Eveet Amber kalesinden çıktık 5 saat sürecek 260 km’lik Agra yolundayız. Uzun yolda malum rehber gidilen yer hakkında bilgiler verir, kimi dinler kimi uyur 🙂 Ben dinleyenlerdenim en azından bir müddet. 😀 Öğrendiklerim; İlk kinin’i Hintliler bulmuş. Nüfus çok olduğundan hastalık çok dolayısıyla hastahaneler de büyük ama alet ve ekipman yetersizmiş. Hastalara devlet ücretsiz bakıyormuş. Bizde bir zamanlar vardı şimdi var mı bilmiyorum *neşter parası* varmış halk da fakir olunca ..eh gerisini siz düşünün dedi. Çözümü halk şifalı bitkilerde aramış ve bu konuda da bir hayli gelişmişler. Ama önce yolda gördüklerimize odaklanıyoruz.
Her taraf pis, çöp dolu. Bazı yerlerde dumanlar yükseliyor, bakıyorsunuz çöpler tutuşturulmuş yanıyor. Bizim memleketimizde var olan çingeneler burada da vardı ve rehber arabayı biraz yavaşlatacağız fotoğraf çekin dedi, biz de durdur bari öyle çekelim dedik. Dedik ama yerel rehber; olmaaaz içeri dalarlar yanarız dedi. Neyse ısrar edince durdu kapıyı açtı ve olanlar oldu. Aman allahım çocuklara yiyecek vermek isteyen arkadaşı neredeyse kolundan kapıp düşürüyorlardı. Hoş kendileri de birbirlerini eziyorlardı hemen geri çekildik. Yazık demekten başka birşey diyemedik. Aslında şaşırdık diyemeyeceğim bana hiç yabancı gelmedi doğrusu. İğneyi kendimize çuvaldızı başkasına batıralım.
Birkaç kare paylaşayım otobüsün camından da olsa görülesi.


Tepede güzel bir tapınak gördük. Sanpar Hindu tapınağı imiş. Arkasında önce gittiğimiz maymunlu tapınak varmış. Görülmesi gereken binlerce tapınak var. Keşke zaman olsaydı da sizi gezdirseydim dedi Murat rehber. Zira hepsinin ritüeli farklı, farklıdır. Evet Agra bilgilerimiz (yerel rehberden tercüme eden ve kendi bilgilerini de ekleyen) rehberimizden devam.
Agra
Delhi’den yaklaşık 250 km. uzaklıkta Yamuna Nehrinin kenarında yeralıyor. Mogollar tarafından uzun yıllar başkent olarak kullanılmış. Zira Yamuna nehrinin varlığı ayrıca Hindistan’ın tam orta yerinde yer alması dolayısıyla heryere ulaşımın kolaylığı nedeniyle tercih sebebi olmuş. Nüfusu 1.700.000 civarında. Hindistan ölçülerinde çok büyük bir nüfusa sahip değil ama turistik açıdan önemli bir şehir. Halkın büyük bir kısmı Müslümanmış.
Rikşa’ları bol, çook kalabalık ve turistlere aşırı ilgili insanları var.
Önceleri Agrabant olan adı (cennet demekmiş) sonraları Agra olarak kalmış. Birçok hanedanlığa başkentlik yapmış. Ekber Şah döneminde önemli eserler yapılmış. Sonra Şah Cihan gelmiş o da şimdiki tarihi eserleri yaptırmış ki; En önemlisi Tac Mahal.
Yol uzun demiştik 5 saat yolda anlatılanlarla devam edeyim; Şimdiki devlet ve belediye turizmi geliştirmek için temizliğe daha çok önem vermiş. Yani umumi tuvaletler yapmışlar, su getirmişler, çevre temizliğine önem vermişler kısaca alt yapı kısmen tamammış 🙂 göreceğiz elbette. Evet her gittiğimiz şehirde (tur boyunca) 4-5 yıldızlı otellerde kaldık harikaydı. Amaa sokaklar için aynı şeyi söylemem mümkün değil.
Aslında Hindistan nüfus nedeniyle fakir olsada, yol ve alt yapıyı ülkenin her yerine götüremese de Çin’e ve ezeli rakibi Pakistan’a füze saldırısı düzenleyebilecek düzeyde teknolojiyi geliştirmiş, dünya kamuoyunun itirazlarına aldırış etmemiş bir dizi nükleer deneme bile yapmış. Ayrıca uzaya uydu göndermiş. Çok değerli akademik elemana da sahipmiş ve bizde olduğu gibi birçoğu yurtdışındaymış…
2001 yılında yapılan sayıma göre Hindistan nüfusunun %70’i kırsal kesimde, %30’u ise kentlerde yaşamaktaymış. Yerel rehbere göre herkesin İngilizceyi bilmesini bırak okuma yazması bile yokmuş. Biz turist gurupları öncelikle altın üçgen denen yerleri kuzey kısmını geziyoruz, güney ise apayrı güzellikteymiş. Delhi, Mumbai(Bombay), Kolkota, Çennai, Bangalore, Haydarabad ve Ahmedabad en kalabalık ve güzel şehirleriymiş.
Din konusundaki anlatımları Varanasiyi anlatırken işleyeceğim. Ayrıca kast sistemini de. Agra’ya geldik vakit Tac Mahalı gezmeye hatta günbatımını da izlemeye yetecekmiş. Bakalım epey bir yürüdük off..
Taç Mahal (Sarayların tacı):
Babür İmparatorluğu’nun beşinci hükümdarı olan Şah Cihan büyük bir aşkla sevdiği eşi Begüm’ün doğum sırasında ölümü üzerine (14. çocuğunu doğurken) onun anısına Yamuna Nehri’nin kıyısında aşkı için inşa ettirdiği bir anıt mezardır..Aşk hikayesini sarayı gezerken dinledik ben de o zaman yazacağım. 🙂
Ne büyük aşkmış ki; Dünyada eşi benzeri olmayan bir anıt mezar. Ve evet dünyanın 7 harikasından biri ve yine Unesco’nun dünya miras listesinde. Yapımında birçok mimar çalışmış. Mimar Sinan’ın talebelerinden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi ile yapıdaki yazıları yazan Hattat Serdar Efendi, eserin yapımı için Şah Cihan tarafından İstanbul’dan getirtilmiş ve anıt mezar tam 20 yılda tamamlanmış. Üstad İsa adında bir Persli mimarın eseriymiş. Sadece yerden yüksekliği 82 metre olan kubbe, Mimar İsmail Efendi tarafından yapılmış .8 köşe,4 minareli. Yapımında 20.000 kişi çalıştığı biliniyormuş.
Tac Mahal’in yapımında parlak, ince mavi damarları olan beyaz mermer kullanılmış. Bence tam da beyaz değil 🙂 dediğimi duyan rehber; Hindistan’da hava kirliliğinin çok olduğunu bu nedenle zaman içinde iyice sarardığını ve sırf buna engel olmak için benzinli araçların belli mesafeye kadar gelişinin yasaklandığını söyledi. Bizim de neden çokça yürüdüğümüz belli oldu… 🙂
Tac Mahal girişinde kadınları ve erkekleri ayrı kapılardan alıyorlar. Üst araması yapılıyor 🙂 sigara, çakmak, açıkta kamera yasak. (Benim kamera şimdilik çantada) Sebebi iç duvarlarda gömülü yüz binlerce akik, sedef ve firuze, zümrüt, yakut, pırlanta ve çok iri incilerin(12 çeşit değerli taş varmış) zarar görmemesiymiş. 😦


