Yeni bir yer görmeye Kathmandu’nun Varanasi’sine gidelim demiştim. ☺️ Aramız fazla açılmadan otobüse binelim ve Bagmati nehri kenarında ki Pashupatinath tapınağına doğru gidelim.
Pashupatinath Tapınağı;
Bagmati nehri kıyısındaki Hindu mimarisinin baş yapıtı sayılan 400 yıllık bir geçmişe sahip Hindu tapınağıdır. Hindistan için Varanasi ne kadar önemliyse Katmandu için de Pashupatinath aynı öneme haizdir. Şiva’nın diğer adı -Pasupatidir- (hayvanların efendisi) her şeyin tanrısı anlamında, en sessiz ve barışçıl görüntüsüne adanmıştır. Hayvanların tanrısı da sayıldığından burada asla kurban kesilmezmiş. Asya’daki dört önemli dini yerleşim yerinden de biridir. 5. yüzyılda inşa edilmiş ve daha sonra Malla Kralları tarafından yenilenmiştir. Her yıl binlerce yaşlı insan hayatlarının son birkaç haftası için barınak bulmak, ölümle karşılaşmak, nehrin kıyılarında yakılmak ve son yolculuklarını kutsal nehir Bagmati’nin suları ile devam ettirmek için buraya gelirler. Çünkii… Bagmati, daha sonra kutsal nehir Ganj ile birleşir, Ganj demek Nirvanaya ulaşmak, arınmak demekti hatırlayınız. 👍 Nepal ve Hindistan’ın da her köşesinden Hindular buraya ölmeye geliyorlar. Ve burası da Dünya Miras listesindedir.
Burada enteresan olan Tapınakta astrologlarının oluşu ve muhtemel ölüm tarihini öngörebiliyor olmaları.. Paşupatinah (okunuşu) Tapınağı’nda ölenlerin, karmalarını bozacak herhangi bir kötülük gelmeden tüm günahlarından arınmış, yani günahsız bir insan olarak yeniden doğacaklarına inanıyorlar. Oysa Hindistan’da reenkarnasyonda her türlü canlı olarak doğulabilirdi. 🤔 Yine burada da kast sistemi geçerli ve yakılma yerleri bile farklı.
Rehberimiz Murat Şarlak; bu kez maskelerinizi takmanızı öneririm, çok duman olacak kokudan rahatsız olabilirsiniz dedi… Otobüsten indik yürüyoruz bakalım neler göreceğiz derken her zaman ki gibi hediyelik eşya dükkanlarıyla karşılaştık. Tanrıların kuklasını yapmışlar, fil başlı olanı artık tanıyoruz Ganeşa da diğeri de Şiva olabilir.

Tamam yakından da bakarız; fotoğraf benim kırparız olur.😇

Krematoryumun çok yakınına gideceğiz diye ben de maske taktım ama beni sıktı, ben hasta bakarken bile maske takmazdım ki.. Hem öyle tahmin ettiğimiz gibi yanık et kokusu da yoktu. Evet yoğun bir duman vardı ama kokusu, bilen bilir sandal ağacının kokusuydu ve hiç de itici değildi. Daha önce Varanasi’de bahsetmiştim hatırlayalım; yakma işlemi yapılan ağaçlar sandal ağacıdır. Bir ara tütsü yakmak için satılan çubuklar da vardı, şimdi yerini aromatik yağlar aldı ya neyse 🙃 Oradan hatırlanabilir.
Oooo Sadu’lar görülmeye başladı bile; ay ne renkli insanlar bunlar.😄 Sonradan öğrendim, vazgeçişi temsil ettiği için bu renkleri giyerlermiş.

