpool’un“Three Graces” üç güzelleri deniyor. Yunan mitolojisindeki Hera, Aphrodite ve Artemis’ten esinlenilmiş olmalı. 

2-IMG_1177
Liverpool-Three Graces-Üç Güzeller

Üç güzelleri açarak anlatayım. En başta soldaki Saat kuleli bina Royal Liver Building, ortadaki, Cunard Building ve yanındaki de Liverpool building (Liverpool liman işletme binası)

Burada dikkat çekici özelliği olan en baştaki Royal Liver binası. Dünya Miras listesinde en güzel liman şehri olarak kayıtlı, Liverpool’un da kendi özel koruması altındadır. 

Bina 1908-1911 yıllarında zamanın en yüksek betonarme binasıydı, dış cephesi de granit ile kaplanmış zamanın önemli bir yapı şekli idi. İki tane saat kulesi var. Ön kuledeki 3 tane saat denizciler görsün diye, arka kulede 1 tane saat o da şehire dönük halk görsün diye imiş. Saatler zamanın en büyük elektronik saatleridir ve V. George’un tahta çıktığı saatte çalıştırıldığı için George saatleri diye de bilinir.

2B-LiverBird
Liver Bird *Photo By Aidan O’Rourke*

Kulelerin her birinin tepesinde yukarda fotoğrafını gördüğünüz Liver Bird Denilen Liverpool’un çok özel kuşu var. Bence Zümrüt-ü Anka benzeri onlara göre kartal ile karabatak arası bu kuşlar demirden yapılıp monte edilmiş. Ayrıca denizcilerce iyi şans getirdiğine inanılan bu kuşlar ağızlarında bir de dal tutuyorlar. Birinin yönü nehire diğeri şehire doğrudur. Fotoğraf için Mr. Aidan’a çok teşekkür ederim ayrıca bu konu ile ilgili bir videosu var izlemenizi öneririm.

Bir de efsane yaratmışlar; bu kuşlar Londranın kargaları-Ravenler gibi yerlerinden uçarlarsa (bu kuşlar şayet karşı karşıya olsalar çiftleşmek için demirleri bile yerinden sökerlermiş 🤣) Ama kuşların yönleri de ters yani uçamazlar. Ama diyelim ki uçtular, inanışa göre o zaman da Liverpool’un başına bir felaket gelirmiş. Efsane olduğu belli işte 😁 bu kuşlar hortum’la yerinden sökülmedikçe uçamazlar. 😁 Londra’nın Kargaları mı? Onlar da uçamazlar kanatları kesiliyor 😁 Raven’leri burada anlatmıştım. Yine bir başka rivayet; kuşların nehir tarafına bakanı dişi adı da Bella, görevi denizcilerin evlerine güvenle dönmelerini sağlamak. Şehre bakan kuş erkek adı Bertie, onun da görevi ailelere beylerin evlerine sağ-salim geldiklerinin haberini vermek veya yorgun denizciler geliyor Pub’lar açık mı? diye kontrol etmek. Bakın bence bu çok daha mantıklı. 😁

Yanındaki Cunard Building 1914-1917. Cunard’da gemi şirketi ve White Star Line’nın rakibidir. Zamanında gemiyle seyahat edecek zengin yolcular için terminal görevi yapıyordu. 1913 yılında White Star Line ile ortak olmuş şimdilerde şehir meclisi-Belediye. En sağdaki bina da Liverpool Building 1904-1907 yıllarında yapılmış liman işletme binası.

Kıyıya doğru giderken güzel bir anıt gördük. At üstünde betimlenen heykel Kraliçe Victoria’nın 58 yaşında tahta geçen oğlu Kral VII. Edward’a aitti.

3-IMG_1164
Edward VII Monument- Liverpool

Albert Dock’a doğru, Liverpool’un Kordonu – Waterfront’ta yürüyoruz ve efsane dörtlünün muhteşem görüntülü heykellerine geliyoruz. Herkes selfi peşinde olduğundan sadece bu yönden çekebildim. Bu heykelleri sanatçı Andy Edwards yapmış. Cavern Club bağışı ile 2015 yılında grubun Liverpool Empire Theatre’da 50. yıl kutlamalarına denk getirilerek dikilmiş. Manzara müthiş ama. 🤩

5-IMG_1175
The Beatles-Liverpool

Hemen arkamızda görünen bu kırmızı bina da RMS Titanic gemisinin yapım şirketinin yani White Star Line’ın merkez binası. White Star Line Building. Titanic 1912 yılında bu merkezde şirketce tescil edildikten sonra İrlanda’nın Belfast limanında yapımına başlanmış ve 3 yıl içinde de bitmiş. Bina şimdilerde aynı isimle lüks bir otel. 

6-IMG_1178
Liverpool-White Star Line building

Önce bir Mersey nehrini görelim dedik. Nehirin rengi taşıdığı alüvyonlar nedeniyle kahverengi görünüyor. Med- cezir saatleri olmalı ki, su çekilmiş.

4-IMG_1165
Liverpool- Mersey River

Kıyıdan devam edip rıhtım kenarındaki son derece modern bir binanın yanından geçiyoruz Liverpool Müzesiymiş. Çok değişik hayvan heykelleri gördük.

IMG_1180
Liverpool- Lambanana

Bu sevimli heykeller de Liverpool’a özel şöyle ki; Liverpool yaptığı tekstil ihracatı kadar bolca da muz ve kuzu ithal ve ihraç ediyormuş. New York’ta yaşayan uzak doğulu bir sanatçı bu duruma atıfta bulunarak  başı kuzu, kuyruğu muz 🤣şeklinde olan bu heykeli tasarlayıp hediye ediyor. Sanatçı daha sonra Liverpool’u sevip buraya yerleşmiş. Zaman içersinde her yerde rastlayabileceğiniz Liverpool simgesi olan bu heykellerin adını da Lambanana koyuyorlar. Espri müthiş. 😉

IMG_1179
Liverpool- Lambanana

Bir de slayt olarak koyayım bakarsınız.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Rıhtımın zincirlerinde artık tüm avrupa ülkelerinde rastladığımız aşk kilitlerini burada da görüyoruz. Üç sıra ve hayli de uzundu. 💞💞💞

IMG_1185
Liverpool- Mersey River

Evet sonunda Albert Dock’a ulaştık bizi önce Liverpool’un ünlü Rock n Roll şarkıcısı kadife sesli Billy Fury elinde bir demet çiçekle karşıladı. Heykeli Fury Fun gruplarının bağışlarıyla sanatçı Tom Murphy’e yaptırılmış, şarkıcının annesi ve kardeşi de Mersey nehrine bakar şekilde konulmasını istemiş. Billy bir zamanlar nehir gemisinde güverte görevlisi olarak çalıştığı için nehirle ilgisini anımsatmalı demişler. 1940 doğumlu şarkıcı 1983 yılında hayata veda etmiş. Ben sesini ve bu şarkısını sevdim siz de dinleyince sevebilirsiniz. I’ ll Never Fall In Love Again Sesi de tipi de Elvis Presley 😊

IMG_1258
Billy Fury -Liverpool

Royal Albert Dock’u kendi sitelerinde havadan gören bu alıntı fotoğrafla başlayayım dedim. 

81
Liverpool- Royal Albert Dock-alıntıdır

Royal Albert Dock 19. yüzyılda Liverpool’un hatta İngiltere’nin en büyük gemi yolcu limanı ve hacmi en büyük ticari limanıydı. Sonra Mersey’e bağlanan kanalı ile Manchester birinci sırayı almıştır. 