Nihayet içerideyiz ve o muhteşem görüntüyü görme heyecanı ile hızla ilerliyorken rehberimiz; Hikayeyi dinlemeyecek misiniz ? dedi. Ooo elbette.
Efendim; Şah Cihan bir gün yerel pazarda gezerken dünya güzeli bir kıza rastlıyor. Yıldırım çarpmışa dönüyor. Bu güzel kız da Akkoyunlu sülalesinden gelen Türkmen asıllı İranlı vezir Asaf Han’ın kızı Ercüment Banu Begüm’müş. Aşk bu nerede çarpacağı hiç belli olmuyormuş ya!… Sonrası malum evlenmişler Begüm, Şah Cihanın 3. eşi olmuş. Şah Cihan savaşlarda dahi yanında götürüp bir an ayrı kalmadığı aşkına Sarayın Mücevheri anlamına gelen Mümtaz Mahal diye hitap edermiş. Evlilikleri 20 yıl sürmüş.14 çocukları olmuş. Ama maalesef 14.çocuğunu doğururken Begüm hayata veda etmiş. Ne acı… Dünyası başına yıkılan Şah Cihan Devlet işlerini bırakıp yıllarca Begüm’ün yasını tutmuş yazdığı şiirleri duvarlarına işlemek için 1621 de işte bu anıt mezarı *Taç Mahalı *yaptırmış. Hüzünlendik. Benim aklım da anıt mezarda. Acaba içi nasıl?
Önce çok hoş bir giriş kapısının olduğu bahçeden geçiyoruz. Ve muhteşem yapı karşımızda. Siyah-beyaz havaya uysun dedim de. 🙂

Taç Mahal,8 köşeli ana yapı ve 4 simetrik minareli. Depremde yıkılırsa yapıya zarar vermesin diye de minareler hafifçe dışa doğru eğikmiş. Ben hemen ses cihazını birine teslim ettim fazla kalabalık olmadan ilk karemi çekeyim dedim. Büyülenmişim zaten bir de fotoğraftan olmayayım. Allahtan eşim Önder beni iyi kollar sağolsun. Çok iyi gezi arkadaşımdır aynı zamanda.:)



