Malla hanedanından üç prensin güzel şehir yaratma hırslarından doğan, Dünya Miras listesinde yer alan üç güçlü şehirden en ünlüsü Basantapur Durbar Square.Read more NEPAL-Katmandu-Bölüm 2
Türkçe anlamı;Barış ve aşk asla bitmez(Never Ending Peace And Love )olan ingilizce açılımın baş harflerinden oluşan NEPAL ve önemli üç şehri hakkında bilgi ve Budist bir tapınak içinde Hindu tapınaklarının varlığının mükemmel bir hoşgörü olduğunun fotoğrafıdır bu yazım. Read more NEPAL-Katmandu-Bölüm 1
Budizm dört Asil Gerçeğe dayanır:
-Istırap evrenseldir,
-Istırabın sebebi hırs ve aşırı arzudur,
-Istırabın üstesinden gelinebilir ve önlenebilir,
-Arzulardan sıyrılmak ıstırapları yok edebilir. Read more HİNDİSTAN-Varanasi-Bölüm 4
Ghat’lar, Ganj’ın gelgitleri nedeniyle basamaklar şeklinde yapılmış ve bir çoğuna da yaptıranlar kendi adını vermiş. Kutsal sayılan beş Ghat varmış; Assi ghat, Dasasswamedh Ghat, Adi Keshawa Ghat, Panchganga Ghat ve Manikarnika Ghat. Hindular pança tri yatra(umarım doğru anlamışımdır.)denilen banyo ritüellerini tam anlamıyla yapmaları için; Assi Ghat’tan başlayarak bu beş Ghat’ta sırasıyla yıkanmaları gerekirmiş.Read more HİNDİSTAN – Varanasi – Bölüm 3
Ganj’ın hangi kaynaklardan beslendiği ancak 20. yüzyılın başlarında saptanmış, Ganj’ın doğduğu yer Himalayalardır. Himalayaların yamaçlarında bulunan ve bir ineğin ağzına benzeyen buzuldan fışkırdığı bilinir. Sonra iki ırmak olur Varuna ve Assi ırmağı. Onlar da birleşir Ganj oluşur.Read more HİNDİSTAN-Varanasi-Bölüm 2
Bugün Küba’nın olmazsa olmazlarını gerçekleştirecek, rengarenk eski model Amerikan arabalarıyla son Havana turu yapacak, Ernest Hemingway’in izini sürüp *Yaşlı Adam ve Deniz* romanını yazarken esinlendiği Cojimar isimli balıkçı köyünü gezeceğiz.
Kapının önünde rengarenk arabaları görünce bayıldık. Tabii önce selfiler vs. çekildi sonra arabalara binilip yola çıkıldı. Otelimiz Miramar’da Be Live Copacabana.
Küba-Havana-
Bugün sadece gözlem var, Havana’nın modern mimarili bölgelerini ve konsoloslukların olduğu yerleri dolaşıyoruz. Gezi başlıyor. Bayraklı arabamızı çekebilmek için öne geçtik.
Küba-Havana
Kırmızının en güzeli 1955 model Chevy İmpala bayrağımızla da uyumlu. ❤️❤️
Küba-Havana
İnsanlar işe gitmek için otobüs bekliyor olmalılar. 🤔
Küba-Havana
İyi korunmuş hala güzel evler de var.
Küba-Havana
Allta ki fotoğrafı sıralanmış motorsikletler için çekmiştim. Tabela dikkatimi çekince araştırdım; teknolojik ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi, üretimi ve satışı ile ilgili hayli de tanınmış bir telekominikasyon şirketi çıktı.
Küba-HavanaKüba-Havana
Küba’da 🐓 bile ithal diyenler 🤥 utansın adamcağız almış evine götürüyor işte. 😄
Küba-Havana
Yol iyice yeşillendi daracık bir köprü altı tünelden geçerken park yazısını okudum. Evet meşhur Avatar filminin çekildiği Almendares; Parque Almendares veya Parque Metropolitano de La Habana.
Küba-Havana
İşte Almendares parkı, arabalar ve bizler.
Küba-Havana-Parque Almendares
Büyülenmiş gibiyim inanılmaz güzel bir manzara sanki ağaçlardan sarkan yeşil bir tül örtü altındayız. Büyülü bir ortam gerçekten çok değişik ve güzel. Hemen kenardan aynı isimli Almendares nehiri geçiyor.
Her taraf bu kadar yakında olabileceğini tahmin bile edemediğim hayli büyük akbabalarla doluydu. Ama tabii ki leş yiyen akbabalar kadar büyük değiller. Baksanıza bir dalda 6 tane saydım ben. Valla havamız yerinde içimizde yaralı da yok bizi beklemedikleri kesin. 😂😂😂
Küba-Havana-Parque Almendares
Espri bir yana; Nehir kıyısı boyunca uzanan Havana’nın ve Küba’nın da bu en büyük kentsel ormanı 4 büyük şehir belediyesini kapsıyor, florası 87 türden oluşan tam bir tropik yağmur ormanı.
Küba-Havana-Parque Almendares
Parkın dört eğlence kompleksi var: Almendares Parkı, Orman Parkı, La Tropik Bahçeleri ve çeşitli kültürel etkinliklerin sunulduğu La Polar Bahçeleri. Çok büyük etkinliklere düğün çekimlerine, filmlere, romanlara özellikle polisiye romanlara konu olmuş ve demiştim hepimizin bildiği Avatar burada çekilmiş. Kısaca evet büyülü bir atmosfer.
Küba-Havana-Parque Almendares
Biraz daha oyalandıktan sonra yolumuza devam ediyoruz. Ama güzel bir araba gördüm hem de Ford. 💃💃❤️ Buldum; 1931 Model Ford A Deluxe Roadster.
Küba-Havana- 1931 Ford
Mezarlık bölgesinden geçtik ışık ters olunca sadece Çinlilere ait bu kapıyı çekebildim. Çinlileri şöyle bir anlatayım. Sömürge döneminde Afrikadan nasıl çalıştırmak için köle getirmişlerse bir dönem de çinlilerden köle değil sanırım işçi almışlar. Çinliler de nasılsa çalışır para kazanır geri döneriz demişlerse de; hiçbir zaman paralarını alamadıkları için de dönememiş kaderlerine razı gelip mecburi Küba’lı olmuş geleneklerini yaşattıkları mahallelerini kurmuşlar. Öyle ki; Fidel’in ordusunda üst düzeye yükselmiş 3 tane Çinli komutan varmış. Kader kime şikayet etsinler. 😔
Küba-Havana
Keyifler yerinde. Güzel bir yerden geçerken son anda dikkatimi çekti. Parktaki yazılı sütunda Fidel’in Che için söylediği *Hombre de ideas y de acción* Fikir ve eylem adamı yazıyordu resmi seçemedim ama mutlaka Che’nin olmalı.
Küba-Havana
La Rampa bölgesinden geçip Malecon’a gireceğiz.
Küba-Havana
Campismo diye kamu dairesi yine de resmi bir yer ama ben bayrak görüp konsolosluk sanmıştım. Yapının mimarisi de güzel.
Küba-Havana
Havana bir bakıma anıtlar şehri sayılır güzel bir anıt daha. Bağımsızlık savaşının başkumandanı ve Havana’nın ilk belediye başkanı General Alejandro Rodriguez Velazco’ya ait.
Küba-Havana-General Alejandro Rodriguez Velazco
Araba eski 1948 model Mercury Eight Convertible olsa da içindekiler bizim GENÇlerimiz. 😌
Küba-Havana caddeleri
Malecon deyip duruyorum aslında 8 km uzunluğunda sahil bulvarı şehri gezmek için bu bulvardan geçmeyeni Küba’yı görmüş saymıyorlarmış. 😁 Bir çok kişi kordon boyu gibi dese de henüz ağaçlandırma olmadığı için bana çorak bir sahil şeridi gibi geldi. Gerçi biz gece görmedik, günün her saati özellikle akşamları hayli eğlenceli gezinti yeriymiş. 🤷♀️
Küba-Havana Malecon bulvarı
Haksız sayılmam. Solumuza denizi alıp sağa bakarak gidelim.
Küba-Havana Malecon bulvarı
Yine bir meydandan geçtik demir konstrüksiyonlarla süslenmiş ortada kucağında çocuk olan bir heykel vardı. Jose’yi çok seviyorlar. Küba Ulusal kahramanı ve aynı zaman da çok yönlü bir şahsiyet olan (hani devrim meydanındaki uzun anıtın önünde olan anıttaki Jose) Jose Marti’nin heykeli, eliyle alanı gösteriyor. Kültürel etkinliklerin yapıldığı bir platformmuş.
Küba-Havana Malecon bulvarı
Yola devam, yeni ve yüksek apartmanların yanında hala çok eski evler de var ve dikkatli bakınca içinde oturanların olduğu da anlaşılıyor.
Küba-Havana Malecon bulvarı
İspanya bağımsızlık savaşının en büyük kahramanlarından biri olan Antonio Maceo’nun anıtı. Vatanına çok düşkün olduğundan heykeli de denize değil de Havana’ya bakıyor ve etrafındaki figürler de hayatını ve vatanı için yaptıklarını anlatıyor. Kentin sembolü sayılıyor.
Küba-Havana Malecon- Antonio Maceo anıtı.
Çekilin yoldan çılgın Türkler geliyor. Müzik güzel hava güzel hoplaya, zıplaya Cojimar’a doğru gidiyoruz.
Küba-Havana
Cojimar Havanaya 10 km mesafede köyün girişindeyiz.
Küba-Havana -Cojimar
Cojimar’ın küçük bir köy olduğu belli.
Küba-Havana -Cojimar
1950’li yıllarda Hemingway’in teknesi Pillar’ı tahta iskeleye bağladığı ve teknesinin kaptanı Gregorio Fuentes ile balık avlamaya çıktığı şirin mi şirin tablo gibi bir balıkçı köyüdür. O yıllarda Hemingway kasabaya balık tutmak için gelsede; kasabadaki küçük ve sevimli bar-restoranın penceresi önünde manzaradan ve kaptanı Gregorio Fuentes’ten etkilenip * Yaşlı Adam ve Deniz* romanını yazar. Bu mütevazı bar-restoran *La Terraza*dır. Körfeze bakan köşe masasında oturup büyük boy bir daiquiri içmeyi sever, romanını da orada yazardı. Biz de o keyfi anımsamak adına La Terraza’da aynı köşeden manzarayı seyrederek daiquirimizi içtik.
