İRLANDA-Dublin

Merhaba yine beraberiz. İrlanda-gençliğimin –Ryan’s Daughter (İrlandalı Kız) filmi ve sonrasında İRA nedeniyle hep merak ettiğim bir ülke idi. Fakülte yıllarımda 1972’de Londonderry kentinde gösteri yapanlara ateş açılması sonucu 14 kişinin öldüğü ve tarihe “Kanlı Pazar” olarak geçen olayı dün gibi hatırlarım. Ne yalan söyleyeyim şimdi gezecek oluşumuz beni hayli heyecanlandırıyor.

Evet süre gelen seyahatimizin bu kez İrlanda kısmındayız. İrlanda’ya daha doğrusu Britanya adasına 2 gün ayrılmış; ilk gün İrlanda-Dublin’i ertesi günü de Kuzey İrlanda-Belfast’ı gezeceğiz. Tarih 1-Ağustos-2019 oldu bile. Önce adı Britanya olan tüm ada’dan biraz bahsetmek lazım.

İRLANDA; British İsland denen adalar gurubunun ikinci büyük adasıdır birincisi anlattığım İngiltere-Galler ve İskoçya’yı içine alan Britanya adasıdır diye başlayan değerli rehberimiz Sinan Ercan’a selam olsun. Adanın toplam yüz ölçümü 80.000 kilometrekaredir. 1919 yılına kadar tek bir İrlanda vardı ada, tümüyle Britanya’nın bir parçasıydı, 1919’dan sonra 1921 yılında İrlanda bağımsızlığını ilan etti hem de çok kanlı bir şekilde ikiye ayrıldılar; Kuzey İrlanda ve Güney İrlanda. Adanın büyük bir kısmı Güney’de kaldı yani şimdiki bağımsız İrlanda olan kısım ki 60.000 km kare. Hiçbir şekilde İngiltere’ye bağlı değil Kraliçenin de otoritesi yok. Para birimi Avrodur ve Avrupa birliğine dahildir. Kendi bayrağı vardır. Toplam 7 milyon nüfusu olan adanın 5 milyonu İrlanda’da yaşıyor ve tüm adanın en büyük şehri de Dublin’dir. Sadece merkez Dublin 550.000 nüfusa sahiptir ve İrlanda’nın başkentidir. Adanın ikinci büyük şehri ise 300.000 nüfuslu Kuzey İrlanda’nın başkenti olan Belfast’tır.

İrlandalılar genel olarak Avrupa’nın köylüleri olarak anılırlar. Britanyalılar tarafında da hor görülmüşler ve tarihler boyunca İngilizlerle çatışmışlardır. Bunun en temel sebebi de İrlandalıların Protestan olmayı kabul etmemiş olmaları.

Tam buraya bir saptama yapalım. Evet daha önceki yazımda kısaca deli dediğim ve kısaca anlattığım VIII. Henry’yi tekrar hatırlarsak: Henry 20 yıllık eşi Aragon’lu Catherine’den boşanıp kendisine erkek çocuk doğuracağı sözünü veren Anne Boleyn ile evlenebilmek için yeni yayılmaya başlayan Protestanlığa geçmesini öğütleyen çevresine uymuş Katoliklikten Protestanlığa geçmişti. Sonra Katoliklere düşman olmuş birçoğunu Protestan olmaya zorlamış olmayanları da kılıçtan geçirtmişti. İngiltere hemen, İskoçlar kısa sürede Protestan oldu. Ama İrlandalılar çok dindar insanlardı. Protestanlığı asla kabul etmediler. 1500’lü yılların ortalarına kadar yani VIII. Henry dönemi boyunca sonra Edward ardından kızı Mary döneminde hep bir Protestanlaştırma çabaları devam etti. Sonra Kraliçe Elizabeth baktı ki, Protestan olmuyorlar farklı bir politika yürüterek İskoçya’dan ve İngiltere’den getirttiği Protestan ipsiz, sapsız, çulsuzları buraya yerleştirdi. Üstelik Katoliklerin mallarına el koyup bu işsizlere dağıttı. 

