BİRLEŞİK KRALLIK- Kuzey İrlanda- Belfast

Merhabalar; Dublin’e veda edip Dundalk otoyolundan 1.5 saatlik bir yolculukla geldiğimiz Britanya adasının ikinci ülkesi, Birleşik Krallığın en küçük 4. ülkesi -Kuzey İrlanda’da ve başkenti Belfast’ta yine birlikteyiz. Bu gezi uzun demiştim. ☺️

KUZEY İRLANDA

Birleşik Krallığa bağlı altı Kontluktan oluşan bir sisteme sahip (il diyebiliriz) Özerk bir ülke olan Kuzey İrlanda resmi olarak Birleşik Krallığın bayrağını kullanıyor. Ama ayrıca kullandıkları kendi bayrakları da var. İngiltere vizesi ile gidiliyor ve para birimi Sterlin’dir. Yine resmi olarak İngilizce ve yerel İrlandaca dili kullanılır. İrlanda ile fiziki bir sınırı yoktur. Sembol çiçeği yoncadır diyor rehberimiz Sinan Ercan’a kulak vererek geziye hatırlatma ile devam ediyorum.

Britanya’nın dolayısı ile İrlanda’nın ikiye ayrılmasını burada tekrar anlatmak daha anlamlı olacak üstelik bu yazı dizisi bitmedikçe VIII. Henry’e de rahat yok gibi. 😀 Zira İrlanda’nın ikiye ayrılmasının baş mimarı VIII. Henry’dir demiştik.

Hatırlayalım: Katolik olan VIII.Henry 20 yıllık evlilikten sonra “hala erkek evlat doğuramamış” karısı Aragornlu Catherine yine kız (Mary) doğurunca Catherine’den boşanıp, kendisine “erkek evlat sözü veren” Anne Boleyn ile evlenmek istedi. Katolik olduduğu için de Papa boşanmasına izin vermedi. O sırada Protestanlık yeni çıkmıştı. İleri gelenleri hemen Henry’nin aklını çelip bizde öyle şey yok istediğin kadar boşanır da evlenirsin de derler. Bunun üzerine VIII. Henry hemen Protestan olur ve Katolikliği yasaklar. Kendisini -İsa bana erkek evlat sözü verdi diye kandıran Anne Boleyn’le de evlenir. Ve Katoliklerle Protestanlar arasında düşmanlığa ilk tohumları atar.

VIII. Henry ölünce yerine geçen oğlu Edward, kısa süre de olsa kızı Mary din çatışmalarını devam ettirirler. Esas olaylar I. Elizabeth’le alevlendi. Önce İskoçlar Katolikliği bıraktılar sonra Galler. Ama İrlandalılar Protestan olmayı kabul etmediler. Elizabeth’ de baktı ki olmuyor Birleşik krallıktaki işsiz, çapulcu ne kadar Protestan varsa hepsini Britanya’ya yolladı. Bir de yasa çıkarıp İrlandalı soylu Katolikleri göçe zorladı, mallarına el koyup yeni gelenlere dağıttı. Kısaca 1500’lerin sonundan itibaren ayrışma başlamış oldu.🤷‍♀️

Mezhep değişimi ile başlayan sonrasında Katolik-Protestan savaşlarına kadar giden problemde İrlandalılar direndikçe İngilizler çok sert karşılık verdiler. Üstüne bir de I. Dünya savaşında kıtlık yaşanmış, açlıkla mücadele etmiş iyice bunalmış İrlandalılar isyan etmeye başladılar. 1. Dünya savaşından yenilgiyle çıkan İngilizlere karşı ilk isyanı 1916 Paskalya ayaklanmasıyla olmuştur. 1919’a gelindiğinde de çıkan olaylar sonrası hükümet; sınırlı bir özerklik verelim Güneyde Katolikler kendi parlamentolarını Kuzeyde de Protestanlar kendi Parlamentolarını açsınlar diyor. Neticede iki parlamentolu bir yapı oluşuyor. İki yıl ömrü olan bu yanlış karar sonrası 1922 de İrlandalılar bağımsızlıklarını kazanıyor ve Britanya, İrlanda ve Kuzey İrlanda diye ikiye ayrılıyor. Kuzey İrlanda da aynı isimle Birleşik Krallığa bağlı kalıyor.

Oysa amaç ayrışma değil İngilizleri tümüyle adadan atmaktı, bu nedenle 1920’lerden 1960’lara kadar arada 2. Dünya savaşı olduğundan bir şey yapılamıyor. 1960’larda artık İrlandalılar İRA’yı kuruyor (biz İrlanda Kurtuluş Örgütü diyorduk) kendi söylemleri ise *İrlanda Cumhuriyet Ordusu * terör eylemlerini kendine yöntem seçip 1966 da eyleme başlıyor. 😱

60’lardan 90’lı yıllara kadar süren İRA terörü yüzünden iki taraftan da binlerce insan  canından oldu. Çatışmaların en şiddetli olduğu 70’ler başında, Kuzey İrlanda’daki pek çok şehirde, Katolik ve Protestan mahalleleri arasına bir duvar örülmesine karar verildi. Ülkenin her tarafındaki şehir ve kasabalarda, toplam uzunluğu 35 km’yi bulan 50’den fazla Barış adını verdikleri duvar inşa edilmişti. Yani mahalle, mahalle ayrılmıştı kesintisiz değildi. Bu gözlerimiz Berlin’in *Utanç Duvarı*nı gördü kısmette Barış duvarını görmek de varmış.

Şimdi otobüsle geziyoruz demiştim önce katolik mahallesinden geçtik, camın etkisiyle güzel bir fotoğraf olamadı ama zaten buradaki duvar yazıları grafiti şeklindeydi. Protestan mahallesindekiler çok daha güzelmiş göreceğiz. 

1A-IMG_3779
Belfast- Katolik mahallesi

Nihayet Protestan mahallesine geldik. Solumuzda yıkık eski mahkeme binası hemen sağımızda da şimdi müze olan Crumlin yolu hapishanesi Crumlid Road var. 1896 yılında yapılmış. Kuzey İrlanda’da kalan tek Viktorya dönemi hapishanesidir. Otobüsten çektiğim fotoğraf bozuk olmuş inip çekme şansımız olmadı. Fotoğraf alıntıdır. 

1222
Kuzey İrlanda- Crumlid Road Gaol Müzesi

Mahkemede çok fazla katolik ve İra militanı yargılanıp hemen karşısındaki  bu hapishanede ya idam edilmişler ya da işkence görmüşler. Bu nedenle 1998 hayırlı Cuma anlaşmasında katoliklerin ilk talebi mahkeme binasının kapatılması olmuş.

1998 yılında en son Tony Blair’in büyük risk alarak İra’yı Hıristiyanların noel öncesi kutsal saydıkları cuma günü *Good Friday * anlaşma masasına oturttuğu İRA 2005’te silah bıraktı 2007’de de Kuzey İrlanda’da Katolikler ile Protestanlar arasında ortak bir hükümet kuruldu ,sonra siyasete yönelen İRA bugün Sinn Fein adında siyasi bir parti ile mecliste temsil ediliyor. Ama sorunlar hala devam ediyor.