Küba-Havana -Cojimar
Bar-Restoranın içi Önder Kaplan’ın objektifinden. Sol duvarda Hemingway’in portresi var. Herkes orada oturup fotoğraf çektiriyormuş. Barın üstünde de dış görünümü ile balıkçıların denize açılışının yağlıboya tablosu var ve mekan hayli sevimli.
Küba-Havana -Cojimar- La Terraza bar
Hemingway’e 1954 yılında Nobel ödülü getiren * Yaşlı Adam ve Deniz* romanının filmi de çevrilmiş ünlü aktör Spencer Tracy oyunuyla hayli başarılı olmuştu.
Size azıcık hatırlatayım: Romanı okuyanlar veya filmini izleyenler hatırlar konu kahramanı ihtiyar Santiago (ki demiştim kendi kaptanı Gregorio Fuentes’ten esinlenmiştir) can dostu yoldaşı onu karşılıksız seven çocuk Manolon’u (bu çocuk da barın sahibinin küçük oğlu Manolin’den esinlenerek yazılmış) yanına almadan kendi başına balık tutmak için Gulf Stream’in sularına açılır. Çok uzun süre beklediği halde balık avlayamamış tam umudunu yitirdiğinde oldukça büyük bir kılıç balığını zor zahmet yakalamıştır. Kılıç balığı küçücük tekneye sığmayınca teknenin yanına bağlı köyüne dönerken, bu kez etrafını kan kokusuna gelen köpek balıkları çevirir. Zorlu bir mücadele sonunda canını kurtarırsa da elinde balığın sadece iskeleti ile köye döner.
Romanın birçok yerinde sürekli * Keşke çocuk da olsaydı* serzenişi bana; 80 yaşındaki balıkçının yaşlılığın zor olduğu, gençliğini de özlediği izlenimini vermişti bir de asla vazgeçmemek gerektiğini. Hemingway 1954 yılında aldığı nobel ödülünü yine La Terraza’da Cojimarlı balıkçı arkadaşlarıyla daiquiri içerek kutlar. Sahil kenarından görüntülerle devam edelim.
Küba-Havana -Cojimar
Hemingway’in izini süreceğim ya, hazırlık yaparken avlanmışım.☺️
Küba-Havana -Cojimar
Köşede kıyıyı korumak için 1649 yılında inşa edilmiş, İngilizlerin işgalini önlemede etkili olmuş küçük bir İspanyol kalesi Torreon de Cojimar var. Şimdilerde sahil güvenlik kullanıyormuş.
Küba-Havana -Cojimar-Torreon kalesi
Görülen eski iskele hala Hemingway dönemindeki iskele imiş. 🤷♀️ Yanında Cojimar balıkçılarının ölümünden bir yıl sonra Hemingway’in anısına diktirdikleri anıt var. Hemingway 1961’de Küba’dan ayrılırken teknesi Pillar’ı kaptanlığını yapan Gregorio Fuentes’e bırakmış. Tekne Fuentes ölünce sergilenmek üzere Havana’daki villasının bahçesine konmuş.
Küba-Havana -Cojimar-Heminway büstü
Küba’lı heykeltıraş Fernando Boada Martin’e ısmarlanan bronz büstün yapımı için Kaptan Fuentes dahil olmak üzere köy sakinleri ile balıkçıların pervane ve çeşitli metal aksam toplayıp eritilerek büstün yapımına yardım ettikleri söylenir. Yüzü denize dönük olduğu için ben de böyle fotoğrafladım o çok sevdiği körfeze karşı.
Evet Cojimar gezimizi bitirdik Havana’ya geri döndük. Arabalar bizi limanda bıraktı. A bakınız araba ile kızın elbise rengi ne kadar uyumlu olmuş. 🙌
Küba-Havana -liman
Dönüş uçağımız gece olunca biraz daha sokaklarda kaybolalım dedik. Sizde gelin birlikte kaybolalım. 💃💃💃
Küba-Havana -Sokakları
Sokak araları fotoğraf açısından hep güzel şeyler saklar.
Küba-Havana -Sokakları
Berber dükkanı; ama tabelası yok. Ekonomik rekabet mi yok dersiniz? 🤔 Saklı gizli makinam belde çektim fena çıkmamış. 🤫
Küba-Havana
Küba halkı fakir görünüyor ama devlet herşeylerine yardım elini uzatıyormuş. Sağlık hizmetleri bedava. Yine de alınan ücretler gerçekten çok düşük, zira hayat burada da pahalı. Turistler çok rahat para harcarken yerli halkın sadece bakakaldığı ortamlar var. Evler eski ve onarım istiyor, evlerin içini gördük az önce. Çok küçük ve eşya yok denecek kadar az. Kısaca yaşam şartları iyi değil. Fidel’in yerine geçen kardeşi Raul halka evlerini belli ücret karşılığı pansiyon gibi işletmelerine izin verince *Casa* denilen evler de iyi para kazandırmaya başlamış. Zaman içinde turist avlamanın yöntemlerini de çok iyi öğrenmişler. İnsanoğlu bu lükse ve rahata çabuk alışıyor. 😇😇
Sokaklarda kaybolmak çok güzeldir demiştim baksanıza pamuk şekerci var. Yanına gidip çekemedim. 😞
Küba-Havana -Sokakları
Bu teyze bize dükkandan birşeyler alın diyordu şapka aldık sanırım. Erkek çocuk işte orada bile elinde oyuncak tabanca var. 😱
Küba-Havana -Sokakları
Bu fotoğrafa yorum yapamayacağım lastik gibi çek çekebildiğin kadar. Neden 🤷♀️ demir parmaklıklar kapalı anlayamadık. 😔
Küba-Havana -Sokakları
Küba’da çocuk olmak işte böyle arkadaşlarla yoğun sohbet demek. Tıpkı benim çocukluğum gibi. Fotoğraflarını sorarak çektim. Giyimleri farklı olsa da statü farkı yok. Devlet yardım yapıyor ve okuma oranı çok yüksek. 6-16 yaş arası eğitim zorunluymuş.
Küba-Havana -Çocuklar
Acaba burada wi-fi’mi vardı, büyüklü küçüklü arada bir de kız var herkes gördüğünüz gibi telefonla meşgul. 😁 Biz de otele gidince kullanmaya çalışıyoruz. Eskiden o bile yokmuş.
Küba-Havana -Sokakları
Bir güzel sokak daha… İnsanlar kapı önünde oturuyor.
Küba-Havana -Sokakları
Burdan sonra otele dönüp; Küba’ya gelirde hanımlara Alicia krem almadan döneni dövüyorlarmış esprisiyle kremin peşine düştük. Efendim plesantalı gece-gündüz ve gözaltı kremi bulmak hayli zor mayıs ayında giderseniz bulma ihtimaliniz yüksek olurmuş. Biz zor zahmet büyük otelin birinde bulduk aldık. Eşyalarımızı kilitledikleri yerden alıp otobüse bindik. 20.30 da Air France ile aktarmalı İstanbul’a gideceğiz.
Ama önce; çok merak ettiğin Küba’da aradığını buldun mu? derseniz, kısmen evet 1970’lı yılları yeniden yaşadım. Günlük yaşamlarını izledim kendimizle kıyasladım. Yine de her zaman dediğim gibi gidilmesi, dönerken de Türkiyem gibisi yok demek en güzeliydi. Sabrınıza güvendiğimi, beğeninizle de mutlu olduğumu artık biliyorsunuz. Yeni bir gezide buluşmak üzere esen kalın. ❤️ ❤️❤️
Bu kez de bir güzelim var geleneğimi bozmadım. 😍😍😍
Evet yeni bir yazıyla güne merhaba dedik… Aaa elbette esas sizlere merhaba… ☺️
Bugün tek şehir ama hayli dolu anlatım ve fotoğraf olacak sıkılacağınızı sanmıyorum zira hikayeler de fotoğraflar da çok güzel. Benden söylemesi. E hadin gari. ☺️
Katmandu Durbar Square; Bugün Katmandu’daki Durbar Square ( Durbar meydanı) diğer adıyla Basantapur Durbar Meydanını gezeceğiz. Birinci bölümde bahsetmiştim yineleyeyim; Durbar –kral demektir Square de meydan, yani Kral Meydanı. Katmandu Vadisi’nin 3 eski şehrinde de (Katmandu, Patan, Bhaktapur) birer “durbar meydanı” bulunmaktadır. Katmandu Durbar Meydanı, hepsi UNESCO Dünya Mirası Listesi olan Katmandu Vadisi’ndeki Nepal’deki üç Durbar Meydanından biri ve en ünlüsüdür. Meydan 1975 yılında Kral Birendra Bir Bikram Şah’ın ve 2001’de Kral Gyanendra Bir Bikram Şah’ın taç giyme gibi hala önemli kraliyet olaylarının merkezidir. Kısaca; Katmandu vadisini Yaksya Malla üç oğlu arasında bölüştürmüş,onlar da birbirleriyle rekabet ederek bu yapıları ortaya çıkarmışlar.
Nepal’in geleneksel mimarisini izleyebileceğimiz çok güzel yapılar ve tapınaklar göreceğiz, adı tapınak ama içlerine girilmeyen tapınaklar. 😀Ben son derece heyecanlıyım, nasıl olmayayım ki; lise çağlarımın çiçek çocukları- Hippilerin yaşadığı yerleri göreceğim. Fotoğraflarını izlediğim yaşayan tanrıçayı göreceğim. Haydi o zaman (bizim hadi gari lafımıza alıştınız tabii ☺️) sizi mi kıracağım; Hadi gari gidive Alev 😂
Otobüsten indik, bir müddet yürümemiz gerekecekmiş yokuş yukarı çıkıyoruz, çarşı içindeyiz, etraf yine çer-çöp dolu, bir okulun önünden geçiyoruz, kolej gibi zira öğrenci kıyafetleri fazlasıyla düzgün.
KatmanduKatmandu’da bir okul.
Pazar yeri gibi bir yerlerden geçiyoruz etrafın çöpüne alıştık artık, arkada üst, üste görülen sepetlerin içinde tavuklar vardı. 🙄 İnsanları ekonomik olarak çok zor durumda olsa dahi turistlere kötü bir yaklaşım yok rahatça geçiyoruz.