Böylece Elizabeth 1580’li yıllarda Protestan-Katolik çatışmasını başlatmış oldu. İrlandalılar çok büyük tepki gösterdiler ve dinlerine iyice sarıldılar. Yüzyıllarca süre gelen bu çatışma sonucunda sanayi devrimi sırasında bile İskoçya ve İngiltere sanayileşirken İrlanda’ya hiçbir yatırıp yapılmadı. İrlanda’nın sanayileşmesine hiçbir Kral ve Kraliçe izin de vermedi. İngilizler Afrika’nın bazı yerlerine Hindistan’a bile bir sürü yatırıp yapmışken İrlanda toprağını fakir bırakmışlardır. Konuyu Kuzey İrlandayı anlatırken daha uzun açacağım. Yazıya boğulmadan sizi hemen 700 hektarlık bir alana sahip güzel bir parkta Phoenix park-Zümrüt-ü Anka kuşu demektir böyle muhteşem bir görüntüyü izlemeye davet ediyorum.

1-IMG_0420_2
İRLANDA- Dublin-Phoenix Park

Park VIII. Henry’nin el koyduğu arazilerden biri, daha önceleri Katolik şövalyelerine ait dini bir yapılanmanın arazisiymiş. Henry geyik avını çok sever demiştik hani Londra’da Hyde Parka da o nedenle el koymuştu. Fakat her ne hikmetse VIII. Henry İrlanda’ya hiç gelmiyor ama park kraliyet ailesinin mülkü olarak kalıyor. 1700’lerin ortalarında Britanya İmparatorluğunun İrlanda valisinin konutunu buraya yapıyorlar şimdilerde yerinde daha görkemli olarak Cumhurbaşkanlığı konutu yapılmış dolayısıyla burası da konutun bahçesi durumunda. Yine de halkın kullanımına açık bir mesire yeri, hayvanat bahçesi, oyun alanları olan etkin bir yer. Şu güzelliğe bakınız. Burada yaşayan ceylanlar insanlara alışkın olmalarına rağmen bizim gurubun koşarak gitmesi onları hayli ürküttü ben de kalanını anca bu kadar çekebildim. 😡

2-IMG_0422cr
İRLANDA-Dublin-Phoenix Park

Devam. Bu çatışmalar arasında halk iki kez de patates kıtlığı yaşar/bizim Sultan Abdümecid dönemi/ 1800’lü yıllar (yeri gelince anlatacağım) ve İngiltere yine yardım etmez. Osmanlı döneminde biz yetişir kıtlığa bir miktar yardım ederiz. İrlandalılar bunu unutmaz İngilizlere kızarlar ama bizimle hoş bir ilişkileri vardır. İşe bu kıtlık sırasında milyonlarca insan ya ölecek ya da adadan kaçacaktı. Nereye? İlk önce elbette İskoçya ve İngiltere ağırlıklı olarak da Manchester ve Liverpool’a. O dönem Liverpool’dan transatlantik yolculukları başlamıştır dolayısıyla Liverpool Amerika’ya (altına hücum) gidiş kapısı olmuştur. Yine bir kısım insan da Avusturalya’ya, Afrika’ya, Yeni Zelanda’ya yerleşmiştir. Amerika’da 35 milyona yakın İrlandalı vardır. İrlanda kökenlilere -irish root derler ve o yıllarda bu çok çalışkan insanların çoğu Amerikanın polisleri veya itfaiyecileri olmuşlardır. Hatta 45 tane gelmiş -geçmiş Amerika Başkanlarının 22 tanesi İrlanda kökenlidir. Afrika-Kenya’lı Obama bile çook uzaktan da olsa anne tarafında yani 4 kuşak geri dedesi nedeniyle kökeni İrlanda’ya dayanır.

Parkta bir de güzel anıt sütun var. İrlandalıların bizden deyip hiçbir heykelini yıkmadıkları Meşhur Waterloo Savaşı Komutanı Arthur Wellesley’in savaştaki kahramanlığını anlatan Waterloo Anıtı. Aynı zamanda Avrupa’daki en büyük anıt sütundur. Otobüsten telefon ile çekildi. 🤫 Artık Dublini geziyoruz biraz da onlardan bahsedeyim.

