BİRLEŞİK KRALLIK ve İRLANDA-İngiltere-5-

Merhabaaaa 😍  bu kez arayı açmamaya niyetliyim demiştim ve güzel gezimize görmeyi çok istediğim Stonehenge tarihi dikili taşlara doğru sizleri de götürerek başlıyorum.💃💃

Tarih 30-Temmuz-2019 Londra’dan çıktık iki saatlik yolumuz var ve maalesef  hava bulutlanmaya başladı 🌧🌧yağmur geliyor bu demektir ki, hiç şansım yok fotoğraf işi zor gibi, rehberimizi dinliyoruz. Bazı yerler vardır ki, görünce hayal kırıklığı yaşarsınız, Stonehenge için de aynı duyguları yaşayacaksınız bu benim samimi düşüncemdir ününü haketmiyor gibi… Ama inanın dünya üzerinde görülmesi gereken 5 tane tarihi yer söyleseniz biri mutlaka Stonehenge olacaktır. Girişin 21 pound ve on kuruş gibi küsuratlı bir ücreti var o nedenle kim görmek ister karar veriniz dedi. Yağmur çiseliyor boş bir arazide dikilmiş onbeş-yirmi  taş için ıslanmaya değer mi? Göreceğiz… 🤔

IMG_0258
İngiltere- Salisbury Stonehenge yolu

Önce fotoğraf çekemem diye üzülerek vazgeçmişken Önder’in buralara kadar gelmişiz Stonehenge’yi göremezsem üzülürüm hayalimdi, hem yazıma ne yazacağım diye mızmızlanırken şimdi vazgeçmek olmaz ayrıca şeker değilsin erimezsin de deyince el mahkum yağmurluğumu giydim makinamı sarıp sarmaladım bir de iPhone’un da yedek aldım gidiyorum.

STONEHENGE; Biraz bilgi vereyim hemen. 1986 yılından beri UNESCO Dünya Mirası listesinde yer almakta olan Stonehenge; İngilizce stanhen -hanging stones’ten (asılı taşlar anlamında) türediği kabul ediliyor ve dolayısıyla bu tarihi yere de adını vermiş oluyor.  Londraya bir saat mesafede Salisbury bölgesinde halen 17 si ayakta diğerleri yatık dairesel şekilde dizilmiş yüksekliği 5-6 metre, ağırlıkları 25 ton olan 30 adet taştan ibaret bu antik kalıntının tarihi bizim göbekli tepe meydana çıkmadan önce en eski olarak anılıyordu. Stonehenge M.Ö 3100 yılında yapılmaya başlamış Göbekli tepemizin çağı da M.Ö;10000 hatta daha eski. 🙌🙌 Günümüzde English Heritage tarafından işletiliyor-nam-ı diğer kraliyet ailesi tarafından yani.

Sinan rehberimiz keşke içine girebilseydik saklambaç oynasaydık diyemeyiz (böyle harika bir rehberimiz var) artık bir şerit var çevresinde bir tur atacağız. Ama üzülmeyin taşların portresini alabilirsiniz kimse çekilsin diye sıra beklemeyeceksiniz -bu iyi haber bana. 💃💃💃 Stonehenge’ye yaklaşıyoruz giriş yapmayacak olanlar otobüsten kısa bir süre görebilirler aksi takdirde inilen yerden taşları görmek mümkün değil dedi. Hemen otobüsten gördüğümüz kadarı ile bir İphone fotoğrafı koyalım belki gitmem.

IMG_2839
İngiltere- Salisbury Stonehenge

İlk bulunduğunda kimse ne olduğunu anlamamış. Tapınak olduğu konusunda inanış çok. Dairesel şekli nedeniyle gökyüzü ile ilişkilendirilir. Ama tabii teoriler yine hayli çoktur. Gözlemevi olabilir, dairesel yapının bir yerinde kapı gibi bir aksı var orası tam da 21 Haziran’da ki gün doğumuna bakıyor. Dolayısıyla bahar ekinosuna bakılarak yapılmış gök cisimlerinin hareketlerini hesaplamaya yarayan bir kült yapı olabilir diye düşünülüyor. İşin ilginç tarafı İrlanda’nın bir adasında da newgrange denen dairesel planlı yapılmış bir tapınak var onun girişi de 21 Aralık kış gündoğumuna bakıyor dolayısıyla büyük bir ihtimalle burası yıldız hareketlerine- dünya ve ay hareketlerine bağlı olarak yapılmış bir ibadet yeri olsa gerek. Aynı şeyi bizim göbekli tepe için de söyleyebiliyoruz.

Burada yapılan kazılarda çevresinde çokça mezar ve ayrıca belirli mesafelerde özellikle açılmış 52 adet boş çukur bulundu. Yapılan incelemelerde çukurların yılın belirli dönemlerinde ayın dünyaya göre aldığı pozisyonu gösteriyordu. Mezarların da stonehengeden daha eski olduğu tespit edilince bir dönem mezarlık olarak da kullanıldığı belli olmuştur.

En popüler inanış; 17. ve 18. Yüzyıllarda Stonehenge’in Kelt rahipleri- Durid’ler’in dini ibadet yeri olarak yapıldığı idi. Bu inanışta Halen de günümüzdeki Druid toplumları Stonehenge’i hac yeri olarak görüyorlar ve belirli dönemlerde-yaz-kış gün dönümlerinde ziyaret ediyorlar.

Otobüsten indik yağmur başladı. 10 dk. Yürüme mesafesindeki anıt taşlara gitmek üzere shuttle binelim diyene kadar yağmur şemsiye ☔️☔️ falan dinlememecesine hızlandı. Benim yağmurluk kafadan giyme önü değil yanları açık. Makinam ıslanmasın mücadelesine başladım. Tam survivor’lık durumdayız. Shuttle sırası bekliyoruz.

3-2020
İngiltere- Salisbury Stonehenge

Taşları görmeden ıslandık bile. Shuttledan indik tura başlarken önümüze bu devasa kaya çıktı. Sinan Bey, eğer burası bir tapınaksa bu taşın bulunduğu yer de giriş olabilir dedi ve devam etti. Daire şeklinde planlı dizilmiş taşlar etrafında döneceğiz. Bu dönme olgusu eski zamanlardan beri insanlar için hep bir gizemdir. Yani bir kutsallık atfetmişizdir. Hayatta herşey dönüyor; Dünya 🌍 gezegenler, su, atomlar, mevleviler de dönüyor maddi alemden manevi aleme kolayca ulaşabilmek için dönüyorlar. Dönme sonsuzluğu ve manevi alemi, kutsallığı temsil eder. Kutsal mekanları hep dairesel yapmışlar tıpkı bizim cami kubbelerimiz gibi. Kısaca genelde bir dönme olayı var. Biz de döndüğümüze göre burada da hacı olduk sayılır. 😉

4-02-09 21.07.45
İngiltere- Salisbury Stonehenge

Taşlara en yakın mesafe 10-15 metre. Eskiden yanına kadar gidip taşlara dokunabilirmişsiniz. Ama insanlar orada da hatıra almak adına taşları kırmaya başlayınca ve bir iki yer de çökme olması nedeniyle artık uzaktan seyretmekle yetiniyorsunuz.

Yarı yolda artık her tarafımız ıslanmıştı ben makinam koruma adına yağmurluğa sarındıkça sadece rüzgarla açılan etek kısmından ıslandım. Çoğu arkadaş şemsiyeyi bile kapattı tepeden tırnağa ıslandı. Yanımdaki Profesör arkadaşım Seval ile (kulakları çınlasın) ıslandıkça gülmeye başladık bu kadar yoldan gel, ıslan yine de makinalar yerine telefonla fotoğraf çekmeye çalış diye, üstelik Seval bu ikinci gelişim deyince ben koptum. Birlikte selfisiz olmazdı.

5-IMG-40-07
İngiltere- Salisbury Stonehenge

Rehberimiz, meslek hayatımın*en ıslak * gezisini yaptım dedi. Herşeyimize kadar ıslansak da hayli eğlendik. Foto by Sinan Aydın 🤩

122
İngiltere-Salisbury Stonehenge’de biz

Bilgiye devamla…Modern zamanda yapılan incelemelerde de çok şaşırtıcı sonuçlar ortaya çıktı.  Stonehenge’de iki tür taş var ortadaki büyük taş sarsen taşı aslında *kafir* anlamındadır. İlginçtir ki, orta çağda avrupa medeniyetinde Türkleri ve müslümanları ifade etmek için kullanılır, Saraken diye yazılır sarsen diye telaffuz edilir. Ama Hırıstiyanlık öncesi dönemdeki putperest Keltler inşa ettiği için onlara da kafir anlamında sarsen diyorlar. Yakın çevrede bulunan bir taş. Burada ortadaki taşı da merkezi gibi görmüşler sarsen stone demişler. Diğer taşlar blue stone dedikleri maviliği ancak mikroskobik ortamda görülebilen hafif mavimtrak dolerit taşıdır. En son incelemelerle taşların 300 km öteden Gallerden geldiği tespit edilmiş. Bunu da Southhampton Üniversitesi’nden Dr. Josh Pollard açıklamış. Gallerde açılan bir maden ocağındaki kayalar çatlak sütunlar halinde bulunuyordu, işçiler çatlaklara yerleştirdikleri odun parçalarının yağmurlarla şişip blok halinde düşmesini sağlıyorlardı. Sonrada taş ve topraktan yaptıkları platformlara sürükleyerek getiriyorlar. E nasıl gelmişler. 😳 🤷‍♀️ İşte gizem tam da burada.