Tüm bu kötü anıları hatırlatsa bile Barış Duvarı bugün Belfast’ın en önemli turistik noktalarından birisi olmuş durumda. Kuzey İrlandalıların büyük bir kısmı, duvarların tamamen kaldırılması için “henüz erken” diyormuş. Şimdilerde Brexit ile ilgili şöyle bir sıkıntı ortaya çıktı; Birleşik krallık AB’den çıkarsa Kuzey İrlanda ile İrlanda arasına sınır çekmek, gümrük kontrolü yapmak zorunda. Ama bu sefer de yine İRA meselesi yeniden canlanır iki ülke ayrılır endişesi taşıdığından şu anki durum her iki tarafı da mutlu ediyor. Yani arada sınır yok tek bir ülkeyiz havası. 🤨 Yazıya boğulduk ama anlatmadan da olmuyor işte  😁 artık fotoğraf paylaşayım.

2-IMG_0579
Belfast- Protestan mahallesi *Barış Duvarı *kapısı.

Fotoğrafların en güzel olduğu yer, Belfast’ın kuzey bölgesindeki Protestan caddesi Crumlin Road ile Katolik mahallesi Falls Road arasındaki kapıda. Bu gördüğümüz kapılar artık kapatılmıyor sürekli açık kalıyormuş.

3-IMG_0581
Belfast- Protestan mahallesi *Barış Duvarı *kapısı.

Duvarların arkası Katolik mahallesi. Bazı yerlerde üstte dikenli teller var. Akşam oldu mu Katoliklerle Protestanlar çatışmaya başlıyor. İşte bu duvar ve teller de bir engel teşkil ediyor. Ara, ara diğer mahallelerde de böyle kapılar var ve yıllardır akşam belli saatte kapanır, sabah da açılır. Kontrolu polis ve askerlerin elinde. – Geç kaldım aman n’olur evim şuracıkta yok asla geçit vermiyorlarmış (burayı ben ekledim biz de olsa böyle derdik diye 😉 )  yani evine gitmek istiyorsan tüm kuzey bölgesini dolaşman gerekir. Zor bir durum tabii acılar hala taze, hatta okullar bile ayrışmış durumda. Katolik ve protestan karışık okul göremezsiniz diyen Sinan Aydın rehberimizi dikkatlice izliyoruz. Mural’ların (duvar resmi) hepsi ayrı güzel.

4A-IMG_0582
Belfast- Protestan Mahallesi -Barış Duvarı
5-IMG_0590
Belfast- Protestan mahallesi *Barış Duvarı *

Biraz paylaşayım diğerlerini slayt olarak ekleyeyim görünüz. Bensiz de olmazdı.😇

IMG_3838
Belfast- Protestan mahallesi *Barış Duvarı *nda ben.

7-IMG_0596

Arada sarı taksiler çoğalınca öğrendik ki, burada bir rehberlik hizmeti başlamış. Bu rehberlik çatışma döneminde birebir çatışmayı yaşamış ve yaşadıklarını anlatan kişilerden oluşmuş. İRA yanlısı hüküm giymiş katolik eski hükümlü rehberler ya da UDA-Ulster eski hükümlüsü rehberler adım ,adım bombalanan, çatıştıkları evleri göstererek hapishane hayatlarını anlatarak gezdiriyorlarmış. Hepsi salıverildikten sonra topluma kazandırılma projesi neticesinde bu işi üstlenmişler. 👏👏

6-IMG_0592
Belfast- Protestan mahallesi *Barış Duvarı *

Bu da diğer bir ara kapı 4 metre anca vardı. Bu duvar resimlerinin hiçbirini İrlandalılar çizmemiştir. Kendi ülkelerinde haksızlığa uğradıklarını düşünen başka ülke mensubu kişiler çizmiştir. Olur da giderseniz ve boş yer bulursanız siz de çizebilirsiniz.😌

c-IMG_0586

Yukarıdaki mural neyi anlatıyor ben çıkaramadım bilen varsa yazsın sevinirim. Bizdeki ayrılıkçı gruba ait mural da vardı. Slayt hazır buyrunuz. ☺️

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Tekrar otobüsümüze binip Belfast’ın en güzel tarihi yapısı olan Belediye sarayına gidiyoruz. Yolumuz yine Katolik mahallesinden geçiyor. Güzel bir mural daha gördük. Bu kez bir binaya yapılmış, gülen gözleriyle bize bakan Kuzey İrlanda için çok önemli birisi Boby Sands. 1981 yılında açlık grevinde öldüğünde henüz 27 yaşındaydı.

IMG_3850
Belfast- Katolik mahallesinde- Boby Sands muralı

Çok genç daha 18 yaş civarında kendince bağımsızlık mücadelesi verirken hapse girmiştir. Daha sonra hapisteyken milletvekili olmuş, İrlandalı Cumhuriyet mahkumları için konan özel statü hükümlerinin kaldırılmasını protesto etmek için başlatılan açlık grevinin lideri olmuş ve grev sırasında ölmüştür. Hayatı *The Hunter* açlık filmine de konu olmuştur. Altta da açlık grevine katılan diğer 10 kişinin duvar resmi var.

IMG_3848
Belfast- Katolik mahallesinden

Karakol binası önünden geçiyoruz bina hala o zamanlardaki gibi yüksek tellerle çevrili, hala güvensizlik devam ediyor. Buraları yerleşim yerleri idi şimdi şehir merkezine iniyoruz göreceksiniz ki, ayrışma sadece mahallelerde var. Alış-veriş merkezleri vs. de böyle şeyler göremezsiniz, herkes heryerde birlikte çalışıyor. Ama yine de kim nereyi işletiyor Katolik mi? Protestan mı? biliniyormuş. Kısaca herşey kötü bile olsa kendi ekonomisini yaratıyor. 😬

Şimdi yine geldik Britanya İmparatorluğunun Kraliçe Victoria’nın döneminde yapılmış olan etkileyici binalarından City Hall-Belediye Sarayına. 😇 Otobüsten çekim.

12-IMG_0661
Kuzey İrlanda-Belfast-City Hall-Belediye

Belfast Belediye Binası Victoria dönemi mimarisinin İrlanda’daki en etkileyici anıt binasıdır. Kraliçe Victoria döneminde başlanan yapı, Victoria’nın ölümünden çok sonra hizmete açılmış. Serbest zamanda gelip gezeceğiz ama ben şimdi işleyeceğim.

13-IMG_0621
Belfast- Şehir merkezi.

14-IMG_0665Bahçede pek çok önemli İrlandalı kişilerin heykelleri var. Önünde çiçeklerle Belfast yazılı heykelin tepesinde yine Kraliçe Victoria var. Bir elinde üstünde haç olan bir dünya diğer elinde de uzunca bir asa muhtemelen kanun benim diyordur. Bahçenin güzelliğini görüyorsunuz insanlar parkta yayılır gibi sere serpe uzanmışlar.

