*Hanoi* 1
Uzakdoğu her zaman ilgimizi çekmiştir. Ne de olsa yakın tarihleri (bizlerin) yaşadığımız yıllara denk gelir. Vietnam denince benim aklımda kalanlar, çoğunlukla Amerika-Vietnam savaşı. Good morniing Vieetnaaam diye savaştaki askerlere seslenen radyo spikeri rolüyle Robin Williams. Ezberlediğim, I feel good şarkısıyla Amerikalı müzisyen James Brown. Geçmişi savaşlar ve acılarla dolu cesur yürekli insanları ve yaşadıkları ülkeleri görmemiz gerekti. Evet Vietnam ve Kamboçya… Tura Turizmle çıktığımız 12 günlük seyahatimizin ilk ayağı Vietnam…
21 Ocak 2017 tarihinde Atatürk Havalimanı’nda rehberimiz Ali İhsan YALÇIN ve grubumuzla buluştuk. THY ile uçuşumuz 22 Ocak 2017 saat 02:35’te başladı ve yolculuğumuz Ho Şi Minh – Tan Son Nhat Havalimanında uçağın inişi ile bittiğinde 22 Ocak 2017 saat 19:15 idi. Ancak yolculuğumuz için 9 saat yetmemiş 🥺 uçaktan inmeden bekletildik. Birinci fotoğraf. Rehberimiz farz edin burası İstanbul, 1 saatlik mesafede ki İzmir’e uçacağız dedi. Uçuş bitmemişti yani. Uçak temizlendi yeni yolcular bindi (2 saat) sonra havalandık (1 saat daha) ve Başkent Hanoi’deki –Noi Bai Havalimanında yolculuğumuz sona erdiğinde 22 Ocak 2017 saat 22:35’ti. İkinci fotoğraf. Çok güzel bir havalimanı. Yolcu kapasitesi bakımından Ho Şi Minh-Tan Son Nhat(ilk beklediğimiz yer) birinci, burası ikinci. Ama kargo açısından da birinciymiş. Hayli büyük yani…
Vietnam yeşil pasaporta vize istemiyor, diğer pasaportlara da belli ücret karşılığı veriyor. Zaten bizler tur ile gittiğimizden diğerlerine de şirket vizelerini alıyor. Gümrükten geçtik. Yerel rehberimiz bizi -Sin chao Vietnamca merhaba diyerek karşıladı.
Havalimanı çok katlı AVM gibi. Yorgunluktan ölmüşüz yine de turumuzun verdiği akşam yemeği için üst katta bir restorana girdik… Hoş geldin çayı içtik. Birbirimizle kısa bir tanışma yaptık. Masaya getirdikleri her yemeği şaşkın bakışlarımız arasında 4 kişi paylaştık. 😁 Uzak doğunun adetiymiş. 🤷♀️ Yemekten sonra 2 gün kalacağımız Pan Pacific Hotele gideceğiz. Saat 23:14 olmuş yarın nasıl kalkacağız bakalım.
Vietnam; Binlerce yıllık geçmişe ve kültüre sahip, yıllarca sömürüldükten sonra artık Sosyalist Cumhuriyetle yönetilen bir ülke. Vietnam kelimesi Nam Viet’ten gelir. Nam Viet’te Çince Bach Viet *Çin’in güneyinde yaşayan halklar* anlamına gelen kelimeden türetilmiştir. Vietnam yaklaşık 1000 sene Çin’e bağlı bir ülke olarak yaşamış. Ve o dönem Nam Viet olan adı bugün Vietnam olarak son halini almıştır.
Bir yanı Güney Çin denizi diğer yanı yemyeşil yüksek dağlar olan doğa harikalarıyla dolu kuzeyden güneye uzun ince bir ülke. Başkenti kuzeyde bulunan şimdi gezeceğimiz Hanoi şehri. Vietnam’ın resmi dili Vietnamese-Vietçe. Latin harfleri ile yazılan tek heceli kelimelerden oluşuyor. Hiç okunası değil yani. 😉 Halkın yüzde 84’ü Vietnam’lı diğerleri Çinli, Thai ve Kımer’lerdir. Para birimi Dong’dur. Genelde dolar kullanacağımızdan Vietnam Dong’u almamıza gerek kalmadı. 1 dolar 23 küsür Dong. Zamansal olarak aramızda 4 saat fark var.
