Sri Lanka- Kolombo
Evet seyahatimizin 3. günü Hint Okyanusu’nda geçti. Costa Victoria’da 4. gündeyiz 14 Ocak 2020 ve sabah saat 07:00. Gemi, Sri Lanka’nın başkenti Kolombo’nun batı Eyaletindeki limanına demirlemek üzere. 😌

Hediyelik eşya tezgahları hazırlık yapmaya başlamışlar bile. Manzara çok renkli.
Resmi adı Sri Lanka Demokratik Sosyalist Cumhuriyeti, ama 1972 yılından önce hepimiz Seylan olarak bilirdik. Seylan adı da Zeylanicum- Tarçın’ın Latince isminden gelir. Hint Okyanusu’nda Hindistan’ın altında göz yaşı damlası gibi duran bu ada ülkenin yüz ölçümü 75.000 km²’dir. Sri Lanka 20 milyonu aşmış nüfusu ile de 9 eyaletten oluşmuştur. Bizim adını bildiğimiz Tamiller Kuzeyde yerleşmişler. Başkenti 2 milyon nüfuslu Kolombo’ dur. Para birimi Sri Lanka Rupee’sidir. Dini açıdan zengin bir mozaiğe sahip. Öyle ki, Budizm başta olmak üzere, Hinduizm, İslamiyet ve Hıristiyanlık eşit şekilde dağılmıştır. İşte bir tane ilginç yapısı ile Budist tapınağı-Stupası karşımızda duruyor. Sambodhi Chaithya.

Toplam yüksekliği 80 metre olan bu Stupa Budha’nın Nirvana’ya ulaşmasının 2500’üncü yılı anısına 1956 yılında yapılmış. İçinde vaaz salonu da olan stupalara Chaithya deniyor. 11 katlı bu yapıya 258 basamakla çıkılıyor. Biz vakit kalırsa gideriz dedik. Ama kısmet olmadı. En kötü havalarda bile gemiler tarafından görülecek şekilde tasarlanmış.
Sri Lanka 500 yıl boyunca Avrupa güçleri arasındaki rekabetin merkezi olmuştur. Cazibesi elbette ki doğal güzelliği olduğu kadar ipek ve özellikle baharat yolundaki en önemli doğal limana sahip oluşudur. İngilizlerin el attığı yerlerden biri de Sri Lanka’dır. Sadece İngilizler değil elbette bir dönem tarçın aramaya gelen Portekizlilerin sömürgesi oldular. Onlardan kurtulmak için Hollandalılardan yardım istediler dolayısıyla bir dönem de Hollandalıların ve en sonunda da İngiltere’nin sömürgesi oldular.
Seylon- Seylan adını kullanan İngilizler yayılmacılığı çok kurnazca yaparlar. 😉 Şirin gözükmek için İngilizceyi resmi dil yapıp, köleliği de kaldırdılar. Müslüman halkı güvenli bulup arka çıktılar ve dinlerini yaşamaları için bazı kolaylıklar sağladılar. Sonra 19. yy’da İngilizler kahve yetiştiriciliğine başladılar ve Seylan kahve ihracatı ile meşhur oldu. Bir dönem kahveye mantar hastalığı gelince kahveden vazgeçip yerine çay ekmeye başladılar. Çayı 1830 yıllarında bir İskoçlu üretici getirmiş. Çay yetiştirmede hayli de başarılı olunmuş. Bu kez de Seylan çayı meşhur olup kahvenin sonunu getirmiş. Ama Sri Lanka hala tarçın üretiminde ve dünya tarçın ticaretinde %75 ile ilk sırada yer alır.
İlk geçim kaynakları pirinçtir, suyun aşırı sıcakta uçması ile devrilen pirinç bitkisine su sağlamak için barajlar bile inşa etmişler. Gittikçe yükselen ekonomisi; çay ve tekstil olsa da turizm ve değerli taşlarını unutmamak gerek.
İngilizler; 1947’de Hindistan’a bağımsızlığını vereceğini açıklayınca Sri Lanka biz de istiyoruz der ve İngilizler 1948’de onlara da bağımsızlıklarını verir. Seylan adı uzun yıllar sonra 1972 de resmen Sri Lanka olmuştur. Resmi dilleri artık Sinhalese’dir. Tamillerle kavga dövüş yapsalar da işler durulmuşa benziyor.
Colombo;
Kelani nehri ağzında, doğal bir liman şehri olan Colombo’ya bu adı Portekizliler vermiştir. Portekizliler Sri Lanka’ya geldiklerinde çokça güvercinle karşılaşmışlar ve buraya güvercinlik anlamında Colombo demişler. Latince: Columbiformes güvercinler demektir.
Efsaneye göre, 500 yıl önce burada yaşayan ilk yerli halk Sinhalese’lerdir. MÖ 260 yıllarında adaya Mahinda adında bir Budist gelir ve Mahinda onları Budizm ile tanıştırır. Sonrasında Budizm Sinhalese kültürüne iyice yerleşmiştir. Bugün Sri Lanka’nın %70’i Budist’tir ve Budizm resmen kabul görür bir öğretidir hatta resmi olarak da kabul edilmiştir.
Şimdi otobüsle şehri panoramik olarak gezerken sömürge döneminden kalma yapıları göreceğiz. Fotoğrafların bir kısmı şehri tanımak adına otobüsten iPhone ile çekildi haliyle camlar kirli ve ön cam silecek engeli vardı PS de beni epey uğraştırdı, ama yine de güzeller ve en azından şehir hakkında fikir veriyorlar. Bir şehri tanımak için sokaklarını gezmek, çarşı-pazarını insanların yaşamını da gözlemlemek gerekir diye düşünüyorum. Fotoğrafların bir kısmı sevgili eşim Önder’e ait. Sonsuz teşekkürlerimle. 😍