1846 yılında yapılan zamanın modern ve yanmaz taş gibi derler ya işte tam öyle sağlam binalarıydılar. Ticaret çok yoğun olduğu için böyle büyük depo ihtiyacı doğmuş ve yangına da dayanıklı olsun diye ilk kez tuğla, beton ve çelik kullanılarak betonarme karkas bu depoları yapmışlar. Almanların Blitz- yoğun bombardımanlarıyla hayli zarar görünceye kadar da görevlerini yapmışlar. Kısaca çok büyük bir liman kompleksi. Buharlı ticaret gemileri çok büyüktü Albert Dock’a geçip depolara yanaşmaları çok zor oluyordu ayrıca gel-git nedeniyle zaman kaybı da söz konusu olunca ticareti de yavaşlatıyordu. Albert Docktaki bu binalarla birlikte gemilere yükler depolardan hidrolik vinçler yardımıyla beton zeminden kaydırılarak doğrudan ve daha hızlı bir şekilde yüklenir oldu, dolayısıyla zamandan da kazanç sağlanmış oldu. 

Savaş yıllarında 1941 Blitz denen 4 günlük Alman bombalamasında hayli yıkıma uğrayan Albert Dock zamanla depolamada değil ama nakliyede yetersiz hale gelince de yeni daha büyük ve açık limanlar yapılıyor. 1970 yılında sadece depolar kalıyor liman terk edilmeye başlayınca da havuz kısmı alüvyonla dolmaya başlıyor. 1980 yılında da tamamen doluyor. Bu yıla kadar birkaç kere tamamen yıkılmasına karar verilse de vazgeçilip şehir 1976 yılında 1. Derece şehir koruma listesine alınıyor ve artık yıkılamaz garantisinde olunca da yeniden kazanım için düşünmeye başlıyorlar. 1981-82 yılında Merseyside komisyonu kuruluyor. Yenilenme başlıyor. 2004 Yılında Unesco Dünya miras listesine alınıyor. Ve 2018 yılında Albert Dock Kraliyet ünvanı alarak Royal Albert Dock oluyor.

Bu kadar bilgi şimdilik yeter gezmeye devam. Grupça geldiğimiz yer Tate Modern-Londra bağlantılı çalışıyormuş. Önünde görülen rengarenk taş sütun yerel sanatçı Ugo Rondinone’nin Liverpool Mountain (dağı) isimli sanat çalışması. Pramitlerden esinlenmiş. Kayalar üst üste konmuş hiçbir yapıştırma vs yok yani inanılmaz yerçekimine meydan okumadır bu veya depreme kafa tutmaktır. Durun bakayım İngiltere’de deprem ne durumdadır. Hep bizi mi vuruyor. Hayret memlekette deprem kuşağı bulunmadığı gibi en hissedilir deprem 3.o olmuş. 😄 Müzeyi ücretsiz gezebiliyormuşuz sergi varmış önce çevreyi gezelim sonra gireriz dedik.

13-IMG_1188
Liverpool Tate Modern- Liverpool Dağı tasarımı

Sol tarafta kafe, restoran, alış veriş yerleri var. Haftasonları çoluk çocuk gezilebilecek sevimli bir yer .  Önce her zamanki gibi şu magnet işimizi halledelim.  Magnetsiz dönmem. 😁

15-IMG_1192

Manzara inanılmaz güzellikte. Beatles’a ait tüm hikayeyi anlatan bir de müze vardı artık girmedik. Buradan magnet aldık çıktık.

16-IMG_1195
Royal Albert Dock- Liverpool

Bir dönem yani terk edildiği dönemde buranın alüvyonlarla dolu balçık çamur olduğunu hayal etmek bile zor. 

Rehberimiz Sinan Ercan’a da kulak veriyorum. İlk girişten önce zamanın liman şefinin evi var çok değişik geziniz diyor ben de gezelim diyorum buyrunuz.

IMG_1262
Liverpool- The Piermaster’s House

Gerçekten de zamanın Liman amirinin evi çok güzeldi. Özellikle evin hanımının ütü odası çok dikkat çekici. Arkadaki çok yönlü kalorifer sanki veya kuzine. 🤷‍♀️ Sandalyede yumak yapılacak yün çilesi. Vakti zamanında ben ellerimde tutar rahmetli annem de yumak yapardı. Ama tek başımayken sandalyede sarmışlığım da vardır yani. 😁 Ütü tahtası var ama kömürlü ütü yok göremedim. Kömürlü ütü çok güzel dikiş diken rahmetli babaannemde vardı. Zaman ne hızla geçmiş.

IMG_1265
Liverpool-The Piermaster’s House- Royal Albert Dock 

 Otuma odası da eski klasiklerden. Liman şefi savaş döneminde Alman hava saldırısını haber vermek için siren çalarmış. Neyse bu evin hava saldırısındaki halini düşünmek istemiyorum. Ev üç katlıydı inerken pencereden nehirdeki vapur  görünüyordu çektim. Bir de bu slaytı izleyiniz. ☺️

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Eveeet gezmeye devam.

17-IMG_1197
Royal Albert Dock- Liverpool

Bu birinci havuzdu. İlk fotoğrafa bakarsanız caddeye doğru ikinci bir havuz daha vardı artık döne döne gezeceğiz. Orada da yüzer evler var aynı Amsterdam’da olduğu gibi.

18-IMG_1201ak
Royal Albert Dock- Liverpool

Yemek yenecek yerler, alternatifler çoktu.

22-IMG_1276
Liverpool- Royal Albert Dock
20-IMG_1272
Liverpool- Royal Albert Dock

Victoria döneminden kalma pompa, hidrolik sistemle çalışırmış. Şimdilerde çok beğenilen lüks bir restoran.

23-IMG_1278
Liverpool- Royal Albert Dock

Pumphouse önündeki bu tren dondurmacıyı daha çok sevdik.

25-IMG_1280
Liverpool- Royal Albert Dock

Ay ben bu arabalara bayıldım, ama çok güzeller. 💓 Donut denen çörek diyelim şekerli ,süslü püslü bir hamur işte yine de pek rağbet görüyor. 🍩🍩🍩

24-IMG_1279
Liverpool- Royal Albert Dock
26-IMG_1281
Liverpool-Royal Albert Dock

Şu alttaki Karayip korsan gemisine sonra gidip yakından baktık- North South Theatre- Kuzey-Güney tiyatrosu imiş. Ne hoş kendileri tiyatrocu gurup, yerel tiyatrocular ile birlikte eski hikayeleri seyirci iletişimi ile oynuyorlarmış .👏

28-IMG_1287
Royal Albert Dock-Liverpool-Sol tarafta North South Theatre kalyonu

Atlı karıncanın oradan gidip Denizcilik müzesini de gezelim .

27-IMG_1290
Royal Albert Dock-Liverpool

Liverpool müze yönünden hayli zengin bir şehir sadece Royal Albert Dock’ta üç tane müze var. Biri Pier Head başında geçerken gördüğümüz camlı bina 2011 yılında yapılmış olan Liverpool Müzesi. Alttaki fotoğrafta görülen son derece modern bir bina, İmagine Peace- Barışı hayal eden yazılı bina. Liverpool’un doğuş hikayesini anlatıyor. Biz burdan sonra Chester’a gideceğimiz için gezmeye vakit yok.