Sabah kahvaltı sonrası otobüsümüzle Hanoi şehir turuna başlamadan önce rehberimizden kısa bilgilerimizle devam edelim. Otelimiz de süper. Ama öncelikle otelden çıkınca ki manzarayı göstermem gerek. Arabalar Toyota, motorlar ise 🏍 Honda. Burada motor denmez Honda denirmiş.
Hanoi
Vietnam’ın başkenti ve en büyük ikinci şehridir. Hanoi’nin adı *Ha* Nehir * Noi * içinden demek olunca Hanoi de nehrin içindeki şehir anlamına geliyor. Nehir de * Red River* Kızıl Nehir. Hanoi; 1010 yılından 1802 yılına kadar kesintisiz başkentlik yapmış 6 milyonluk bir şehir. Sonrasında kesintiler olmasına rağmen Hanoi, halen Vietnam’ın başkentidir.
Burada yaşamın M.Ö 3000 yılından beri var olduğu biliniyor. Yaşam önce Co Loa kalesi etrafında başlamış. 1010 yılından 1408 yılına kadar Ly Hükümdarlığı yönetmiş. 1408 yılında Çinliler işgal etmiş ve şehre Dong Quan adını vermişler.
Sırasıyla Le Hükümranlığı ardından Nguyen Hükümranlığı derken 1873 yılına gelindiğinde Fransızların işgaline uğramış. Fransızlar Hindiçin bölgesini oluşturup Hanoi’yi de başkent olarak seçmişler.
Fransızlardan sonra 1940 yılında Japonların işgaline uğramışsa da 1945 yılında Japonlar işgali bırakmış ve Hanoi serbestleşmiş. Bu tarihten sonra 9 yıl süren Fransız savaşlarının ardından Vietnam; Kuzey ve Güney diye ikiye ayrılınca Hanoi Kuzey Vietnam’ın başkenti olur.
Kuzey ve Güney, 1976 yılında tekrar birleşince artık Vietnam’ın vazgeçilmez başkenti olarak yaşamaya devam eder. E kaderi hep Başkent olmakmış… Neyse şehri gözlemleyelim bakalım bize neler sunacak.
Otobüsten indiğimiz yer ağaçlıklı güzel bir yer. İlerleyip bir alana çıktık. Evet Da Dinh Meydanındayız. Burada Vietnam devriminin mimarı ve sosyalist (hoş şimdi sosyalizmin sadece s’si kalmış) Vietnam Cumhuriyeti’nin kurucusu ve yine ilk Başbakanı Ho Chi Minh’in mozolesi var. Mozole; Başkanlık Sarayı, Ho Chi Minh Müzesi, Ho Amca’nın evi, süslü bir pagoda ile çevrili kompleks içinde yer alıyor.
Mozole 2 Eylül 1973’te başlamış 19 Ağustos 1975’te bitirilmiş. Vietnamlılar tarafından 1969 yılında ölen Dünyaca ünlü liderleri Ho Chi Minh’in ebedi istirahatgahı olarak tasarlanmış. Mimari yapısı Lenin’in Moskova Kızıl Meydanı’ndaki mozolesinden esinlenilse de bence Ata’mızın Anıtkabir’ini daha çok anımsatıyor. (Her şeyin çakmasını yapıyorlar nasılsa ama bunu başaramadıkları kesin) 😉

Vietnam halkının, ona olan sevgisi ve şükran duyguları son derece yüksek. Atatürk hayranı Ho amcanın kendileri için yaptıklarını Vietnam halkı hiç unutmamış. Mozoleye giremiyoruz bari fotoğraf çekelim dedik. Çok enteresandır Önder’in fotoğrafını çekeceğim şöyle biraz çömel arkadaki askerlerde çıksın dedim aman düdükler bağırmalar. 🥺 Ne oluyoruz dedim kalk, kalk diye işaret ediyor bir yandan da söyleniyor, Allah versin ne diyorsa. 😅 Yani fotoğraf çektirirken çömelmek yasak. Bir kırmızı çizgi çekmişler ötesine geçmek yasak.