Fi tarihinde bir kaleye ev sahipliği yapmış buraya kale kalmamış olsa da Fort deniyor. Bölge daha çok Kolombo’nun kültür ve ticaret merkezidir. Resmi daireler ve bankalar ile daha da önemli hale gelince çevrede görülen bu yapılaşma hız kazanmış.
Kolombo Menkul Kıymetler Borsası, dünya ticaret merkezi hep buralarda. Yerel rehber İngilizce anlatıyor bizim rehberimiz de bize tercüme ediyor. Hala İngilizlerin yaptığı alt yapıyı kullanıyorlarmış. Sömürge dönemi yapılarla karşılaşmaya başladık. Bu saat kulesini İngilizler deniz feneri olarak yapmışlar. Solundan geçip gidiyoruz. Ah evet burada da trafik solda, arabaların direksiyonu sağda. 😁

Yolumuz başkanlık sarayından geçti ama çok korunaklı ve demir kapısı kapalıydı. Çok güzel tarihi yapıları olan zengin bir caddeden geçiyoruz her taraf banka dolu. Sağımızda İndian bank devamında hem Çin hem İngiliz bankası olan muhteşem bina Cargills Ceylon Ltd. Bu nasıl bir güzelliktir! Adamlar sömürdükleri her yeri ihya etmişler az bir restorasyonla hala yeni gibi ayaktalar.

Başka bir caddedeyiz soldaki tarihi bina ünlü Grand Oriental Hotel. GOH diye anılan otelde kalmak için hayli zengin olmak gerekiyormuş. 🤑🤑🤑 Ve önünde yine Grand Oriantal Hotel’in yaptırdığı sömürge döneminde Rickshaw’da (çekçek arabada) bir tüccar temsil edilmiş.
Sir Baron jayatilaka Mawatha’da (cadde) karşımıza yine bir kavşakta saat kulesi çıktı. Khan Saat Kulesi 20. yy da Hindistan Bombay’dan Kolombo ‘ya gelip yerleşen ve burada petrol kuyuları çalıştıran tanınmış ve zengin bir aile olan Framjee Bhikhajee Khan’lar tarafından yaptırılmış. Kule’nin şimdi akmayan bir de çeşmesi var, fotoğrafta görülüyor. Khan ailesinin iki oğlu babalarının 45. ölüm yıldönümü anısına yaptırmış ve Kolombo halkına şükranlarının bir ifadesi olarak adamışlar. Kolombo’nun ticaret bölgesi olan Pettah Market’e girişi gösteren sembol bir saat.