Yağmur son hızla devam ediyor. Artık ıslanmak sorun olmaktan çıktı son bir hamle ile bu karemi canon’um ile çekebildim.  💃 Aslı budur-Görseldeki özel çalışmamdır.💃 Taşlara ruh verdim. 😇

Görsel-IMG_0270
İngiltere- Salisbury Stonehenge

Büyük karede görebilseydiniz yağmur çizgi, çizgi gözüküyor. Ne yalan söyleyeyim hem yağmur hem yakınlarına gidememek bana o tarihi gizemi ve ruhunu yaşatamadı. Ama olsun 5000 yıllık tarihi, kendi tarihime not düşmüş oldum bu da bana yeter. ❤️❤️❤️

Çevreye de bir göz atalım deme fırsatımız olmadı zira yağmur göz açtırmadı yola devam ettik. Bath’e doğru 60-65 km dir, yaklaşık 1 saat kadar bir yolumuz var. yağmur devam ediyor ama Bath’de şehir içinde olacağımızdan bu kadar ıslanmayız. Etraf yemyeşil keyifli bir yolculuk olacak diyen rehberimiz Sinan Aydın arada bize İngiltere’nin yetiştirdiği ve 27 yaşında kaybettiği kadife sesli Amy Winehouse‘u  dinletiyor.

BATH; Bath’e geldik otobüsten indik; Sinan rehberimiz indiğimiz yerin adı Boq Island’ır, evet 💩 yanlış duymadınız boq, okunuşu bizdeki ile aynı dedi. Ama burada tuvalet, pis kokulu çamurlu yer anlamına geliyor.  Zamanında bu indiğimiz yer bataklıkmış ve pis kokarmış,kanalizasyon da muhtemelen oraya akıtılırmış. Sonradan buralar restore edilipde turizm şehri olunca şehrin tam ortasında otobüslerin indir-bindir yeri olmuş. Hala şehirliler Boq Island diyorlar.

IMG_2941
İngiltere-Bath-Boq Island

   Güzel bir park ile başlayalım. Ama giriş ücretliymiş.

7-IMG_0327
İngiltere-Bath-Parade Garden

Sonra bilgi alalım toplanıp yürüyüşe geçelim. 🤩 Merak edenler elimdeki ses cihazıdır.🤩 notla başa çıkılmazdı. 😁

IMG_2975

 Bu çok güzel şehir Jane Austen’in şehri diye tanınır ama romanlarında çokça bahsettiği Bath’de Austen sadece 6 yıl yaşamıştır.

Bath’in ortasından Avon nehri geçer üstünde de Pultaney köprüsü inşa edilmiş. Pultaney köprüsü çarşıdır içinde dükkanlar var ve içinden araç geçen sayılı köprülerden biridir. Tarihi yapıları ile Bath 1987 yılında Unesco Dünya Mirası listesine alınmıştır. Öldükten sonra bile, Victoria döneminde (ve hala dünyada da) şöhretini kaybetmeyen Austen sayesinde Bath en popüler sahil kasabası oluyor. II. Dünya savaşında popülaritesi biraz azalsa da 1960 lardan sonra yeniden Britanya’nın yükselen yıldızı haline geliyor. Günümüzde de aynı şekilde Londra’ya yakınlığı nedeniyle en önemli sayfiye ve turizm merkezlerindendir.

Şimdi Bath meydanındayız hemen sağımızda Bath’in en eski yapısı Roma hamamı var  bu bina roma gibi durmakla beraber George’lar döneminde yapılmıştır, kapısı hayli kalabalık. Hemen yanında da Pomp room yazar yani pompa odasıdır. Artık suyu kaynağından çıkarmak için buhar gücüyle çalışan motorlar yerini sanayi devriminden sonra elektrikle çalışanlara devretmiş dolayısıyla burası da boş kalmıştır ve ikinci yarıda Victoria döneminde yapılmıştır. Şimdilerde Victoria döneminden güzel bir mekanda yemek yiyelim hem de eskiyi hayal edelim derseniz hamamın bir parçası olarak da kullanmış olursunuz. Benden söylemesi diyen rehberimizi takibe devam ediyoruz.

9-IMG_2966
Bath meydanı

İşte sıcak su da tam buradan çıkıyordu. Roma tarihi gizli kaynakları Bath’den bahsederken burada o pagan dönemde ay tanrısına tapıldığını söyler. Yöredeki sıcak akan suyun da ay tanrısının insanlara bir ihsanı olduğunu anlatır. Küçük bir de tapınma yerleri varmış. Romalılar M.S 42 yılında gelip Londra’yı kurduktan ve adayı ele   geçirdikten sonra 1.yy içinde Hadrian dönemine doğru yani M.S 120 gibi buraya kadar gelmişler. Roma döneminde hamamlar vardı ve romalılar için çok da önemliydi. Britanya’da da bu özelliklerini gösterip ay tanrısının tapınma yerinde büyük bir hamam inşa ettiler. Zaman içersinde 350 yıl boyunca yani Romalıların yaşadığı M.S 400 lü yıllara kadar bu hamamlar bütün Britanya’da Romalılık sembolü haline geldi. O çağda Roma’lılar Londra’dan buraya özellikle hamam için geliyorlardı. Dönemin İmparatoru Hadrian küçük bir hamam yaptı sonra Caracal dönemlerinde hamam büyütüldü ve Britanya’daki en büyük Roma hamamı haline geldi. Şimdilerde Roma hamamında hala kaynayan sıcak su var ama başka tesisler kullanır. Roma hamamı ise halen müze olarak kullanılmakta.

Güzel bir kare yakaladım. Yorumsuz. 🤣🤣🤣

10-IMG_0334
İngiltere-Bath city meydanı

Bu hamamların çok büyük özellikleri de var. Az çok tarihten bizim Efes harabelerinden bildiğimiz gibi hamamlar aynı zamanda bir sosyalleşme yeriydi. Gerçi Roma’lılara göre her yer sosyalleşmeye uygundur, tuvaletler bile 😁 Efes’i hatırlayınız. Romalıların bu durum için önemli bir sözleri vardır* her ne ki, doğaldır yakışıksız değildir*

Sabah girilen hamadan akşam çıkarsan sadece yıkanılmaz tabii yemek yenir, oyun da oynanırdı. Hamamın soyunma odası* apodyteriumları, sıcak banyo odası* caldarium, ılık banyo odası* tepidarium ve soğuk banyo odası *frigidariumları var. Gezmedik Flickr’dan fotoğraf arkadaşım Neil Howard‘dan alıntı bir fotoğrafla devam edeyim.

5733415899_5a218a8492_k
İngiltere-Bath-Roma hamamı-Photo credit by Neil Howard

Romalıların en büyük özellikleri hamam ve yol yapmaktır. Bugün bile hala Londradan çıkıp kuzeye İskoçya’ya doğru giden yollar hep Roma’lıların yaptığı yollardır. Romalılar buraları terk edince şehirler ve yollar kaldı ama hamam kültürünü devam ettirecek bir kitle kalmayınca hamamlar birer, birer kaderlerine terk edildiler. Eski prestijini kazanması M.S 1700 lere kadar sürdü. Şimdiki kraliçenin Almanya’dan gelen dedeleri George’un eşi Charlot’un bir deri hastalığı varmış, doktorlar hamam tavsiye edince, George ve ailesi buradaki hamam geleneğinden haberdar olmuş. Kraliçe Charlot 1740’larda buradaki hamamlara gelmiş kendini iyi hissedince de buradaki su şifalı demiş, ve Bath Kraliyet ailesi ve sosyetesi sayesinde eski ününe kavuşmuş.

14-IMG_2952
İngiltere-Bath city meydanı ve Katedrali

Kısaca; Tüm bu eşsiz yapılar 1750 ile 1780 arasında yani 30-40 yılda yapılmış.Bugün eğer Bath diye bir yer varsa George’lar sayesindedir.