21-IMG_1273
Liverpool- Liverpool Müzesi

      Diğerleri Merseyside Denizcilik müzesi ve üst katında olan Kölelelik Müzesi. Biz Kısacık vaktimiz de birşeyler görüp çekeriz diye girelim dedik. Çok detay alamasam da fikir sahibi olacak kadar materyal buldum ama alt kattaki gümrük bölümü ile üçüncü kattaki kölelik müzesine girecek vaktimiz olmadı zaten müze hayli büyük. Aslında bir rehberle gezmek daha iyi olurmuş. Eşimle buluşma yerine her zaman erken gideriz 🤷‍♀️ benim daha yüzer evleri çekmem lazım. Neyse buyrun müzeye…

      Merseyside Maritime Museum; Giriş kısmındaki kocaman çapayı çekmeyi unutmasaydım görkemli bir giriş yapabilirdim. Müze Dock’taki çay vs depolarında açılan ilk kamu binasıydı. 1986 yılında kalıcı olarak burada açılışı yapılmış. Girişinde yine çay-kahve yerleri, hediyelik eşya dükkanları vardı. Müzeye çıkmak için kullandığımız merdivenler gemiye çıkış merdiveninin aynı idi ve birçok kapıdan geçerken ortamdam etkilenmemek mümkün değildi. Karşımıza önce Liverpool Limanın 300 yıllık hikayesini günümüze gelene kadar tarihsel olarak anlatan bu pano çıktı.

1-IMG_1205
Liverpool Maritime Museum

Gemi inşaat şirketlerinden biri olan Cunard’ın amblemi bize müzenin ağırlıklı olarak bu şirketin yaptığı gemileri ve o gemilerin hikayelerini anlatacağını gösterdi. Cunard daha sonra Titanic yapım şirketi Star Line ile ortak olmuştur.

Çok özel bir şey yakalar mıyım? diye sürekli çekim yaptım ve evet bir değil iki tane özel gemi buldum ama maketlerini bulamamışım.  🤦‍♀️ Biri Lusitania diğeri Bismark.

2-IMG_1250
Liverpool-Maritime Museum

    Lusitania; Edward döneminin yüzen saraylarından 1906 yapımı yolcu gemisiydi.  Zamanının teknolojisi yeni trübün motorlarıyla yüksek hız yapabilen Okyanusu 5 saatte aşan gemi olduğu için *Denizlerin Tazı*sı diye adlandırılıyordu ve Liverpool onun hem ana çıkış limanı hem de tüm çalışanları Liverpool’lu olduğu için onun yuvasıydı.

Yazık ki, Lusitania’nın yaşamı çok kısa sürmüştü. 18 dakika…

        Evet sadece 18 dakikada batan Lusitania adını kaç kişi duymuştur? Hiç duymadım, okumamışım, anımsamıyorum bile. 🤷‍♀️ Ama Titanic’i çok uzun sürede battığı ve filmi çevrildiğinden daha çok tanıyoruz. Leonardo DiCaprio ile Kate Winslet’in geminin burnundaki siren kız pozu unutulmazdı. 😉 Titanik’in hikayesini burada anlatmıştım. 

3-IMG_1227
Lusitania -Maritime Museum-Liverpool

Lusitania’nın batış hikayesi şöyle;

       I. Dünya Harbi başlamış ve Almanlar İngiltereyi kuşatmak için uğraşıyor, denizaltıları çevresinde devriye geziyor yani savaş halindeler. Almanların U-Boat’ları (denizaltı) özellikle U-20 ortalıkta cirit atarken Lusitania gemisi de Amerika ve İngiltere arasında yolcu taşıyor. İngiltere’nin bütün uyarılarına rağmen Lusitania yolculuktan vazgeçmiyor. O arada Almanlar Amerika’da bir gazeteye fazla dikkat çekmeyen bildiri gibi reklam yayınlatıyorlar *Gezginlerin dikkatine İngiltere’ye gidecek yolcu gemileri için de özellikle İngiliz bandıralı olanlara binmek risklidir* sorumluluk şahıslara aittir şeklinde 😁. Bunun üzerine gerçekten yolculuktan vazgeçilmeyecek mi? merakı ile çıkış limanı olan New York’ta yolcu yakınları haricinde hayli kalabalık gazeteci ve halk da limana gelir. En son kalbur üstü yolcuları da gelince ki, biri eski bir siyasetçi, biri çok zengin zat biri de artistmiş tüm kuşkular dağılıyor ve Lusitania 2000’e yakın yolcusuyla New York limanından Liverpool’a doğru yol alıyor tarih 1 Mayıs 1915.

    İngiltere sürekli telsizle ikaz mesajları yolluyor, burunlara yaklaşmayın azami hızla limanlardan geçin diye. Bu arada Alman U-boat’ları yakında zamanda iki tane Amerikan ticaret gemisini batırmış. Lusitania Kaptanı Turner gemide her türlü tedbiri aldığı için rahattır. Turner 7 Mayıs günü yoğun sise rağmen İrlanda’nın Kinsele burnunu gördüğünde hayli sevinir zira karaya 10 mil uzaktaydılar. Ama onun gibi sevinen bir başkası daha vardı, U-20’nin periskopundan Lusitania’yı gören Teğmen Walther. Ve anında ilk torpidoyu yollar. Torpidoyu kaptan Turner da görmüştür ama çok geçtir yaptığı manevra da onu kurtaramaz. İlk torpidonun patlaması, ardından gelen ikinci torpido ile başlayan panik filikalara dahi binmeye fırsat vermez. Hep bir yöne yığılan yolcular nedeniyle havaya dikilen Lusitania’nın 18 dakika gibi kısa bir sürede batması kaçınılmaz olmuştur. Soğuk sulara atlayarak kurtulmaya çalışan insanlar, kopan bir filikadan denize dökülen insanlar. 😔 Böylesi büyük bir şok yaşana dursun 4 saat sonra kurtarmaya gelen Queenstown gemisi sadece 760 yolcuyu sağ kurtarabilmiştir. Tarih 7 Mayıs 1915.  Ölenlerin 124 ünün Amerikalı olması Amerika’nın savaşa katılmasına sebep olmamış ama hayli sarsmıştır. 

Lusitania’nın batışı ve onu batıran Alman deizaltısı U-20′ nin kaptanı Walther Schwieger’i  anlatan köşe.

5-IMG_1211
Liverpool- Merseyside Maritime Museum

Gemide ikinci patlama olup 18 dk.da batması çeşitli spekülasyonlara sebep olmuş, sonradan kalıntılardan ortaya çıkıyor ki gemi Liverpool’a mühimmat da götürüyormuş. Lusitania’nın batışındaki esrar perdesi hala kafaları karıştırmaya devam ede dursun beraberinde bazı komplo teorilerini de ortaya çıkarmış. Özellikle Amerika savaşa girsin diye düzenlenen bir komplo olabilir denmiş ki; Vietnam savaşına girmek için düzenlediği Tonkin körfezinde kendi gemilerine ateş açıldığını iddia edip savaş sebebi sayması unutulmamalı. Yine de başarılı olamamış. Amerika iki yıl sonra 1917 de savaşa dahil olmuştur.

U-20’nin batığı Sakarya ilimizin karasu ilçesinde yatıyor. Bakın bunu da hikaye gibi anlatayım biraz fotoğraf yükledikten sonra tabii yazıya boğulmayalım 😉 bilenler atlasın, bilmeyenler okusun, unutanlar da hatırlasın. 😁

IMG_1256
Liverpool-Liman işletme -gümrük binasının ilk hali

Gemi içi görünümlü müzeden bazı parçalar; periskop, taktik ders odası, birinci sınıf kamara yatağı, aile yaşamına dair bir örnek dolap. Sırasıyla ekliyorum.

6-IMG_1246
Liverpool- Maritime Museum

7-IMG_1247

8-IMG_1235
Liverpool- Maritime Museum
11-IMG_1240
Liverpool Maritime Museum
9-IMG_1225
Liverpool Maritime Museum
10-IMG_1245
Liverpool Maritime Museum

Şimdi geldiğimiz bölüm de II. Dünya savaşının aktörlerinden Almanya ile ilgili. 