Ho Şi Minh söz konusuysa son derece koruyucu davranıyorlar. Mozoleye girerken, erkekler kısa şort, kadınlar omuzları açık giysi ile gelemezler, yüksek sesle konuşmak yasak gibi kural da koymuşlar. Gel gelelim Mozoleye girilmiyormuş, mazeret her yerde olduğu gibi *tamirat var*. Sonradan öğrendik ki! Tamirat var demek; Ho Amca’nın mumyalanmış naaşı her yıl belli bir süre Rusya’ya bakıma gidiyor ve bu sürede mozole ziyarete kapalı tutuluyor, demekmiş. 🤦♀️
Aslında Ho Amca hep ölürsem naaşımı yakın, küllerimi Vietnam’da 3 bölgede çıplak arazi bulup serpin. Ama yerim belli olsun ki, beni ziyarete gelenler de mutlaka bir fidan diksin diye vasiyet etmiş. Ho Amca 1969 yılında hayata veda eder. Yazık ki, vasiyete uyulmaz elbette… Mumyalamayı uygun gören dönemin yetkilileri mozole yapılana kadar da naaşı Hanoi’nin biraz güneyinde bir yerde halktan saklamışlar. Halk, Ho amcalarının mumyalandığını ve ziyarete de açılacağını anıt mezarın açılış haberiyle öğrenmiş.
Ho Chi Minh’in asıl adı Nguyan That Thanh’dır ve 1920 yılında Fransa Komünist Partisi’ne katıldıktan sonra *ışığa kavuşturan* anlamına gelen Ho Chi Minh adını almıştır. Ama O çok sevdiği halkının Ho Amca’sıdır. Ülkesinin Fransız sömürgesi olduğu dönemde 1890 yılında doğar. Öğrencilik yıllarında Fransa karşıtı eylemlerde yer alan Ho Chi Minh bir süre gemilerde çalışır.
Fransa’ya gittiği bir dönemde sosyalizmi hayat görüşü olarak benimser ve 1919’da Fransız Komünist Partisinin kurucularında biri olur. 30 yıl ayrılıktan sonra 1941’de ülkesine dönerek İkinci Dünya Savaşı sırasında ülkesini işgal eden sömürgecilere karşı gerilla savaşı yapmak için hazırlıklara başlar… Ama o yıllarda henüz komünist olmayan Çin’den destek almaya gittiğinde tutuklanır ve 18 ay hapis yatar.
Göz alabildiğince geniş ve uzun Ba Dinh meydanı. Ho Chi Minh 2 Eylül 1945 yılında yarım milyon kişilik bir kalabalığın önünde *Bağımsızlık Bildirgesini* okuyarak Vietnam Demokratik Cumhuriyetinin kuruluşunu işte bu alanda ilan eder. 🇻🇳🇻🇳🇻🇳
İlk fotoğraftaki yazı; Yaşasın Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti… İkinci de; Başkanımız Ho Chi Minh daima Vietnam’ın kalbinde yaşıyor şeklinde. Google yardımı ile tercüme edebildim…
Hemen sol tarafta bahçe düzenlemesi yapılırken Ho Chi Minh’in yaşadığı Başkanlık Sarayı bölümüne girmek için bilet alınmasını bekledik. Ardından güvenlikten geçip kendimizi şahane bir botanik parkında bulduk.
1890 yılında Fransızlar tarafından oluşturulan bu bahçe 100 yıldan fazla süredir Hanoi’nin en gözde bahçesi, adeta ciğeri olarak kabul görmüş. 10 hektar araziyi kaplayan botanik bahçesinin içerisinde Vietnam’ın farklı yerlerinden getirilmiş 250 çeşit bitkinin yanında çok sayıda egzotik bitki türü mevcutmuş.