IMG_3383 copy
-Dublin-Phoenix Park-Wellington Monument

Dublin; Vikingler tarafından keşfedilmiş veya kurulmuş sonra kuzey insanı anlamına gelen Norman istilasıyla artık Normanlıların yönetimine geçmiştir. Dublin ismi, İrlandaca Dubh(siyah) ve Linn(havuz) kelimelerinden geliyor. Neden siyah havuz? Bilen varsa söylesin.

Çok zor konuşulup yazılan dilleri olan İrlandacayı konuşma oranı çok düşüktür. Yerli halk İrlandacayı köylü konuşması der konuşmaz. Zaten vaktiyle de İngilizler İrlandacayı yasaklamıştır. İngilizlerle bağımsızlık savaşı vermelerine ve onlardan nefret etmelerine rağmen (tarihseldir, günümüzde böyle sorunları yoktur) bugün İrlanda’da İngilizce konuşulup yazılır.

Dublin, dolayısıyla İrlanda geleceğin silikon vadisi olma yolunda hızla ilerliyor zira- hükumet yazılım konusunda çok ciddi vergi indirimi sağlamış ve Google, Apple, Hewlett Packard, İntel, Yandex vs gibi şirketlerin hepsinin genel merkezi Dublin’e taşınmıştır. Güzel bir caddeden geçiyoruz. Dublin’de evlerin yapısı da çok görkemli.

3-IMG_0434
İRLANDA-Dublin

Guinnes Mahallesinden geçiyoruz. Arthur Guinnes 1756 yılında bu araziyi isabetli bir öngörü ile 1000 yıllığına kiralıyor. 250 yılda dünyanın en büyük bira firması haline getiriyor. Siyah birayı üretir ama biliyoruz ki bira siyah değildir. Çok özel bir biradır. Amblemi Harp-Arp müzik aletidir. Buralarda yapılan kazılardaki mezarda çıkan metal bir objenin üstünde rastlanmış İrlanda kültürüne ait eski bir semboldür. Sokaktan bir güzel görüntü. Fabrikanın Mural’ı.

IMG_3421
Dublin-Guinnes mahallesinden görüntü.

Guinnes bira tarafından da sembol olarak alınmış. İlginçtir bira sembolü ile devletin sembolü aynıdır. Tek fark Guinnes arp’ı sağa, devletin sembolü arp sola dönük kullanılır. Guinnes 1756’da kullanıyor, devlet ise 1922’de kuruluyor dolayısıyla Guinnes çok daha önce sembol olarak seçmiştir. İrlanda’ya gidip Guinnes bira içmeden de dönülmez. Store House bira müzesi, Dublin’de gezilen en önemli müzelerden biridir. Store House’u 20 Avro gibi ücretle en az 2 saatte gezebilirsiniz. Biz panaromik geziyoruz malum. Guinnes rekorlar kitabı da Guinnes ailesinin bulduğu bir şeydir. Şöyle ki, iddialaşmayı huy edinmiş İrlandalılar barlarda sonunda kavga eder olunca şirket sorulan soruların cevabının bulunduğu bir küçük kitapçık bastırır. Sonrasında konular arttıkça kitapta bugün ki şeklini alır. Şimdi yolumuz yemyeşil bir bahçede kurulmuş olan Aziz Patrik Katedrali -Saint Patrick Katedrali..

6-IMG_0445
İrlanda-Dublin- Saint Patrick Parkı

Saint Patrick  İrlanda’nın koruyucu Azizidir. İrlandalıların milli rengi yeşildir. 300’lü yıllarda yaşayan Aziz patrik’in de rengi yeşilmiş. Nihayet bir hikaye yakaladım. 💃💃💃Romalılar döneminde İngiltere’de bir haydut yakalanıyor ve İrlanda’ya sürülüyor. Sürgün geldiği burada hidayete erip tövbekar olan bu kişi Aziz Patrikten başkası değildir. O dönemde İrlandalıların dini yok puta tapıyorlar. Aziz Patrik’de hayli uğraş sonunda İrlandalıları Hristiyan yapıyor. Hristiyan yapmak için de üç yapraklı yoncayı☘️☘️☘️ kullanıyor. Neden dört yapraklı değil de üç yapraklı yonca? E diyor üç yapraklı bu yonca baba, oğul ve kutsal ruh üçlemesine dayanır üçü de aynı kökten çıkar, birbirleriyle birleşmez ama ayrılamaz da der. Yani bir metafor olarak kullanır. Neticede bu üç yapraklı yeşil yonca rengi ve şekliyle de ülkenin sembolü olur.