Katmandu’da pazar yeri.Katmandu Durbar meydan’a gidiş yolu
Süslü tapınaklar görülmeye başlandı. Bizim gruptan biri fotoğraf çekiyor. 😉
Katmandu Durbar meydan’a gidiş yoluKatmandu
Satıcılardan kaçalım derken hep beraber bir tapınağın içine girdik. Buranın adı Kasthamandap’mış. Çarpılma ihtimali çok yüksek olan bu yere gelene kadar doğru düzgün fotoğraf çekemeyince ve bu tapınağın da nasıl bir yer olduğunu anlatabilme adına Önder’in İphone-ile çektiği videodan bir kare ekliyorum. 😉
KatmanduGüney batı giriş-Kasthamandap
Durbar meydana buradan bilet alarak giriliyormuş-yerli halka yok yani bizdekinin tersi-, yerel rehber bu işle uğraşırken ben de fotoğraf çekiyorum. Etraf peşimizi bırakmayan ama içeri de giremeyen satıcılarla çevrili… 😁 Önder’in peşini bırakmıyorlar alıcı olduğunu anladılar herhalde. Önder de habire two dolar diyor, onlar five dolar. Ben fotoğraf çekiyorum bir yandan da boş ver şimdi diyorum.Yok anlaşamadılar 😂😂😂
Kasthamandap’ta satıcılar
Kasthamandap, Katmandu şehrinin kalbindeki Human Dhoka Durbar Meydanı’nda yer alan geleneksel Newar tarzındaki en büyük ve en eski 3 katlı bir yapı, ilk tarihsel bilgiye 1143 yılında ki yazıtlarda rastlanmış.Evet geçmişi kesin olmasa da Kasthamandap tapınağının, 12. yüzyılda tek bir ağacın dallarından Laxmi Narsingha Malla tarafından yapıldığı düşünülmektedir. Mevcut bina on yedinci yüzyılda yenilenmiş. Katmandu şehrinin adını bu tapınaktan aldığı söyleniyor. Kasthamandap ‘ahşap köşk’ anlamına geliyormuş. Bir de hikayesi var ama önce içini görelim.
Kasthamandap – Baba Goraksnath(Şİva) heykeli ve fotoğrafı
Burası hiç kutsanmadığı için tapınak sayılmasa da yerel halk tarafından epey önemseniyormuş. Zira fotoğrafta gördüğümüz heykel tanrı Şiva, altta resmi konmuş görülen de yine Lord Şiva’nın temsili resmi imiş. Dört bir tarafı açık ,her köşede fil şeklindeki tanrı Ganeşa’nın heykeli ve Hindu destanları, Binanın birinci kat kornişlerinin etrafında da ünlü Ramayana ve Mahabharata da resmedilmiş olarak görülüyormuş. Sonradan fark ettim ama fotoğraflayamadığım giriş kapısını da iki bronz aslan heykeli korumakta…
Hikaye, efsane (her ne derseniz) seven,sevmeyen buraya. 😀😉
Guru veya Baba Goraksnath; MS 11. Ve 12. Yüzyılda yaşamış olduğuna inanılan Hatha yoganın kurucusu bir aziz. Ayrıca Mahayogi, Mahaguru, Aadi Nath, Siddhayogiraj ve (Tanrı Şiva) olarak da anılıyor.
Bengal’in efsaneleri Lord Shiva’nın keçeleşmiş saçlarından doğduğunu söylese de bu doğuşun anlatıla gelen bir hikayesi var. (Bu hikâye yabancı bir yazardan derlemedir.)
Vakti zamanında Matsyendranath adlı bir aziz, köyde evleri gezer insanları kutsar, onlara bilgelik bahşeder, sofralarına konuk olurmuş. Yine bir evi ziyarete gittiğinde ev sahibi kadın ona; bir çocuğu olmasını çok istediğini ama olmadığını söyler ve azizden yardım ister.Matsyendranath ona bir avuç kutsal kül verir ve onu yuttuğu takdirde bir çocuğunun olacağını söyler. Kadın konuyu anlatıp külü gösterdiği komşusu tarafından alaya alınınca üzülür ve külü gübre yığına doğru savurur.
Hikâye bu ya; on iki yıl sonra Aziz Matsyendranath geri döner ve kadına çocuğa ne olduğunu sorduğunda kadın külü gübre yığınına attığını söyler. Aziz gübre yığına gider ve dua ettikten sonra çocuğa seslenir. Gübre yığınından, on iki yaşında güzel bir çocuk ortaya çıkar, bu çocuk Gorakhsnath’dır. Tanrıça Parvathi Gorakhnath’ı görür ve Tanrı Shiva’ya kim olduğunu sorduğunda Lord Shiva, azizin kendi enkarnasyonu olduğunu söyler.
Hikaye güzel , devamla…
Tanrı Şiva, enkarnasyonu Goraksnath şeklindeyken (yani insan şeklinde) bir festivalde savaş arabaları yarışına katılıyor, burada bir papaz onu tanıyıp Katmandu vadisine hapsediyor. Goraksnath özgürlüğüne karşılık tapınak inşa etmek için ağaça ihtiyacı olan papaza büyük tek bir ağaç yetiştirmeyi teklif ediyor. Papaz kabul edince, bu tapınağın yerinde dev bir sal ağacı yetiştiriyor ve bu tapınak bu ağaçtan yine tek bir çivi, menteşe vs metal aksam kullanılmadan inşa ediliyor. Çok zaman sonra da Goraksnath’a ithaf ediliyor.
Biz döndükten yanılmıyorsam 40 gün sonra olan 25-Nisan-2015 depreminde tamamen yıkılması da çivi vs kullanılmadığının ispatıdır bence tabii…😔
Kasthamandap’ta bir şifacı
İçerde bir şifacı diyelim insanlara bir şeyler yapıyordu bilemedik elbette ama para verdiklerini de gördük.
Bir anlatım daha ama bu kez hikaye değil gerçek… 👍 1971 yapımı Kült klasik Bollywood filmi ‘ (“Hippilerin gerçek üstü dünyasıyla ilgili bir film”) ile * Dum Maro Dum * şarkısı burada yani Kasthamandap’da çekilmiş. O yılları bilmeyen gençlerimize anlatabilmek için izlemek gerek. Değişiklik olur,hoşunuza gideceğini umuyorum. 🙆 şarkı da kız da güzel … 😃
Hippilerin o zamanki sloganları *savaşma – seviş * idi. Araştırdım, şarkıdaki Rama ve Krishna, Tanrı Vishnu’nun bir enkarnasyonuymuş ,şimdiki anlamda avatarı yani😀, ona sesleniyorlarmış. Hare Krishna şarkısındaki nakaratı söylemekle ruh saadete kavuşurmuş. Kısaca; Hint Krishna mezhebinin 1977 de ki kurucusu Guru Swami Prabhupoda’nın söyleyip yaydığı bir çeşit matra anladığım kadarı ile … 😬
Biletlerimiz geldi. Eveet artık meydana giriyoruz, hadin gari . İsterseniz haritaya bir bakalım… Başlangıç mavi daire içinde yine de haritaya bakıp çok geniş geçişler var sanmayın her yapı birbirine çok yakın ve benzeşiyor, kaybolma ihtimali yüksek yani…
Katmandu- Durbar meydanına giriş.
Hemen tapınaklar ama yine de altları, yanları, yani çevre zaten işyerleri ile dolu…
Katmandu- Durbar meydanı – Trailokya Mohan Narayan tapınağıKatmandu- Durbar meydanı güney batı girişi.Katmandu- Durbar meydanında bir dükkan.
Bu amcanın işlediği yapraklar da bir çeşit keyif verici madde ihtiva ediyormuş. Murat rehberimiz yerlerdeki kırmızı lekelere dikkat edin onlar kan değil, bu yaprakları ağızlarında sakız gibi çiğnerler bir süre sonra da sağa sola tükürürler rengi de kırmızı olur dedi… Hayret… 😡
Katmandu- Durbar meydanında taş oyun oynayanlar.
Yerel bir oyun oynuyorlardı tam çıkaramadım. Zar atıyorlardı tamam, önlerindeki kare çizgilerde de çiçek yaprakları vardı kazandıkları kare anlamında. 🙄 Bizim zamanımızda da öyle taşlı bir oyunumuz vardı galiba 🤔 Yok bilemedim… Hatırlayan bana yazsın.✍️
Katmandu-Hanuman-dhoka Durbar Square
Tam adı Hanuman-dhoka Durbar Square olan Katmandu’nun bu eski bölümü, açık hava müzesi gibi etrafta uçuşan güvercinler de ayrı bir hava veriyor. Pagoda tarzı zarif mabetlerin birer kule gibi yükseldiği, her yerde çifter çifter filler, aslanlar veya tanrı başlarının yer aldığı, heykele boğulmuş meydanlar, müthiş bir ahşap işçiliği ile yapılmış saray gibi eski evlerle dolu… Son derece heyecan verici üstelik kırmızı kırmızı farbalalarla süslü çatı kenarları enteresan.
Karşımıza hayli yüksek merdivenli bir tapınak çıktı Maju Dega. 😂 😂 Önü rikşa durağıydı. Neden güldüğümü sonra anlatayım. Çöpler diz boyunu aşmış.😳
Katmandu-Durbar Meydanı- Maju Dega tapınağıKatmandu-Durbar Meydanı- Maju Dega tapınağı ve beyaz olan Kam Dev temple
Maju Dega (“Kayınvalide Tapınağı”) Gel de gülme! 😂😂 Daha çok hippi tapınağı olarak tanınıyor. 1690 yılında Kral Bhupalendra Malla’nın büyükannesi olan Riddhi Lakshmi tarafından yaptırılan bu tapınak 23 metre, yine tanrı Şiva’ya adanmış. 1968 lerde kendilerine Hippi –çiçek çocuk diyen gençleri eskiden burada takılıp gitar çalıyor, keyif verici madde içmek dahil her türlü çılgınlığı yapıyorlardı. İzledinizse fikir edinmişsinizdir.