Bu harika bina Başkanlık Sarayı. Saray, Hindiçin Valisi için Fransızlar tarafından yapılmış. Hindiçin; coğrafi bir bölgedir. Genellikle Fransızlar zamanında onların sömürgesi olan Vietnam, Laos ve Kamboçya’yı içine alan bölge olarak bilinir. 1954 yılında Vietnam’ın bağımsızlığını elde etmesinin ardından Ho Chi Minh’e başkan olarak bu sarayda yaşaması önerilmiş. Ancak Ho Chi Minh sarayın şatafatını istemem. Ben hizmetkarların kaldığı müştemilatta yaşamayı tercih ederim der.

Bu sarayda yaşamayı kabul etmeyen Ho Chi Minh’e olamaz diye itiraz edilince fotoğrafta gördüğünüz ağaç evi yaptırıp son 10 yılını bu evde geçirmiş. 2 Eylül 1969’da Vietnamlıların ulusal Bayramlarının yıldönümünde de vefat etmiştir.
Alt katı toplantı yeri. Üst katta yatak odası ile kitap okuduğu köşe vardı. Doğrusu ahşaptan yapılmış her şeye hayran kaldım.

Evi kısaca dolaşalım. Üst kata sağ taraftan merdivenle çıkıp sonra soldan diğer bir merdivenle iniliyor. Üst kattaki kütüphanesi, alt katta toplantı odası ile kullandığı telefonu. Bu evde tuvalet ve banyo olmadığı için hemen arabaların bulunduğu yerde iki odalı bir ev daha var. İki evi de kullanmış. Diğerini camdan gördük içeri girilmiyor, fotoğrafa uygun düşmeyince de çekemedim.
Evin çevresini dolaşıyoruz. Ho Amca’nın kullandığı, Sovyetler birliğinin hediyesi 3 adet arabayı da itina ile saklamışlar. Bahçede yürüyüş yaptığı ağaçlıklı yolda çok güzel.
Güzel bir göl kenarında konuşlanmış ev gerçekten harika. Köprüden geçerken kırmızı süs balıklarının görüntüsü doyulmazdı.
Çıkışa doğru gidiyoruz. Şimdi Mozolenin tam arkasındayız. Mozole bir kompleksin içinde demiştim. Müzeye girmedik ama hediyelik eşya satılan, kahve içip dinlenebileceğiniz mekanlar vardı gezelim görelim dedik.
Otobüse yakın yerde ayrıca bir güzel yapı var beğeneceksiniz diyen rehberimizi bırakıp çevreyi turladık. Bakınız neler gördük. Her tarafta Ho Amca’nın posterleri ve kitapları var. Buraların hepsi komplekse dahil ve Vietnam geleneksel zanaat tanıtım merkezi diye geçiyor.
Geleneksek zanaat tanıtım merkezi deyince bakın Vietnam’ın alameti farikası sayılan satıcı modeli; omuzda asılı sepet ve konik şapka ile fotoğraf çektiren bir hanım vardı. Vietnam’ın konik şapkasının adı non- şapka, la- yaprak demektir dolayısıyla konik şapka yaprak şapkadır.
Aslında bu şapkaların da bir hikayesi var. Hikayeleri sizlere de sevdirdiğime inanıyorum. 🥰 Şapkanın tipi genelde pirinç tarlasında çalışan köylülerde görülsede artık şehir içinde de güneşten korunma amaçlı çokça kullanılır olmuş. Peki hemen anlatıyorum.
Muson yağmurlarının nefes aldırmadan yağdığı bir dönemde pirinç tarlasında çalışan köylülerin ekinleri, evleri, tarlaları da sular altında kalır. Bardaktan boşanırcasına yağan yağmur kesilsin diye çaresizce dua eden köylülere gökten bir tanrıça iner. Başında çok büyük yaprakları olan ve bu yapraklarında çubuklarla birbirlerine bağlandığı kocaman bir şapkası vardır. Yapraklar o kadar büyüktür ki, hem köylüleri hem de ekinlerini devam eden sağanak yağmurdan korur.