5-IMG_0429
İrlanda-Dublin- Saint Patrick Katedrali

Aziz Patrick 17 Mart günü ölür bu Katedrale gömülür tam yeri bilinmiyor yine mezar üstüne Katedral inşa edilmiştir. 17 Mart tüm dünyadaki İrlandalılar tarafından Saint Patrick’s Day veya Green Day günü olarak kutlanır, özellikle Amerika Boston’da İrlandalı çoktur. 17 Martta Boston’da her yeri Boston çayını bile bir günlüğüne yeşil akıtıyorlar, çok büyük bir olay oluyor. Katedrale giriş 8 Avro.

7-IMG_0447
İrlanda-Dublin- Saint Patrick Parkı

Ayrıca çocukluğumuzun Klasiklerinden olan Gulliver’in Gezileri’nin yazarı Jonathan Swift’in de mezarı buradaymış. Çünkü Swift bir din adamıdır hayatının 30 yılında bu manastırda baş yöneticilik yapmıştır. İşte bir hikaye daha.

Jonathan Swift aslında anne-baba tarafından İngilizdir. Babası, annesi ona hamileyken ölünce annesi Swift’i bakamam deyip doğar doğmaz İrlanda’da akrabalarına bırakıp İngiltere’ye gider bir daha da geri dönmez. Jonathan çok başarılı bir çocuktur akrabaları onu  Trinity College -şimdiki Dublin Üniversitesinde- okutur, tam bir İrlandalı gibi yetişir. Sonra İngiltere’ye gider ve o zamanın en ünlü devlet adamlarından Sir William Temple’ın yardımcısı olur. Sir William Swift’teki ışığı görüyor onun Oxford’da okumasını sağlıyor. Jonathan 25 yaşındayken orada 8 yaşında bir kızla tanışıyor. Kızın adı Ester Johnson ve ilginçtir ki, bir ömür ayrılmıyorlar. Ester de kimsesiz bir çocuktur. Aralarındaki ilişki hiçbir zaman çözülemiyor. Bir aşk ilişkisi mi? Abi kardeş ilişkisi mi? Jonathan bu ilişki hakkında asla bilgi vermez ve Ester reşit olana kadar da kızla yanında bir arkadaşı olmadan hiç bir araya gelmez ama hep yanında taşır. İngiltere’deki hayatını bitirip İrlanda-Dublin’e dönerken de Esteri yanında getirmiştir. Swift Ester’e-Stella demiş hep öyle hitap etmiş. Ester kendisinden 20 yıl önce ölünce başkanı olduğu bu katedralin içine gömdürüyor, ölünce kendisinin de Esterin yanına gömülmesini vasiyet ediyor. Ve şimdi katedralin içinde ikisininde mezarı yan yanadır.💞💞

Panoramik gezimiz devam ediyor. Trinity kolejden geçiyoruz. 1592 yılında Kraliçe I. Elizabeth tarafından kurulmuş daha sonra Dublin Üniversitesi olmuştur. Yani bizim Galatasaray koleji ve Üniversitesi gibi. İçini 10 Avroya gezebilirsiniz hemen girişte yüzyıllık harika kütüphanesi varmış ve İncilin ilk nüshası sergileniyormuş. Ancak 20 şer kişilik guruplar halinde girildiği için biz yine yaya kaldık.