15-IMG_0619
Belfast-Belediye Binası-City Hall

Ülkenin 1963-74 yılları arasında efsaneleşmiş futbolcusu George Best’tir. Şöyle bir slogan var alttaki fotoğrafta reklamı var orada da yazıyor.  MARADONA-Good— PELE-Better—– GEORGE BEST.  Bahçenin yan tarafında yine bir anıt yeri hatırlayalım İngilizler ne diyordu *Cenotaph*. Evet aileler ziyaret ettikçe gelincik çiçeğinden yapılmış notların da iliştirildiği böyle çelenkler koyuyorlar, bunlara da anıt mezar anlamında Cenotaph deniyor.

16-IMG_0669
Belfast-Belediye Binası-Cenotaph

Yolcu yolunda gerek yolumuz Titanic Müzesine doğru. Titanic (Taytanik okunuyor☺️) Titan Yunan mitolojisinde geçen devlerdir. Titanic de titan gibi devasa anlamındadır. 1912 yılında imal edilen geminin batışının 100’üncü yılı anısına inşa edilmiş. Burası eski tersane. 2012’de bir gemi gövdesinin modernize edilmiş şekline benzetilerek gümüş renkli alüminyum panellerle kaplanan bu müze binası yapılmış. Titanic’in birebir yüksekliğindedir.

IMG_3927o
Belfast- Titanic Müzesi

RMS Titanic, Belfast’ta ki White Star Line şirketine ait bu tersanede Harland- Wolff’ta yapıldı. 1912 yılında suya indirildiğinde “Bu gemiyi Tanrı bile batıramaz” demişlerdi, oysa Southampton limanından kalkıp New York’a gitmek üzere olan Titanic suya indirildikten sadece 4 gün sonra Kuzey Atlantik Okyanusunda, Kanada açıklarında Newfoundland’da buzdağına çarparak 2 saat 40 dk. içinde battı! 1,514 kişi hayatını kaybetti. Demek ki; Büyüklerimiz büyük lokma ye, büyük konuşma diye boşuna dememişler. 🤔 Filmini de izlemeyen yoktur sanırım. Kate Winslet ve Leonardo Di Caprio’nun, özellikle genç Caprio’nun meşhur olduğu Kate ile geminin burnunda rüzgara karşı durma sahneleri müthişti. Batığı da tam 70 yıl sonra bulundu.

18-IMG_3935
Belfast-Titanic Müzesi

Bu çok katlı müzeye giriş çok para (20 pound gibi) ve vakit istiyordu. Malum kişisel gezmeyince gruba uymak zorundayız ayrıca İskoçya- Glasgow’a gitmek için feribota  yetişmek durumundayız. Evet Titanic müzeyi gezmek için bilet alanlar gemiye biner gibi zamanın bavullarını ellerine alıp anı fotoğrafı çektiriyorlardı.

17-IMG_0599
Belfast-Titanic Müze girişi

Titanic ile ilgili iki şehir efsanesini Sinan rehberim maşallah derya gibi anlatıyor. Şimdi birincisini Katolikler uydurmuş. Şirket ucuz olsun diye Protestan işçi kullandı. E  tabii Protestanlar dinsizdir -Tanrı bile batıramaz demişlerdi işte gördünüz battı.

İkincisini de Protestanlar uydurmuş. Geminin altı haneli numarası denize yansıdığında tersten okunuşu- no papa- Papa yoktur diye okunuyormuş. Bunu da aşırı Protestan işçiler özellikle uydurmuşlar ki papaya hakaret anlamına geliyor. İşte bu nedenle gemi lanetliydi battı. Şehir efsanesi bu yönde bende anlatan da masumuz. 😌

Hediyelik eşya bölümüne şöyle bir girip her zamanki gibi magnetlerimizi alıp çıktık.

19-IMG_0600
Belfast-Titanic store

Otobüse bindik hemen çıkışta bir vapur gördük. SS Nomadic 1911 yılında yapılmış ve White Star Line serinden geriye kalan tek gemi. Vapur dedim zira Titanic ve diğer gemilere yolcu ve kargo taşımak üzere yapılmış. White Star Line şirketinin genel müdürlüğü Liverpool’dadır. Oradaki denizcilik müzesini gezeceğiz. Anlatırım.💃💃💃

20-IMG_0604
Belfast-SS Normadic yolcu vapuru

Stormont bölgesinde olduğu için genelde bu adla anılan Parlamento binalarını görmeye gidiyoruz. Çok güzel yemyeşil hayli büyük bir arazide yapılmış. Resmi olarak 1932 yılında açılmış. 1922 yılında burada bir parlamento yoktu İrlandayı Londra yönetiyordu. Hatırlayalım: Olaylar çoğalıp bağımsızlık ortaya çıkınca Galli Başbakan David Lloyd George burada bir parlamento açalım İrlandalılar kendilerini idare etsinler deyip iki parlamento açar. Biri Dublin’deydi biri de burada. Kral V. George zamanında parlamento City Hall belediye binası içinde toplanırdı. Ayrışma olup Güneyde inşa edilen parlamento Katolik parlamentosu diye algılanınca Kuzey İrlanda da Stormont House diye anılan bu yerdeki taş binayı yıkıp yerine bu güzel yeni parlamento binasını inşa ettiler. 65 sandalyeli mecliste 4 yılda bir seçim yapılıyor. Dolayısıyla iç işlerinde bağımsız dış işlerinde Londra’ya bağımlı olarak görev yapıyorlar.

IMG_0611
Belfast-Stormont House- Meclis Binası

Bulunduğu konum, mimari yapısı ve bahçe düzenlemesiyle harika bir yer. Binanın mimari yapısı da çok enteresan. Bina 6 katlı, yaklaşık 30 m.yüksekliğinde tapınak vari cepheli, genişliği 365 adım. Yani yılın her bir günü için bir adım hesaplanarak cephe oluşturulmuş bu da 109 metreye denk geliyor. Altı katlı binadaki koridorların uzunluğu da bir kilometre. At koştur yani. 🤓 Burası aynı zamanda halkın rahatça gezip spor vs. etkinlik yaptıkları harika bir alan. 1972 yılında olaylar çoğaldığında Londra meclisi kapattı ve bütün yönetimi üstüne aldı. 30 yıl süren İRA olayları bitiminde ayrışma olunca 1998 yılında Good Friday- Hayırlı Cuma Antlaşmasıyla Kuzey İrlanda Parlamentosu yeniden açıldı.

IMG_0616
Belfast-Stormont-Sir Edward Henry Carson

Yukardaki heykel Sir Edward Henry Carson’a ait. İrlandalı sendika başkanı, avukat ve yargıçlık yapmış Dublin doğumludur. Otobüsle dönüşe geçtik Parkın kapısı çok güzeldi.

IMG_3988
Belfast-Southmont House girişi

Evet artık Belfast merkezde kaybolma zamanı. Haydi gidelim. Hemen çıkışta bu dev vitray pencere karşımıza çıktı herkes selfie çektiriyordu. Elbette 😉 meraklısı çoktu. Neymiş; GOT diyorlar 🤣 yani İrlanda’nın turizmine çok büyük kazanç kapısı Game of Thrones. Evet dizinin bir çok bölümü burada çekilmiş.