Sadu’lar hatırlayalım; ailesi olan ve fakat Nirvana’ya ulaşmak için ailesinden ve dünya işlerinden ayrılmış kendini dine vermiş kişiler demekti ve kast sistemine dahil olmayan ve ölünce de yakılmayanlar grubuna dahillerdir… Bu Sadular para karşılığı biz turistlere poz veren muhtemelen sahte Sadularmış, rehberimiz birazdan siz de çekersiniz dedi. Tapınak kompleksine geldik sanırım. Ben bu kez büyülenmedim neden bilmem sadece hayretle krematoryum olan yerlere odaklandım. Şaşkınım; zira nehir de su çok az. Burası da dünya miras listesindeymiş. Gerçekten de hayli büyük bir kompleks, irili ufaklı bir sürü(425 tapınak, 15 şiva tapınağı ve 12 tane de linga tapınağı varmış) tapınak barındırıyor.😳

Kesif bir duman var sanırım yakma işlemi başlamış. 😳 Eveet… Daha önce Hindistan’da görmüştük ama bu kadar yakından olunca ürpermemek elde değil. Tabii özeleştiri de yaparsanız insanın aklı almıyor. 😔 İnsanoğlu çok enteresan bir yaratık bir müddet sonra; ne yapalım onların inanışları diyorsunuz. Aileler oturmuş bekliyorlar.

Fotoğraflar birbirinin aynı gibi ama değil, yanma işleminin nasıl çoğaldığını anlatmak için çekmiştim. Akılda daha kalıcı oluyor 😌

Kast sistemi burada da işliyor demiştim ya işte karşı kıyıdaki krematoryum yerleri fakirlerinmiş.😔 Bizim yürüdüğümüz yer onlara göre karşı taraf oluyor, zenginlerin ve kralların yakıldığı krematoryum bölgesiymiş. Ghat deniyordu hatırlayalım. Birazdan tekrar belirtirim.

Bizleri Hindu olmadığımız için ana tapınağa almıyorlar, kapı girişine kadar gidiliyormuş ortada bir taş köprü var, zamansızlık nedeniyle eşim ve ben bu kıyıdan ayrılamadık. 😡


Madem karşıya geçmiyorum ben de önce Sadu’ların etraftan kaybolmadan yakından fotoğraflarını çekip size de tanıtayım dedim.☺️ Aşağıda bir hareket var yeni cenaze gelmiş. İzleme yerimize doğru yürüyoruz, sağ tarafımızda kulübe vari küçük taş yapılar. Oturup rehberimizi dinleyince öğreniyoruz daha çok Sadu’ların tapındığı Chaitya denilen taş tapınaklar. Yukarda bahsetmiştim bir sürü küçük tapınak varmış diye işte; Şiva lingam tapınağı bunlarmış. 🤔

Hemen yan yoldan da birazdan anlatacağım hikayede geçen ormanlık bölgeye gidiliyormuş. Aaa tabi hikayesiz, efsanesiz olmaz. Keşke vakit olsaydı da yukarılara kadar çıkabilseydik. İşte dememek için sizlere önerim; Lisan bilin, kendiniz gelin, yerel rehber tutup gezin, hiç pahalı değiller.👍

Murat Şarlak rehberimiz sağolsun; durun ben size modellik yapayım dedi(sanırım biraz Nepal rupi’si vermiş olmalı ki, Sadular güzelce poz verdiler. Soldaki biraz fazla beyaz geldi bana eski tüfek Hippi olmasın😉

Benim derdim sadece onları çekmekti. Gruptakiler habire hatıra fotoğrafı çektiriyorlar. Ben de ara boşluklardan faydalanıp çekiverdim.😜

Sadular ölünce yakılmıyorlarmış demiştim vücutlarını da krematoryumdaki küllerle ovarak Şiva’ya benzemek için böyle gri hale getiriyorlarmış.🙄 Toplumu koruduklarına inanıldığından halkın çoğu onlara yiyecek yardımı yaparmış. Genelde dünya nimetlerinden arındıklarını anlatmak adına vücutlarına acı çeketirecek şekillere girerlermiş. Keyif almayı bırakmış olsalar da Nepal’de sadece sadular yasal olarak ot içme hakkına sahiptir ve bunu dini bir zorunluluk olduğunu belirtirler. 🤔 Gerçek sadular asla para kabul etmezmiş. Buradakiler de pek çakmaya benzemiyorlar bence zamana uymuşlar.😂 Karşı taraf hareketlendi dedi eşim bakalım.
Bakayım güzel çekmişmiyim derken ve gözümde aşağıdaki cenaze ritüelinde iken avlanan ben.😳
Burada dikkatimi çeken kadınların da oluşu, üstelik yıkamaya da yardımcı oluyorlar.