15-IMG_2948
İngiltere-Bath city meydanı

Şehrin içine doğru yürüyoruz hemen karşımıza bir katedral çıkıyor Bath Katedrali.  Aslında 900 lü yıllardan beri Katedral var ama ahşaptan yapılmış bir kiliseyken sonra manastıra döner ve bahsetmiştik şehir statüsü varsa katedral de vardır. Kısaca Bath şehir olunca manastır da katedrale dönüşür.

IMG_0330
İngiltere- Bath-Bath Katedrali

Katedral iç savaş döneminde hayli yıkılmış sonradan tekrar yapılmıştır. Bin yıllık dış süslemeleri ve içi ile de çok güzel bir katedral. Fotoğraf yasak hem giriş ücreti de 8 pound olunca içine bile girmedim. 😇 Dış süslemesinde merdivenle yukarı çıkan melekler görülüyor.  Hikayesi de şöyle; Hz. Yusuf’un rüyasında böyle bir merdiven vardır ve meleklerin bu merdivenle öteki dünya ile bu dünya arasında gidip geldiğini görmüştür. Burada betimlenen de işte bu rüyadır.

IMG_0331aa
İngiltere- Bath-Bath Katedrali

Çarşının içinden geçiyor yukarı doğru çıkıyoruz. İngilizlerin meşhur pay ‘ın yani turtasının yapıldığı yer The Cornish Bakery. 😋 Turtayı sonra yeriz dedik.

18-IMG_2973
İngiltere-Bath-The Cornish Bakery

Caddeye çıktık sağa döndük alış-veriş için bir tek küçük bu caddesi var. yukarı doğru çıkıyoruz, herşeyin bir pound olduğu bizdeki bir milyoncu gibi yani sol arada kaldı malum magnet almadan dönemem. Kraliyet Mineral su Hastanesinden geçtik, malum sıcak şifalı sular ile romatizmal hastalıkları halen burada tedavi ediyorlarmış. Güzel kemerli bir yapının bizim Kilis taraflarında bolca görülen mimaride *kabaltı* diye anılan yapının altından geçiyoruz. The Raven diye güzel bir restorana denk geldik. Raven neydi ? hatırlamak isterseniz  tıklayınız. Raven

IMG_0310e
İngiltere-Bath-Quenn Street -The Raven

Quiet street- Wood street-Queen caddesinden devamla sağa dönüp adı Gay olan ama bildiğimiz mana da değil 😁 bir aile soyadı Sör John Gay Caddeden yukarı doğru çıkıyoruz hemen sağımızda merakla beklediğim Jane Austen Center ve Tea House. Evet yine İngiliz uyanıklığı ile Jane’nin hiç yaşamadığı bu evi tanıtım merkezi olarak kullanıyorlar.

19-IMG_0301
İngiltere-Bath- Jane Austen  Centre

Jane Austen; 1800’lü yıllarda yaşamış İngiliz edebiyatının en ünlü kadın yazarlarındandır. Bizde “Aşk ve Gurur” romanıyla tanınır. Austen Londra’nın güney batısında doğuyor, babası rahip ama çok ileri görüşlü bir adam. O çağlarda bir kız çocuğunu okutmak, eğitim aldırmak İngiltere’de bile imkansızken babası kızının yüksek seviyede eğitim almasını sağlar. Çok küçük yaşta babasını kaybedince maddi sıkıntıya düşerler. Austen alıştığı ortamdan uzak kalmasın diye 18 yaş civarında iken Bath’de 25 numarada yaşayan akrabalarının yanına gönderilir ve 1801-1806 yılları arasında altı yıl burada kalır.

Romanlarında da çokça çevrenin soylu kesim olduğunu, sessiz ve sakinliğin ona iyi geldiğinden bahseder. Daha sonra bu binalar yıkılıyor yerine birazdan göreceğiz sıra evler şeklinde, toplu konut gibi binalar yapılıyor, Jane Austen’in 25 numaralı evi artık yok. Ama bu gördüğünüz bina da anısını yaşatmak için oluşturulmuş(40 numara) yarı müze, yarı kültür merkezi  üst katta da bir victorian tarzı dizayn edilmiş hoş bir çay evi var.

Yukarıda çok büyük top gibi görünen bir ağaç Çınar tabii ki, etrafını çevreleyen muhteşem George dönemi mimari yapılar var. Haydi bakalım. 🙇‍♀️

-IMG_0293

Altına girdiğinizde büyüklüğünü daha iyi anlıyorsunuz.

-IMG_0283

Evet gelelim yapılara. Fotoğraf eklersem daha iyi anlatabilirim.

-IMG_0281
İngiltere-Bath- The Circus

The Circus; George dönemi mimarisinin muhteşem bir örneği olan bu evler tam dairesel planlıdır. 3 tane girişi olan bu yapılara The Circus, dairesel binalar deniyor. 1760-65 arası 15 yılda yapılmış. Bizdeki gayrimenkul yatırımcıları gibi o dönemde de kraliyetten alınan imtiyazlarla böyle yapıları yapıyor sonra da kişilere satıyorlar. The Circus bittiğinde çok iyi satış yapılınca on yıl sonra da birazdan göreceğimiz ikinci dairesel yapı olan The Royal Crescent yapılıyor.

Özellikleri şöyle; toplam 30 daire var. 1 numaradan başlıyor her birinde 10 daire olan 3 bloktan oluşuyor. Her biri 50 metrekareye oturuyor ve yukarıya doğru 3 kat var. Bunlar apartman değil her biri triplex daire yani. Günümüzde hala bir kısmı konut, bir kısmı iş yeri olarak kullanılıyor. Gogıl amcadan yardım alayım bakın şimdi daha iyi anlayacaksınız zira gerçekten çok enteresan yapılar.

Ekran Resmi 2020-03-25 20.09.31

Şimdi de The Royal Crescent’e doğru yürüyoruz 5-6 dk mesafe.

-IMG_0290
Bath-The Royal Crescent 

Royal-kraliyet, Crescent de yarım daire demektir. Crescent’te de 30 daire var. 1 No,lu daire müzeymiş giriş ücreti 8 paund. George’lar döneminde bir zenginin evinin nasıl olduğu hakkında bilgi edinmek isterseniz gezebilirsiniz. Panoramik görüntüsü de şöyle. Sağ tarafta görülen ağaçlık yerden geldik.

IMG_3024
Bath-The Royal Crescent

 Geri dönüşe geçtik hava kapanmaya başlıyor belli ki, yağmur gelecek. 🌧 Yol üzerinde cafeler ,dondurmacılar var.

IMG_0292

Geldiğimiz yoldan geri dönerken yoldan görüntülerle gezelim.Kitapçılar, kafeler çok güzel ve her taraf çiçek içindeydi.

28-IMG_0306

29-IMG_0308

Asterix’i çizgi roman kahramanını bilmeyen yoktur diye düşünüyorum.

27-IMG_0303

30-IMG_0313<akKlasik telefon kulübesi sardunya çiçekleri ile süslenmişti sevdim iyice görünür kıldım.😍

34-IMG_0326k

31-IMG_0315

Sokaklarda kaybolduk, arada ıslanıp bir kafeye sığındık tekrar yürüyüşle güzel bir parka çıktık. İngiltere havası böyle işte. Otobüse binmek için buluşma yerine Boq Island’a gidiyoruz. 🤭😁 Bath de güzel ve küçük bir şehir olarak anılarımızda yerini aldı. 

33-IMG_0321Yolumuz Galler bölgesinin başkenti Cardiff’e doğru ve 1.5 saatlik bir yolumuz var. Bu kez sizlere meraklı bir martı ile hoşçakalın ve takipte kalın diyorum sevgiyle. 😍 

 

 

BİRLEŞİK KRALLIK ve İRLANDA-İngiltere-Londra-1

Yeni bir gezi yazımla birlikteyiz. Zamanımızda Monarşinin tam karşılığı olmasa da sosyal yaşantılarını ve yıllardır Kraliçe olan II. Elizabeth’in ülkesini hep merak etmişimdir. Bu kez de şanslıyız ki, sadece Birleşik krallık değil yanında İrlanda bonusumuz oldu. Yine bol fotoğraflar eşliğinde birkaç ülke gezecek çok değişik tarihi bilgi ve hikayeler öğreneceğiz. 🤩 İlk göz ağrımız İzmir kökenli *Vertigo Tur* ile yaptığımız İngiltere- Galler- İrlanda-Kuzey İrlanda ve İskoçya turumuzun ilk ayağı İngiltere idi.