24-IMG_0625

Toplam 6 tane olan bu Vitray camların ilki. Tüm vitraylar el yapımı olup sanatçı Debra Wenlock tarafından da boyanmış. Çekim ve prodüksiyonu 10 yıl sürmüş. Bu fotoğraftaki pencere Jon Snow ve kız kardeşleri Sansa ve Arya Stark’ı tasvir ediyor ve Hugh Russell’ın fotoğrafıymış mış diyorum çünkü bu konuda fransızım. 🙄 Belli bir özelliği var tabii 8. serinin sonunda yeni bir Game of Thrones yolu oluşacak. En son büyük bölümünün yapıldığı Titanic stüdyo önündeki cam vitraya götürecekmiş. Özellikle dizi severler selfie çektirsin diye büyük tasarlanmış. Benim diziyi izlemişliğim yok, Titanic önündeki vitray pencereyi bu sebeple görmemiş es geçmişim. 🤨 Evet dolaşmaya devam.

31-IMG_0640Kırmızı tuğlalı tüm yapılar Victoria dönemine aittir. Önce bir market arayışında yine Tescoyu bulduk inanamadım sanki saray, benim tavana hayranlıkla baktığımı gören Önder fırsatı kaçırmamış. Ben de bu kubbeyi kadraja nasıl sığdırırım millet bana bakıyor derken çektim ama tam olmadı.26-IMG_4038Çok güzel ama… Millet beni seyrederken tam ortalayamadım. Giden olursa daha önceki yazılarımda da bahsetmiştim. En ucuz market hazır pişmiş sıcak tavuk da vardı. 😋27-IMG_0627

Güzel bir duvar pano’su bu kez bir bina girişiydi.29-IMG_0639CRBelfast zaten küçük bir şehir yine marka dükkanların alış-veriş için herşeyin olduğu yerdeyiz yani City Hall- Belediye binasının olduğu cadde ama burası The Cathedral Quarter diye geçiyor. Alt sokak üst cadde hepsi gez gez çabucak bitiyor. 🤩  Her ne kadar U2 ‘nin yerini tutamasalarda benim dönemimin Karayipli gençler grubu Boney M. Belfast parçasını çok güzel söylüyorlar, siz en iyisi bana inanıp gezerken bir yandan da Boney M.’in Belfast şarkısını dinleyin keyif alın.💃💃💃

25-IMG_0626Müzik heryerde olmalı. Burada da romantik bir parça istersen Kuzey İrlandalı harika şarkıcı  Van Morrison’dan *Have I Told You Lately* Sana son zamanlarda seni sevdiğimi söyledim mi?

28-IMG_0656

Ve bu fotoğrafa bile uyar. Prens Alberth Saat kulesi; Victoria’nın ölümsüz büyük aşkı kocası Albert’in anısını yaşatmak için yaptırmış.

35-IMG_0652

Önünde de Albert’in heykeli vardır. Yine benim geniş açı lensimin marifeti sandığım kule aslında sağa doğru eğikmiş. 😁 Bataklık bir zemin olduğu için eğilmiş. Daha çok yatarsa kurtarma projesi geliştireceklermiş. Sokak aralarını severim karşıma neler çıkar  bilemeden eşimle beraber dolaşırız, yani kaybolmak zevklidir.

33-IMG_0646

32-IMG_0644

Renkler güzel, insanlar sıcak kanlı, sokakları cıvıl, cıvıldı Belfast’ın.

35-IMG_4061

Yolumuz Victoria Square’e çıktı. Bu gençler ateş yakıp sanırım sopayı çevireceklerdi bekleyemedik zaman daraldı.

34-IMG_0655.jpg-victoria meydanı

Buluşma yerimiz yine Belediye binası City Hall’a doğru gidiyoruz.

30-IMG_0648

 

Karşımıza bu güzel araç çıktı. Bilin bakalım motorlu mu? Hadi merakta bırakmayayım. Grup olarak biniyorsunuz ve başlıyorsunuz pedalları çevirmeye ha gayret bacaklara kuvvet. 😁 Nasıl? güzel fikir bence.😍

36-IMG_0634

City Hall’ın bahçedeki heykellerin haricinde dışında da Sir Frederick Temple’ın heykelli anıtı var. 1800’lerin ikinci yarısında Britanya İmparatorluğu’nun en önemli diplomatlarından birisidir.  Sir Temple; St. Petersburg, Roma, Paris, İstanbul gibi Avrupa’nın en önemli şehirlerinde elçilik, Kanada ve Hindistan’da da Genel Valilik yapmış, Kraliçe’nin cok güvendiği bir yöneticidir. Fotoğrafını gördüğünüz anıtın solunda Hindistan’ı temsil eden sarıklı bir erkek, sağında elinde silahlı tutan ise Kanada’yı temsil ediyor. Heykelin kaidesinde ise Sir Temple’ın görev yaptığı 3 yerin adı yazıyordu; Burma, Konstantinople (İstanbul) ve Egypt.

37-IMG_0674

Bir yazının daha sonuna geldik. Birlikte güzel ve keyifle gezdiğimizi umuyorum. Bu kez bir güzel yakaladım onunla veda ediyorum. 😉 Sevgiyle kalın. Sırada İskoçya var.😍😍

38-IMG_0621b

 

İRLANDA-Dublin

Merhaba yine beraberiz. İrlanda-gençliğimin –Ryan’s Daughter (İrlandalı Kız) filmi ve sonrasında İRA nedeniyle hep merak ettiğim bir ülke idi. Fakülte yıllarımda 1972’de Londonderry kentinde gösteri yapanlara ateş açılması sonucu 14 kişinin öldüğü ve tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen olayı dün gibi hatırlarım. Ne yalan söyleyeyim şimdi gezecek oluşumuz beni hayli heyecanlandırıyor.

Evet süre gelen seyahatimizin bu kez İrlanda kısmındayız. İrlanda’ya daha doğrusu Britanya adasına 2 gün ayrılmış; ilk gün İrlanda-Dublin’i ertesi günü de Kuzey İrlanda-Belfast’ı gezeceğiz. Tarih 1-Ağustos-2019 oldu bile. Önce adı Britanya olan tüm ada’dan biraz bahsetmek lazım.

İRLANDA; British İsland denen adalar gurubunun ikinci büyük adasıdır birincisi anlattığım İngiltere-Galler ve İskoçya’yı içine alan Britanya adasıdır diye başlayan değerli rehberimiz Sinan Ercan’a selam olsun. Adanın toplam yüz ölçümü 80.000 kilometrekaredir. 1919 yılına kadar tek bir İrlanda vardı ada, tümüyle Britanya’nın bir parçasıydı, 1919’dan sonra 1921 yılında İrlanda bağımsızlığını ilan etti hem de çok kanlı bir şekilde ikiye ayrıldılar; Kuzey İrlanda ve Güney İrlanda. Adanın büyük bir kısmı Güney’de kaldı yani şimdiki bağımsız İrlanda olan kısım ki 60.000 km kare. Hiçbir şekilde İngiltere’ye bağlı değil Kraliçenin de otoritesi yok. Para birimi Avrodur ve Avrupa birliğine dahildir. Kendi bayrağı vardır. Toplam 7 milyon nüfusu olan adanın 5 milyonu İrlanda’da yaşıyor ve tüm adanın en büyük şehri de Dublin’dir. Sadece merkez Dublin 550.000 nüfusa sahiptir ve İrlanda’nın başkentidir. Adanın ikinci büyük şehri ise 300.000 nüfuslu Kuzey İrlanda’nın başkenti olan Belfast’tır.