Ekinlerini toplayan köylüler yorulunca uyuya kalırlar. Uyandıklarında bir de bakarlar ki, tanrıçaları yok. Uyuduk diye kızdı mı acaba? diye düşünmeye başlarlar. Aynı şapkayı yaparsak belki geri gelir deyip ormana giderler. Benzer yaprak ve çubuk ararlarken bambu ağaçlarını görüp bu olmalı zira ormanda en çok bu ağaç var diyerek bu konik şapkayı yaprakları olmadan yaparlar.
Bambunun yaprakları geniş değildir. O nedenle aslında Non-La yapraksız şapka anlamında da kullanılıyor. O zaman, bu zaman Uzakdoğu’nun sıkça kullandığı şapka olmuş. Haydi dedim Önder’e onu da çektim. Benim çocukluğumda benzer şekilde satış yapan sokak yoğurtçumuz vardı. Ay ne güzel kaymaklı yoğurt satardı. Neyse eskiler hep güzeldir.
Ve yine çıkışa yakın aynı kompleks içindeki harika evet bence de 1000 yıllık bir güzelliğe geldik. Tabii ki 1000 yıldır çok badireler atlatmış yıkılmış, yakılmış yeniden hayata geçirilmiş bir Pagoda. Hatırlayalım; Pagoda Asya ülkelerinde genellikle çok katlı 7-9 gibi tek sayılarda bazen de bu göreceğimiz pagoda gibi tek katlı olan dini yapılardı. Çok katlılar medrese gibi öğrenci yetiştirirler. Pagodamızın güzelliğini görelim hikayesini de anlatayım. Harika hikayesi olan bir yer daha buldum. 💃💃

One Pillar Pagoda; İmparator Ly Thai Tong’un sevgili İmparatoriçesi ile çok mutlu bir evliliği vardır. Çok isteselerde çocukları olmaz. İmparator Tong gece gündüz sürekli bir çocuğu olsun diye bütün pagodaları dua ederek dolaşır.
Bir gece rüyasında aydınlanmış kişi (bizim ak sakallı dedeler gibi 🥰) küçük Buda olarak bilinen Botissiva Avalokkiteshvara’yı elinde bir bebek ile lotus çiçeğinde otururken görür. Botissiva; Tekrar evlenirsen bu oğul senindir diyerek bebeği 👶 Tong’un kucağına verir.
Bu rüyadan sonra İmparator Tong tekrar evlenir ve gerçekten de bir oğlu 👶 olur. Çocuk bir yaşına geldiğinde bu kez rüyalarında kabuslar görmeye başlar. İmparator rüyasını Budist bir rahibe anlatır. Tong’un rüyasını dinleyen Budist rahip; Tanrı senden bir sunak yapmanı istiyor. Ama bebeği müjdeleyen Botissiva’nın üstünde oturduğu lotus çiçeğine benzer şekilde bir pagoda olsun der.
Lotus çiçeği de tek bir boru gibi sapın üzerinde açan geniş yapraklı kökü suyun içinde olan bir çiçektir. İşte One Pillar Pagoda Lotus çiçekleri ile dolu bir havuz içinde tıpkı açmış bir Lotus gibi yükselir. Yıl 1049. Ahşap olan her şey artık biliyoruz ki tik ağacında yapılmıştır. Pagodanın bu güzel kapısı gibi… Fransızların ülkeden çıkarken yıktıkları Pagoda; Nguyen dönemi mimariye göre 1955 yılında yeniden inşa edilmiştir.
Pagodanın içinde küçük bir sunak vardı ama ibadet edilemediği için hemen ön kısımda bir ibadethane yapılmış. İçeride bir sunak var, yerli halk yiyip içiyor, arada dini müzik çalıyorlardı.
Tapınaktan çıkıp bu güzel altın kızlar ile Ho Şi Minh’e veda edip Vietnam’ın ilk üniversitesi sayılan Edebiyat Tapınağına doğru yürüyoruz.