12-IMG_1218
Liverpool Maritime Museum

Alman torpidosu 😱

13-IMG_1232
Liverpool Maritime Museum

Almanlar birçok kargo gemisi batırmış. 

14-IMG_1237
Liverpool Maritime Museum

Atlantik savaşından kalan ağır silahlardan ikisi. Ayrıca savaşı anlatan video’lar da oynatılıyordu. 

Atlantik savaşı; Daha çok İngiltere ile Nazi Almanyasının Kuzey Atlantikte yapmış olduğu ve iki sene süren askeri ağırlıklı deniz savaşı 1941-1944…  Sonrası elbette II. Dünya savaşında Almanya’nın yenilmesi ile de bitti yıl 1945. Kısa bir başlangıç sonrası Bismark’ın batırılışına değineceğim.

15-IMG_1219
Liverpool Maritime Museum

Savaşın maddi manevi zararından bahseden yazı ile savaşta Alman U-boat’larının güzergahları gösterilmiş. Hayli çok bot varmış. 🤨

16-IMG_1230
Liverpool

    Atlantik Savaşı; İngiltere ile Nazi Almanyasının Kuzey Atlantikte  yapmış olduğu ve iki sene süren askeri ağırlıklı deniz savaşıdır demiştim.

    Bismark’ın batırılış hikayesi; I. Dünya savaşı sonucu  Almanlar yenilir. Hitler Nazi Partisi’nin lideri olarak iktidara gelir, önce Şansölye sonra da 1934’te (bildiğimiz meşhur adı ile) 🤨 Führer olur.  Hitler, hemen Versay anlaşmasını kabul etmediğini söyleyip yeniden ve daha güçlü denizaltılar yapmaya başlar. Deniz kuvvetlerine de son derece güçlü hiç batırılamaz dediği zırhlı bir gemi yaptırır, Bismark.           Gemi adını 1890 yılında görevden ayrılmış olan önemli siyaset adamı ve Başbakanlık yapmış olan Otto Von Bismark’tan almıştır.

17-IMG_1239
Liverpool Maritime Museum

    Kriegsmarine’nin (Alman deniz kuvvetleri) Başkomutanı Amiral Roeder, Bismark gibi güçlü bir kruvazörün Atlantikte büyük işler başaracağına inanıyor, yenilemez diyordu.

    Bismark ağır kruvazör Prinz Eugen eşliğinde, Kuzey Atlantikte ABD ile İngiltere arasında erzak taşıyan konvoyların yolunu kesmek, İngilizlere askeri ve sivil yardımları sekteye uğratmak ve tabiiki donanmalarını da zayıflatmak üzere yola çıkar. İngilizlerde Bismarkın yerini öğrenip kendi Amiral gemileri Hood ile tersaneden yeni çıkmış Prince Of Vales ve başka destroyerler ile yola çıkar. 

    Taraflar Danimarka körfezinde karşılaşırlar. Bismark birkaç isabet almış ama tesiri fazla olmamıştır. Karşılıklı atışlar yoğunlaşır. Bismark’tan gelen yoğun atışlar ki buna salvo (toplu saldırı) deniyor İngiliz Hood’u tam cephaneliğinden vurarak patlamasına sebep olur ve Hood kısa sürede batar. Prince Of Vales de ciddi yara alır ve geri dönerek kaçar. Bismark’ın aldığı yara bir miktar yan yatmasına ve yakıt kaybetmesine yol açmıştır. Bu durumu fark eden İngilizler bu kez havadan da müdahale ederek top yekün saldırıya geçerler.

   Bismark çok sağlamdı aldığı sayısız atışlara rağmen yoluna devam ediyordu. İngiliz uçakları torpidolarını son atışta direk kumanda merkezine isabet ettirince gemi yanmaya başlıyor ve gövdede muazzam bir delik açılıyor. Gemi batarken personelin çoğu denize atlıyor. İngiliz savaş gemiler kurtarma yapmadan ölsünler diyerek savaş mahallini terk ediyor. İnsaflı bir iki İngiliz gemisi mayınlara rağmen yardım edip 2000’e yakın personelin sadece 120’sini kurtarır. Batmaz denilen Bismark efsanesi de can damarından vurulunca Atlantik’in soğuk sularına gömülerek trajik bir şekilde sona erer. 

18-IMG_1229
Liverpool Maritime Museum- Arandora Star gemi maketi
19-IMG_1222
Liverpool Maritime Museum- Falaba gemi maketi

     Çok güzel gemi maketleri vardı, Yukarda tablosu görülen Falaba’da İngiliz buharlı gemisi. 1915’te Alman denizaltısı U-28 tarafından torpido ile batırılan ilk yolcu gemisiymiş. Yolculardan sadece bir tanesi Amerika vatandaşı Thrasher olduğu için tarihte de Thrasher olayı diye geçer. Önemi de Amerika’nın bu kez olayı bahane edip 1. Dünya savaşına dahil olmaya niyetlenmesidir.

20-IMG_1213
Liverpool Maritime Museum-Ausonia gemi maketi

   U-20’nin batık hikayesi. Ne demiştim hatırlayınız; Bilenler atlasın, bilmeyenler okusun, unutanlar da hatırlasın. 😁

   Hitler, denizaltıların savaştaki önemini anladığından ilk etapta Deniz Kuvvetlerine 30. denizaltı filosunu ekler. Niyeti; II. Dünya savaşında Sovyetleri bir plan dahilinde işgal etmektir. Almanya kendi askeri haberleşmesinde buna Barbadossa planı adı verir. Plan gereği Sovyet denizaltılarını alt edebilmesi için U-boatların Karadenize açılması gerekir. Türkiye II. Dünya Savaşında tarafsızım demiş, boğazlardan nasıl geçsin? Önce bizim göz bebeklerimiz Atılay, Saldıray, Batıray’ı satın almak ister. Biz tabii tarafsızlığımıza gölge düşer diye kabul etmeyince ne yapsın? Bu kez bizim Fatih Sultan Mehmet misali gemileri Haliç’e karadan yürütmesine benzer bir operasyon uygular. 6 adet denizaltıyı Almanya’nın liman şehri Kiel’de parçalatır Wilhelm kanalı ile Elbe nehrine oradan Drestene, kara yoluyla   İngolstad’a ve Tuna nehri yoluyla nihayet Romanya’nın Köstence limanına yollar. 😁 Tarih okumanın faydaları. Lisede Tarih Öğretmenim İzzettin Arıcalı idi toprağı bol olsun çok güzel anlatırdı. Neyse bitmedi hepsi tek, tek yeniden monte edilip karadenize indirilirler yıl 1942. U-boatlar iki yıl boyunca sovyet donanmasına gizli gizli ellinin üstünde saldırı düzenler.    

  İki yılın sonunda (1944’te) Romanya Ak Kavak gibi taraf değiştirip Sovyet yanlısı olunca Köstencedeki 6 adet U-boat’un üçünü Sovyetler ile Romenler batırır. Kalan üç U-boat Karadenizde sahipsiz kalır sığınacak bir liman bulamazlar. Çare düşünen Hitler üç tane denizaltıyı bize satmayı teklif eder. Ama İsmet İnönü Montrö anlaşmasını ihlal etmem deyip geri çevirince…  🤷‍♀️ U-boatlara; Türk kıyılarına gidin denizaltılarınızı batırıp kendiniz de karaya çıkın emri verilir. Yine Türkler vicdanlı. 