İrlandalılar genel olarak Avrupa’nın köylüleri olarak anılırlar. Britanyalılar tarafında da hor görülmüşler ve tarihler boyunca İngilizlerle çatışmışlardır. Bunun en temel sebebi de İrlandalıların Protestan olmayı kabul etmemiş olmaları.

Tam buraya bir saptama yapalım. Evet daha önceki yazımda kısaca deli dediğim ve kısaca anlattığım VIII. Henry’yi tekrar hatırlarsak: Henry 20 yıllık eşi Aragon’lu Catherine’den boşanıp kendisine erkek çocuk doğuracağı sözünü veren Anne Boleyn ile evlenebilmek için yeni yayılmaya başlayan Protestanlığa geçmesini öğütleyen çevresine uymuş Katoliklikten Protestanlığa geçmişti. Sonra Katoliklere düşman olmuş birçoğunu Protestan olmaya zorlamış olmayanları da kılıçtan geçirtmişti. İngiltere hemen, İskoçlar kısa sürede Protestan oldu. Ama İrlandalılar çok dindar insanlardı. Protestanlığı asla kabul etmediler. 1500’lü yılların ortalarına kadar yani VIII. Henry dönemi boyunca sonra Edward ardından kızı Mary döneminde hep bir Protestanlaştırma çabaları devam etti. Sonra Kraliçe Elizabeth baktı ki, Protestan olmuyorlar farklı bir politika yürüterek İskoçya’dan ve İngiltere’den getirttiği Protestan ipsiz, sapsız, çulsuzları buraya yerleştirdi. Üstelik Katoliklerin mallarına el koyup bu işsizlere dağıttı. 

Böylece Elizabeth 1580’li yıllarda Protestan-Katolik çatışmasını başlatmış oldu. İrlandalılar çok büyük tepki gösterdiler ve dinlerine iyice sarıldılar. Yüzyıllarca süre gelen bu çatışma sonucunda sanayi devrimi sırasında bile İskoçya ve İngiltere sanayileşirken İrlanda’ya hiçbir yatırıp yapılmadı. İrlanda’nın sanayileşmesine hiçbir Kral ve Kraliçe izin de vermedi. İngilizler Afrika’nın bazı yerlerine Hindistan’a bile bir sürü yatırıp yapmışken İrlanda toprağını fakir bırakmışlardır. Konuyu Kuzey İrlandayı anlatırken daha uzun açacağım. Yazıya boğulmadan sizi hemen 700 hektarlık bir alana sahip güzel bir parkta Phoenix park-Zümrüt-ü Anka kuşu demektir böyle muhteşem bir görüntüyü izlemeye davet ediyorum.

1-IMG_0420_2
İRLANDA- Dublin-Phoenix Park

Park VIII. Henry’nin el koyduğu arazilerden biri, daha önceleri Katolik şövalyelerine ait dini bir yapılanmanın arazisiymiş. Henry geyik avını çok sever demiştik hani Londra’da Hyde Parka da o nedenle el koymuştu. Fakat her ne hikmetse VIII. Henry İrlanda’ya hiç gelmiyor ama park kraliyet ailesinin mülkü olarak kalıyor. 1700’lerin ortalarında Britanya İmparatorluğunun İrlanda valisinin konutunu buraya yapıyorlar şimdilerde yerinde daha görkemli olarak Cumhurbaşkanlığı konutu yapılmış dolayısıyla burası da konutun bahçesi durumunda. Yine de halkın kullanımına açık bir mesire yeri, hayvanat bahçesi, oyun alanları olan etkin bir yer. Şu güzelliğe bakınız. Burada yaşayan ceylanlar insanlara alışkın olmalarına rağmen bizim gurubun koşarak gitmesi onları hayli ürküttü ben de kalanını anca bu kadar çekebildim. 😡

2-IMG_0422cr
İRLANDA-Dublin-Phoenix Park

Devam. Bu çatışmalar arasında halk iki kez de patates kıtlığı yaşar/bizim Sultan Abdümecid dönemi/ 1800’lü yıllar (yeri gelince anlatacağım) ve İngiltere yine yardım etmez. Osmanlı döneminde biz yetişir kıtlığa bir miktar yardım ederiz. İrlandalılar bunu unutmaz İngilizlere kızarlar ama bizimle hoş bir ilişkileri vardır. İşe bu kıtlık sırasında milyonlarca insan ya ölecek ya da adadan kaçacaktı. Nereye? İlk önce elbette İskoçya ve İngiltere ağırlıklı olarak da Manchester ve Liverpool’a. O dönem Liverpool’dan transatlantik yolculukları başlamıştır dolayısıyla Liverpool Amerika’ya (altına hücum) gidiş kapısı olmuştur. Yine bir kısım insan da Avusturalya’ya, Afrika’ya, Yeni Zelanda’ya yerleşmiştir. Amerika’da 35 milyona yakın İrlandalı vardır. İrlanda kökenlilere -irish root derler ve o yıllarda bu çok çalışkan insanların çoğu Amerikanın polisleri veya itfaiyecileri olmuşlardır. Hatta 45 tane gelmiş -geçmiş Amerika Başkanlarının 22 tanesi İrlanda kökenlidir. Afrika-Kenya’lı Obama bile çook uzaktan da olsa anne tarafında yani 4 kuşak geri dedesi nedeniyle kökeni İrlanda’ya dayanır.

Parkta bir de güzel anıt sütun var. İrlandalıların bizden deyip hiçbir heykelini yıkmadıkları Meşhur Waterloo Savaşı Komutanı Arthur Wellesley’in savaştaki kahramanlığını anlatan Waterloo Anıtı. Aynı zamanda Avrupa’daki en büyük anıt sütundur. Otobüsten telefon ile çekildi. 🤫 Artık Dublini geziyoruz biraz da onlardan bahsedeyim.

IMG_3383 copy
-Dublin-Phoenix Park-Wellington Monument

Dublin; Vikingler tarafından keşfedilmiş veya kurulmuş sonra kuzey insanı anlamına gelen Norman istilasıyla artık Normanlıların yönetimine geçmiştir. Dublin ismi, İrlandaca Dubh(siyah) ve Linn(havuz) kelimelerinden geliyor. Neden siyah havuz? Bilen varsa söylesin.