Biraz bilgi vermeliyim zira yeşil pasaportunuz da olsa vize gerekiyor. Haydi biraz bilgi yarışması yapalım gezi yaparken kıymetli rehberimiz Sinan Ercan da bize yapmıştı hangi Ülke? İngiltere, hangi Devlet? Birleşik krallık bu nedenle İngiltere değil Birleşik Krallık vizesi demek daha doğru zira; Birleşik Krallık İngiltere, Kuzey İrlanda, İskoçya ve Galler’den oluşuyor ve seyahat etmek isteyen kişilerin buralara giriş yapabilmesi için almaları gereken tek bir vize var. Ama arada İrlanda var. İrlanda Cumhuriyeti’ne İngiltere vizesi ile giriş yapılamıyor çünkü İngiltere Schengen üyesi değil. Ancak geçerli ve kısa süreli İngiltere turistik gezi vizesi ile öncelikle İngiltere sınırları içinden giriş yapmaları koşuluyla geçiş izni veriliyor. Zaten biz de İngiltere’den geçip İrlanda-Kuzey İrlanda üzerinden İskoçya sonra aşağıya yine Londra’ya dönüyor olacağız.

Biz vize alma şehrimizi torun sevdasına İstanbul olarak seçtik. Başvuru formu vs internet üzerinden İngilizce dolduruluyor (teşekkürler İlkbaharım-Deniz’imiz) prosedürü çok ve hayli zor işlemler, ücret ödeniyor mail ile onay aldıktan sonra randevuyu da Deniz aldı gittik. Uzun sürmedi 6 aylık en kısa olan vize için kişi başı 113 Dolar ödemiştik pasaportlar 15. günde verdiğimiz adreste elimize ulaştı. Rotamızı paylaşayım.

Ekran Resmi 2019-09-02 21.37.43

28-Temmuz-2019 sabah 11.30 İzmir Adnan Menderes havalimanında SunExpres’in giriş kapısında bile kontrolden geçtik enteresandı, sadece İngiltere uçuşunda yapılan bir muamele hepimiz çok yer görmüş gezmiş bir gruptuk kimsenin başına böyle bir olay gelmemiş. Şöyle; görevli eldivenli elinde bir kağıt parçasını üstümüze, çantamıza, telefonumuza benim fotoğraf makinama sürdü sonra gidip bir cihaza kağıdı gösterdi tamam geçin dedi. Ben nedir bu? Ne arıyorsunuz? Bir şey bulduğunuz oluyor mu? diye sorduysam da söyleyemeyiz dedi.

Ek bilgi; bu satırları yazarken tesadüfen NG de Havalimanlarındaki güvenlik ve nasıl aranıyoruz gibi bir konu vardı ve bu işleme süpürme deniyormuş. Üstümüze sürdükleri kağıdı bir cihaza okutuyorlar patlayıcı madde veya esrar varsa kokusu bu kağıda siniyor makinada o kokuyu bir şekilde değerlendiriyor.

Neyse Konuyu dağıtmadan bir bardak su bile vermeyen SunExpress ile Londra Luton havalimanına vardığımızda saat 13.10 idi. 😁 (2 saat farkımız + batıya gidiyoruz yani)

2-IMG_1tt
Londra-Luton kasabası

Genel bir bilgi vereyim: Anadilleri İngilizcedir ama iyi İngilizce bilseniz bile İngilizleri anlamayabilirsiniz. Para birimleri Paund’dur ama biz Sterlin diye biliriz. Paund eskiden bir ağırlık birimiymiş sonradan değer birimi olarak kullanılmaya başlamış. Aslında Paunt Sterlin denirken paunt daha çok kullanılır olmuş. En pahalı para birimlerindendir. 1 Paunt veya İngiliz Sterlini GBP-7,5 ₺ dir. Devletin adı Kuzey İrlanda ve Büyük Britanya Birleşik Krallığı. Burada Britanya adanın adı, Büyük Britanya ise; İngiltere, İskoçya ve Galler’den oluşan bu adadaki siyasi birliğin adıdır. Başkenti 9 milyona yaklaşan nüfusuyla Londra’dır. Londra için dünyadaki bütün dillerin konuşulduğu şehirdir derler. Evet çok eski zamanlardan beri göç alan bir ülke burası. Hindistanlı göçmenler ilk sırada Türkler de resmi olmayan verilere göre 500 bin civarında ve çoğu da Kıbrıs’lıdır. Aslında Türkler değil türkçe konuşan topluluk diyorlarmış zira Türkçe konuşan başka memleketten (Azerbaycan, Türkmenistan vs.) insanlarda varmış. Ama Türkiye’den Kahramanmaraşlılar açık ara öndeymiş. Son zamanlarda da *Ankara antlaşması* çerçevesinde gelen gençler çokmuş. Yakın zamanda hakkında çok konuşulan Boris Johnson da (Temmuz 2019’dan bu yana Birleşik Krallık Başbakanı) Osmanlı’nın son döneminde İçişleri ve Milli Eğitim Bakanı olan Ali Kemal Bey’in öz torunu Stanley Johnson’un oğludur. Aslını inkar eden haramzadedir derler ya aynen öyle, Türk karşıtlığı ile bilinir. 😏

Büyük Britanyayı oluşturan dört  ülke var demiştik. Bunların da toplamda 5 tane milli çiçeği var. İngiltere’nin gül, İskoçya’nın deve dikeni, Kuzey İrlanda’nın üç yapraklı yonca, Galler’in Pırasa ve nergis.

Devamla şehrin ortasından akan Thames nehri 346 km. ile Britanya adasının ikinci uzun akarsuyu, birincisi 370 km. ile Severn’dir. Her ikisi de Galler bölgesinden doğarlar. Severn Atlantik okyanusuna, Thames ise Kuzey denizine dökülür. Thames’in genelde suyu bulanıktır. Der ve devamını ara ara yazarım. 😉

İngiltere’de yerleşik profesyonel tur Rehberimiz Sinan ERCAN ile buluştuk. Gümrük vs. çıkış bir saati buldu.

IMG_0007_1
İngiltere-London Luton havalimanı

Hava tahmin ettiğimiz gibi bulutlu, evet grinin birkaç tonu vardı. 😉 Otobüse bindik merkeze 1 saatlik mesafedeydik, yol boyunca diksiyonu ve ses tonu çok güzel olan Sinan rehberimizin anlattıklarına kulak verdik. Tabii ki sizlere de aktaracağım. Öncelikle Türkiyemizin 11 enlem kuzeyindeyiz biraz yukarısı kutup zaten dolayısıyla havamız biraz daha serin olacak. Amaaa dedi Sinan rehberim ayrıca havamız hayli değişkendir. Çarşamba’ya kadar sıcaklık 35 dereceydi işi olmayan sokağa çıkmasın diye anonslar edildi, güneşi alma açısı arttığı için çok da bunaltıcı oldu. Dün sürekli yağış vardı, bugün şanslısınız hava çok güzel ☀️ ama yarın da belki yağmur yağar. 🌧 Kısaca işte Londra budur.

Devamla; Londra’da 5 tane havalimanı vardır. Ana havalimanı, THY’nin de indiği Heathrow havalimanıdır. İndiğimiz Luton havalimanı Londra’ya 1 saatlik mesafededir ve Luton Britanya’daki 200 bin nüfuslu en kalabalık kasaba-town’dır. Türkiye-İzmir’den sadece bu havalimanına tek uçuş var onu da SunExpress yapıyor. Trafik bugün hem hafta sonu hem de Londra Triatlonu nedeniyle hayli yoğun o nedenle bugün sadece Tower Bridge tarafını göreceğiz esas Londra gezimiz yarın olacak. Unutmadan bizim otobüsümüz özel olduğu için direksiyon alıştığımız şekilde solda idi oysa İngiltere’de araç direksiyonları sağda ve buna uygun olarak da trafik soldan işliyor. Tek sıkıntı inerken çok dikkatli olmalıydık aksi takdirde trafikte mazallah. 😇 Rehberimiz sola bakın St.George’un heykeli biz ona Aya Yorgi diyoruz dedi fotoğraf malum otobüsten. Sağdaki de St.John’s Wood Church. St. John’s tahta kilisesiymiş.

IMG_1957A
Londra-St. George monument

Aya yorgi’nin altından birçok efsane çıktı. Artık biliyorsunuz efsanesiz yazının tadı olmuyor. 🤷‍♀️ St. George anıtta; atının üstünde elindeki mızrakla kanatlı ejderhayı öldürmesi tasvir edilmiş. Pek seçemeseniz de…🤷‍♀️

Efsaneye göre: Krallığın birinde, halkın kuzularını hergün ikişer, üçer yiyen bir ejderha varmış. Öylesine oburmuş ki, ülkenin tüm hayvanlarını yiyerek yoksullaşmalarına sebep olmuş. Çaresiz kalan halk bu kez kızlarını ejderhaya kurban etmeye başlar. Kurban sırası kralın kızına geldiğinde aziz George beyaz atıyla gelir denizden çıkan kanatlı ejderhadan kızı kurtarmak için mızrağı ile ejderhayı yaralar sonra da atının ayakları altında ezer. Sevinen kral aziz George’u hediyelere boğar. Ama o hediyeleri istemez fakir halka dağıtarak çeker gider. Efsane bu tabii vurgulamak istenen kurtarıcı aziz George’un hristiyanlığın karşısında olanların (temsili ejderha) gücünü ezip kötülüğü yenmek (temsili genç kız) saf temizliği anlatmaktır.