Anıta doğru yürüyoruz neredeyse her adımda deklanşöre basıyorum. Eee bu fırsat bir daha ele geçmez birkaç kare iyi çıksın bari. Tam çekiyorsun biri önüne atlıyor. 😦
Yine de tam simetri yakalamam zor oluyor. Millet fotoğraf uğruna yerlerde sürünüyor. Bakın burada çok fazla Japon veya Çinli yoktu. 🙂 Ziyaret eden Hintlilerin bir kısmı başka şehirlerden gelen yerli turistler iken önemli kısmı da orada takılan turistleri seyreden Agra’lılar…Hem rehber söyledi hem de yabancılar ile yerli turistlerin giriş yerleri ayrı idi. 🙂

Alt karede askerler de var… En iyisi yine beraber dolaşalım. Haydi…





Giriş kapısı gördüğünüz gibi hayli kalabalık. Kapı kenarlarında ve anıtın birçok yerinde kurandan sureler siyah mermerden işlenmiş. Kapıdaki itiş, kakış bir yandan ayaklara galoş giyme çabası bir yandan askerin müdahalesiyle nihayet içerideyiz.
Bence dışı, içinden daha görkemli. İçeride, yüksekte Şah Cihanın daha küçük olarak yanında Begüm’ün Mozolesi vardı, etrafını da aynı mermerden kafesle çevirmişler. Şah Cihanın mezarı Begüm’ünkinden büyük ve yüksekte. Rehber söylemese ben inanmazdım. Hani Şah Cihan sonradan oraya gömülmüş ya da yer darlığından Begüm’ün yanına sığıştırmışlar diye düşünmüştüm. Heyhaat.
Şah’ın ve eşinin asıl kabirleri ise en alt kattaymış. İçerinin akustiği harikaydı. Zaten herhangi bir ses 7 kere yankılanırmış.
Millet ipad le çekerken benim makineme engel oldular kızsam da kaçamak yine birkaç kare çektim ama keyifsiz.


Sevdiği kadının yeryüzündeki cenneti de burası olsun isteyen Şah cihan bu yapıda karar kılana kadar epey model görmüş. Birçok farklı ve uzak bölgeden getirilen taşlar fillerle taşınmış. Dışarı çıktık. Gün batmak üzere. Anıtın dört yanına Hattat Serdar Efendi tarafından Yasin suresinin tamamı yazılmış.




Kalabalığı gördünüz.Ziyaretçisi gerçekten de çok fazla…. Yerel rehberimiz burayı ziyaret eden 4 milyon kişinin sadece yüzde 10’unun turist kalanının Hintli olduğunu söyledi.

Arka tarafta Yamuna Nehrini görüyor. Yalnız hiç de temiz bir nehir değil. Karşısı Botanik bahçesiymiş. Ve Taç Mahal’in en güzel göründüğü yer o bahçe yani Mehtap Bagh mış. 😦
Taj Mahal’ın her iki yanında da cami vardı. Sağdaki cami ve yerli turistler. 🙂 Tac Mahal cuma günleri ziyarete kapalıymış ve sadece Müslümanlar, içerdeki küçük camii bölümünde namaz kılmak için girebiliyorlarmış, tabii böylece ibadete gelen fazla insan olmadığı için de girişte görevlileri Müslüman olduğuna ikna eden turistler Taj Mahal’i neredeyse bomboş görebiliyorlarmış. Aklınız da olsun bu iyiliğimi unutmayın.Tabii ferdi gidecek olanlara.



Günbatımında manzara gerçekten büyüleyiciydi.




Bu sevimli çocuk ile Taj Mahal’a biz de hoşçakal diyoruz.Hatta Elveda…

Agra aynı zamanda mermer cennetiymiş. Artık olağan hale gelen özel satış yerlerine uğrama adetiyle bir mermerci dükkanına girdik. Mermer sehpalar 1000 dolar deyince hiiç ilgilenmedim bile. Laf aramızda cola ile içilen bir rom ikram ettiler müthişti. :))))
Yarın sabah Delhi’ye hareketten önce Agra Fort gezilecek.
Tac Mahal’e doyamadık. Yaşanan büyük aşkın yarattığı bu muazzam yapıyı üzülerek geride bırakıp ayrılıyoruz.Yok siz ayrılmayın arkadaşlar sabah ola, Agra fort gezile…
Tac Mahal gerçekten efsane, bence de dediğiniz gibi dışı çok daha güzel. Benim aklım yapılanları almıyor, şaşaalı yapı 20 yılda tamamlanıyor, duvarlarında yüz binlerce değerli taş var ama kapıdan dışarıya çıkıldığında otobüslere hücum eden aç çocuklarla karşılaşılıyor. Çok güzel kareler yakalamışsınız, resimdeki çocuk yine boya savaşına mı katılmış? Emeğinize sağlık, Önder Bey de sizi yakın korumaya almış. Selam ve sevgiler…
BeğenLiked by 1 kişi
Tac Mahal evet. Hep öyle değil mi? O çocuk da boya festivalinden. Fotoğraf çektirmeye çok meraklılar ben de fırsatı kaçırmadım. Önder olmasa ben fotoğraf çekemez belki de çekeyim derken elin memleketinde kaybolurdum. 😁 Yorumunuza sağlık.
BeğenLiked by 1 kişi