Hatırlarım ben lise 2 deydim o dönemlerde Nepal’e gidenler pasaportlarını yakıp kimsesizler olarak izlerini kaybettiriyorlardı. Şimdi ki gibi takip sistemi mi vardı! Kim kimeee, dum dumaa… Birçok aile de çocuklarımız öldü diye kahrolmuştu… Zaman olsaydı da o merdivenlerde oturup etrafı seyretseydim…
Ayak ucundaki beyaz uzun tapınak da aşk ve arzunun tanrısı Kam Dev’e adanmış. Kam Dev de Şiva’nın eşi…
Katmandu- Maju Deva önündeki Rikşa durağı.
Hemen fotoğrafta sol yanındaki Tapınak; Trailokya Mohan Narayan Temple. İlk girişte görmüştük. Amcanın milli duyguları coşmuş bayraklarını sallayıp selam duruyor. Dünyada dikdörtgen olmayan çok az sayıdaki bayraklardan biri belki de ilki, zira 2 tane üçgen her birinde bir başka şekil var.
Çok katlı bu tapınağın önünde diz çökmüş, namaste der gibi ellerini birleştirmiş vaziyette ve diz çökmüş olarak tasvir edilmiş Garuda heykeli var(mış) ben geç farkettim. Bu son fotoğrafta sırtı gözüküyor ,tabii görmedikçe benzetmek zor. 😔 1679’da Prithvibendra Malla tarafından yaptırılmış, 1690’da Kral Bhupalendra’nın eşi Riddhi Lakshmi tarafından da buraya yerleştirilmiş. Garuda; Hindu ve Budist mitolojilerinde yer alan kuş ve insan melezi yaratıktır ve genellikle tanrı Vishnu’nun bineği olarak tasvir edilir.
Neyse… Son kez meydana bakalım sonra arkamızda yer alan binaya Kumari Ghar’a yaşayan tanrıçayı görmeye gidelim.
Katmandu-Durbar Meydanı
Nepal’liler sadece sayısız Tanrı ve Tanrıçaya sahip değiller, aynı zamanda yaşayan bir tanrıçaları da var Kumari.
Kumari veya Kumari Devi veya Yaşayan Tanrıça- Nepal, ergenlik çağına gelene kadar küçük kızlara ilahi kadın enerjisinin tezahürleri olarak veya Hindu dini geleneklerinde devi-Tanrıça olarak ibadet etme geleneğidir. Kumari sözcüğü, *prenses* anlamına gelen Sanskritçe Kaumarya’dan türemiştir. Hindu ana tanrıça Durga’nın insan olarak enkarnasyonu olduğuna inanıyorlar.
Kumari, Nepal Kraliyet ailesinin ve ülkenin koruyucusudur. Her şehrin Kumarisi var fakat Katmandu’daki en kıymetlisiymiş, halk arasına özel günler hariç hiç çıkmazmış.
Anlatacak çok şey var o nedenle biraz fotoğraf koyalım sıkılmayınız. ☺️
Bu renkli ve güzel aslanlı kapıdan girdik fazla büyük olmayan bir avluya çıktık. Aslanların biri dişi diğeri erkekmiş ve sarayı koruyorlarmış.
Bize sessiz olmamızı ve işaret verilene kadar çevrenin fotoğrafını çekebilirsiniz dendi. Pencereler gerçekten de çok güzeldi.
Katmandu-Durbar Meydanı- Kumari Chowk
Kumari bu pencereden bakacakmış.
Katmandu-Durbar Meydanı- Kumari Chowk
Sonra bu üçlü pencerede bir adam belirdi –koruma gibi ama yaşlı- herkes fotoğraf işini bıraktı sessizleşti. Fotoğraf çekmeye kalkarsanız ciddi müdahale ediliyormuş.
Katmandu-Durbar Meydanı- Kumari Chowk
Ve yaşlı adamın bir işaretiyle süslü, püslü genelde kırmızılara bürünmüş bence 11-12 yaşlarında bir kız çocuğu pencerede göründü. Yüzünde hiçbir mimik yok, ruhsuz boş bir bakış ve bir işaretle hop kayboldu. Olay bu; yaşayan Tanrıçayı gördük mü? Gördük. 😬 😬
Sessizce dağılabilirsiniz arkadaşlar. Şaka, şaka, durun siz değil biz dağılacağız… 😀😀😂
Hem daha hikâye anlatacağım bekleyin arkadaşlar…
Tanrıça Telaju’nun enkarne olup Tanrıça Kumari’de bedenlenmesinin tarihi 13. yüzyılda başlar. Son Malla Kralı Jaya Prakash Malla her akşam sarayında herkesten gizli, odasında Tanrıça Taleju ile oyun oynamaktadır. 😉 Tanrıça Taleju’nun isteğiyle bunu hiç kimseye söyleyemez, karısına bile. Fakat karısı şüphelenmektedir. Bir akşam kocasının odasına gizlice girer ve ikisini görür. Bunun üzerine Tanrıça Taleju çok sinirlenir. Krala der ki; “Beni bir daha görmeyi ve ülkeni korumamı istiyorsan beni arayıp bulmalısın. Nevaların Shakya ırkından küçük bir kızın bedeninde olacağım.” Kral da bunun üzerine ülkedeki Shakya ırkından olan tüm küçük kızları araştırır. Günümüzde bunu krala bağlı Nevaların Shakya kolu yapmaktadır.Yani Kumari olmak öyle kolay bir iş değilmiş. Ne çok yazı oldu demeyin zira bu çok önemli bir konu… 🤔
Tanrıça Kumari olup olmadıklarını anlamak için: Ülkedeki 4-5 yaşındaki newar’lı kızları toplayıp çeşitli testlerden geçiriyorlar. Bir odaya kapatıp korkunç kıyafetli adamlar kızı korkutmaya çalışıyorlar, kesik hayvan başları vs. önüne atıyorlarmış😡😬kız tepkisiz kalırsa ve bunları aşarsa; kötülük karşısında iyiliğin tanrıçasının enkarnasyonu kabul ediliyor ve yeni Kumari seçiliyor. Çocukta kalacak ruhsal sorunları düşünen yok tabii… 😡 Neyse tanrısal işlere karışmaya gelmez. 😊 Bitmediii…
Vücudundan hiç kan çıkmaması gerekirmiş ki, tanrısal gücü kaybolmasın. O nedenle hep el üstünde taşınıyor, Nepal’in en önemli festivali olan Indra Jatra ve bir iki festivalde de bir tahtla tüm şehirde gezdirilmesinin dışında sokağa çıkması da yasakmış.
E tabii regl dönemi gelip vücuttan kaç çıkınca ölümlü normal bir insana dönüşüyor yani tanrısal güç de tanrıçalık da bitiyormuş. 😡Emekli maaşı bağlanıyormuş galiba, ama kızın hayatı sönüyor, kim tanrıçayla evlenir ki?… 😔 Evlense dahi; evleneceği erkeğin öleceği inancı nedeniyle de kimse cesaret edip evlenmiyormuş. Üzüldük tabii grup toplandık çıktık.
Meydanda dolaşan ya da buralardan geçen insanlar günün her saatinde sürekli tapınıyor, dua edip kırmızı renkli pirinç hamurundan alınlarına sürüyorlar, eğer çiçek de varsa koparıp başlarının üzerinden serpiyorlar, kendilerince kutsanıyorlar ya da arınıyorlar. 🙄
Tam karşımızda Shiva Parvati Mandir Tapınağı; 18.yüzyılda yapılmış olan tapınağı önünde iki tane ejderha koruyor ve öndeki orta pencereden dışarı bakan Tanrı Shiva ve Tanrıça Parvati figürleri var, zaten tapınakta onlara adanmış. Yanından geçiyoruz.
Kathmandu Durbar -Shiva Parvati Mandir Tapınağı
Yürümeye devam… Bir ara; o ne? Bunun adı nedir? diye duymaya, fotoğraf çekmeye çalışırken tersim döndü, her yer birbirine benzedi 😁 Önder olmasa kesin kaybolmuştum.
Fotoğrafta göreceğiniz Hintli kadın güzel kolyeler satıyordu epey bir süre peşimizden ayrılmadı. Yok almadım rehberimiz nereden ne alınır pek güzel söylüyor, hem şimdi fotoğraf çekiyorum satın alma modunda değilim. 😬 😂
Hinduizm ve Budizm de kullanılan ruhani özellikler taşıyan sanatsal çizimler görüyoruz. Bunlara Mandala, boyama sanatına da Yantra ( Tibet resim sanatı) deniyor.
Manda (Enerji – öz), La (kap) anlamına gelmektedir. Kısacası Mandala’ya enerjiyi tutan kap anlamına da gelen Sanskritçe bir kelimedir. Sözlü iletişimin olmadığı dönemlerde yapılan dua sanatıdır da diyebiliriz. Yoga da meditasyon amaçlı da kullanılıyor.
Bir hatırlatma yapayım; Mandala’lara tüm inanç sistemlerinde rastlayabiliriz. Bize en yakın örneklerini Osmanlı tarihinde görürüz. Osmanlı sultanları ayet, hadis ve sembollerle süslü gömlekler giymişlerdir. Bu gömleklerin üzerinde, “Kadem-i saadet”, “Zülfikar”, “Lale” gibi anlamlı motifler daire içinde çizilmiştir. Bu şekiller, mandalanın şifa veren gücünü hatırlatır. Bugün Topkapı Sarayı’nda sergilenen “Şifalı Gömlekler” ya da “Tılsımlı Gömlekler” mandalanın derin tarihinin en güzel örneklerindendir. Bir başka güzel örnek ise camilerin kubbelerinde görebileceğiniz motiflerdir diyelim devam edelim.(bu yazı alıntıdır benim de bilgim yoktu 🙄) Benim çektiklerim; Budha’nın hayatını ve felsefesini anlatan Mandala’lardır.
Yürümeye devam, çokgen bir mabetin önünden geçiyoruz yine içine girilmediği gibi askerler tarafından da kuşatılmış güvenlik üst seviyede. Neyse yine de sayıyoruz sekizgenmiş 😊 17.yy da yapılan Chasin Dega Tapınağı; flüt çalan Krishna’ya adanmış. Bugün yoktu ama genellikle Tanrı Krishna’ya burada adak adanır, kurban kesilirmiş.