Bir inanışa göre de Aya Yorgi çok uzaklarda Cappodocia’da (şimdiki Türkiye’mizin Kapadokya bölgesinde) doğmuştur ve yine enteresandır ki, MS 303’te Lydda’da (günümüz İsrail) Hristiyanlığı savunduğu için idam edilerek öldüğü biliniyor. Mezarının Lod’da olduğu buranın da Hristiyanların hac yeri olduğuna inanılıyor. Bizde heykeli değil ama kilisesi birkaç yerde var en bilineni 1751 de yapılan Büyükada’daki Aya Yorgi Rum Ortodoks Manastırı’dır. 

Neyse Thames nehri boyunca gidiyoruz güzel bir yapı var hemen söyleyeyim St. Paul Katedrali. St. Paul Katedrali; Londra’nın ana katedrali ve Londra Piskoposluğunun merkeziymiş. A evet hatırladım; Prenses Diana ile Prens Charles’ın düğününün yapıldığı 💍 💑Protestan kilise. Umarım gezme fırsatımız olur. Yine de öğrendiklerimi yazayım.

Katedra; Piskoposluk tahtı demektir ve her şehirde bir tane olur. Zaten bir yerleşim yerinde katedral varsa orası şehirdir. Londra’da da bir tane var gibi ama: Çok ilginçtir ki, Londra tek bir şehir değil şehir içinde şehirdir 🙄 biz şu anda Londra’ya hem geldik hem gelmedik dedi rehberimiz. Bir katedral yapılacaksa parlamento tamam burası şehir deyince katedral yapılırmış. Yani Londra’da halen iki tane Katedral var diğeri şehir içinde şehir olan Westminster’de.

1666 yılındaki yangında tamamen yanan St. Paul eski katedralin yerine yeniden inşa edilmiştir ve dünya Katolik katedrallerinin en büyüklerinden biridir. St. Paul Katedralini Kraliyet ailesinin ne düğün ne de cenaze törenleri için pek tercih ettiği dini yapı değildir. Çoğunlukla Westminster’i tercih ederler çünkü 1666’dan beri çoğu kral ve kraliçeler ölünce oraya gömülmüşler. Ancak Prenses Diana ile Kayınvalide savaşlarında Diana galip gelince düğün St. Paul katedralinde yapılmış.

St. Paul katedralini genelde sanatçılar ve askerler tercih eder. İngiltere tarihinde adından sıkça söz edilen Arthur Wellesley Wellington Dükü- Waterloo kahramanı, Amiral Horatio Nelson- Trafalgar savaş kahramanıdır. İkisinin de mezarı buradadır. Yine Birinci Dünya savaşında adı geçen çok tanıdık sima Arabistanlı Lawrance’in büstü, Florence Nightingale’in mezarı, İngiliz şair John Donne Anıtı da bu Katedralde yer alıyor.

1-IMG_2091
İngiltere-Londra-St. Paul Katedrali

Londra’yı pek çok yeri kurdukları gibi Romalılar kurmuş ve Lunpinyum adını vermişler. Londra adı; Londin ya da linden kelimesinden geliyor ve anlamını kimse bilmez. Tarihte Roma öncesi dönemde burada bir kral Lud var ve buraya Lud’un şehri anlamında Luden demişler zamanla Lundene sonra da London’a dönmüş. Pek çok farklı şekilde söylense de aslı budur da diyemiyoruz. Yine Şehrin ortasındaki semtlerden bir tanesinin de adı Ludgate. Efsane ye göre Kral Lud ölünce oraya gömülmüş. Daha sonra surlar yapılmış surlara da bir kapı yapılınca adı da Ludgate olmuş. Semtin adı da hala aynıdır. 

Otobüsle geçtiğimiz için trafikte pek çevre fotoğrafım yok Önder’in telefon fotoğraflarından bir iki ekleyeyim yazıya boğulmayalım. 🤷‍♀️

1-IMG_2093
Londra-Westminster

Thames nehri boyunca gidiyoruz demiştim.

2-IMG_2104
Londra-Westminster bölgesi-sağda Tate Modern sanat galerisi

Londra bu ne zaman yağmur yağacağı belli değilse şemsiye mağazasının da görünür yerde olması çok normal. 😀

3-IMG_2016
Londra-Westminster

Arada fotoğrafını çekemediğim aslında romanını merakla okuduğum Tapınak şövalyelerinin manastırını geçtik. Alıntı olan bir fotoğraf ekleyeyim.

ak
Temple Church, London – Temple Church, image by MPP Image Creation

Tapınakçılar-Tapınak şövalyeleri Fransız asilzade Hugues de Payen’in 1119’da kudüs’teki krallığın ve Hristiyan topluluğunun korunması amacıyla 9 şövalye tarafından kurulmuş olan bir topluluktur. Şimdi tapınakçılar yok (mu acaba? aynı kafada olan zenginler var deniyor da 😉) zamanın tapınağı da yok ama önemli toplantılara ev sahipliği yapan bir kilise var ve adı hala The Temple olarak duruyor.

Evet büyük bir heyecanla beklediğim London Tower Bridge’a gelmek üzereyiz. Bir iki Londra bilgisi daha aktarayım köprüyle de ilişkili zira. Londra aynı zamanda köprüleri en bol şehirlerden, otuza yakın köprüsü var ve hepsinin görevleri farklı tabii. Tren-yaya-trafik şeklinde. Güzel anlatımı ile verdiği bilgileri için rehberimiz Sinan beye arada teşekkürlerimi ileteyim. 🤩 İki katlı otobüsleri göründüler.

IMG_2001
Londra-Westminster

Londra nasıl kurulmuştan devamla; Romalılar, İmparator Claudius döneminde küçük bir köy olan bu adaya M.S 42 yılında geliyor. Londra’yı önce Times nehri kenarında Tower Bridge-kuleli köprünün olduğu yerde askeri bir yerleşim yeri olarak kuruyorlar. Zamanla gelişip büyüyen köy bir şehire dönüşüyor ve Romalılar 400 yıl boyunca burada yerleşik olarak kalıyorlar. 400 yıl sonra da adadan çekiliyorlar. Mantıklı bir sebebi var tabii ki, Başkentleri Roma’dan İstanbul’a yani Kostantinopolis’e taşınmış adaya hayli uzak ve aşılması gereken denizler, barbar dedikleri çok savaşçı Keltler -İskoçlar var artık baş edememiş ve bıkmışlar neticede 1410 yılında Londra’yı terk-i diyar etmişler.

Londra aslında çook uzun yıllar 600 kusur yıl başkent olamamıştır. Ancak 1066 yılında başkent olmuştur. Öncesinde Londra’ya 1,5 saat mesafede olan Winchester başkentmiş. Sonra zamanın Kralı Edward 1066 yılında başkenti Londra’ya Times nehri kenarına taşımaya karar vermiş. Edvard çok dindar bir adammış ölünce *günahları temizleyen adam* yani Aziz ilan edilmiş. (Bazıları ölünce meşhur olur ya…) 🤨 Neyse bugünkü Westminster sarayının orada bulunan Big Ben saat kulesinin olduğu yerde Westminster manastırını kurmuş. Ömrü vefa etmemiş inşaat bitmeden ölmüş ama halkı vefalı çıkıp Kralları Aziz Edward’ı inşaatın içine gömmüşler yapıyı üstüne devam etmişler. Böylece Londra başkent olmuş 1066’da.