   Üç U-boat komutanları; U-23’ü Ağva’da U-19’u Karadeniz Ereğli açıklarında Lusitania’yı batıran U-20’nin de Sakarya’nın Karasu ilçesi açıklarında batırılmasına karar verirler. U-boatlar batırılır mürettebat karaya çıkar teslim olur. Denizaltılar mürettebatı ölmeden terk ve kendileri batırdıkları için savaş ganimeti sayılmıyor dolayısıyla herkes serbestçe dalış yapabilirmiş. Bizde olduğunu öğrenmemiz 1994 yılında o civarda yapılan deniz tatbikatı sırasında batık bulununca olur.  Dünya kamuoyu ise 2008’de Sunday Telegraph gazetesinin haberiyle öğrenmiştir.

22-IMG_1257
Liverpool Maritime Museum

    Albert Einstein ile ilgili bu köşe. Nazi Almanyasında Yahudi yazarların kitaplarını yakma dönemi başladığında yakılan kitaplar arasında Einstein kendi kitaplarının da olduğunu görünce bir daha asla Almanya’ya gelmeyeceğim demiş. Kısa bir dönem Belçika ve İngiltere de yaşamış sonra ABD’ye göç etmiştir.

23-IMG_1253
Liverpool Maritime Museum

     Üstteki fotoğraftan; Einstein’in kısa bir öz geçmişi ile şöyle bir bilgi de var. Oğlum Deniz’ime teşekkürlerle. Einstein Eylül 1933’te Oxford’daki Christ- Church kolejinin bir konuğuydu. Milletvekili Oliver Locker-Lampson, Einstein’a Norfolk’ta sığınma sağladı. Onu korumak için silahlı muhafızlar tedarik etti. İngiltere’den ayrılmadan önce, diğer sığınmacılar için para toplamak amacıyla Londra’nın Albert Salonu’nda 10.000 kişiye hitap etti. İngiltere-Southampton’dan ayrılıp New York’ta yerleşti ve 1955 yılında ölene kadar orada yaşadı.

    Vakit daralıyor çıkmak gerek dedik alt kata inmeden müzeden ayrılıyoruz. Alt kat zaten gümrükte yakalanan eşyalar ile görüntüleme cihazları sergileniyormuş. 

25-IMG_1251
Liverpool Maritime Museum

Kaldığımız yerden buluşma yerine doğru gidiyoruz. Açık havanın güzelliği…

29-IMG_4878
Royal Albert Dock- Liverpool

Caddeye doğru bir sokak sanatçısına denk geldik, özel kumdan yaptığı köpek sanki canlı, adam da onu seviyormuş gibi. 👏👏👏

30-IMG_1294
Liverpool

Karşıdan görülen yere doğru gidelim. İngiltere’nin simgelerinden biri de sanırım bu dönme dolapları.

30B-IMG_1299
Royal Albert Dock- Liverpool

Yüzer evlerin bazılarında görüldüğü gibi odunlar dizilmiş ne hoş bir görüntü. Evin hanımı çiçek severse ayrı bir güzellik sergiler.

31-IMG_1306
Royal Albert Dock- Liverpool

Alttaki fotoğrafta görülen de bizim zamanımızın okul otobüsleri. Eski Amerikan filmlerinde çokça görmüşsünüzdür ama biz Ankara’da büyüdüğümüzden yakından da görmüştük çünkü Amerikalı komşularımızın çocukları okula onunla giderlerdi.  

32-IMG_1308
Royal Albert Dock- Liverpool

33-IMG_1309
Royal Albert Dock- Wheel of Liverpool

Londra’daki Golden Eye’dan küçük elbette Liverpool’un Freijwheel’i diğer adıyla- Wheel of Liverpool’u. Arkadaki yuvarlak yapı da Liverpool’un Eco Arena’sı.

34-IMG_1310
Liverpool- Royal Albert Dock

Birazda yüzer evleri ekleyeyim çok güzel bence.

35-IMG_1311
Liverpool- Royal Albert Dock

36-IMG_1314
Liverpool- Royal Albert Dock

Fotoğrafı iyi tetkik ederseniz iki şey dikkatinizden kaçmamalı. Arkadaki katedral ve Yüzer evdeki Buda. 😁  

37-IMG_1317

Her şehir ayrı güzellikler barındırıyor ve etrafınızı iyi gözlemlerseniz şehrin kültürü, halkın yaşamı hakkında da bir fikir edinirsiniz. Yolumuz Birmingham’a doğru ama yolumuzun üzerindeki Chester’a uğrayacağız tahmini 45 dk. Sıkılmadığınızı umuyorum. Güzel bir yer daha görüp sizleri de gezdirmek için şimdilik sağlıkla, sevgiyle kalınız diyorum. ❤️❤️❤️ 😷

BİRLEŞİK KRALLIK ve İRLANDA-İngiltere-Liverpool-1

Merhabalar yine birlikteyiz işte. ☺️ (4-Ağustos-2019) Manchester City’den çıkalı çok az bir zaman oldu saat 17:30 yine de Liverpool’a bir saatlik yolumuz var. Zaten mesafe 57 km. Hava gri ve yağmurlu ama uzun sürmez güneş bile açabilir umuyoruz. Yolumuz güzel manzaralarla dolu. Bugün hayli yoğun geçiyor günlerden de Pazar.

1-IMG_4680A

Liverpool Mersey nehri kenarında 1190’lı yıllarda kurulmuş küçük bir kasaba idi, adı da Lifer pol çamurlu havuz veya su anlamına geliyordu zira Mersey nehrinin gel-git olayı nedeniyle çamurlu bir görünümdeydi. Lancashire Kontluğuna bağlıydılar ve kendilerini Scouser olarak adlandırıyorlardı. Tam bir şehir statüsüne sahip olması 1880 yılına denk gelir ve nüfusu da ancak 600.000 olur, İngiltere’nin en büyük liman şehridir. Avrupa ve Amerikaya göçlerin başlangıç yeri idi. Göçmenlerin çoğunluğunu 1840’ların patates kıtlığından kaçan İrlandalılar oluşturuyor ve gezi gemilerinin, elbette Titanic’i(Liverpool’a hiç uğramamıştır) yapan şirketin bulunduğu şehirdir. II. Dünya savaşında Almanların en çok bombaladığı ikinci şehir olarak maddi-manevi çok yara almıştır. Daha sonra toparlanarak Dünya miras listesine şehir statüsünde girmiştir (ticari liman şehri). Diğer özelliklerini aralarda anlatacağım. Liverpool’a geldik manzara şöyle yağmur yine hafiften devam ediyor.

2-IMG_4687

Manchester’dan sonra Liverpool deyince de aklımıza hemen futbol gelir malum. Futbol topu ve topla oynanan oyunlar tarihler boyunca farklı kıtalarda çok değişik şekillerde oynanmıştır, benim için en ilginç olan (ayakla oynanmayan) top oyunu Meksika- Chichen İtza’da oynan şekli idi. Buradan okuyabilirsiniz. 😉 FIFA’nın kabul ettiği ilk yazılı ayakla oynanan (futbol) top oyunu M.Ö 200-300 yıllarında Çinlilerin askeri eğitim oyunu olan Cuju’ya dayanır. Ama zamanımızın modern futbolunun temelleri İngiltere de atılmış ve dünyaya yayılmıştır. Veee çoğu evlerde fanatik kocalar yüzünden sorun doğurmuştur. 😁

Birazdan Liverpool’un premier liginde oynayan iki takımının onlara ait iki stadyumuna uğrayıp şöyle bir dışardan göreceğiz. Bu stadları grup olarak gezmek için önceden randevu almak gerekiyormuş. Everton’un Goodison Park ve Liverpool F.C’nin Anfield’in ve kulüplerin hikayelerini rehberimiz Sinan Ercan’dan dinliyoruz. Yağmur hafiften yağıyor.