Sağa döndüğüm anda tapınaklarla dolup taşan meydanın güvercinlerle dolu başka bir yerini görüyorum, görkemli upuzun bir sütun. Üstünde gördüğüm minyatür heykeller ise 1670’lerde kurulan Kral Pratap Malla’nın ve çocuklarının heykelleriymiş. Kral, lotus şeklinde temsil edilen başkentin üstünde aslan tahtında otururken, iki eşi her iki tarafında, Kralın beş oğlu da etrafında, beşinci ve en küçük oğlu da önünde duruyor. Size daha güzel gösterebilmek için iyi bir zoom lensim olmalıydı …
Etrafa bakınırken görüntü de değişiyor, nerden geldiyse güvercinlerin arasında inekler yayılmış güneşleniyor, bir sadu elinde kâse ile sessizce dikilmiş duruyor, fotoğrafını çekiyorum yine hareket etmiyor. Meğer insanlardan para değil sadaka istediklerini ve zorlamadıklarını anlatmak için sessizce beklerlermiş.
Sütunun arkasındaki pagoda tarzı tapınak Jagannath Mandir.16. Yüzyılda yapıldığı söylense de tarihi daha da eski olabilirmiş. Tapınağın alt çatısını destekleyen dikmeler, Nepal tapınaklarında oldukça yaygın olan sayısız erotik oymalar içeriyor. Bu durbar meydanlar kare şeklinde ve yapılar birbirlerinden uzak değiller. Bazılarında tezgah açmış kadınlar vardı.
Kathmandu-Durbar Square
Sütunun kuzeyinde; şeytan’ın cesedinde dans eden Kala Bhairab‘ın (Black Bhairab) tombul görüntüsü var.
Kathmandu-Durbar Square-Kala Bhairab
Bhairab; Şivanın korkunç yüzlü enkarnasyonu olan Hindu tanrısıdır… On iki fitlik tek bir taş levhadan oyulmuş. Efsaneye göre, önünde yalan söyleyen herkesin kan kusup öleceğine inanılırmış. O nedenle; suç işleyenleri buraya getirirlermiş eğer yalan söylerse Şiva’nın laneti üzerine olacağına inan kişi suçunu itiraf edermiş. Bir nevi yalan makinası görevini görüyor. 😄 Zaten ayaklarının altında ezdiği şeytan 😄 diğer kollarında Kesik bir baş ve kılıç görülüyor. Genellikle bir köpek eşliğinde gösteriliyor.
Kathmandu-Durbar Square-Kala Bhairab
Devam…
Kathmandu-Durbar Square-
Bu kare de pek güzelmiş 😎 Önder’in tanıtımı eşiliğinde, Kakeshwar Tapınağı; ilk olarak 1681’de yapılmış ancak 1934 depreminde çok hasar gördükten sonra yeniden inşa edilmiş
Kathmandu Durbar -Kakeshwar Temple
Güzel rengarenk bir ortam bence buraları sakin, sakin gezerek fotoğraflamak gerek, gruptan kopmamak uğruna telaşla birçok kare ziyan olmuş. Neyse keyfinizi bozmayacağım iyileri de var. Mesela…
Kathmandu Durbar meydanıKathmandu Durbar çevresi
Bu insanlara bakın renkleri gibi insana bakışları da güzel. Pazar yeri gibi ama malumunuz artık biliyoruz ki, tanrılara ikram etmek üzere (meyve-çiçek vs.) satın alındıkları için tapınak yakınlarında kurulmuşlar (nasıl yorum ama😊) Çünki Nepal’de de evde yemek yapma adeti yok hep dışarlarda yiyorlar.
Tapınak önünde Hintli fakirler.
Bu tapınak da maalesef giremediklerimizden (hangisine girebildik ki 😔 )
Mahendreswar Temple– Lord Şivaya adanmış bir Hindu tapınağı. Tepesinde Şiva ve Nandi denilen üzerine bindiği boğası var ama o da koruyucu imiş. Şiva elindeki şeytanın mızrağı ile yine şeytanı kovuyor ve tapınağı da korumuş oluyor.
Kathmandu Durbar -Mahendreswar TempleKathmandu Durbar -Mahendreswar Temple-Lord Shiva ve Nandi
Dış kapı kenarında renkli iki aslan heykeli, iç kapıda da 2 tane metalden ejderha gibi görünen heykeller var. Tam çekememişim-aslında içeri girilmiyor denince ben de fotoğraf da çekilmez diye algılayıp zorlanıyorum yani… 😔
Kathmandu Durbar -Mahendreswar Temple
Sağındaki de şu alttaki…
Kathmandu Durbar -Mahendreswar Temple
Maymunlar ve insanlar iç içe bizim kedilerle olduğumuz gibi…😉
Ve sağ köşeden görünen aslanlı kapının arkasında da 12 katlı,16. yüzyılın ortalarında Kral Mahendra Malla tarafından inşa edilen Katmandu’nun en büyük tapınağını vardı. Başka hiçbir bina bundan daha yüksek yapılamaz diye de bir yasa çıkarmış. Bu yasa, 20. yüzyılın ortalarına kadar yürürlükte kalmış. Taleju Bhawain, Hint tanrıça Durga’nın bir formu olarak Hindular tarafından kabul edilirken, Budistler ise aşk tanrılarından biri olarak kabul ederlermiş. Kapıdan bile baktırmadılar kızdım ben de çekmedim oysa ki kapısı da güzeldi. Sağdaki aslanlı önünde asker duruyor.😊
Kathmandu Durbar Square
Nihayet Hanuman Dhoka olarak adlandırılan Eski Kraliyet Sarayı’na gidiyoruz.
Durbar Meydanı’nın kalbinde yer alıyor 14. Yy dan bu yana 2008 yılına kadar Malla krallarının sarayı olmuş. Burası ayrıntılı ahşap oymaları, dekoratif tuğla ve güzel avluları ile inanılmaz bir yer. Halen resmi işler için kullanılıyormuş.
Katmandu’nun Durbar Meydanı’ndaki bu kraliyet sarayı kompleksine girmeden hemen solda, kırmızı renkte boyanmış olan Maymun Tanrısı Hanuman’ın bir heykeli var. Tanrı Şiva’nın maymun şeklindeki enkarnasyonuna da Hanuman demişler. Yani saray bu tanrı Hanuman tarafından korunuyor, zaten adını da ondan alıyor. Kırmızı bir şemsiye ile korunuyor ve tapınmak için gelenlerin yıllardır sürdüğü kırmızı boyalarla da yüzü görünmez olmuş gibi görünse de Tanrı Hanumanın bakışlarını ölümlülerden korumak amacıyla kapatıyorlarmış.
Girişte bir çift süslü taş aslan var. Solda olanın üstündeki tanrı Şiva, sağdakinde de karısı Parvati var.
Katmandu’nun Durbar Meydanı- Hanuman Dhoka
Yine görkemli bir kapı ile giriliyor. Dhoka; Nepal dilinde kapı anlamındadır.
Katmandu’nun Durbar Meydanı- Hanuman Dhoka -kapı-
İyi bir savaşçı olduklarıyla övündükleri Gurka askerleri (ki halen İngiliz askerlerinin bir çoğunu bu Gurkalar oluştururmuş) nöbetteler. İşaretle anlaşıyoruz, reveransla teşekkür edip fotoğraflarını çekiyorum.
Katmandu’nun Durbar Meydanı- Hanuman Dhoka- Gurka askeri
Girişi geçip, kraliyet sarayının geniş bir avlusu olan Nasal Chowk’a giriliyor. Gurka askerinin hemen yanında Tanrı vişnu’nun çirkin görüntüsü var, öldürmeye çalıştığı şeytanmış. 😖 Bir kadın tapınıyordu. 🙏
Meydanın kuzeydoğu köşesindeki bu yuvarlak çatılı, beş katlı pagodaya benzeyen tapınak Panch Mukhi Hanuman Mandir : *beş yüzlü Hanuman* anlamındaymış yani aslan,kuş,maymun vs suratlıymış.
Sarayın diğer köşesinde de harika bir yapı vardı. Kapısında–nine storied palace— dokuz katlı palas-yazıyordu. Bakınız ahşap oymalar inanılmaz güzellikteydi.
Burası 19. yüzyılın ortasından sonuna kadar Kral Şah Ranas tarafından inşa edildi.İronik bir şekilde, daha sonra Kral Tribhuvan’ı (1911-55) kutlayan bir müzeye dönüştürülmüş. kralların giysileri, kullandıkları eşyalar sergileniyormuş ben gitmedim.
Müzenin üstünde yükselen dokuz katlı Basantapur kulesi (1770), bir zamanlar Freak street’in sonunda bir işaret feneri gibi duruyormuş. Kuleyi destekleyen dikmeler, erotik oymalarıyla dikkat çekiyordu.🤓
Saraydan da çıktık otobüsümüze gitmek için meşhur Freak Street’ten geçiyoruz. Freak caddesinin görkemli bir geçmişi var. Evet zamanında Hippilerin cennetiydi. Genelde burada takılırlarmış. Şimdilerde onları hatırlatan tarz giyimleri satan yerlerden başka bir şey yok gibi. Geze, geze gidiyoruz bakalım neler göreceğiz.
Kathmandu-Freak Street
Freak caddesinde ufacık dükkanlarda faal bir çalışma vardı, insanlar arı gibi çalışıyorlar. Biz de olsa hemen turist gelmiş diye etrafını sararız yok böyle bir şey, fotoğraflarını çekiyorum gülümseyip işlerine dönüyorlar. Nepal tipi kasap dükkânları 😝
Kathmandu-Freak StreetKathmandu-Freak Street’te yaşamKathmandu-Freak Street’te yaşamKathmandu-Freak Street’te yaşam
Küçücük dükkân bile denmeyecek yerlerde tişör vs. hem dikiyor hem de satıyorlar.
Bir yazının daha sonuna geldik. Her yaşanmışlık, hayattan kareler hafızamıza kazınıyor, ama tatlı, ama hüzünlü. Hayat zaten bu değil mi?
Artık yazılarımı sevdiğinizi düşünüyor, umarım sıkılmamışınızdır demiyorum.😄Daha gezecek yerler bitmedi. Adanmışlıkların kenti Bhaktaburda görüşmek üzere. Her zamanki gibi bir güzelle veda edeyim. Yaşına takılmayın yaşanmış güzellikleri içinde barındırıyordur mutlaka. 😎Hem bu yaşlar sırayla herkese gelecek.😌Sevgiyle kalınız.
Merhaba; Yeni bir gün, yeni bir Ülke, yeni bir yazı dizisi ile yine beraberiz.