IMG_2086
Londra-Westminster- St. Nicholas Cole Abbey (The Wren Coffee)

Kuruluş dönemi 1066’dan 1500’lü yıllara gelindiğinde de Londra çok büyümüş ve gelişmişse de Avrupanın sayılı başkentlerinden olamamıştır. Çünkü; 1580 yıllara kadar Fransa ile sürekli didişen Avrupa için hiç önemi olmayan adı bile bilinmeyen bir ada ülkedir. Bizimle bile ilk ilişkisi; Osmanlı İmparatoru 3. Murad dönemindedir. İngiltere Kraliçesi I. Elizabeth Almanya ile müttefik olan İspanyolların Britanya’yı işgalini önlemesi için o yıllarda doğunun büyük sultanı Grand Turco dedikleri Sultan Murad’a bir mektup ve çevresine de hediyeler yollayarak yardım istiyor. Oysa ki, o zamana kadar Osmanlı İngiltere’nin adını dahi bilmiyor. İspanyol ve Almanlar iki güçlü devlet, Osmanlı ise Cihan İmparatorluğu idi. İngiltere’nin şansı Katolik değil Protestan olmalarıydı yani puta tapmıyorlardı kısaca yardım edilebilir di. Ve yardım edilince İngilizler İspanyollardan kurtuldular. İspanyollar önemini kaybedince yerini İngiltere doldurdu ve 1600’den itibaren de İngiltere dönemi başlamış ve 200 yıl içinde de *üzerinde güneş batmayan Kraliçe Viktorya’nın muhteşem Britanya İmparatorluğu* olarak dünyanın tepesine çıkacaklar. Kaderimiz bu kime arka çıksak tepemize çıkmış. 😡😡

Güzel bir anıt gördük. İngilizler savaşlarda ölen kahramanlar için böyle anıtlar dikerlermiş. Şehrin birçok yerinde görebilirmişiz.

IMG_2081

Bu arada Londra 1600’lü bu yıllarda iki büyük felaket yaşar. Önce 1665 yılında büyük veba salgınından kırılır. 1300-1500’te ve 1665 ama 1665’te en büyük veba salgınını yaşıyor. Avrupa’nın tarihinde görülmüştür ki her 100 yılda bir vebadan kırılırlar. Vebadan bir yıl sonra 1666’da Londra tamamen yanmıştır. Bir tek London Tower denen Londra kulesi 1666’ya kadar gidiyor bunun dışında gördüğümüz hiçbir yapı çok eski değildir. Yangın etkisi 10 yılda onarılır ve 1700’lerden itibaren de Londra dünyanın merkezi haline gelir.

Bitmedi: Londra bir kere daha 1940-44 arasında yani 2. Dünya savaşında yıkılıyor. Hitler Britanya adasına çıkmıyor ama Alman uçaklarının ağır bombardımanlarıyla yıkılıyor. Yalnız Londra değil Manchester, Liverpool, Bristol, Cambridge de yerle bir oluyor. Ve tüm şehirlerdeki yapılar 1950’lerde aslına uygun olarak yeniden yapılıyor. Genel olarak tarihi şehir şimdi gezdiğimiz yerler yani Thames nehrinin kuzeyidir. Şehir 19. yüzyıldan sonra güneye yayılmaya başlamıştır. Londra tek bir şehir değil şehir içinde şehirdir 🙄 biz şu anda Londra’ya hem geldik hem gelmedik demişti ya rehberimiz. 🤔 Birleşik Krallık’ta 61 tane city statüsünde yükseltilmiş yerleşim bölgesi var. Şimdi biz Westminster şehrindeyiz. Aşağıdaki fotoğrafta duvar tabelasında işaretledim görünüyor.

IMG_1975
İngiltere-Westminster

Şehir merkezine giriş ücretli yola girerken yazıyor. Ücret 14 Paund günde 1 kere ödüyorsunuz akşama kadar geçerli. Sadece özel araçlara paralı ticari araçlara yok. Para gişesi yok kamera tespit edip plakanıza işliyor, zamanında öderseniz indirim var, 1-2 gün gecikmede faiz yok ama geçirilen her gün faiz artıyor kısaca ödememek gibi bir şansınız yok bundan kaçış sadece o sokak veya caddede oturuyor olmalısınız, daha neler neler var İngiltere’de.  🤨

Baker street caddesi karşımızda hızlı geçiyoruz. Nerden hatırlamalıyız? Evet Arthur Conan Doyle’un romanında yarattığı hayali dedektif Sherlock Holms’den. Meraklılarına alıntı bir fotoğraf ekleyeyim. (Wikimedia’dan alıntıdır.)

Sherlock Holms
Londra-Baker street caddesi

Maceraları tam dört roman ve epeyce çok öyküden oluşur. Severek okurduk. Hayli de filmi vardır. İzlemeyenlere tavsiye edilir. İngilizler turist avlama taktiğiyle Sherlock Holms ve romandaki arkadaşı Dr. Watson için sanki yaşamış gibi bir ev döşüyor sonra kapısına da burada yaşadılar diye bir levha asıp müzeye dönüştürüyorlar. Üstüne üstlük kapısına da Scotland Yard’dan bir polisi nöbetçi olarak dikiyorlar. Milletçe hala uyuyalım. 😴

Yok biz uyumayalım gezelim görelim. 😀 Büyük bir yeraltı parkında otobüsten indik ve işte buradayız.

8-IMG_2126

Alttaki fotoğrafta çizdim; Ok işareti boyunca gidip sarayın etrafını turlarken de Times üzerinde London Tower Bridge’i göreceğiz.

8a-IMG_0085

Sanırım tüm turistlerin gezi başlangıç yeri burası gibi. 😁 Bizde rehberimizi dinliyoruz.

9-IMG_2133

Burası Tower Hill semti karşımızda da Tower of London -Londra kulesi diye bilinse de Londra kalesi’nin de ilginç bir hikayesi var; dinliyoruz. Kale çok güzel görünüyor.

Tower Of London, City Of London’un kalbidir ve Londra’da göreceğimiz en eski yapıdır. 1066 yılında Westminster manastırını yaptıran Edward öldükten sonra çocuğu olmadığı için tahta kimin çıkacağı sıkıntı yaratır. Edvard’ın Kuzeni ile kayınbiraderinin kavgasından William galip çıkar. William’ın bir lakabı vardır Türkçemizde çok kaba bir tabir olsa da Avrupalı için o kadar da kötü olmayan William the bastard yani piç William. Kraliyet albümünde bile böyle yazar. Onlara göre sadece evlilik dışı doğduğu anlamına gelir. Ama tahta geçtiğinde Bastard değil Conqueror yani Fatih olacaktır. İşte bu William 1067 yılında Tower Of London’ı inşa ediyor.

10-IMG_0081
Tower Of London

17. yüzyıldan beri kalenin korucuları olan altı tane Kuzgun vardır. Bilirsiniz Kuzgunlar da hayli uzun yaşarlar. Bu kalede dolaşan kara kargalar-İngilizce Raven biz Kuzgun deriz- Kral II. Charles döneminde kalede büyük zararlara sebep olurlar. Kral da öldürülmelerini ister. Danıştığı bir alim Kuzgunların öldürülmesi durumunda krallığımıza uğursuzluk getirir kale düşer kraliyet de gider der. Bundan etkilenen II. Charles Kuzgunların kalede kalmasına müsaade eder.

Raven yani Kuzgunlar altı tanedir, Sinan bey belki dolaşırken görürsünüz dedi. Bir şanslı arkadaşımız görünce fotoğrafını çekmiş benimle de paylaştı. Teşekkürler, Ayşenur- Hasan Fehmi Ölmez.

 

kuzgun2
Tower of London-Raven

Neticede kalenin neredeyse korucusu sayılan bu altı tane kuzgun krallar gibi besleniyor, uçup kaçmasınlar diye de kanatları kesiliyor. Kaçsalar bile şimdi hepsinde gps var ayağında kırmızı renkli görülüyor, bulup getiriyorlar. Sonuçta krallığın düşme ihtimali var az şey mi?… Neyse her birinin de ayağında gördüğünüz gibi kırmızı bir halka var diğer (avam) 😀Kuzgunlarla karışmasınlar diye. Yeoman Warders-Raven Master denilen bakıcıları yani karga efendileri bile var. Onlar hala korunan bir geleneğin sonucu Tower Of London’un simgesi olmuşlar. Bir Raven master ben beyaz kuleyi çekerken önümden geçmiş benden kaçtı ama Önder’den kaçamamış. 😊

IMG_034Ak
Yeoman Warders-Raven Master-Londra

Ama buldum benim kareme de girmiş bakışa bakınız. 😇😇

IMG_0034 2
Yeoman Warders-Raven Master-Londra

Londra kulesini gezmeye devam..

13-IMG_0015
Tower Of London

Buradan bilet alıp aşağıdaki kuleden giriş yapılıyor. Kalenin hikayelerini de Rawen Master rehberlik yapıp anlatıyormuş.

11-IMG_0011

Kraliyet mücevherleri de ziyarete açıkmış. Öyle de olsa bu kalabalıkta gezmek mümkün değildi.

12-IMG_0012

Tower Bridge’e doğru gidelim merak etmiyor musunuz? ☺️ Bakın London Tower kapı girişinin durumu.

14-IMG_0017
Tower Of London-Girişi

Beyaz kuleye doğru giderken aklımda hep Tower Bridge vardı.

16-IMG_0020
Tower Of London

Ve işte maviş, maviş göründü. Neyse araya biraz kaynasın. 💃💃💃 Kuleyi yine anlatırım size.