Önce Everton’lar; Everton tepesindeki bir grup mahallelidir. Kendi aralarında St. Domingo adı ve mavi-beyaz renkleriyle kendi takımlarını kuruyorlar yıl 1879. Maçlardaki başarıları şehre kadar yayılınca da adlarını yaşadıkları mahalleden dolayı Everton olarak değiştirip resmen spor kulüplerini kuruyorlar yıl 1884. Everton maçlarını şimdi Liverpool’un stadı olan yerde küçük bir stadyum olan Anfield stadyumunda yapıyordu. Arazinin sahibi İngiliz (bira fabrikası var) iş adamı John Houlding’den 8 yıllığına kiralamışlardı. Houlding yönetime girip huzursuzluk yaratınca ve 8 yıl sonunda sözleşmeyi yenileyecekleri zaman işler tersine dönüyor.🤷‍♀️

Houlding bakıyor ki Evertonlar burayı iyice benimsediler ve nasıl olsa gidemezler kirayı hemen iki-üç katına çıkarıyor. Ama Evertonlar yapılan blöfü görüyor ve sözleşmeyi yenilemeyeceğiz diyorlar. John şaşırıyor e peki nerde oynayacaksınız? deyince hemen karşıdaki boş araziyi kiraladık orada oynayacağız diyorlar. Ve Everton’un stadı Goodison Park böyle doğuyor. Everton’ın armasında ortada bulunan kule, Everton Tepesini ifade ediyor. Yağmur nedeniyle otobüsümüz durmadı fotoğraf çekemedim. 😔 İsimsiz bir gezginden alıntı ile bakalım.

5-AK kopyası
Liverpool- Everton FC-Goodison Park

Blöfü başında patlayan John Houlding kara kara düşünürken tamam diyor bana takım yoksa saha boş kalacak değil ya, ben de kendi takımımı kurarım diyor. Para var çare var 😀 takımı kurup adını Everton Athletic koyup renklerini de mavi-beyaz yapıyor. 🕺💙 

İnanılmaz, yani Everton’lar şokta. Hemen o zamanki futbol ligi yetkililerine baş vurup dava açıyorlar. Everton Athletic takımımızın adını çağrıştırıyor kabul edilemez diyor ve davayı kazanıyorlar. Hem ismimizi hem de renklerimizi terk edeceksin diyorlar. John mecburen tamam diyor zaten şehrin adını taşıyan bir futbol takımımız yoktu adı Liverpool olsun. Armasına da İskoçların hayali kuşları var Liverbird dedikleri biraz karabatak biraz zümrüd-ü anka kuşu gibi ağzında da yosun tutan hayli iri mitolojik bir kuş hikayesini sonra anlatacağım onu da bayrağın arması yapıyor, rengini de yine şehrin rengi olan kırmızı yapıyor. Liverpool F.C de böyle doğmuş oluyor. Bu güzel stadyum da gezi arkadaşımın  photographer by @Mehmet Yeşilbağ

7-
Liverpool -Liverpool F. C- Anfield

Stadyum elde tamam şimdi sırada oyuncu bulmak var. John Houlding para var çare de var dedik ya, Everton’dan ayrılıp kendisi ile kalmaya karar veren iki oyuncu Barclay ile John McKenna’yı oyuncu bulmaları için bir miktar para verip görevlendirince onlar da İskoçya’ya gidip birçok oyuncuyu takıma dahil ediyorlar. Ve Liverpool F. C de 1892 yılında resmen kurulmuş oluyor. Her iki stadyum da birbirine çok yakındır. Futbolda takımlar stadyumlarını yaparken bu kez tersine stadyuma biri çıkıp takım kurmuş oldu.. 🕺❤️ Arkadaş fotolarıyla devam 💃 sağ olsunlar. photographer by @Hasan Hüseyin Dikim

8-Hüseyin dikim
Liverpool -Bill Shankly-Liverpool F. C- Anfield

Liverpool’un ikonik figürü, karizmatik menajeri Bill Shankly 1959 yılında çöküşe doğru giden Liverpool’un başına geldiğinde takım yeniden yükselişe geçti. Öncelikle 24 oyuncuyu çıkardı. İngiltere’nin en iyi futbolcularını takımına kattı; Roger Hunt, Ian St John ve Ron Yeats vb. gibi nicelerini. Yeni taktikler geliştirip 3 yıl gibi kısa sürede takımı bir üst lige çıkardı. Bill Shankly *Benim fikrim Liverpool’u bir yenilmezlik kalesi haline getirmekti* demiş ve Liverpool F. C’yi 3 defa lig şampiyonu yapmış bir defa da UEFA kupasını kazandırmıştır. Stadın önüne heykelinin konması vefa borcu sayılır.

Yine takımın bilinen efsanevi oyuncularından bazıları yine şöyle; Kenny Dalglish, Steven Gerrard, John Barnes, Ian Rush. Liverpool ilk şampiyonluğu 1901 yılında kazandığında takım kaptanı Alex Raisbeck aynı zamanda İskoç milli takımındaydı.

9-akk

Amblemin üstündeki demirler heykelin olduğu Shankley Kapısını, her iki taraftaki meşaleler Hillsborough faciasını unutmuyoruz diye Anfield’de yanan sonsuz ateşi simgelemekte. Ve hemen her maçta taraftarların hep bir ağızdan *You’ll never walk alone* yani ‘asla yalnız yürümeyeceksin’ yazısı yer alır. Bu tezahürat takımın sloganı hatta marşı olur. Bir yerlerde okumuştum soyunma odalarının çıkışında bir yerde *This İs Anfield* yazılı tabelaya ellerini sürüp maça öyle çıkarlarmış.

Liverpool Kuruluşundan beri maçlara Anfield Road’da çıkıyor. Bir de kapıda *The Kop* yazar nedir bu Kop: Liverpool halkının çok değer verdiği ve topluca attıkları sloganlarla Liverpool’un 2. lig şampiyonluğunu kazandıkları 1906 yılında yönetimin taraftara ödül olarak inşa ettirdiği 28.000 kişilik tribündür. Ve evet size anlatacağım bir de hikayesi var.

Kop; Güney Afrikada bilinen bir tepenin adı. 1900 yılında İngilizler Güney Afrika’da yerel halk grupları arasındaki bir savaşa katılıyor (Tarih, altın kaynakları sebeptir demez tabii sömürge dönemi). 🤷‍♀️ Kısaca bu savaş Boer savaşı diye bilinir. Boer de zaten flamenkçe işçi-köylü anlamındadır ve çoğu oradaki Hollandalı göçmen halktır. Bu savaşta hayatını kaybeden ve çoğu Liverpool’lu olan İngiliz askerlerin anısına da bu tribününün adı kop tribünü olmuştur. İlk yıllar burada işçi taraftarlar ayakta maç seyrederlerdi sonradan oturulur tribüne dönüştürülmüştür. Hemen her maçta tribün taraftar ile doludur, takıma moral ve motivasyon tavan tabii ve haliyle kazanılan maçlarda Kop tezahüratının önemi yadsınamaz derler.

Liverpool’un bir de güzel geleneği vardır; takımın kaptanı McVean bir maçta para atışını kazanarak Anfield Road tarafındaki kaleyi seçer ve o maçı kazanırlar. Daha sonra gelen takım kaptanları da para atışını kazandıkları her maçta uğuruna inandıkları bu Anfield Road tarafındaki kaleyi seçerek geleneği sürdürürler.