Kolombo’nun ticaret bölgesi olan Pettah Market’e doğru Khan saati solladık, keşmekeş bir trafikle gidiyoruz. Pettah kalenin dışı anlamındadır.

Sağ taraf, dar sokaklarla ticarethanelerin olduğu yerlere çıkıyor. Bir iki dönülmez yoldan sonra güzel bir yapıya yine bir camiye gidiyoruz. Kırmızı Cami- Jami-Ul-Alfar Mosque veya kapısında yazdığı gibi Al Masjidh al Jamiul Alfar.
Geniş bir caddeden geçiyoruz. Kırmızı camiye gitmek için hayli yön değiştiriyoruz.
Nihayet otobüsten fotoğraf çekmek için indik şükür. Al Masjidh al Jamiul Alfar Camii Müslüman iş merkezlerinin olduğu yerde İngilizler döneminde yapılmış 600 yıllık bir camidir, kapıda yazan 1908 restorasyon yılıdır. Ticaret için dışardan gelen iş adamlarının ve yine Hindistan’dan gelen Müslümanlarında ibadet etmesi için İngiliz mimarisi ile Sri Lanka’nın kırmızısı örnek alınarak inşa edilmiş hayli görkemli bir cami. Günlük program dolu olunca ve trafik müsaade etmediği için gezmek ne kelime ezilmeden otobüse bindiğime bile şükrettim. 😁

Pettah bölgesi ticaret bölgesi demiştik. Rengarenk albenisi çok bu caddeyi yine de fotoğraflarla anlatmak isterdim. Görünüşe göre bizim İstanbul’daki Kapalı Çarşı, İzmir’in kemeraltı çarşısı gibi ne ararsan bulabileceğin daracık sokakları var. Trafik zorlayınca hemen otobüse bindik. 🤷♀️ Aynı yollardan tekrar geçerek giderken bir, iki sokak sonra durma imkanı olmayan daracık bir sokaktan geçerken inanılmaz renkli maviler içinde bir Hindu Tapınağına denk geldik ama durmadık. 😥 Kolombo’daki en eski, en büyük bu tapınak Shiva ve Ganesh’e adanmış adı da Sri Kailawasanathan Swami Devasthanam Kovil Temple.

Panoramik gezmeye devamla karşımıza bir çan kule daha çıktı derken onun da bir Budist stupa olduğunu gördük. Budizmin resmi öğreti olduğunu söylemiştim sanırım daha çook tapınak ve stupa görecek ve gezeceğiz. Stupa daire şeklinde bir alan üstüne şemsiye veya buradaki gibi çan şeklinde yapılmış çatılı dini mekanlardır. Budha’yı yüceltmek adına yapılırlar içinde dini emanetler sergilenir. Aynı zamanda tapınaktır. Şanssız diyor yerel rehber trafiği çok yoğun ters bir yerde olduğundan ziyaretçisi diğerlerinden azmış.🤔

Yapılaşma o kadar hızlı ki, her taraf inşaat dolu. Carlton Ritz bile muazzam bir rezidans inşası başlatmış.
Karşımıza kavşakta güzel bir bina çıktı. 1864 yılında İngilizlerin General Hospital olarak kurdukları Kolombo’nun 3000 yataklı önemli Devlet hastanesiymiş. Kavşağı dönünce bu kez de bembeyaz bir saat kulesi ile arkasında yine güzel yaldızlı binalar göründü ki onlar cami olmalı. Bakalım rehber ne diyecek.
Evet gerçekten o güzel binalar yanında türbe olan çok özel cami Dewatagaha Mosque. Yerel rehberden derlediklerimle Dewatagaha Camii 1847 yılında Kolombo’ da inşa edilen en eski camidir. Yanındaki türbe de her dinden insanların önem verip ziyaret ettiği ve Hz. Muhammed tarafından Sri Lanka’ya gönderildiğine inanılan Evliya, Seyedina As-Sheikh Seyed Usman Siddique Ibn Abdurrahman’ın türbesidir.