Çok zor konuşulup yazılan dilleri olan İrlandacayı konuşma oranı çok düşüktür. Yerli halk İrlandacayı köylü konuşması der konuşmaz. Zaten vaktiyle de İngilizler İrlandacayı yasaklamıştır. İngilizlerle bağımsızlık savaşı vermelerine ve onlardan nefret etmelerine rağmen (tarihseldir, günümüzde böyle sorunları yoktur) bugün İrlanda’da İngilizce konuşulup yazılır.

Dublin, dolayısıyla İrlanda geleceğin silikon vadisi olma yolunda hızla ilerliyor zira- hükumet yazılım konusunda çok ciddi vergi indirimi sağlamış ve Google, Apple, Hewlett Packard, İntel, Yandex vs gibi şirketlerin hepsinin genel merkezi Dublin’e taşınmıştır. Güzel bir caddeden geçiyoruz. Dublin’de evlerin yapısı da çok görkemli.

3-IMG_0434
İRLANDA-Dublin

Guinnes Mahallesinden geçiyoruz. Arthur Guinnes 1756 yılında bu araziyi isabetli bir öngörü ile 1000 yıllığına kiralıyor. 250 yılda dünyanın en büyük bira firması haline getiriyor. Siyah birayı üretir ama biliyoruz ki bira siyah değildir. Çok özel bir biradır. Amblemi Harp-Arp müzik aletidir. Buralarda yapılan kazılardaki mezarda çıkan metal bir objenin üstünde rastlanmış İrlanda kültürüne ait eski bir semboldür. Sokaktan bir güzel görüntü. Fabrikanın Mural’ı.

IMG_3421
Dublin-Guinnes mahallesinden görüntü.

Guinnes bira tarafından da sembol olarak alınmış. İlginçtir bira sembolü ile devletin sembolü aynıdır. Tek fark Guinnes arp’ı sağa, devletin sembolü arp sola dönük kullanılır. Guinnes 1756’da kullanıyor, devlet ise 1922’de kuruluyor dolayısıyla Guinnes çok daha önce sembol olarak seçmiştir. İrlanda’ya gidip Guinnes bira içmeden de dönülmez. Store House bira müzesi, Dublin’de gezilen en önemli müzelerden biridir. Store House’u 20 Avro gibi ücretle en az 2 saatte gezebilirsiniz. Biz panaromik geziyoruz malum. Guinnes rekorlar kitabı da Guinnes ailesinin bulduğu bir şeydir. Şöyle ki, iddialaşmayı huy edinmiş İrlandalılar barlarda sonunda kavga eder olunca şirket sorulan soruların cevabının bulunduğu bir küçük kitapçık bastırır. Sonrasında konular arttıkça kitapta bugün ki şeklini alır. Şimdi yolumuz yemyeşil bir bahçede kurulmuş olan Aziz Patrik Katedrali -Saint Patrick Katedrali..

6-IMG_0445
İrlanda-Dublin- Saint Patrick Parkı

Saint Patrick  İrlanda’nın koruyucu Azizidir. İrlandalıların milli rengi yeşildir. 300’lü yıllarda yaşayan Aziz patrik’in de rengi yeşilmiş. Nihayet bir hikaye yakaladım. 💃💃💃Romalılar döneminde İngiltere’de bir haydut yakalanıyor ve İrlanda’ya sürülüyor. Sürgün geldiği burada hidayete erip tövbekar olan bu kişi Aziz Patrikten başkası değildir. O dönemde İrlandalıların dini yok puta tapıyorlar. Aziz Patrik’de hayli uğraş sonunda İrlandalıları Hristiyan yapıyor. Hristiyan yapmak için de üç yapraklı yoncayı☘️☘️☘️ kullanıyor. Neden dört yapraklı değil de üç yapraklı yonca? E diyor üç yapraklı bu yonca baba, oğul ve kutsal ruh üçlemesine dayanır üçü de aynı kökten çıkar, birbirleriyle birleşmez ama ayrılamaz da der. Yani bir metafor olarak kullanır. Neticede bu üç yapraklı yeşil yonca rengi ve şekliyle de ülkenin sembolü olur.

5-IMG_0429
İrlanda-Dublin- Saint Patrick Katedrali

Aziz Patrick 17 Mart günü ölür bu Katedrale gömülür tam yeri bilinmiyor yine mezar üstüne Katedral inşa edilmiştir. 17 Mart tüm dünyadaki İrlandalılar tarafından Saint Patrick’s Day veya Green Day günü olarak kutlanır, özellikle Amerika Boston’da İrlandalı çoktur. 17 Martta Boston’da her yeri Boston çayını bile bir günlüğüne yeşil akıtıyorlar, çok büyük bir olay oluyor. Katedrale giriş 8 Avro.

7-IMG_0447
İrlanda-Dublin- Saint Patrick Parkı

Ayrıca çocukluğumuzun Klasiklerinden olan Gulliver’in Gezileri’nin yazarı Jonathan Swift’in de mezarı buradaymış. Çünkü Swift bir din adamıdır hayatının 30 yılında bu manastırda baş yöneticilik yapmıştır. İşte bir hikaye daha.

Jonathan Swift aslında anne-baba tarafından İngilizdir. Babası, annesi ona hamileyken ölünce annesi Swift’i bakamam deyip doğar doğmaz İrlanda’da akrabalarına bırakıp İngiltere’ye gider bir daha da geri dönmez. Jonathan çok başarılı bir çocuktur akrabaları onu  Trinity College -şimdiki Dublin Üniversitesinde- okutur, tam bir İrlandalı gibi yetişir. Sonra İngiltere’ye gider ve o zamanın en ünlü devlet adamlarından Sir William Temple’ın yardımcısı olur. Sir William Swift’teki ışığı görüyor onun Oxford’da okumasını sağlıyor. Jonathan 25 yaşındayken orada 8 yaşında bir kızla tanışıyor. Kızın adı Ester Johnson ve ilginçtir ki, bir ömür ayrılmıyorlar. Ester de kimsesiz bir çocuktur. Aralarındaki ilişki hiçbir zaman çözülemiyor. Bir aşk ilişkisi mi? Abi kardeş ilişkisi mi? Jonathan bu ilişki hakkında asla bilgi vermez ve Ester reşit olana kadar da kızla yanında bir arkadaşı olmadan hiç bir araya gelmez ama hep yanında taşır. İngiltere’deki hayatını bitirip İrlanda-Dublin’e dönerken de Esteri yanında getirmiştir. Swift Ester’e-Stella demiş hep öyle hitap etmiş. Ester kendisinden 20 yıl önce ölünce başkanı olduğu bu katedralin içine gömdürüyor, ölünce kendisinin de Esterin yanına gömülmesini vasiyet ediyor. Ve şimdi katedralin içinde ikisininde mezarı yan yanadır.💞💞

Panoramik gezimiz devam ediyor. Trinity kolejden geçiyoruz. 1592 yılında Kraliçe I. Elizabeth tarafından kurulmuş daha sonra Dublin Üniversitesi olmuştur. Yani bizim Galatasaray koleji ve Üniversitesi gibi. İçini 10 Avroya gezebilirsiniz hemen girişte yüzyıllık harika kütüphanesi varmış ve İncilin ilk nüshası sergileniyormuş. Ancak 20 şer kişilik guruplar halinde girildiği için biz yine yaya kaldık.