Temple of Literature Van Mieu’ya geldik. İmparatorluk Akademisi. Muhteşem bir kapısı var. Vietnam’ın ilk üniversitesi sayılan, 1000 yılı geçen mazisi ve hala birçok şeyi orijinal olan kompleks 1070 yılında Ly Thanh Tong tarafından çok değer verdiği Çinli Filozof Konfüçyüs’ü onurlandırmak ve ona ibadet etmek için yaptırılmış. Sonra Yine aynı Kral tarafından 1076 yılında Vietnam’ın ilk üniversitesi olarak inşaatı tamamlanmış.
Konfüçyüs *MÖ 551- MÖ 479* yılları arasında yaşamış. Vietnam’da 11. yüzyıldan itibaren büyük bir düşünür ve öğretmen olarak tanınıp tapılmıştır.

Tapınak haricinde Aristokrat çocuklarının okuduğu Vietnam’ın ilk Üniversitesi olmasıyla da büyük bir önemi var. Zira Budizm’in yaygın olduğu öğrenimde Konfüçyüs öğretisi de devreye girmiş oluyor. Sonraki yıllarda İmparator sıradan ailelerin çocuklarını da okula kabul etmiş.
Edebiyat tapınağı diye adlandırılan tapınak kompleksi 5 bölüm. Böyle güzel 3 kapıdan daha geçeceğiz. Bahçenin güzelliği ve ikinci kapıdayız. Kapının da ayrı bir güzelliği var.
Şimdi 3. kapıdan geçeceğiz. Khue Van Cac kapısı. Bu kapı 1999 yılından itibaren Vietnam kültürü ve edebiyatının sembolü olan eşsiz bir mimari eser olarak kabul edilir. Eskiler; Khue 28 takımyıldızının en parlak yıldızıdır, Khue Van Cac’ da onu temsil ettiğine göre bu kapı da Edebiyat Tapınağının yıldızıdır derlermiş. Bahçede yine asırlık ağaçlar var. Her iki fotoğrafta da görülen kapı Khue Van Cac kapısıdır.
Kapıdan girdik ve sürpriiiz bir anne kızına ruj sürüyor, ana-kız bir örnek olmuşlar. Ah şu çekingenliğim dönüp müsaade isteseydim şöyle güzel bir portrelerini alsaydım. Kaçan balık büyük olur diye boşuna dememişler. Son kare bu mimari şaheser Khue Van Cac kapısının önden görüntüsü ve avludaki hiç eksilmeyen suyu ile havuzu…
Hanoi Vietnam’ın en iyi üniversitelerinin bulunduğu şehir. Ve ilk ulusal Üniversitesi de burası. Aynı bizim Galatasaray, Boğaziçi gibi girilmesi zor olan yani prestijli bir üniversite. O kadar ki, burada aileler Haziran’da gelirler oteller dolar, yer kalmayınca da çevrede çadır kurar uzun süren sınav döneminde çocuklarına destek olurlarmış.
Vallahi ben Üniversiteden çok bir tapınak gezdim hissine kapıldım. Gördüğümüz *eşsiz berraklığın kuyusu* adındaki havuz; çoğu zaman lotus çiçekleri ile dolu olurmuş ama şimdi yoklar.
Alttaki ilk fotoğrafta havuzun genel görünümü ikincide görülen bölümler buradan mezun olanların onur veya şeref kürsüsü. Genelde öyledir onur köşesine yıllar içinde okulun en başarılı öğrencilerinin resimleri asılır. Buranın onur köşeside yan yana iki bölümdeki taş steller-Dikili taşlar. Ama tek farkı Kaplumbağa üzerinde dikili taş olarak betimlenmiş tam 82 adet dikili taş *Doktor’s Stellers* diye tabir ediliyorlar.