SE

Hillsborough faciası; İngiltere’nin Sheffield kentinde Sheffield Wednesday futbol takımının stadyumu Hillsborough’ta 15 Nisan 1989 yılında Liverpool ve Nottingham Forest arasında oynanan yarı final maçında, geç kalan taraftarın zaten dolu olan tribünlere kontrolsüzce girmeye çalışıp sahayı ayıran demirlere sıkışan seyircilerin hayatlarını kaybetmesiyle yaşanmıştır. 96 kişi hayatını kaybetmiş yüzlerce kişi de yaralanmıştır. Stadyum da bu mozaikle anı duvarı oluşturulmuş. Fotoğraf rehberimiz @Sinan Ercan dan.

Evet Türkiye’mde takımlar evde kimin sözü geçerse ona göre tutulur, baba, amca, ağabey nadiren de anne. Ama İngiltere’de ailecek tutulur. Çünkü konu sadece futbol değildir protestan ya da Katolik olmakla, hatta işçi olmakla (demiryolcu vs) alakalıdır. Her iki takım Everton ve Liverpool herşeye rağmen iyi geçinirler, zaten Liverpool’un rakibi Manchester United’dır diyor futbol konusunu kapatıyorum. 🥅🏐🥅

Panoramik şehir turuna devamla. Liverpool şehir statüsüne 1850’ler de kavuşmuş ama Manchester gibi Katedrallerini hemen yapamamıştır. Mevcut iki katedral de aynı zamanda başlanmış 1904 gibi ama araya I. Dünya ve II. Dünya savaşları girince bitirilmeleri uzamıştır. Ben uzay kapsülüne benzettim Sinan rehber Dark Riddle’ın kafası gibi dediği fütüristik son derece modern bir yapı gördük. Anlık duruşla iPhone ile fotoğrafladım. Tepesindeki süslü çıkıntılar ile girişteki şekil sanki geçmişten geleceğe bir atıf izlenimini veren bu katedral Liverpool Metropolitan Katedrali. Katolik Piskoposluğunun ana kilisesi ve Piskoposun da oturduğu yer. Bu katedral 1967 yılında bitmiş.

3-IMG_4714
Liverpool Katolik Katedrali

Diğeri de Tam karşısında yükselen Liverpool Anglikan(protestan) Katedrali o da ancak 1978 de ibadete açılıyor. Geç dönem olmasına rağmen orta çağ mimarisi şeklinde yapıldığı için de eski gibi duruyordu. Otobüs trafik nedeniyle durmayınca fotoğraf da olamadı, sorun yok 😉 Liverpool Üniversitesi çevresi buralar yine yolumuza bu kez dantel gibi işlenmiş güzel bir kilise çıkıyor. St.Luce’s Church yine otobüsten çekim. 🤷‍♀️

4-IMG_4723
Liverpool-St. Luke’s Bombed Out Church

St.Luce’s Church; 1800’ lü yılların ilk yarısında inşa edilmiş. Almanların yoğun ( Blitz) bombalaması sonucu çatısız kalınca adına halk bir de bomp eklemiş Ve St. Luke’s Bombed Out Church olmuş. Savaşta ölenlerin anıtı olarak dursa da düğün ve etkinlik mekanı olarak kullanılıyormuş. Aaa Çin mahallesine bakın derken kaçırdım tabii. Liverpool da Manchester gibi pek çok göçmen almış. Burada da o yüzden çok geniş bir Çin mahallesi var hatta Dünyada Amerika’dan sonra en büyük Çin mahallesi kapısı da buradaymış.

Yağmur dindi güneş açtı biz de merkezdeki otele eşyalarımızı bırakıp çevreyi gezmeye başladık. Otel tren garının çaprazında, tam karşımızdaki bu güzel bina da bir otelmiş.

10-IMG_1103
Liverpool-Lime street

Toplanıp yürümeye başlıyoruz gün batmak üzere. Tren istasyonuna yakınız demiştim işte hemen karşımızda Lime Street tren garı. 1836 yılında açılmış. Buharlı lokomotif icadından sonra Manchester-Liverpool arasındaki seferine ilk defa buradan başlamıştır.

12-IMG_1102
Liverpool-Lime Street tren garı

Hemen yanında yer alan bu güzel bina North Western Hall; 1870’lerde Ülke çapında inşa edilen dev demiryolu oteller zincirinin bir parçası olarak Liverpool da inşa edilmiş, gözalıcı kuleleri var. Bir dönem boş kalmış sonra 1996 yıllında tekrar açılmış ve bir üniversitenin öğrenci yurdu olmuş. Liverpool’un korunması gereken binalarından. Ekim 2020’de yeniden restore edilmeye başlanmış ve yine Radison RED olarak hizmet vereceğini okudum.

11-IMG_1104
Liverpool-North Western Hall

Işıkları aceleyle geçiyoruz. Bu bölgeye Cultural Quarter-Kültür mahallesi, bölgesi deniyor. Liverpool 18.yüzyılda geliştikçe ve zenginleştikçe çeşitli sanat gösterileri özellikle müzik etkinlikleri yapmaya başlayınca mekan ihtiyacı duyuluyor. İngiliz mimar Harvey Lonsdale Elmes’in kazandığı tasarımıyla mahkeme binasını da dahil ederek 1841 de yapımına başlamış. Yapı mimarın ölümünden 3 sene sonra 1854 yılında açılmış. Girişteki bahçe kapısı ikişer arslan heykeli ile tasarlanmış.

13-IMG_1106
Liverpool- St.George Hall

15-IMG_1113
Liverpool- St. George Hall

Aslanlı girişten geçince karşınıza üstü kabartmalı lahit gibi Bir anıt geliyor. İngilizlerin Cenotaph dedikleri I.Dünya savaşı ( 1914-1919) bu taşta 1919 yazıyordu gerçi ateşkes savaş bitmiş demektir 1918 olacaktı İngilizler ne düşünmüş bilemedim.🤷‍♀️ ve II. Dünya (1939-1945) savaşında kaybedilenleri anma yeri. Üstteki fotoğrafta ilk bölümde görülen Victoria’nın büyük aşkı kocası Albert’in yine at üzerinde heykeli vardı.

IMG_4745
Cenotaph-St. George Hall-Lİverpool

Elbette Kraliçe Viktoria’sız ve ilerde görülen dev sütun ( Dük Wellington anıtı veya Waterloo anıtı) üzerinde Dük Arthur Wellington’suz olmazdı. 👍

14-IMG_1107ak
St.George Hall-Liverpool

Bahçeyi sola doğru dönüyoruz burası William Brown Street. Liverpool’lu milletvekili William Brown’ın ölümünden sonra bu caddeye adı verilmiş.

16-IMG_1114
Liverpool-Walker Art Galeri- Country Sessions House

Bu güzel binaların soldaki Walker sanat galerisi 13. yüzyıldan kalmadır. Rönesans dönemi Rembrant, Rubens gibi ressamların seçkin tabloları ile ünlüdür. Sağdaki County Sessions House, 1882 yılında Victoria tarzı inşa edilmiş eski adliye binası.

Soldan devam edip binaların hemen arkasındaki bir hayli çok heykelin bulunduğu rengarenk çiçekli St. John’s Garden’de biraz soluklandık. Bu çalı ağacı çok güzel şekil almıştı.

IMG_1118
Liverpool- St. John’s Garden

Akşam yemek sonrası biraz da gecelere karışabiliriz diyerek dönüşe geçtik. Bu heykel de Liverpool doğumlu tüccar ve milletvekili, uzun yıllar maliye bakanlığı ve başkanlık yapmış bir zat-ı muhterem, William Gladstone.

19-IMG_1120
Liverpool-William Gladstone Statue – St. John’s Garden

Liverpool Radyo Kulesi. Kulede önceleri döner bir restoran varmış sonra gözlem evi olmuş, bizim Atakule gibi manzara müthiş olmalı.