8-MG_3488
Dublin- Trinity Koleji

Bu arada Dublin’de genelde duyulan ya da bilinen bir renkli kapı olayı vardır.18. yy George’lar dönemine ait bu evlerin en güzelleri Dublin’in meşhur Merrion Square bölgesidir ve haliyle statü olarak da üstün yani zengin bir muhittir. Bu konuda yine hoş bir iki hikaye vardır. Biri; İrlandalıların içkiye olan düşkünlükleri bilinen bir gerçektir. Adamın biri çok sarhoş evine gidiyor kapıyı kurcalıyor açıp içeri giriyor ama kendi evi değildir. İşte o nedenle herkes evinin kapısını başka renk boyuyor ki, evler karışmasın kimse yanlışlıkla girmesin. Bence kadının fendi erkekleri yendi meselesi olabilir. 😁  Bir-iki örnek vereyim otobüsten.🤷‍♀️

IMG_3477
Dublin
PHOTO-2019-08-02-01-31-34
Dublin

Bir diğer hikaye Kraliçe Victoria ölünce ulusal yas ilan ediliyor ve bazı şehir yöneticileri diyorlar ki, kapılar matem nedeniyle siyaha boyanacak. İrlandalılar da Kraliçeden öyle nefret ediyorlar ki, neredeyse def çalıp oynayacaklar. O kadar çok seviniyorlar yani bırakın siyah boyamayı, kapılarını rengarenk boyayıp bu ölümden ne kadar mutlu olduklarını böyle ifade ediyorlar diye de anlatılır.

Dublin’de hayli tanıdık ünlü var ve yine 1880’den sonra bir Oscar Wilde’dan bahsetmemek olmaz. Evinin karşısında Merrion Parkta bir heykeli var.

IMG_0465
Dublin-Oscar Wilde anıtı

Oscar Wilde; Eksantrik kişiliği, aykırı davranışlarıyla (eş-cinsel) tanınmış Dünya Edebiyatının saygın isimlerinden biridir. Dublin’deki evi bugün Amerikan koleji olarak kullanılıyor. Babası Kraliyet ailesinden de Sir ünvanı almış John Wilde soyludur ve dönemin saygın hekimlerindendir. Oscar’ın zeki ve başarılı olduğu anlaşılınca Oxford’a gönderilir ve oradan da üstün dereceyle mezun olur. O dönem İngiltere’sinde eş cinsellik suçtur ki 1960’lı yıllara kadar öyleydi ve tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Ne kadar saklasa da bir şekilde mahkemeye çıkıyor. Suçlu bulununca Londra’nın batısında Reading kalesinin zindanına kürek mahkumu olarak gönderiliyor. Burada iki yıl kalıyor ve şaşaalı yaşamının aksine Paris’te ucuz bir otel odasında sersefil hayata veda ediyor, yıl 1900. Önce öldüğü mahalledeki mezarlığa gömülüyor. Mezarı daha sonra Paris’in meşhur mezarlığı Pere Lachaise taşınmış.

Şimdi Dublin’i ikiye bölen Liffey nehrinden geçip O’Connell caddesine geçiyoruz. Liffey nehri şehri ikiye bölüyor. Buradaki en güzel köprü Ha’penny köprüsü. Vaktiyle buradan geçişlerde bir penny ücret alınırmış adı o zamandan kalma sanırım. 😊 Nehrin güney yakası Kraliyet dönemindeki saygınların oturduğu saray ve diğer binaların bulunduğu yer. Biz şimdi kuzey yani avam taraftayız. Denizdeki gel-git burada bile hayli etkili bakın sular çekilmiş.

11-IMG_0530
Dublin -Liffey Nehri

O’Connell caddesinde Patates kıtlığını anlatan-Açlık -Famine Anıtı; İrlandalıların Gorta Mor diye adlandırdıkları bu kıtlık o kadar dramatiktir ki dünyada bir İrlandalılık olgusu yaratmış. Dünya üzerinde İrlandalıların olduğu hemen her yerde yüzden fazla kıtlık anıtı mutlaka vardır. İrlanda’dan göç eden insanların anısına 1997 yılında yapılmış. Burası da konum olarak İrlanda’dan yola çıkan ilk geminin hareket noktasına gitmek için yürümeye başlanan yermiş. O dönemde halkın beslenmesinde patates en önemli besin maddesiymiş. 1845 yılında başlayıp 1852 yılına kadar 7 yıl süren mücadeleye Kraliçenin halkı ya Protestan olursunuz ya da çekip gidersiniz diye göçe zorlaması da eklenmiş. Kıtlığa sebep olan da patatese bulaşan mantar benzeri bir hastalıkmış. Tarladaki ve sonra da ambarlardaki patatesleri de etkileyip çürütünce kıtlık başlamış. (Böyle mantar benzeri hastalık sonrasında en az 5 yıl patates ekilmesine de müsaade edilmezmiş) Hemen bir yılda yeni patates yetiştiremeyince de açlıktan kırılmışlar, bir kısmı da göç etmiş ve nüfusları hayli azalmış.

IMG_0459
Dublin-Famine Patates Kıtlığı Anıtı

Gelelim bizim nasıl yardım ettiğimize; İrlanda 1845 yılında büyük felaket sayılan kıtlık yaşarken halkın yardım çığlıklarını tüm dünya duyar. İrlanda’ya ders vermeye kendince devam eden İngiltere önce duyarsız kalır. Osmanlı Sultanı Abdülmecit yardım talep edilmemesine rağmen duyarsız kalamaz ve 5 bin Sterlin yardım yollansın der. Bunu duyan Kraliçe I. Elizabeth acilen 2 bin Sterlin yardım yollar. İngiliz elçisi hemen Abdülmecit’e giderek Kraliçemiz den fazla yardım yanlış olur bari yarısı kadarını yollayın diye baskı yapar ve bin Sterline razı eder. Ama Abdülmecit ayırdığı para kadar erzak yardımını gemi ile yollar. Bu kez de Kraliçe engel koyunca İrlandalılar gemileri Drogheda Limanına çekerek yardımı alırlar. Ve bu yardıma karşılık da Sultan Abdülmecit’e bugün orijinalı Topkapı Sarayında bulunan teşekkür nameyi yollarlar. İşte İrlandalılar bize her zaman şükran-ı medyundur. Şehrin ambleminde ve futbol takımı Drogheda United formasında da görülen ay- yıldız bu sebepledir. ❤️❤️ Güzel bir parkta mola verdik. St. Stephens Green park.

13-IMG_0477
Dublin-St. Stephens Green Park.
12-IMG_0471
Dublin-St. Stephens Green Park.

Sonrasında Dublin sokaklarına dağıldık. Şehir hayli kalabalıktı ama insanlara ne sorsan hemen yardımcı olacak kadar turiste saygılıydılar. Bu güzel köşede ki yapı 1980 yılında yapılmış olan St.Stephen’s Green Shopping Centre. Grafton Street’e doğru uzayan yürüyüşe devamla.