Havuzun karşılıklı iki kenarında yer alıyorlar. Yanlarındaki açıklamalarda okuduk; günümüze kadar gelen bu stellerde 1400’lü yıllardan 1700’lü yıllara kadar olan dönemdeki mezunlara ait. Günümüze kadar ancak bu kadarı kalmış. Neden Kaplumbağa derseniz; Kaplumbağalar 150 yıl yaşarlar ve kabuklarını üzerlerinde taşırlar. Bir insan da ne kadar çok yaşarsa o kadar tecrübe sahibi olur. Bu nedenle Kaplumbağa, üniversite kültürlerinde en çok kullanılan hayvanlardan bir tanesidir ve bilgeliği temsil eder… 😇
Dördüncü avluya doğru gidelim. 3. kapının tam karşısındaki herhangi bir sembolü olmayan kapıdan geçtik. Yine çok geniş bir avlu. Çatıdaki ejderhalar çok güzel. Buranın özelliği halen ülkenin her köşesinden aileler buraya gelir çocuklarını okumaya teşvik etmek için; tütsü yakar, onur köşesini ziyaret ederler. Diplomalarını alan öğrenciler de burada tören yapıyorlar.

Asırlık Bonzai ağaçları ortama renk katmışlar. Sağında ve solunda iki ayrı bina var. Hediyelik eşya satışı ile soluklanmak isteyenler için kafeler var. Bir kenarda yine asırlık ağaç gölgesinde oturanlar.
Biz ilk büyük fotoğrafta görülen bölümden diğer binaya geçeceğiz, burası peş peşe iki bina.. Fotoğrafta görünen eski bir sunak ve önünde ahşap tütsüdenlik- buhurdanlık vs. var. Dikkat ederseniz bir de Turna kuşu veya Zümrütü Anka kuşu bir kaplumbağanın üstünde duruyor ve ağzında da inci tanesi var.
Burada; Turna veya Zümrüt-ü Anka kuşu sadakat, Kaplumbağa bilgelik, inci ise zarafeti temsil ediyor. Bu sevimli çocuk da Turna Kuşunun ona şans getireceğine inandığı için kuşun göğsünü okşuyor dolayısıyla bana da işaret ediyor… Anladım çocuğum ama bizden geçti dedim birlikte gülümsedik. Zaten Turna’nın parlamasından belli. 😊
Son avluya geçiyoruz. Tai Hoc avlusu. Kapısında sağlı sollu asker heykelleri var. Ve avlu yine göz alıcı. Hanoi’nin 990. yıl dönümünü kutlamak için bina olarak yeni ama eski Quoc Tu Giam arazisinde 2000 yılında yapılmış. Yine iki ayrı bina olarak yapılmış. Sağında ve solunda binalar var. Arka bina iki katlı. Fotoğrafta görülen ön bina kültür etkinlikleri düzenlenmek için kullanılıyor görelim.
Arka iki katlı ahşap bina Hau Duong evidir. Alttaki ilk fotoğraf giriş katında Chu Van An Van *1292-1370* Van Mieu’nun müdürü-şimdinin rektörü, doktoralı öğretmenin heykeli görülüyor. Ve Chu Van An, Van Mieu’da tapılan ilk Vietnamlı Konfüçyüs bilginidir. Vietnamlı bilginlerin hepsi onu saygıdeğer eğitimci olarak tanır…
Diğeri ikinci katta bulunan Okula çok önemli katkıları olan üç krallardan biri olan; Le Thanh Tong *1023-1072* Kral Le Thai Tong’un ilk eşinden en büyük oğlu. Edebiyat tapınağının kurucusu.
Üçüncü fotoğraf yine ikinci katta ve bu kralın yanında; Ly Nhan Tong *1066-1128* Kral Ly Thanh Tong’un ilk oğludur. Vietnam tarihinin ilk sınavı olan Minh Kinh Bac Hoc sınavını (1075) yapmasıyla bilinir. Üçüncü kralı yazık ki çekmemişim. O da Kral Le Thanh Tong *1442-1497* Kral Le Thai Tong’un dördüncü oğlu Van Mieu’daki Doktor’s Stellers’lerin dikilmesi emreden kraldır.
Buradaki ziyaret bitti dışarı çıktım. İlk bina ile ikinci binanın yanında kare bir yapı içinde devasa boyutta çan var. Ders zili olarak çaldığını hayal edemiyorum. Ama benim öğrendiğim Çinlilerin geleneği olan çan genelde tapınağa gelenleri ve özellikle çok değerli konukların geldiğini haber vermek için çalınır ki, burada da öyleymiş.