8-MG_3488
Dublin- Trinity Koleji

Bu arada Dublin’de genelde duyulan ya da bilinen bir renkli kapı olayı vardır.18. yy George’lar dönemine ait bu evlerin en güzelleri Dublin’in meşhur Merrion Square bölgesidir ve haliyle statü olarak da üstün yani zengin bir muhittir. Bu konuda yine hoş bir iki hikaye vardır. Biri; İrlandalıların içkiye olan düşkünlükleri bilinen bir gerçektir. Adamın biri çok sarhoş evine gidiyor kapıyı kurcalıyor açıp içeri giriyor ama kendi evi değildir. İşte o nedenle herkes evinin kapısını başka renk boyuyor ki, evler karışmasın kimse yanlışlıkla girmesin. Bence kadının fendi erkekleri yendi meselesi olabilir. 😁  Bir-iki örnek vereyim otobüsten.🤷‍♀️

IMG_3477
Dublin
PHOTO-2019-08-02-01-31-34
Dublin

Bir diğer hikaye Kraliçe Victoria ölünce ulusal yas ilan ediliyor ve bazı şehir yöneticileri diyorlar ki, kapılar matem nedeniyle siyaha boyanacak. İrlandalılar da Kraliçeden öyle nefret ediyorlar ki, neredeyse def çalıp oynayacaklar. O kadar çok seviniyorlar yani bırakın siyah boyamayı, kapılarını rengarenk boyayıp bu ölümden ne kadar mutlu olduklarını böyle ifade ediyorlar diye de anlatılır.

Dublin’de hayli tanıdık ünlü var ve yine 1880’den sonra bir Oscar Wilde’dan bahsetmemek olmaz. Evinin karşısında Merrion Parkta bir heykeli var.

IMG_0465
Dublin-Oscar Wilde anıtı

Oscar Wilde; Eksantrik kişiliği, aykırı davranışlarıyla (eş-cinsel) tanınmış Dünya Edebiyatının saygın isimlerinden biridir. Dublin’deki evi bugün Amerikan koleji olarak kullanılıyor. Babası Kraliyet ailesinden de Sir ünvanı almış John Wilde soyludur ve dönemin saygın hekimlerindendir. Oscar’ın zeki ve başarılı olduğu anlaşılınca Oxford’a gönderilir ve oradan da üstün dereceyle mezun olur. O dönem İngiltere’sinde eş cinsellik suçtur ki 1960’lı yıllara kadar öyleydi ve tedavi edilmesi gereken bir hastalıktır. Ne kadar saklasa da bir şekilde mahkemeye çıkıyor. Suçlu bulununca Londra’nın batısında Reading kalesinin zindanına kürek mahkumu olarak gönderiliyor. Burada iki yıl kalıyor ve şaşaalı yaşamının aksine Paris’te ucuz bir otel odasında sersefil hayata veda ediyor, yıl 1900. Önce öldüğü mahalledeki mezarlığa gömülüyor. Mezarı daha sonra Paris’in meşhur mezarlığı Pere Lachaise taşınmış.

Şimdi Dublin’i ikiye bölen Liffey nehrinden geçip O’Connell caddesine geçiyoruz. Liffey nehri şehri ikiye bölüyor. Buradaki en güzel köprü Ha’penny köprüsü. Vaktiyle buradan geçişlerde bir penny ücret alınırmış adı o zamandan kalma sanırım. 😊 Nehrin güney yakası Kraliyet dönemindeki saygınların oturduğu saray ve diğer binaların bulunduğu yer. Biz şimdi kuzey yani avam taraftayız. Denizdeki gel-git burada bile hayli etkili bakın sular çekilmiş.

11-IMG_0530
Dublin -Liffey Nehri

O’Connell caddesinde Patates kıtlığını anlatan-Açlık -Famine Anıtı; İrlandalıların Gorta Mor diye adlandırdıkları bu kıtlık o kadar dramatiktir ki dünyada bir İrlandalılık olgusu yaratmış. Dünya üzerinde İrlandalıların olduğu hemen her yerde yüzden fazla kıtlık anıtı mutlaka vardır. İrlanda’dan göç eden insanların anısına 1997 yılında yapılmış. Burası da konum olarak İrlanda’dan yola çıkan ilk geminin hareket noktasına gitmek için yürümeye başlanan yermiş. O dönemde halkın beslenmesinde patates en önemli besin maddesiymiş. 1845 yılında başlayıp 1852 yılına kadar 7 yıl süren mücadeleye Kraliçenin halkı ya Protestan olursunuz ya da çekip gidersiniz diye göçe zorlaması da eklenmiş. Kıtlığa sebep olan da patatese bulaşan mantar benzeri bir hastalıkmış. Tarladaki ve sonra da ambarlardaki patatesleri de etkileyip çürütünce kıtlık başlamış. (Böyle mantar benzeri hastalık sonrasında en az 5 yıl patates ekilmesine de müsaade edilmezmiş) Hemen bir yılda yeni patates yetiştiremeyince de açlıktan kırılmışlar, bir kısmı da göç etmiş ve nüfusları hayli azalmış.