Keyifle geçen Hindistan-Varanasi turunun ardından yani; 12 Mart 2015-Varanasi’deki son sabah kahvaltımızı yaptıktan sonra yerel havayolları ile Katmandu’ya uçtuk ve pek minicik Tribhuvan havalimanına inerek Katmandu’ya dolayısıyla Nepal’e de ayak basmış olduk. Hindistan’dan Nepal’e geçiş, aynı zamanda Hinduizm’den Budizm’e geçiştir. Nepal’in %80’i Hindu, %10’u Budist olsa da, özellikle Tibetli göçmenler şehre Budist bir kimlik kazandırmıştır. Nepal denince aklıma hemen çiçek çocuklar-Hippiler gelir. Hippi yaşam tarzı 1960’lı yıllarda Amerika’da ortaya çıkan ve dünyaya yayılan özgürlükçü bir gençlik akımıydı. Sırası geldiğinde anlatacağım. 🙂
NEPAL
Öncelikle NEPAL’in açılımı -Never Ending Peace And Love- yani Türkçesi -Barış ve Aşk asla bitmez. Ben bilmiyordum doğrusu. Benim bu açılımdan anladığım; Nepal olunca aşk uhrevi olmalı, barış da yaşamın-hayatın her alanında sakinlik, huzur anlamında olmalı. Siz ne dersiniz?..
Nepal, Hindistan ve Tibet arasına sıkışmış, 147.000 km2’lik alanında, yaklaşık 28 milyon nüfusu barındıran ve en bilineni de Everest tepesiyle ünlenmiş bir ülke. Ülkenin %19 gibi bir alanı Himalayalar ile kaplı. Geri kalan büyük bir alan da yine dağlık olunca tarım teraslamalar şeklinde yapılıyor. Yine düşük geliriyle gelişmekte olan ülkeler arasında. Adını yörede yerleşik Nevar’lardan aldığı sanılıyor. Bölgede iki yüzü aşkın şehir var. Nepal krallığının kurucusu Prithvi Narayan Şah; bölgedeki küçük krallıkları birleştirilerek bugünkü Nepal’in temelini atıyor ve 1796 yılında başkenti Katmandu’ya taşıyor.
Ülke tarihinde sürekli iç ve dış savaşlarla boğuşmuş. En son 1996 yılı ile 2006 yılları arasında 10 yıl süren iç savaşlar olmuş. 2008 Yılında ise laik ve özgür Nepal Cumhuriyeti ilan edilmiş.
Katmandu
Nepal’in başkenti olan Katmandu aynı isimli vadide kurulmuş bir milyon nüfuslu şehirdir. Şehrin bilinen tarihi 7. yüzyıla dayanmakla birlikte esas keşfedilme dönemi 12. Yüzyılda Mallalar zamanındadır. Vadinin kültürel mirasını temsil eden 7 tane anıt, bina vardır. Bunlar; Katmandu, Patan ve Bhaktapur Durbar Meydanları, Swayambhu ve Bauddhanath’ın Budist mabetleri ile Pashupatinath ve Changu Narayan Hint tapınaklarıdır.
Vadi içinde birbiriyle kardeş ve Unesco Dünya Miras listesine girmiş iki yerleşim yeri daha vardır. Patan (Lalitpur) ve Bhaktapur. Bu şehirler ve Katmandu kendi zamanlarında ayrı birer krallığın merkeziymişler. Ayrıca sanatta, mimaride ve güzellikte birbirleriyle yarışırlarmış.
Katmandu şehrinin ismi ise Kastmandap adlı bir tapınaktan geliyor. Bir diğer rivayete göre de Katmandu ismi orta çağdan gelen Kantipur’dan kaynaklanmaktadır. Sanskritçe *Kanti* Tanrıça Lakshmi’nin diğer isimlerinden birisidir ve *pur* da yer demekmiş. Kısaca Tanrıca Lakshmi’nin yeri diyebiliriz.…
Önce otele gidip yerleştik sonra da yine maymunların çok olması nedeniyle adı maymunlu tapınağa çıkan ve Katmandu’yu panoramik seyredebileceğimiz bir tapınağa gideceğiz. Swayambhunath Budist tapınağına… Otobüse bindik.. Oooo Varanasi’den daha gürültülü, hiç gerek yokken bile deli gibi kornaya basıyorlar, çok daha pis ve maalesef daha tozlu. Arabayla değil de yürüyerek gezseydik kokudan değil ama tozdan korunmak için kesinlikle maske takardım. Murat Şarlak rehberimiz ile yerel rehberimizin sıkı talimatlarıyla maymunlardan korunmak amacıyla elimize poşet falan almadık. Ses cihazım çalışmaya başladı. 🙂
Katmandu’nun 3 km batısında bir tepe üzerinde kalan Swayambhunath, Nepal’in en kutsal Budist Tapınakları’ndan biridir. Swayambhu kelimenin tam anlamıyla *kendi kendine yükselen, var olan * anlamına gelir. Yani efsaneye göre 2000 yıl önce Katmandu Vadisine yayılmış bir gölün ortasında açan lotus çiçeği içinden doğmuş. Nepal’in en eski yapısıdır, tesislerinde çok sayıda türbe ve manastır barındırır. Kral Manadeva tarafından 13. yy da inşa edildiği dönemden bu yana önemli bir Budizm merkezidir. Bir dönem Moğol saldırısıyla yakılıp, yıkılmış sonra yeniden yapılmıştır. Biz 14 Mart 2015 te döndükten sonra 25 Nisan’da 7.8 ile maalesef bu kez de depremle tekrar yıkılmış… 😦
Katmandu-Swayambhunath Budist tapınağı,
Otobüsten çektiğim birkaç kare yol hakkında fikir versin diye ekliyorum.
KatmanduKatmanduKatmandu
Otobüsten iner inmez ilk maymunumuzu gördük. 🙂 Elbette Rhesus yani Makak yırtıcı maymunu..
Stupa şehrin en yüksek tepesine kurulduğundan çok sayıda merdivenlerle çıkılıyor. İki çıkış kapısı varmış biz daha kolay çıkılan batı kapısından giriyoruz. Önce sağa sola bakalım ne var, ne yok. Her yerde olduğu gibi hediyelik eşya satan işportacılar var.. Stupanın park yerinde motorlar, soluklanan insanlar.. 🙂
Katmandu-Swayambhunath Budist tapınağı giriş kapısıKatmandu-Swayambhunath Budist tapınağı Batı giriş kapısı
Girişte bu kadın, bozuk paralarla ne yapıyor dedim. Budha heykeli ile birlikte kurumuş bir dilek havuzu çıktı karşıma. Bu kadın da bozuk parası olmayanlara para bozuyormuş. 😀
Katmandu-Swayambhunath Budist tapınağı, dilek için -para bozan kadın.
Yukarıdaki Budha heykelinin ayak kısmında solda küçük bir alanda havuz yapmışlar, havuzun içinde de bir yer var içine attığınız bozuk paralar havuz içine düşmeden orada kalırsa tuttuğunuz dilek kabul olurmuş. Ben para atmadım çabut bağlama olsaydı bağlardım. 😀 😀 😀
Katmandu-Swayambhunath Budist tapınağı içinde küçük stupalar.
Yukarı çıkmaya başlayacağız, ama önce görüp çektiğim fotoğraflarımı izleyin. Ay şunlara bir bakıın!. Köpek pek bir mahzun, bebek şaşkın, baba kendi aleminde 😀 sonra hep beraber fotoğrafta gördüğünüz merdivenleri tırmanmaya başlayalım, neler var neler..
17. yy da Kral Prathap Malla’nın yaptırdığı doğu kapısından girerseniz üç yüz küsur basamak çıkmak gerekiyormuş. Gezerken görürüz fotoğrafını paylaşırım. Biz de gördüğünüz basamakları çıktık ama dura-kalka olunca fazla gelmedi. İnenler, çıkanlar yukarda daha neler var kimbilir? Birazdan görürüz. 🙂
Grup hızlı, koş bakalım Alev… Köşeyi döndüm Budanın gözleri karşımda. 😀
Katmandu-Swayambhunath Budist tapınağı.
Budha; Katmandu Vadisinine doğru bakıyor hem de dört bir taraftan. Buradaki gözler Budist inanışta içe bakışı temsil eden gözler ve ona inananları gözlüyor, hemen altında ise, birliği-beraberliği temsil eden soru işareti gibi bir şekil var. Daha üstteki halkalar 13 tane, Nirvanaya ulaşmak için geçilmesi gereken aşamaları temsil ediyor,en üstteki pek görülmüyor tepe diyelim Nirvana’yı temsil ediyor. Bir hayli görkemli, hayli de renkli. Budizm’de yaratıcı inanışı yok Budha’nın ruhu ve öğretileri var. Çatısı çok dikkat çekici, nasıl olmasın ki, yapımında 20 kg dan fazla altın kullanılmış. İnsanlar kendi alemlerinde, hiç sıkılmadan fotoğraf çekebilirmişim farkında olsalar bile aldırmadılar. Dolaşmaya devam.
Katmandu-Swayambhunath Budist tapınağında bir rahip.
Stubanın etrafında dönmeye başladık. Çokca küçük sarı sunaklar var, üstlerine dikkatlice bakınız her tarafı maymun dolu. Sunakların içinde ne var diye baktım çok karanlıktı fotoğrafla siz de göresiniz diye biraz oynadım 😀 bir rahip diyeyim oturmuş adakları kabul ediyor arkasında da Budha’nın heykeli var.
Yine aynı alan içinde yer alan Newar halkının önemsediği Budist bir tapınak. Newar dilinde Ajima “büyükanne” anlamına geldiği için Ajima da deniyor. Başkaca isimleri de varmış. Yani kısaca koruyucu, kollayıcı iyileştirici anlamlarına gelen isimler. Eveet hikayelere bayıldığımı (veya efsanelere) daha önce söylemiştim. Size Hariti Tanrı annenin birkaç hikayesinden aktarma yapayım.