15-IMG_0018

Kalabalığı yararak gidiyorum ezilmedim şükür dikkatli gidiyordu. Espri tabii hızlı gitmeleri yasakmış kağnı gibiydi. 😇

IMG_0021

Çocukluğumda tahta oyuncaklarımda vardı aklımda kalan böyle kuleler ama köprü değildi tabii bayıldım. Baksanıza tam ortaçağı yansıtıyor. Victoria döneminin şaheseri.

IMG_0030
London Tower Bridge

Yukarıdaki fotoğrafta görünen (özellikle çektim) taşlı kumsal bir zamanlar plajmış. Kıyıdaki tabelada: Kral V. George, denize gidemeyen Londralı çocuklar için serbestçe gidebilecekleri bir kumsal yarattı. 1934 yılında buradaki kıyı şeridi taşlık kumlarla kaplıydı ve kumsal Londra’nın aileleriyle popülerleşti. Plaj erozyon ve kirlilik nedeniyle 1971’de kapandı, ancak Thames şu anda dünyanın en temiz şehir nehirlerinden biridir diye yazıyordu.

Habire çekiyorum en güzeli olsun diye, derken eşim; Bak sana gelen biri var dedi. Sanırım herkes telefonla çekerken benim kocaman makinama o da şaştı.😁😁

IMG_0027_1
London Tower Bridge ve Martı

Sağ tarafı da alayım belki buralara dönemeyebiliriz. Vakit denk düşerse köprünün karşı yakasına geçmeye niyetimiz var.

Bu güzelim sivri bina Eski Londra köprüsü kulesi diye de bilinen 95 katlı metal ve camlı Londranın en yüksek sayılabilecek yapısı The Shard. İtalyan mimar Renzo Piano tarafından tasarlanmış. Restoranı ve seyir terasıyla ünlüymüş.

IMG_0031
Londra-The Shard Tower

Neden Londra köprüsü kulesi deniyor. Zira hemen yanında eski London Bridge var. Londra Köprüsü ve London Tower Bridge farklı yapıda halen mevcut iki ayrı köprüdür. Enteresandır aynı London Bridge’den bir tane de Arizona’da ki Havasu şehrinde var, evet Türkçede okunduğu gibi. Altında hikaye gibi gerçek bir başarı öyküsü var.

600 yıllık bu köprü Londra’nın tarihinde bir çok yangın geçirmiş, çok kez tamir edilmişse de 1973 yılında yeniden yapılmış. Eskisini yıkalım yenisini öyle yapalım denmişse de meclis üyelerinden biri satalım tarihi yapıdır ve hatta Amerika’ya ilan verelim mutlaka biri çıkar alır demiş. Amerikalı milyarder biri ilana ben alıyorum diye cevap vermiş ve almış. Mühendisleri gelmiş köprünün devasa taşlarını numaralayarak aslına uygun olarak Arizona’nın Havasu Lake bölgesine taşımışlar. Hikaye kısmı şöyle; güya zengin iş adamı taşınma sırasında Londra’ya gelir bakar a! London Tower Bridge yerinde duruyor. Ama benim aldığım bu değil ilerdeki kuleli olandı demişse de… iş işten geçmiş.Yıl 1968

Fakat harika bir zekası olan bu milyarder, Havasu Lake City’i çölde sıfırdan yaratmış. İnsanları orada yerleşmeye ve ev satın almaya ikna etmek için bizim şimdi İstanbul’da yemekli gezi teknesiyle ava çıkıyorlar ya; o da uçakla insanları o bölgeye taşımış yedirip içirmiş ve insanları ikna etmiş. Köprü de Londra’dan gelen tarihi yapı olarak şehrin havasını dörde beşe belki daha fazlaya katlamış. Yıl 1971 👏👏👏

Evet biz Tower Of London’a geri dönelim. Köprüyü üstüne çıkınca anlatırım. Bu Orta Çağ kalesi eskiden nehire sıfırmış. 🤓 Alttaki kapı St.Thomas Tower’ın Traitors’Gate- Hainler kapısı. Edward I tarafından yaptırılan St. Thomas kulesinin bir parçası olan bu kapı eskiden nehire bağlantılıymış ve birçok Tudor (İngiltere’yi yöneten hanedan mensupları) mahkumları bu kapıdan içeri sokulurmuş.

23-IMG_2180
Tower Of London-Traitors’Gate-

Önümden geçen Sih’i görünce çekmeden duramadım. Bana Hindistanı hatırlattı. İngiltere’de Sih nüfusu hayli çokmuş. Sih’ler de malum Hindistan da zengin bir topluluktur. Burada da aynı üst statüdeler.

24-IMG_0035

Evet kulenin şimdiki görüntüsü bu. Dünyanın önde gelen turistik yerlerinden biri olarak hala önemini koruyor. Tüm ziyaretçiler gittikten sonra anahtar seramonisiyle kapılar kitlenir ertesi gün yine bir seremoniyle açılırmış. Kule halen Yeomen Warders ve ailelerine, askeri bir garnizon ile yörenin valisine ev sahipliği yapıyormuş.

25-IMG_0037
Tower Of London

Kale eski roma surları kullanılarak sağlamlaştılmış ve büyük kule ortaya çıkmış 1075’te. Kule inşası çok uzun sürmüş. Kare şeklindeki bu kaleyi 1200’lü yıllarda Kral Edward I kraliyet sarayına çevirmiş ama hiçbir zaman saray olarak kullanmamış, herhangi bir saldırı anında kraliyet ailesinin korunmak için saklanacağı bir kale olmuş. III. Henry döneminde iyice görkemli ve korkutucu olmuş. Kule yapım sırasında Masonlar, Normandiya’dan gelip Fransa’dan taş getirmişlerse de esas parayı 1290 yılında Kral I. Edward Yahudileri İngiltere’den kovmadan önce aldığı ağır vergilerden toplamış.

Önündeki tabelada görülen eski hali de bu; yüksek duvarlar ve derin su hendekleriyle çevrilmiş Avrupanın en sağlam fethedilemeyen kalesi olmuş ve yine nehire sıfır. Bu laf çok hoşuma gitti biz hep deriz ya denize sıfır e burada da nehir var yani. 😁😁

IMG_2179 2 copy
Tower Of Londan

Kraliyet ailesini korumak amacıyla inşa edilen kalenin 500 yıl boyunca çok önemli ziyaretçileri olsa da bir kısmı buradan çıkamamış. Çok çarpıcı hikayeleri anlatılan kule zamanında saray-kale olmasının haricinde korkunç işkence odaları, hayvanat bahçesi, darphane- ki dönemin tüm sikkeleri burada yapılmış, Kraliyet mücevherleri burada saklanıyormuş, silah deposu olmuş, bir dönem Greenwich gözlemevi de oradaymış kargaları gitsin diyen zatı muhterem gök bilimcinin inadına Kral I. Edward; krallığım daha önemli lanetlenmesin kargalar kalsın senin gözlem evin gitsin diye Greenwich’i şimdiki yerine yollamış. 😀 Ayrıca infazlara da sahne olmuş, İngiltere’nin üç kraliçesinin; Anne Boleyn (VIII. Henry’nin aşkından tutuştuğu 2. eşi, yine Catherine Howard 5.eşi) ve Lady Jane Gray ile VI. Henry, 12 yaşındaki V. Edward ve onun küçük kardeşinin de idam edildiği yer olarak tarihte yerini almıştır. 😱 20 yüzyılda bile yakalanan Alman casuslarının vurularak infazı burada yapılmış. 1841’deki büyük yangında hayli tahrip olmuş. Ve yine 1381 yılında aşılamayan kale köylü isyanı sırasında asilerin açık kapıdan girmeyi başarmalarıyla aşılmış. Olmaz, olmaz demeyin 😇 olmaz, olmaz

Not: Bu VIII. Henry’i tarihte deli diye öğrenmiştik ya da çılgın her neyse ben lisedeyken 🤫 1965 yılında Herman’s Hermits şarkısı olarak ezberlediğimiz hatta okul gazetesinde yayınladığımız zamanımızın çok hareketli bir şarkısı vardı *I’m Henry the eigth ı’m* Güzel bir pop şarkıdır. Üzerine tıklayın izleyebilirsiniz.💃💃💃

Neyse gezmeye devam bir an önce köprüye çıkalım. Yol kenarında merdivenlerden çıkacağız gidiyoruz bir de yakından pozlayayım. Tarihe, sıradışı ve görkemli tarihi yapılara meraklıysanız buraya Londra’ya gelmelisiniz. Yakından bir daha bakalım.