IMG_0459
Dublin-Famine Patates Kıtlığı Anıtı

Gelelim bizim nasıl yardım ettiğimize; İrlanda 1845 yılında büyük felaket sayılan kıtlık yaşarken halkın yardım çığlıklarını tüm dünya duyar. İrlanda’ya ders vermeye kendince devam eden İngiltere önce duyarsız kalır. Osmanlı Sultanı Abdülmecit yardım talep edilmemesine rağmen duyarsız kalamaz ve 5 bin Sterlin yardım yollansın der. Bunu duyan Kraliçe I. Elizabeth acilen 2 bin Sterlin yardım yollar. İngiliz elçisi hemen Abdülmecit’e giderek Kraliçemiz den fazla yardım yanlış olur bari yarısı kadarını yollayın diye baskı yapar ve bin Sterline razı eder. Ama Abdülmecit ayırdığı para kadar erzak yardımını gemi ile yollar. Bu kez de Kraliçe engel koyunca İrlandalılar gemileri Drogheda Limanına çekerek yardımı alırlar. Ve bu yardıma karşılık da Sultan Abdülmecit’e bugün orijinalı Topkapı Sarayında bulunan teşekkür nameyi yollarlar. İşte İrlandalılar bize her zaman şükran-ı medyundur. Şehrin ambleminde ve futbol takımı Drogheda United formasında da görülen ay- yıldız bu sebepledir. ❤️❤️ Güzel bir parkta mola verdik. St. Stephens Green park.

13-IMG_0477
Dublin-St. Stephens Green Park.
12-IMG_0471
Dublin-St. Stephens Green Park.

Sonrasında Dublin sokaklarına dağıldık. Şehir hayli kalabalıktı ama insanlara ne sorsan hemen yardımcı olacak kadar turiste saygılıydılar. Bu güzel köşede ki yapı 1980 yılında yapılmış olan St.Stephen’s Green Shopping Centre. Grafton Street’e doğru uzayan yürüyüşe devamla.

14-IMG_0480
İrlanda-Dublin- Stephen’s Green Shopping Centre

Dublin’in en popüler alışveriş caddesi olan Grafton ünlü giyim, mücevher, elektronik eşya mağazalarının bulunduğu hayli pahalı bir yer. Adını İngiltere Kralı II. Charles’in gayri meşru oğlu, 1. Grafton’dan almış. Hemen girişte Canon fotoğraf makinaları satış bayii vardı. Uğradım tabii yeni çıkan EOS R 24-105 f/4L lensi ile 3500 € tax free ile 3017 € yine de pahalıydı.

15-IMG_0482
İrlanda-Dublin

Bu cafede gördüğümüz Amerika bayrağı çokça karşımıza çıktı. Rehberimiz Sinan bey anlattı; Sebebi de mutlaka Amerika’da yaşayan bir akrabası vardır ya da kendi bir dönem orada yaşamıştır. Ama en büyük sebep İRA olayı çözülmesi için hayırlı Cuma anlaşması çerçevesinde ara buluculuk için Bill Clinton’ın bizzat kendisi Tony Blair’ı da yanına alarak İrlanda’ya gelmesidir…

16-IMG_0483

İlerde çiçeklerin olduğu  daha güzel yerlere doğru aktık sanki. Hava güzel, insanlar sıcak kanlı, fotoğrafımı çekme diyen yok vallahi pek hoşuma gitti Dublin yaşanası bir yer. 💃

18-IMG_0488
Dublin sokakları

Orijinal vitrinleri fotoğraflamayı da çok severim.

IMG_0494

Masallardaki şatoları andıran bu güzel yapı da Victoria döneminden. Elbette restore edilmiş ama nasıl güzel yeni yapılmış gibi.

20-IMG_0495
Dublin

George’s Street Arcade; Victoria döneminden kalma bizim kapalı çarşılarımızın aynı bir yer.