Hariti tanrı annenin 500 kızı, 500 oğlu varmış ve onları emzirecek sağlam yani bol sütlü göğüsleri varmış. 😀 (Maşallah) Küçük çocuklarda çiçek hastalığı olduğunda bir umut Hariti anneye gidilir özel tören yapılırmış, bu arada tesadüfi iyileşen hastaları gören halk Hariti annenin çiçek hastalığını da iyileştirdiğine inanıyor ve bu Hariti tapınağı daha da önem kazanıyor. Genel de 12 yaş altı çocukları koruduğuna inanılıyor. Hayalet gibi hava ile dolaşıp evlere öyle girer çıkarmış. Zaten ziyaretçilerin çoğu çocuklu veya hamile kadınlardı..
Katmandu-Hariti(Ajima) Hindu tapınağı.
Katmandu vadisinde, yerel olarak Mata (anne) olarak adlandırılan birtakım şifacılar var. Bunlar, Hariti annenin vücud bulmuş hali olarak düşünülür. Bunlar şifayı yerine getirebilir, astrolojik tahminlerde bulunabilir, cadıları kovabilir, evde kötü muameleyi yok edebilir ve sosyal sorunları hafifletebilirler.
Bu anlattığım iyi hikayeydi.. Ooo çok fenası da var. Ama sonu güzel biten hikaye. Hani 500 kız-erkek çocuğu var demiştik de hani emzirerek doyuruyordu. 😀 Yooo bakın bu anlatıda işin içine Budha’da giriyor.
Tamaam anlatıyorum: Lord Budha’nın Patna yakınlarındaki Rajgir’deki dağın zirvesinde oturduğu bir dönemde, güçlü bir kadın olan Yaksha Hariti, sokaktan, evden çocukları çalıyor ve onları yiyerek halka acı çektiriyordu. Büyük ailesini beslemek için kendince başka çaresi yoktu ve her gün en az 500 çocuğu toplamaya çalışıyordu, insanlar büyük korku ve çaresizlik içindeydi. Yaşlı büyükler çaresiz, çocukları için son umut Budha’ya gidelim diyorlar. Halk dağın zirvesine tırmanıp Lord Budha’ya ulaştılar ve yardım istediler. Budha’da Hariti’ye verilecek en iyi cezanın; Hariti’nin evine girip onun kızını kaçırarak verileceğine inanır ve Haritinin evine girip en sevdiği küçük kızını sadaka çanağının içinde kaçırır.
Hariti eve gelir kızını bulamaz dağ, taş, dere, tepe heryerde kızını arar ama bulamaz ve acı, acı ağlar. Ve o da çareyi Budha’ya gitmekte bulur. Budha ona merhametin ne olduğunu, her ebeveynin çocuğunun değerli olduğunu, bu insanların çocuklarına yaptıklarıyla onlara acı çektirmesinin doğru olmadığını anlatır. Ve öğretileri ile talimatlar verir.
Hariti, Buda’nın talimatını dikkatlice dinledi, kabul etti ve bir daha asla kimseye zarar vermeyeceğini, bunun yerine gelecekte çocukları koruyacağına dair bir taahhütte bulunur. Sonuçta; Budha, kızını Hariti’ye geri gönderdi ve onu kendi öğretilerinin vesayetçisi yaptı. Hariti bundan sonra, çocukları ve duyusal varlıkları öldürmekten kaçındı ve onların koruyucusu oldu. Lord Budha da Swayambhu Stupa’sına hizmet etmek ve çocukların refahını sağlamak için ona izin verdi. O zamandan beri, Hariti’nin Budha doktrininin koruyucusu olarak hizmet veren Swayambhu bölgesinde ikamet ettiğine inanılıyormuş. Giderseniz prosedür şöyle işliyor. 🙂
Bu iyiliğimi de unutmayın. 😀 Önce bu güzel kızlardan mumlar alınıyor.
Katmandu-Hariti(Ajima) Hindu tapınağı mum satan kızlarKatmandu-Hariti(Ajima) Hindu tapınağında dilek mumu satan kızlar.
İtinayla yakılıyor, 🙂
Katmandu-Hariti(Ajima) Hindu tapınağı.
Adak mumu, yanma yerine konuyor. Sonra içerdeki şifacıya ne diyor, ne veriyorlar bilmiyorum ama işlem tamamlanmış oluyor. Etraf pirinç doluydu. Görmedim ama sanırım etrafa serpiyor olmalılar. Sonra bir başkası. Ne diyeyim Allah kabul etsin.
Katmandu-Hariti(Ajima) Hindu tapınağı.Katmandu-Hariti(Ajima) Hindu tapınağı.Katmandu-Hariti(Ajima) Hindu tapınağı.
Çok yazı oldu biraz da fotoğraf ekleyelim. Bakalım neler var.. Eveet diğer çıkış yeri, ne kadar çok basamak var değil mi? Yazmıştım galiba 17. Yy da Kral Prathap Malla’nın yaptırdığı doğu kapısı ve 365 basamak. Buradan vadinin manzarası inanılmaz güzel.
Gezmeye devam.. Müzik sesi geliyor.. Birkaç basamak çıktım dünyam değişti. 😀 Rengarenk giyimli insanlar harika ritmli müzik eşliğinde dönerek dans ediyorlar. Müthiş bir atmosfer, adamın terlikleri bile farklı renklerde. 😀 😀 Haydi izleyelim.
Katmandu-Swayambhunath Tapınağında yabancı BudistlerKatmandu-Swayambhunath Tapınağında yabancı Budistler
Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.
Eyvaah yakalandım. 😀 Ama çok şeker insanlar rahatça çekeyim diye poz verdiler kızmak ne demek. Şapkası da çok enteresandı. Tahmin ediyorum ki yaşlı olan eski tüfek Hippi’lerdendi. Teşekkür edip ayrıldık, araya biz de eklenelim mi? 😀
Katmandu-Swamyabhunaht tapınağında Budist Hacılar.Önder Kaplan-Hüceste Alev Kaplan Katmandu-Swamyabhunaht tapınağında.
Gezmeye devamla Dua çarkları hiç boş kalmıyor. Dua Çarlarının adı*Mani* ve üzerlerinde Budha’nın öğretileri yazıyor. İnanışa göre saat yönünde çevirirsen okunmuş sayılıyor ve öğretiler tüm evrene yayılıyor.
Katmandu-Swamyabhunaht tapınağından.
Bir gurup insan halka olmuş oturuyorlar sanırım ayin yapacaklar. Yine köşeden müzik sesi geliyor. Eveet bir gurup var yine hem çalıp hem söylüyorlar.. Fena değil dinlenebilir.
Katmandu-Swamyabhunaht tapınağından.Katmandu-Swamyabhunaht tapınağında müzik gurubu.
Aşağıya doğru inip bir de hediyelik eşya satıcılarına bakalım..
Aşağıya inince de devasa Budha heykeli ile karşılaştım. *Lütfen Budha’ya çıkmayın* yazısını okuyunca bir an canım Türkiye’m deyim sandım. 😀
Katmandu-Swamyabhunaht tapınağında Budha.
Kapalı olan bir ibadethane daha, çok güzel süslemişler. Ve sonra yukarıda ben. 🙂
Katmandu-Swamyabhunaht tapınağında.Katmandu-Swamyabhunaht tapınağında ben ( Eşimin kadrajından.)
Baktım deminki grup, ohh miss gibi yemek yiyorlar hem de elleriyle.. Fotoğraflarını çekmeme kızmadılar hatta buyrun gibi işaret ettiler. 😀 Çok zarif insanlar, mutlular da üstelik, ya da öyle görünüyorlar bilmiyorum. Ayrıca etrafın pisliğine rağmen giyimleri de temiz- pak gibi duruyor.. Bir kere kadınlar çok süslü. 🙂
Devam ediyorum etraf küçük bir çok sunak dolu ve görüldüğü gibi pislik içinde. Ama inanılmaz bir görüntü bu kaçmaz.. Maymunlara bakın hele, biri sanki gazete okur gibi, 😀 😀 diğeri ibadet eder gibi. 😀 😀 😀 Baktıkça hala gülerim…
Artık dönüyoruz, elbette aynı yoldan zira aşağıda otobüsümüz bizi bekliyor. Ağaç oyma biblolar, masklar harikaydı arkadaşlarım aldı. Biz çook önemli olmadıkça ağırlık yapacak yerel bir şey almıyor magnet ile işi bitiriyoruz. Ben arada kızlarıma incik, boncuk alıyorum.
Size; gezilerde fotoğraf çekeceğim diye girdiğim hallere güzel bir örnek. 🙂 Delikanlının bakışı da pek güzelmiş. 😀 😀 😀
Katmandu-Swamyabhunaht tapınağında yine beeen.
Sonra; Mutlu, mesut birkaç hediyelik eşya ile otobüse gidiş. 🙂 Rehberimiz Murat Şarlak abla nasıl memnun musun? Diyor. Hem de çook diyorum. 🙂
Rehberimiz Murat Şarlak
Diğer yazılarımdan bilirsiniz konuyu hep bir güzelle kapatırdım bu kez Maymunlar tapınağının en güzel maymunu ile hoşçakal diyeceğim ve güzellik konusunda haksız da sayılmam. 😀 Sanırım yolumuz bugün için otele.. Yarın sabahtan Durbar meydanına doğru..
Öne çıkan görseldeki Buda’yı ilerleyen satırlarda anlatacağım.
Şimdi; Varanasi de çarşıyı dolaşmadan olmaz demiştik ve kıyıya çıkmak üzereydik.
Eveet:
‘’Okuma ihtiyacı barut gibidir, bir kere tutuşunca artık sönmez.’’ Demiş Victor Hügo.
Fırsat buldukça değil, fırsat yaratıp okumalıyız.
Bu çok sevdiğim fotoğrafı; sandal kıyıya yanaşırken çektim keşke kafasını kaldırıp baksaymış. Keşke…
VaranasiVaranasi
Çok hararetli konuşuyorlardı, ben bu karedeki gölgeyi sevdim. 🙂 Read more →
Eveet Aari töreni için anlatıya başlamadan önce Ganj hakkında kısa bir bilgi paylaşayım.
Ganj’ın hangi kaynaklardan beslendiği ancak 20. yüzyılın başlarında saptanmış, Ganj’ın doğduğu yer Himalayalardır. Himalayaların yamaçlarında bulunan ve bir ineğin ağzına benzeyen buzuldan fışkırdığı bilinir. Sonra iki ırmak olur Varuna ve Assi ırmağı. Onlar da birleşir Ganj oluşur. Bu şehre de zaten yazmıştım Varuna ve Assi birleşimi anlamına Varanasi denmiş. Ganj aynı zamanda; Hindular için Tanrı Ganga’nın şekil almış halidir.