27-IMG_0045
London Tower Bridge

Karşımıza çıkan bu toplar ile zamanında önemli günler için atışlar yapılmış. İlk atışlar Tower Of London kulesinden Kral VIII. Henry’nin ikinci eşi Anne Boleyn’in 1533 yılında taç giyme töreni için 41 kere yapılmış. Günümüzde Kraliçe’nin doğum gününde 62 pare  parlemento açılışında da 41 top atışı yapılmış. Kraliyet doğumlarında da bu seremoni yapılıyor. Şimdi daha modern toplarla tabiki.💃💃💃

28-IMG_0049
Tower Of Londan

Köprüye çıkma telaşım Önder’imin bakış açısından.

28B-IMG_2225

Köprüye çıkış yeri.

IMG_2220
London Tower Bridge giriş yolu

Ava giden avlanırmış.😇

28c-IMG_2249

London Of Tower’ın orta kapısını çekiyordum. Eskiden burası hep suyla kaplıymış.

29-IMG_0055
Tower Of London

Alttaki karede çocuk o kadar çok eğilip kalktı ki, ne oluyor diye fotoğrafladım. Meğer London Bridge’de ayakkabımı bağlıyordum pozu veriyor kız arkadaşı da olmadı tekrar diyormuş.. 🤣🤣🤣

34-IMG_0065
London Tower Bridge

Bu gencin bacağındaki kesin Titanik dövmesidir. Ortaya geçip sanatsal bir kare alacaktım oysa ki.🤩

36-IMG_2233
London Tower Bridge

Ben sanatsal, manatsal diye uğraşırken Önder çarpıcı bir kare yakalamış. 👏👏👏

35-IMG_2256
London Tower Bridge

Herkes hatıra fotoğrafı çektiriyor, selfi yapıyor. Orta refüje geçerken hayli korna yedim. Bana köprüde insan o büyüye kendini kaptırıyor dikkat et ezilme demişlerdi çok doğruymuş. Bu güzelliğin bir de Eski London Bridge köprüsüyle bağlantılı enteresan bir hikayesi var sonra anlatacağım.

30-IMG_0050
London Tower Bridge

Derdim şu kareyi çekmekti.

31-IMG_0053
London Tower Bridge

Biraz köprünün tarihinden bahsedeyim: Kraliçe Victoria’nın, sanayi devriminin muhteşem bir mimari harikasıdır demiştik. Adını iki kulesinden alan tüm dünyada en çok tanınan 125 yıllık köprünün yapımına 1886 da başlanmış. Baskül tipi köprülerin dünyadaki en meşhur örneğidir. Hala her gün bir açılır, bir kapanır toplam sekiz kere çalışır ve bir açılıp kapanması 1.5 dk. sürüyormuş. İki tane gemi var burada biri yandan çarklı diğeri yelkenli gezi gemileridir. Bunlar her gün gezi için çıktıklarında köprü açılıp, kapanıyor, bu kısa mesafede zira daha geçemeyecekleri bir sürü köprü. 🤷‍♀️

Gemilerin geçişinin yayalara engel olmasını önlemek için ikinci bir yaya yolu üstte yapılmış rağbet görmeyince kapatılmış, şimdilerde cam platformlu seyir terası olarak çıkılabilir bir yer. Karayolu trafiğinin gemi geçişine engel olmaması için o zamanlarda buharla çalışan hidrolik motor varken (hala orijinal motorlar ziyaretçilere açıkmış)  şimdilerde elektrikli motorların çalıştırdığı pistonlu açılır kapanır köprü ile karşı kıyıya bağlanmış. Ufak bir hikayesini yukarıda anlatmıştım. Hala biraz  London Bridge köprüsü ile karıştırılır. Oysa burası; alt fotoğrafa bakın neymiş 😇😇😇 Tower Bridge…

37-IMG_0062 copy

Sağ taraf manzarası; Londra’nın en yüksek binası olan The Sard yukarda anlatmıştım.

33-IMG_0061
Londra- The Sard

Sol taraf manzarası da böyle.

38-IMG_0064
London Tower Bridge manzarası

Görüldüğü gibi karşıya geçecek vakit olmadığı gibi karşıda da çok önemli görseller yokmuş. Biz de London Of  Tower turumuzu tamamlayıp buluşma yerine dönelim.

41-IMG_0068
London Of  Tower

Bu kalıntının içinde madeni paralar vardı.

IMG_2300

Bilgi tabelasında yazılar Almanca idi sevgili Onur Kalyoncu oğlum’un çevirisiyle (Tekrar teşekkür ederim) bu bir Orta Çağ geçidiymiş okuyalım.

Tower Hill’deki Orta Çağ Geçidi; Bu orta çağdan kalma geçit Londra Şehri’ne doğrudan girme imkanı sağlıyordu. Günümüze kadar şehir surları içinde ayakta kalmayı başaran orta çağ’dan kalma bilinen tek büyük geçittir. Yeraltı tünellerinin yapımı, geçidin kalan kısımlarının kazılıp kazanılmasına olanak sağlamıştır. Çok köşeli bir yapıya sahip bu geçidin girişinde (kaleyi korumayı sağlayan) 3 adet okçu delikleri hükmetmektedir. Kale iki tane ahşap kapı ve yuvası hala görülebilir bir parmaklıkla korunmaktadır.

Taş işçiliğinin mükemmel kalitesi, geçidin belki de 13. yüzyıl sonundan sonra Londra Kulesi’nde önemli değişiklikler yapan kraliyet taş ustaları tarafından inşa edildiğini göstermektedir. Paralar da her zaman ki gibi dilek parasıdır. 13.yy dan kalma ya.  ☺️☺️☺️ Siz de dileyin belki tutar.

42-IMG_0073
London Of tower- 13.yy.dan kalıtı ortaçağ kapısı

Son köşeyi dönüyoruz.

43-IMG_0077
London Of Tower

Son bir bakış. VE

44-IMG_0084
London Of Tower

End Of The Write Tower Of London ☺️☺️☺️

44-IMG_0079

Topu topu 1.5 saatte yine iyi gezmişiz. Otobüsümüze bindik uzaktan çocukluğumun dönme dolabını gördüm aaa derken rehberimiz anlatmaya başladı. İnip fotoğraf çekip yola devam ettik.

46-IMG_0088

Londranın Gözü- London Eye; Aynen Eyfel kulesi gibi geçici olarak beş yıllığına konmuştu. 2000 yılı Milenyum için ama o kadar çok para kazandı öylesine popülerleşti ve Londra’nın sembolü oldu ki, kaldırmaktan vazgeçtikleri gibi sonsuza kadar da kalacak diyorlarmış. 135 metreye kadar yükseliyor 32 kabini var ve bir turu toplam 35 dk. sürüyor. 25 pound ücreti var. Biletini hemen ordan da veya internetten de alsanız aynı sıraya giriyorsunuz. Sıra da tam 35 dk. sürüyormuş.

45B-IMG_0087
Londranın Gözü- London Eye

Bundan sonra otele kadar inmek yok otobüs gezisi. 🤷‍♀️ Parlemento binasının önünden geçiyoruz .Aaaa inanmıyorum biz de şans bu kadar zaten Big-ben de tamiratta. 😏  

Asıl adı Elizabeth Kulesi olan Kule 13 tonluk çanı ve saati ile tanınır. 1836 yılındaki yanan Westminster sarayı yeniden yapılırken daha görkemli olsun diye yanına kule (bunlarda kulesiz iş göremiyorlar 🤣 ) ve sesi heryerden duyulan çanı olan bir de saat eklemişler. Saate takılan ilk çan kırılmış sonraki çok ağır gelip tehlike yaratınca aynı sesi veren daha hafif bir çekiç takmışlar sesi heryerden duyuluyormuş. Ben duymadım ama.

Adını nerden aldığına dair birkaç rivayet var. Biri; İngilizlerin ağırsiklet boks şampiyonu Benjamin Caunt’un lakabı big ben imiş. O dönem kendi çapında ağır olan şeylere big ben demek adet olduğundan bu kocaman çanlı saate de big-ben denmiş. Halka açık olmayan kuleye çıkmak için İngilizler milletvekillerinden özel izin alırlarmış.

 

48-IMG_2366

Aslında taksileri siyah bu da bizim yeni moda mavi taksilerimiz gibi olmalı. 😁

47--IMG_2355

Bu güzel evler Victoria dönemi evlermiş. Tuğlalar kırmızı. Bacalar hep böyle upuzun.

49-IMG_2430

Londrayı yarın da gezeceğiz bugün zaten yoldan geldik yorgunuz sizleri de fazla yormadan yarın görüşelim diyorum. Umarım fazla geciktirmem. ☺️ Her zaman olduğu gibi yazımı bir güzelle kapatıyorum. Aynı Gan gam style değil mi? çok tatlı.

50-IMG_2328

Sevgiyle kalın.❤️ ❤️ ❤️