Diğer yanda yine kare bir yapı içinde dev boyutta bir davul var. Bu davul Vietnam’ın 990. yıl dönümü kutlamalarına denk gelen 2000 Milenyum yılındaki kutlamalarda kullanılan 300 davulun en büyüğü olarak yapılmış *Tunder Drum* 700 kg ağırlığındaki davulun çapı 201 cm. Bu çok özel gök gürültüsü sesi çıkaran bir davulmuş. Bize sesini duyurmadılar ama hayal etmek hiç zor değil.

Neyse davulun ahşap kısmı Jackfruit meyvesinin ağacından kesilen 50 adet kerestenin tambur çevresine monte edilmesiyle dört ayda yapılmış. Jackfruit ağacının özelliğide; Hafif, orijinal sesini koruyan ve kurtların yiyemediği bir ağaç oluşuymuş. Davulun derisi ise Buffalo derisinden yapılmış olduğundan sesi gök gürültüsünü andırıyormuş. Milenyumdan sonra Edebiyat tapınağına konmuş.
Edebiyat Tapınağı Ly ve Le Hanedanlığı dönemlerinde ülkenin en büyük eğitim yuvası olmuş. 700 yıldan fazla bir zamanda entelektüel, yetenekli bürokrat (mandarin diyorlar) yetiştirmiş. Zeki Kralları sayesinde siyasette, askeri güçte kısaca her alanda Vietnam’a katkısı olan bir eğitim yuvası olmuştur diye noktalıyor Van Mieu-Quoc Tu Giam’a veda ediyoruz.
Öğlen oldu hayli acıktık. Yerel bir yerde yemeğe gideceğiz. Birazdan dönerim diyerek otobüsümüze binmeden önce sizi bu güzel insanlarla baş başa bırakıyorum. Dönüşüm muhteşem olacak. 😉 Sevgiyle kalınız… 💞💞💞
Ne kadar güzel ve renkli, çok mutluyum!
BeğenLiked by 1 kişi
Я рад вашей оценке.🥰
BeğenLiked by 1 kişi
İyi akşamlar Alev Hanım, emeğinize sağlık, çalışmanız yine çok güzel. Telefonla dikkatli bir şekilde okumaya gayret ettim. Üniversiteye bayıldım. Bilgisayarda yeniden okuyup size döneceğim. Selam ve sevgilerimle…
BeğenLiked by 1 kişi
İyi günler Gürcan Bey; Beğenmenize sevindim. Vietnam gerçekten görülmesi gereken ülkelerden. 👍 Sizden de yeni yazılar bekliyorum. Selam ve sevgiler bizden…
BeğenLiked by 1 kişi
İnsana ve yeşile olan saygı galiba en üst safhada. Ülke çok güzel ve yemyeşil, elinize emeğinize sağlık Alev Hanım. Okuması çok keyifliydi.
BeğenLiked by 1 kişi
Beğeninizle mutlu oldum Oğuz Bey. Evet yeşile olan saygı çok. Ancak kapkaç olayıda hayli fazlaymış dolayısıyla insana saygı 🤔neyse. Rehberimiz ikaz edip durdu dikkatli olun diye… Yine de biz ülkeyi sevdik.
BeğenLiked by 1 kişi
Sevgili Alev,düzgün türkçen ve anlatımınla gezmiş gibi oldum.Emeğibe sağlık.
BeğenBeğen
Harika, gormeyi istedigim yerlerin basinda geliyor. iklimi, dogasi, tarihi, yemekleri … cok guzel bir deneyim olmali.
BeğenLiked by 1 kişi
Mutlaka gidilip görülmesi gereken ülkelerden. Ardından Kamboçya 👍 Beğenmene sevindim Mutlu dilerim gidersin.
BeğenLiked by 1 kişi
Beautiful article on Vietnam the country of sea ! Loved to read it 🙂
BeğenLiked by 1 kişi
I’m glad you like it.Thanks for your beautiful comment.💖
BeğenBeğen