IMG_3648
Dublin-George’s Street Arcade

Cup Cake’leri meşhurmuş atlamayayım. 😁

21-IMG_0499

23-IMG_0504

24-IMG_0505
Dublin-St. Andrew Kilisesi

St. Andrew Kilisenin hemen önünde bronzdan yapılmış güzel bir kız heykeli ve size anlatacağım bir de güzel hikayesi var. Bu heykel 1988 yılında yapılmış adı; Molly Malone.

25-IMG_0507
Dublin-Molly Malone

Molly Malone; Bu güzel kız 1600’lü yıllarda yaşamış bir balıkçının kızıdır. Molly babasının tuttuğu balıkları pazarda – canlı, canlı denizden yeni çıktı diye bağırarak satarmış. Çok güzel giyinir salına ,salına sepeti kolunda pazara giderken o güzelliği seyretmek için mahalleli sokaktan geçmesini bekler hayranlıkla izlermiş. Adına şarkılar yazılmış Molly Malone diye buraya ekliyorum dinleyin üstelik Johnny Logan söylüyor. Ben çok sevdim umarım siz de seversiniz. Heykelin göğüsleri şans getirdiği düşünülerek ellenmekten parlamış. 😇 Dublin’in önemli simgelerinden biridir.

Dublin’de Fleet Street-barlar sokağıdır ve dünyaca ünlü Hard Rock Cafe de buradadır. Buradan iki sokak üstte de İrlanda’nın dünyaca tanınmış İrish pup’ı  The Temple Bar var biraz gezdikten sonra gideceğimiz adres.💃İrlanda’nın edebi kahramanlarının posterleri girdiğiniz her barda karşınıza çıkar. Burada ise Holywood ünlüleri gibi kaldırıma işlenmiş. İrlandalı bir şair, öykü yazarı, romancı ve oyun yazarlarından birkaç tanesi. Flann O’brien, Brendan Behan, Patrick Kavanagh, ve Con Houlihan gibi ünlü spor yazarı.

Bu slayt gösterisi için JavaScript gerekir.

Duke Street’te yürüyoruz.

26-IMG_0513

27-IMG_0515

28-IMG_0516

O’Connel Köprüsünden geçerek aynı isimli caddede ileri doğru yürüyoruz bir yandan da magnet nereden buluruz sorup duruyoruz. Hiçbir şey alamasam da magnetsiz dönmem. Raylı sistem zarif tasarımlıydı.

IMG_0553
Dublin

Şehirde dolaşan bildiğimiz hop-on, hop-off’dan başka bir de sarı Viking arabaları vardı. Turistlere gezi boyunca Viking başlığı takıyor kalabalıktan geçerken hep birden ho-hoy diye bağırıp korkutuyorlar. Eğlendikleri kesin.🤣🤣🤣

30-IMG_0521_1
Dublin

Karşımıza bu kez İrlanda’nın Ulusal kahramanı Daniel O’connell’ın görkemli anıtı çıktı.

31-IMG_0534
Dublin-Daniel O’connell Monument

Hemen ilerisinde de The Spire -İğne direk denilen bir anıt direk var. Çok önceleri tam da burada 1970 yılına kadar var olan Britanya İmparatorluk zaferini ifade eden Amiral Nelson’un Trafalgar anıtı varmış. 1970’lerde İRA militanları anıtı dinamitle havaya uçurdular sonra da yerine İrlanda Ulusunun ve İrlanda kültürünün dinamizmini yükselişini ifade eden bu direği diktiler. Geceleri lazer aydınlatma ile 100 metre olan bu iğne direk gökyüzüne iyice uzanmış görünüyor. Direğin sol tarafında da büyük postane binası var.

32-IMG_0536
Dublin- The Spire

Direğin hemen solundaki 32 Henry  Street’e girdik magnetimizi alıp (gördünüz mü? her şey yemyeşil ) dönüşe geçerken Budist gençlerle müziğin ritmine dayanamayıp ben dahil oynuyoruz. 💃💃💃💃💃 Namaste ❤️

IMG_0528

33-IMG_0539
Dublin-32 Henry sokağında Budistler

Yolumuzun üstünde yine İrlandalı ünlü yazar James Joyce’un bronz heykeli çıktı. Yaşlı teyzemin konumuyla kareye bayıldım.