14-IMG_0480
İrlanda-Dublin- Stephen’s Green Shopping Centre

Dublin’in en popüler alışveriş caddesi olan Grafton ünlü giyim, mücevher, elektronik eşya mağazalarının bulunduğu hayli pahalı bir yer. Adını İngiltere Kralı II. Charles’in gayri meşru oğlu, 1. Grafton’dan almış. Hemen girişte Canon fotoğraf makinaları satış bayii vardı. Uğradım tabii yeni çıkan EOS R 24-105 f/4L lensi ile 3500 € tax free ile 3017 € yine de pahalıydı.

15-IMG_0482
İrlanda-Dublin

Bu cafede gördüğümüz Amerika bayrağı çokça karşımıza çıktı. Rehberimiz Sinan bey anlattı; Sebebi de mutlaka Amerika’da yaşayan bir akrabası vardır ya da kendi bir dönem orada yaşamıştır. Ama en büyük sebep İRA olayı çözülmesi için hayırlı Cuma anlaşması çerçevesinde ara buluculuk için Bill Clinton’ın bizzat kendisi Tony Blair’ı da yanına alarak İrlanda’ya gelmesidir…

16-IMG_0483

İlerde çiçeklerin olduğu  daha güzel yerlere doğru aktık sanki. Hava güzel, insanlar sıcak kanlı, fotoğrafımı çekme diyen yok vallahi pek hoşuma gitti Dublin yaşanası bir yer. 💃

18-IMG_0488
Dublin sokakları

Orijinal vitrinleri fotoğraflamayı da çok severim.

IMG_0494

Masallardaki şatoları andıran bu güzel yapı da Victoria döneminden. Elbette restore edilmiş ama nasıl güzel yeni yapılmış gibi.

20-IMG_0495
Dublin

George’s Street Arcade; Victoria döneminden kalma bizim kapalı çarşılarımızın aynı bir yer.

IMG_3648
Dublin-George’s Street Arcade

Cup Cake’leri meşhurmuş atlamayayım. 😁

21-IMG_0499

23-IMG_0504

24-IMG_0505
Dublin-St. Andrew Kilisesi

St. Andrew Kilisenin hemen önünde bronzdan yapılmış güzel bir kız heykeli ve size anlatacağım bir de güzel hikayesi var. Bu heykel 1988 yılında yapılmış adı; Molly Malone.

25-IMG_0507
Dublin-Molly Malone

Molly Malone; Bu güzel kız 1600’lü yıllarda yaşamış bir balıkçının kızıdır. Molly babasının tuttuğu balıkları pazarda – canlı, canlı denizden yeni çıktı diye bağırarak satarmış. Çok güzel giyinir salına ,salına sepeti kolunda pazara giderken o güzelliği seyretmek için mahalleli sokaktan geçmesini bekler hayranlıkla izlermiş. Adına şarkılar yazılmış Molly Malone diye buraya ekliyorum dinleyin üstelik Johnny Logan söylüyor. Ben çok sevdim umarım siz de seversiniz. Heykelin göğüsleri şans getirdiği düşünülerek ellenmekten parlamış. 😇 Dublin’in önemli simgelerinden biridir.

Dublin’de Fleet Street-barlar sokağıdır ve dünyaca ünlü Hard Rock Cafe de buradadır. Buradan iki sokak üstte de İrlanda’nın dünyaca tanınmış İrish pup’ı  The Temple Bar var biraz gezdikten sonra gideceğimiz adres.💃İrlanda’nın edebi kahramanlarının posterleri girdiğiniz her barda karşınıza çıkar. Burada ise Holywood ünlüleri gibi kaldırıma işlenmiş. İrlandalı bir şair, öykü yazarı, romancı ve oyun yazarlarından birkaç tanesi. Flann O’brien, Brendan Behan, Patrick Kavanagh, ve Con Houlihan gibi ünlü spor yazarı.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Duke Street’te yürüyoruz.

26-IMG_0513

27-IMG_0515

28-IMG_0516

O’Connel Köprüsünden geçerek aynı isimli caddede ileri doğru yürüyoruz bir yandan da magnet nereden buluruz sorup duruyoruz. Hiçbir şey alamasam da magnetsiz dönmem. Raylı sistem zarif tasarımlıydı.

IMG_0553
Dublin

Şehirde dolaşan bildiğimiz hop-on, hop-off’dan başka bir de sarı Viking arabaları vardı. Turistlere gezi boyunca Viking başlığı takıyor kalabalıktan geçerken hep birden ho-hoy diye bağırıp korkutuyorlar. Eğlendikleri kesin.🤣🤣🤣

30-IMG_0521_1
Dublin

Karşımıza bu kez İrlanda’nın Ulusal kahramanı Daniel O’connell’ın görkemli anıtı çıktı.

31-IMG_0534
Dublin-Daniel O’connell Monument

Hemen ilerisinde de The Spire -İğne direk denilen bir anıt direk var. Çok önceleri tam da burada 1970 yılına kadar var olan Britanya İmparatorluk zaferini ifade eden Amiral Nelson’un Trafalgar anıtı varmış. 1970’lerde İRA militanları anıtı dinamitle havaya uçurdular sonra da yerine İrlanda Ulusunun ve İrlanda kültürünün dinamizmini yükselişini ifade eden bu direği diktiler. Geceleri lazer aydınlatma ile 100 metre olan bu iğne direk gökyüzüne iyice uzanmış görünüyor. Direğin sol tarafında da büyük postane binası var.

32-IMG_0536
Dublin- The Spire

Direğin hemen solundaki 32 Henry  Street’e girdik magnetimizi alıp (gördünüz mü? her şey yemyeşil ) dönüşe geçerken Budist gençlerle müziğin ritmine dayanamayıp ben dahil oynuyoruz. 💃💃💃💃💃 Namaste ❤️

IMG_0528

33-IMG_0539
Dublin-32 Henry sokağında Budistler

Yolumuzun üstünde yine İrlandalı ünlü yazar James Joyce’un bronz heykeli çıktı. Yaşlı teyzemin konumuyla kareye bayıldım.

2-IMG_0551
Dublin-James Joyce

Bu güzel bina, bar ve aynı zamanda da ünlü bir otelmiş. Köşesinde adını aldığı Oliver St. John Gogarty’nin heykeli var. Gogarty İrlandalı bir şair, yazar, aynı zaman da tıp doktoru, sporcu, politikacı ve tanınmış bir hatipmiş. James Joyce’un Ulysses romanında Buck Mulligan’a ilham kaynağı olmuş.

IMG_0569
Dublin-Oliver St. John Gogarty Bar

Sanatçı her yerde sanatını icra edermiş. Harikaydı.

IMG_0549

Bir güzel gezinin sonuna daha geldik. Dublin’i sevdik, İrlanda’lıları sevdik. Ben de sizi buraya kadar getirmiş olmanın keyfini sürüyorum. Umarım siz de benim gibi keyifle gezmiş, okumuş, izlemişsinizdir. Kuzey İrlanda Belfast’ta buluşmak üzere sevgiyle kalın. ❤️☘️❤️