Varanasi’de fotoğraf çekmek kesinlikle yasaktı, bu yüzden bunu bir fırsat olarak görüyorum. Gidip yakından çekeyim bari. Burası vadinin en kutsal krematoryumu ve adı da Bhasmeshvar Ghat. Bir bedenin yakılması yaklaşık 3 saat alır, bu süre içinde aile ayakta durur ve saygıyla izler. Vücut yandıktan sonra küller Bagmati nehrine atılır. Yazık ki, nehir demeye bin şahit ister zaten suyu az bir de çöp ile tıkanmış; plastik torbalar ve kaplar ve hayal edebileceğiniz diğer her türlü döküntü. Neden Hindu cemaati ya da hükümet böyle bir kutsal yeri temiz tutmak için çaba göstermez anlaşılır gibi değil.

Neyse cenazenin önce ayaklarını nehirde yıkadılar, sonra yüzünü. Kutsal renk olduğu için turuncu renk örtü örtmüşler. Cenaze yakıldıktan sonra ailenin en büyük erkek evladı saçlarını kazıtıyor sadece ensede biraz saç bırakıyormuş. O kadar ki, 2001 yılında ölen krallarının yasını tutmak için bütün Nepal erkekleri inanç ya da sevgiden saçlarını sıfır numaraya vurmuşlar. Hindular için ölümden sonra bir sonraki gün, güneş batana kadar kremasyon işlemleri tamamlanmak zorunda. Bu yüzden uzakta yaşayan yaşlılar, hastalar hayatlarının son günlerinde buraya yerleşerek ölümü bekliyorlar. Netice de; biz batılılar olarak, ölümden korkuyorken, doğu kültürleri bunu doğal çevrimin bir parçası olarak görüyorlar. (Daha geniş bilgi burada)
Pasupatinath tapınağı aşağıdaki fotoğrafta; tam karşıdaki merdivenlerin sonundaki sarı giriş kapısı görünen iki katlı pagoda şeklinde yapılmış olan yer. Hindu olmayan giremiyor.

Özel statüsü olan bir tapınak. Pashupatinath’ın rahiplerine Bhatta denir ve baş rahibi Mool Bhatt ya da Raval olarak adlandırılır. Görev yapan rahipler son 350 yıldır Güney Hindistan’dan özel seçiliyorlarmış. Başrahip sadece Nepal Kralına karşı sorumludur ve tapınak konularında periyodik olarak ona rapor verir. Toplamda seçilmiş 4 rahip vardır diğerleri bekçi gibidir. Tapınaktaki eşyalara dokunamazlar.
Gelelim hikaye-efsaneye; yerel metinlerde, özellikle Nepalamahatmya ve Himavatkhanda’da kaydedilen efsaneye göre (sağdan soldan toplama yine) Hindu tanrısı Shiva’nın canı Varanasi’deki tanrılardan ve sarayından sıkılır, karısı tanrıça Parvati ile kaçar. Kalacak yer arayışı sırasında Katmandu vadisini keşfeder ve Bagmati Nehrinin tapınağın karşı kıyısındaki orman olan Mrigasthali’ye yerleşir. Burayı o kadar beğenir ki, izi belli olmasın diye karısı ile birlikte geyik şekline girer öyle yaşarlar. Bir müddet sonra diğer tanrılar onları bulurlar. Tanrı Vişnu, Varanasi’ye geriye görevine dönmesini söyler. Şiva kabul etmez ve Vişnu ile çatışmaya girer. Vişnu, Şiva’yı boynuzlarından yakalar dört parçaya ayırır. Sonra üzülür ve boynuzları burada bir Linga tapınağı kurmak için yere diker. Zaman içinde tapınak gömülür ve kaybolur.
Rivayet bu ya; Oralarda sürü otlatan bir çoban, ineklerin bir höyüğü sütleri ile gizlice suladığını görür ve haber verir. Neticede Lingamı bulurlar ve yine aynı yerde tapınağı inşa ederler. Tapınağı ziyaret edenler o kadar çok olur ki burası bir hac merkezi haline gelir. Gökten üç elma düştü mü? hikaye bitti de.😊
Artık geri dönebiliriz, sağa sola bakarak gidelim. Arkadaşlardan biri haydi sen de çek dedi baktım bir kadın Lingam tapınakta kaçırmadım gerçi onun da kaçmaya niyeti yoktu. Biraz konuşturduk; bu küçük tapınaklar aynı zamanda çocuğu olmayan kadınların da adak yeriymiş.