2-IMG_0551
Dublin-James Joyce

Bu güzel bina, bar ve aynı zamanda da ünlü bir otelmiş. Köşesinde adını aldığı Oliver St. John Gogarty’nin heykeli var. Gogarty İrlandalı bir şair, yazar, aynı zaman da tıp doktoru, sporcu, politikacı ve tanınmış bir hatipmiş. James Joyce’un Ulysses romanında Buck Mulligan’a ilham kaynağı olmuş.

IMG_0569
Dublin-Oliver St. John Gogarty Bar

Sanatçı her yerde sanatını icra edermiş. Harikaydı.

IMG_0549

Bir güzel gezinin sonuna daha geldik. Dublin’i sevdik, İrlanda’lıları sevdik. Ben de sizi buraya kadar getirmiş olmanın keyfini sürüyorum. Umarım siz de benim gibi keyifle gezmiş, okumuş, izlemişsinizdir. Kuzey İrlanda Belfast’ta buluşmak üzere sevgiyle kalın. ❤️☘️❤️

İRLANDA-Dublin’ için 15 yanıt

  • Das ist ein sehr interessanter Artikel mit wunderbaren Fotos. Ja, Dublin ist eine freundliche, lebenslustige und symphatische Stadt. Ich mag die Kultur und die Kreativität. Meine Nichte war in Irland als AuPair Mädchen und meine Cousine heiratete einen Iren. Ich mag dieses herrliche Land.
    Danke für diesen schönen Artikel, Alev Abla!
    Viele Grüße von Rosie aus Deutschland!

    Liked by 1 kişi

  • Söylemiştim, İngiltere yörelerinden okumaya başlarım diye. Netekim, ‘bu sözü bir siyasetçi çok kullanırdı ama şimdi çıkaramadım,’ okumaya başladım. Aslında daha önce okumuşum, üstelik beğenmişim de ama nedense bir şeyler çiziktirmemişim. Üzgünüm, tabii sevdiğim ve 1977 yılı Ağustos ayında bir hafta zaman geçirdiğim bir şehir olunca keyifle okumaya başladım. İnanır mısınız, anlattığınız şehir bana sanki başka bir yer gibi geldi. Bizler festival sırasında programın peşinde gösteriden gösteriye koşarken hiç bir şey görmemişiz. yan yana tuğla evlerden oluşan bir sokakta iki katlı bir evde sanki pansiyoner olarak kaldık. Ev sahibi Eleanor’du. İlk defa kahvaltılık mısır gevreği ile orada karşılaştık. İlk sabah güneşli bir havada gösteri yapılacak yere giderken Eleanor yağmurluk ve şemsiye almamız için bizi uyardı ama kadına güldük. yarım saat sonra hava kapadı ve bir yağmur, tabii iç çamaşırlarımıza kadar ıslandık. Ardından güneş açtı. tam kuruyacakken bir yağmur daha, anlatılacak gibi değil, yani aylardan Ağustos. Hikayeleri keyifle okudum, fotoğraflardan tanıdık yerler çıkarmaya çalıştım ama olmadı. Sıcak bir şeyler yediniz mi bilmiyorum ama biz çorba dışında pek sıcak bir şey yiyip içmedik. İyi ki gidip görmüşsünüz, darısı bizim başımıza. Selam ve sevgilerimle…

    Liked by 1 kişi

    • Ah çok sevindim Gürcan Bey; Sayenizde ben de tekrar okumuş oldum. Ve Bir üstte tesadüfen yazımı görüp yorum yazan bir Alman Hanımefendiye de ben yeterli teşekkür edememişim. Bu vesile ile bloguna uğradım.
      Dublinde hiç ıslanmadık ama tarif ettiğiniz gibi ıslanmak Stonehenge’de başımıza gelmişti. Hatırlattığınız ve tekrar okuduğunuz için teşekkür ederim. Yemek ,içmek otel haricinde pek yapmayız, ama bira içtik elbette. Siz Elif Hanımı Yavaş, yavaş işleyin en iyisi. Selam ve sevgiler bizden.

      Liked by 1 kişi

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s