Evet fotoğraflarla anlatıma geri dönelim.
Hindistan-Varanasi-Ganj nehriHindistan-Varanasi-Ganj nehri
Rengarenk giysili insanlar sakince oturmuş akşam yapılacak Aarti töreni için bekleşiyorlar. Aynı bizde ki gibi erken gelen oturur misali 🙂 Ama inanın bir tek aykırı yüksek ses yoktu. Karşı kıyının güzelliğinde at koşturanlar vardı resmen büyülendim. Rehberimiz acele edin kayıklara binip önce gezecek sonra ayine yetişeceğiz ve evet ayini de kayıklardan izleyeceğiz deyince uyandım ve fırsat yaratıp görüntü yakalamaya çalıştım. Read more →
Hani derler ya *anlatılmaz yaşanır* diye; Varanasi tam da öyle bir şehir işte!. Ama ben zaten yaşadığımı anlatacağım 🙂 Yok galiba anlatmaya çalışacağım.
Sabah 9.15 yerel uçak ile 1 saat 15 dk sonra Varanasi’ye indik. Rehberimiz günlük programı anlattı. Otobüsle şehir turu ardından Bharat Tapınağını göreceğiz sonra otel, ardından gece gezmesi. 🙂 Otobüsten gördüklerimle başlayayım; Belki bizim köylerde de öyledir. Yol boyunca süt güğümleri görüyoruz, bizdeki gibi naylonlarda değil yani, etrafına da çuval sarmışlar arada bir ıslatırlarmış ki güğüm terleme yapıp soğuk kalsın ve sütler de bozulmasın.
Varanasi ülkenin en sıcak şehriymiş. Yine tezgahlarda şekil şekil kurutulmuş tezek satılıyor. Okula giden çocuklar görüyoruz. Yine bol Tata kamyonlar ama bu kez trafik iyice karışık. Aaa arabanın biri sağ şeridi tutturmuş gidiyor.. Buralar iyice yıkık dökük, çevre pislik içinde, hijyen takıntısı olanlara göre bir yer değil açıkçası insan zorlanır. 😦
Hindistan nüfusunun neredeyse yarısı Varanasi’de gibi. Read more →
Hemen geldim işte. Burası Hindistan demiştim size; Karşınıza ne çıkar, nasıl çıkar gördükleriniz size hangi duyguları yaşatır inanın bilemezsiniz. Hayat zaten bu değil mi? Olanı yaşıyoruz. Tamam geziye devam..
Sikh ( Sih ) Tapınağı- Gurudwara Bangla Sahib
Yolumuz bir sikh tapınağına doğru. Adı Gurudwara Bangla Sahib. Kısaca bilgi vermem gerek yine yerel rehberden aktarma; İçinde sürekli ilahilerin okunduğu altın kubbeli binası ve binayı çevreleyen havuzu ile bu tapınak sikhlerin en huzurlu tapınağıdır. Tapınağın içerisinde devamlı ilahi okunuyor. Hem islam hem de Hindu dininden izler taşımaktadır. Tek tanrıya inanırlar.
Hindistan’da Sikh dinine mensup 18 milyon kişi var. Sikh’lerin Hint dini grupları içinde en kolay tanınan grup olması taşıdıkları 5 sembolden anlaşılır. 1-Saç ve sakallarını hiç kesmezler, sakallarını örer, saçlarını özel sarık içinde saklarlar (Fotoğraflarda göreceksiniz çok renkli ve güzel sarıkları var.) 2- Ahşap veya fildişi tarak taşımak 3- Özel iç çamaşırı 😀 giymek (Bunu nasıl anlayacağız dermişim 🙂 4- Çelikten bilezik takmak (bu bilezik de gerektiğinde gazoz açmak için kullanılırmış 🙂 ) 5- Kama veya kılıç taşımak -askeri bir gelenekmiş, düşmana karşı hazırlıklı olmak için. Read more →
Hatırlayalım isterseniz; Bugün Delhi’nin en büyük camii olan Jama Mascide (Cuma Camisi) sonra Gandi’nin yakıldığı yer Ral Ghat, öğlene de baharat ve çay alabileceğimiz pazar yerine gideceğiz.
Cami için örtülerimizi hazırladık. Amaaa cep telefonu dahil hiçbir şekilde kamera sokulmuyormuş. Çanta da dahi görseler 300 rupi cezası varmış. Merak ettim şimdi camiye kuş mu kondurmuşlar? Neyse buranın kuralları katıymış.
Jama Mascid;
Bilinenin aksine yerel rehberimiz ; Buraya Cami camisi denir Cuma Camii değil dedi. Jama cemaat demekmiş (cemaatte camide olduğuna göre yanlış bir ifade değil. :))) Şah Cihan’ın yaptırdığı mimarlık alanındaki en büyük eseriymiş ve aynı zamanda Hindistanın da en büyük camisiymiş.
1600’lü yıllarda yapılmış ve aynı anda 25 bin kişinin namaz kılabileceği bir avlusu varmış. Evet büyücek bir avlu ama 25 bin kişi 😦 doğrudur herhalde. Safları sıklaştırırsak neden olmasın. Üç büyük giriş kapısı, dört kulesi ve 40 metre yüksekliğindeki iki minaresi varmış…
Önce girdiğimiz 1 no’lu kapıymış 😦 Önü tel çitle çevriliydi ve park halinde otobüs doluydu görüntü almak mucizeydi yani. Ve görüldüğü gibi epeyce bir merdiven çıkılarak gidiliyor. Sanırım 40 basamak falandı. Read more →
Agra kalesinden çıktık 4 saatlik yolumuz var. Yine sağa sola bakıyor, ya da uyuyoruz. Benim malum gözüm genel de yollarda. İşte mesela fotoğrafı yok ama Formula 1’in pistini gördük. 🙂 Dünyanın sayılı pistlerinden biri ve Hindistan bu sayede müthiş para kazanıyormuş.. Trafik İngilizlerden kalma olduğu için soldan akıyor. Bir trafik çevirmesine rast geldik bizi durdurmadı. Durduğu bir arabanın evraklarına bakan polisin elinde cop yerine beyzbol sopası vardı. 😦 Nihayet akşam üstüne doğru Delhi’ye vardık. Malum 240 km Hindistan Otoyolları’nda 4-5 saat anlamına geliyor. 🙂
Otobüsle otele gitmeden kısa bir şehir turu yaptık.
DELHİ
Mumbai’den sonra Hindistan’ın ikinci büyük ve turistik şehri. Delhi eyaletin, New Delhi de başkentin adı. Yani biz şimdi başkent olan Yeni Delhi’yi geziyor olacağız. Delhi tarihi boyunca değişik imparatorluklar tarafından kurulmuş 8 şehirden oluşuyor. Her hükümdar bir şehir kurmuş ve kendi isimlerini vermişler; Cihanpanah, Tuğlukabad, Firuzabad gibi. 1639 senesinde Şah Cihan, Şahcihanabad şehrini kurmuş, başkenti buraya taşımış yani şimdiki eski Delhiye. Yeni Delhi ise İngilizler tarafından 1911’de kurulmuş. Şu anki Delhi de Old Delhi ve New Delhi diye 2 ye ayrılıyor. Old Delhi anlaşıldığı üzere tarihi anıtsal yapılarla dolu. Ülkenin bölünmesinden önce, nüfusunun çoğunluğu müslüman olan ve Urdu dili konuşulan şehirde bölünmenin ardından çoğunluk Sih’lere ve Hindu’lara geçmiş.
Yeni başlamış inşaatlar var her yer delik deşik meğer metro yapımı devam ediyormuş. 2 büyük AVM vardı.Yerleşim yerleri şehrin iç kısımlarında kalmış, çeperde genellikle iş merkezleri var. Kirlilik fazla değil, sokakta yaşayanlar fazla değil. Biz Delhi’ye güneyden giriş yapmışız. Yaklaşık 19 milyon nufüs var ve yine 2-3 milyon kişi çevre yörelerden gelip çalışıp gidiyorlarmış (İstanbul gibi dediler). Yine trafik keşmekeşliği kornalar habire çalıyor etraf rikşa dolu. 🙂 Aaa yanmış bir araba yolun ortasında öylece duruyor.
Alt ve üst geçitler yapılmış üstelik plastik malzeme ile de kapatılmış. Viyadükler var. Elektrikli tren geçti ve gayet de güzel. Yani büyük gelişme varmış ama nüfus çok olduğundan yeterli değilmiş.
Yaşlı insanlar vardı beyaz çarşafı pantolon gibi dolamış meğer hacet gidermesi böyle daha kolay oluyormuş, iç çamaşırı falan giymezlermiş. :))) Parkları çok güzel her taraf Begonvil dolu, henüz tek bir maymun bile görmedik :))))
Çanak anten ile cep telefonu baz istasyonları hemen hemen bütün çatılarda. Agra’da Red Fortu gezdiğimiz için Delhi’dekine girmedik. Dışardan oldukça görkemli görünen bu kaleyi gezmek için 4-5 saat ayrılması gerekiyormuş. Yine de vakit yerel saat ile 16,30 sanırım önce Kutb-Minar gezilecek sonra otele döneceğiz. Read more →
Sabah erken saatte kaleye geldik. Kırmızı ve beyaz kumtaşından yapılmış heybetli bir kale ile karşılaşıyoruz.Çok görkemli gözüküyor. Akbar (yerel rehber bizim gibi Ekber demiyor) tarafından 1565 yılında yapılmaya başlanmış ve çeşitli eklerin inşasıyla oğlu Şah Cihan tarafından bitirilmiş. Kapıda yerli turist öğrenci grubuyla selamlaşıyoruz.
Hindistan-Agra FortAgralı öğrenciler.
700 yıllık bu kaleyi Ekber Şah kendi için yeniden yaptırıyorsa da sevmiyor ve 40 km mesafede daha korunaklı ve küçük olan Fatehpur Sigri de yaptırdığı sarayda yaşamayı tercih ediyor. 7 tane ana giriş kapısı varmış. Kaleye, bir duvarı Yamuna nehrinin kıyısında bulunduğu için sadece güneyindeki (sanırım bizim girdiğimiz kapı) Amar Singh Kapısından girilebilirmiş.Read more →