Fakirlerin yerleri hayli dolu.😔
Çevrede yine şifacılar vardı.



Hızlandık daha gideceğimiz bir yer kaldı- Boudhanath Stupa sonra Tamel de alışveriş. Otobüsten indik çook kalabalık bir yerdeyiz ve çok görkemli bir kapıdan geçiyoruz. Bu ülkeler fakir oldukları için ibadethanelerine bile para ile giriliyor.
Boudhanath Stupa;
Evrensel olarak Boudha ya da Boudhanath olarak bilinir. 5. yüzyılda inşa edilen Büyük Boudhanath Stupa, dünyanın en eski, en büyük ve görkemli Stupalarından biridir. Yapılış hikayesi de var anlatacağım.😉
Burası, tüm dünyadaki Budistler için hac ve ibadet yönünden önemli bir yerdir. Büyük Stupa, tüm Budaları sembolize eder. Büyük Stupada saf bir kalple secde eden herkesin dualarının kabul olunacağına inanılır. O kadar ki, uçaktan bile görseniz dilek dileyin kabul olurmuş. Daha önce bilseydik iyi olurdu.😇 Bakın ben size söylüyorum giderseniz benim içinde birşeyler dilersiniz artık.☺️

Çin işgali yüzünden 1959 yılında Tibet’ten kaçmak zorunda kalan binlerce budistin buraya yerleşmesiyle tarihi ve kutsal önemi çok daha artmıştır. Unesco dünya mirası listesindedir. Çin’den gelen Tibetli mültecilerin büyük çoğunluğu Boudhanath civarında 50’yi aşkın Tibet Gompası’nın (Manastır) inşasında çalışmıştır.

Genel şekil bir Budist mandalayı (bir kozmolojik harita) ve aydınlanma yolunu, ayrıca kozmosun efsanevi merkezini (Meru Dağı) temsil eder. Budist geleneğe göre, bu sitenin Budas adındaki 27’nci Kassapa Buda kalıntıları bulundurduğu söyleniyor. Hatta; kutsal eserler, belki de Buddha‘nın bedeninin bir parçası olan (kemikler, saç ve dişler) kutsal metinler de dahil olmak üzere onun sahip olduğu veya dokunduğu nesneleri içerdiğine inanılıyor. Bir başka inanış; Stupa içinde hem Hindular ve hem de Budistler için kutsal sayılan bilge Kasyapa’nın kalıntılarının gömülü olduğu sanılıyor. Aslında Stupalar yüzyıllardır mühürlendiğinden kimse içeride ne olduğunu kesin olarak bilmiyor. Zaten Stuba, içine girilmeyen tapınak demekmiş.

Gelelim hikayesine; Kendi halinde dört çocuklu fakir bir ailenin annesidir Jadzima; stuba yapmak için Nepal kralından boş bir arazi ister. Normalde kral böyle bir izin vermezmiş, ancak bir şekilde, belki de onun karmasından dolayı, kralın ağzından “Tamam yapılabilir” sözü çıkar.
Bu sadece ağzından çıkan bir sözdür. Jadzima stupayı yapmaya başlar, kral karşı çıkarsa da halkında ‘söz verdiniz’ demesi üzerine inşaata izin verir. Bu yüzden Tibetliler bu stupaya ‘Jarung Kashor Chörten’ diyorlar. Vazo gibi çatı kısmını tamamladıktan sonra Jadzima vefat eder. Stubanın geri kalan tarafları da dört oğlu tarafından tamamlanır. Bitirdikten sonra hepsi önünde saygıyla ayağa kalkar ve diğer insanlarla birlikte topluca dua ederler. Herkes bir dilek tutar, dileklerin hepsinin kabul olunduğu söylentisi Stupanın önemini daha da artırır. Ziyaretçiler arttıkça da hac yeri olarak kalır.