21-IMG_1125
Radio City Tower-Liverpool

Liverpool’u sadece futbol ile tanımak şehre haksızlık, The Beatles’a dolayısıyla efsane 4’lüye- Ringo- George- Paul- John’a da ayıp olur diyor meşhur Mathew Street’e doğru yürüyoruz. Beatles’lar nam-ı diğer Fab Four’un canlı müzik yapıp şöhret oldukları yer Mathew sokaktaki The Cavern Club’tür. Radyo kulesinin hemen yan sokağından devam edip 48 Stanley Streetten yürüyoruz. Bir binanın duvarı dibinde, bir bankta başı eğik olarak betimlenmiş işçi kadın heykeline rast geldik. Başı eğik değil yanında açık olarak duran Liverpool gazetenin üstüne konmuş olan minik bir serçeye bakıyor.

22-IMG_1132
Liverpool- Eleanora Rigby- Stanley St.

Eveet bir hikaye yakaladım. ☺️

     Efendim Adı Eleanora Rigby. Beatles’lardan Paul McCartney, 1966 yılında Beatles’lerin yedinci Stüdyo albümü olan Revolver’in A yüzünde yer alan *Eleanor Rigby* şarkısına yürek burkan sözler yazıyor, -Kimsesizdi, yapayalnızdı diye ve tüm yalnızlara adıyor. Sonradan bir bakıyorlar ki, gerçekten Eleanor Rigby diye bir mezar taşı var ve St Peter kilisesinde ama bu kimsesiz değil ama işçi bir kadın. Paul şarkıyı ona yazmadım ama kilise ziyaretimde gördüğüm mezar taşından esinlenmiş olabilirim diye savunma yapıyor. En çok dinlenen şarkılarında 5. sırada. Merak edenlere şarkı burada. Ve tüm yalnızların simgesi olunca da bu heykeli Tommy Steel Liverpool halkına teşekkürlerle diye yaptırıyor. Bu heykel ve Eleanor’un mezarı Liverpool’a gelen tüm Beatles hayranlarının uğrak yeri oluyor.

Arkamı döndüm bu güzel İtalyan pasta salonu vardı.

23A-IMG_1130
Liverpool- Stanley Street

Hemen sağdan 31 Mathew sokağa gireceğiz. 

25-IMG_4759
Liverpool- 31 Mathew Street

Biraz ileride Beatles hediyelik eşya dükkanı vardı ama kapalıydı. Anlaşıldı artık her adımda Beatles’a ait birşeyler göreceğiz. Görüntü güzeldi.

23-IMG_1134
Liverpool- 31 Mathew St.

Sağa sola bakarak gidiyoruz, sokak bizim Kuşadası’ndaki barlar sokağına benziyor ama henüz millet çoşmamış. 😀 Her yerde Beatles’a ait birşeyler satan küçük dükkanlar var ama saat uygun değil yine hepsi kapanmışlar. Biz de olsa kesinlikle gece 24.00 kadar açıktır.

Hep derim ara sokaklar da güzeldir, ama bu kez girecek vakit yoktu. Photographer by @Önder Kaplan 👍 

26-IMG_4762
Liverpool-Rainford Gardens

Liverpool ile özdeş yerlerin işlendiği güzel bir Mural.

27-IMG_1137
Liverpool-Mathew Street

28-IMG_1136S
Liverpool- Teple Court

Beatles müzesi ne yazık ki, o da kapalıydı. Yan bina Rubber Soul+ Beatles bar’ın üst cephesi çok değişikti. Bu kadar Beatles diye anlatıp da ennnnn sevdiğim ve hala bilinen parçaları Hey Jude‘i dinlemeden gezmemek lazım. Yıl 1968 ve ben lise son sınıftayım düşünün. 😉 Buraya da Yesterday sevenleri alayım 😁

29-IMG_1139
Beatles Museum-Liverpool
30-IMG_1143
Beatles Müze yanı Rubber Soul- Beatles Bar

Sağa bak çek sola bak çek derken baktım bir kadın heykelin önünde bizim grup çekimde meğer The Cavern Club önüne gelmişiz bile benim gençliğimin efsane dörtlüsü The Beatles’ın yuvasına koştum yetiştim.

31-IMG_5197
Vertigo grup-4-Ağustos-2019 Liverpool Mathew st. Cavern Club

Önce heykel kimmiş bakalım; Cilla Black. Kadın dayanışması 😉💞

32-IMG_1146
Cilla Black-Cavern Club-Liverpool

     Asıl adı Priscilla Maria Veronica White İngiliz şarkıcı, televizyon sunucusu, oyuncu ve yazardı. 1960’lı yıllarda bir kadın şarkıcı olarak single çıkarması çok zorken o ilk single *You’re My World * ile hit olmuştu. Kaldı ki, Beatles’lar bir numara iken. 👍 👏 Dinlemek isteyen buraya  ben çok severdim. Heykeli ise oğulları, zamanında sahne aldığı ve hala aynı yerde duran orijinal Cavern Clup’ın girişine 2017 yılında diktirmişler. Hayırlı evlatlar. ❤️❤️

33-IMG_1147
Liverpool- Mathew Street

     Burası orijinal The Cavern Club girişiymiş. Club 1957 yılında açılmış Beatles ilk kez 1961 yılında sahneye çıkmış. 2-3 sene canlı performanstan sonra 1963 yılında Beatles dünyaca ünlü olunca kulübün şöhreti de Beatles’ın şöhretiyle beraber büyümüş. Kulüp bir dönem kapanmış sonra üç apartman öteye aşağıdaki foto, orijinaline yakın yeni bir kulüp inşa edilmiş.

34-IMG_4776
Liverpool-Mathew st. Cavern Club

Nasıl güzel bir sevgi.😍

35-IMG_1150

Sokak zaten dar kalabalıkta başlayınca fotoğraf çekmek benim makinayle hayli zor olmaya başladı. İlerledik solda Cavern Pub vardı iyi de her yer cavern burada, Ya pub ya Clup 😁😁 yanında da Wall Of Fame canlı müzik yeri, duvar tuğlaları silme isim doluydu. Bir köşesinde de John Lenon’un duvara yaslanmış etrafı seyreden heykeli var. Tam selfi köşesi boş bulup anca çekebildim.

36-IMG_1154
Liverpool-Mathew St.- John Lennon

Wall Of Fame’in her bir tuğlası, plağı hit olan ünlülerin isimlerine aitmiş ve Beatles 17 hit plakla öncüymüş. Kulübün açıldığı 1957 yılından 1973 yılına kadar orada sahne alan bin küsür sanatçının isimleri yazılıydı.

     Sokağın sonunda da Beatles ile özel tasarlanmış muazzam bir otel The Hard Days Night Hotel vardı. Revakların köşelerinin de her birinde Beatles dörtlüsünün heykelleri var ve yıllardır alt kattaki mağazada durmadan Beatles’ın müziklerini çalıp Plak ve hediyelik eşyalarını satarmış. Ben çekebildiğim en güzelini ekleyeyim John Lennon elinde gitarı ile ve günü bitirelim dedim.

37-IMG_1155
The Hard Days Night Hotel-Liverpool

Yarın sabah yine Liverpool’un en gezilesi, görülmeden kesinlikle dönülmeyesi Albert Rıhtımını gezeceğiz.☺️ Benden ayrılmayın artık sıkılmadan gezeceğinizi biliyor olmalısınız. Sevgiyle, sağlıkla, maskeli😷, mümkün olduğunca  mesafeli  kalınız 🤷‍♀️💞💞