Şubat ya da Mart ayında Losar festivalinde (Tibet Yeni Yılında) Boudhanath, Nepal’deki en büyük kutlamaya ev sahipliği yapıyor. Stupa’nın dört bir yanında çok katlı evler, pansiyonlar, gompalar( manastır), meditasyon merkezleri, thanga dükkanları, kafeler ve restoranlar var… Diğer yerlere nazaran burası hayat dolu. Güvercinler her tarafta.


Amcam kazandığı paraları sayıyor, kıyamam.😔


Etrafı gezerken tam tur atmış oluyoruz yani birkez daha budist hacı olduk.
Yürüyerek dönüşe geçiyoruz. Yolumuz Tamel caddesi.

Thamel caddesi;
Bizim yabancısı olmadığımız bir çarşı tipi, tek farkı tabela çokluğu… Bisiklet rikşalar hazır bekliyor. 😀 Hep derim ya genelde magnet alırız pek eşya almayız otantik olsa da. Bu kez aldık😊 kızlarıma çanta, bileklik, kolye vs. Çok beğendiler. Kendime de yerel şalvar (diyeyim) aldım serin tutarmış. Evinize götürebileceğiniz genel eşyalar; Nepal çayı, tütsü, el yapımı pirinç kağıdı dergileri, heykeller, ucuz spor eşyaları, yerel olarak boncuklar, kolyeler ve eşarplar, dua bayrakları, baharatlar, kuklalar ve namaz tekerlekleri, geleneksel maskeler, seramik ve şal gibi Nepal el sanatları.
Bir de özel bir kase var anlatmayı unuttum.
Singing bowl; 7 farklı elementin birleşiminden yapılan, meditasyon ve terapilerde kullanılan, farklı sesler çıkartılabilen metal çanaklar. Benim evde pirinç havanım var bazen sarımsak ezmeden önce tokmağı ile kenarına vururum çınlar çok hoşuma gider aynı onun gibi. 😇 Tek farkı bu kaseyi kafanızın üstüne koyuyorsunuz.😂
Özellikle fiyatların daha yüksek olacağı Thamel’de bir turizm bölgesi olduğu için pazarlık yapmayı unutmayın. Tipik olarak, gerçek fiyatın yaklaşık üçte ikisini turist olarak ödeyeceksiniz. İyi pazarlık edin.😉


Hava karardı yeter gari yarın sabah yolcuyuz canım Türkiye’me…




Belki sizler biliyorsunuzdur, ben bilmiyordum öğrendim; bilmeyenler için yazayım.
Nepal, Gregoryen takviminden farklı bir takvim izliyor, bu nedenle Nepalce Yılbaşı, 1 Ocak yerine Nisan ortalarına düşüyor. Bikram, Sambat veya Nepalce Takvim veya Nepalce patron, Gregoryen takviminden yaklaşık 56 yıl önce ve 8,5 ay öncesinde. Gregoryen aylarının aksine, Nepal aylarının uzunluğu önceden belirlenmemiş. Yıldan yıla ve 29 gün ile 32 gün arasında değişiyor.
Yarın sabah yolumuz güzel ülkem Türkiye’ye ve İstanbul’a. Bir gezinin, gezilen bir Ülke’yi tanımanın daha sonuna geldik. Ben yazdım, ama beraberce gezdik de sayılır yanılıyormuyum? 😇 Artık klişeleşmiş söz olsa da yaşanılması gerek! lafı tam buralar için bence… Her yazımı bir güzelle bitirme geleneğimi sürdüreyim. Bu kez farklı olarak ama.

Öğrettiklerin ve yaşattıkların için Nepal’e, okuduğunuz için sizlere teşekkürler. Sevgiyle kalınız.
TATA Nepal.