Hikayeleri severim bilirsiniz bu caminin de yapılışı ve adı ile ilgili güzel hikayesi var. Efendim çoğu hikayelerde kadın baş roldedir ya bu kez de öyle. Budist bir sinhala kadını geçimini Müslüman müşterilerine Hindistan Cevizi yağı satarak sağlar. Her gün Kolombo’nun tarçın ağaçları ile dolu ormanından koşarak geçer ve Maradana’daki pazara gidermiş. Ama bir gün ormandaki Kaju ağacının köküne takılıp düşmüş ve elindeki yağ küpünü kırmış. Her taraf yağ içinde, ormana saçılan yağları toplamak ne mümkün. Çaresizce bir ağacın dibine oturup ağlamaya başlar.
-Ben şimdi eve nasıl giderde küpü kırdım yağ yok, para da yok derim diye ağlamaya başlar. Ağlar, ağlar uyuya kalır. Bir çıtırtı duyup uyanır. Yalnız olduğunu zannederken Dewata Gaha’nın (geçit yakınındaki bir ağaç anlamına gelir) yanında duran yeşil giysili, ak sakallı yaşlı bir adam görür korkar.
Yaşlı adam ‘korkma, ağlama, sen koş bana yeni bir küp getir’ der. Kadın koşarak en yakın yerdeki mama dedikleri Müslüman bir kadının evine gider ve kendisine hemen bir küp vermesini ister, neden diye şaşıran kadına da gelince anlatırım der. Ak sakallı, yeni bir küple gelen kadına onu yere koymasını söyler ardından da kadının şaşkın bakışları arasında ayağını yere vurmasıyla yağ yerden toplanıp havada asılı kalır ve kadın küpünü doldurana kadar da öyle kalır. Ak sakalı adam kadına -şimdi küpünü doldurdun git ve bu olayı herkese yay, beni gördüğün bu yeri de Müslüman müşterilerine göster der kaybolur.
Kadın yağ küpünü kaptığı gibi koşar adım müşterilerine gider olayı anlatır. Kimse inanmaz tabii. Ama o ağacı da gösterince kanıt arayan Müslümanlar ağacın dibinde bir mezar etrafında da dökülmüş yağları görünce bu bir azizdir derler. Buldukları bu mezarın başına bir bayrak diker sonra da yanına bu camiyi yaparlar ve adını da Dewatagaha koyarlar.
Tabii ki azizin kim olduğu bilinmez. Mucizenin üzerinden tam 47 yıl sonra Maradana camii’ne gelen başka bir din adamı bu mezarı ve mucizeyi duyar. Mezarı ziyaret edip dini bir takım kerametleriyle etrafta bulunanlara bu bir Evliyadır adı da (Seyed Usman Siddique Ibn Abdurrahman) Said Osman bin Abdurrahman’dır der. O gün bugündür tüm dinlerden insanlar ziyaret edip dilek adarlar. Fotoğrafta camiden fışkıran tarçın ağaçları görülüyor.

Caminin etrafında döndük bu kez hemen arkasında 1927 yılında Fransızların yaptırdığı Belediye Sarayını görüyoruz. Bu güzellik yine arkadaki yüksek bina ile gölgelenmek üzere.

Belediye sarayının hemen karşında Victoria dönemine ait çok güzel bir parkın önünden geçiyoruz. Devasa boyuttaki altın Buda heykeli ve onu bekleyen bir de nöbetçi askeri var. Buda’yı bekleyen nöbetçi Buda’ya saygıda kusur edip arkasını dönenleri ikaz edermiş. Turistlerin fotoğraf çektirirken Buda’nın önünde duruşları onlara saygısızlık geliyor tabii. 😁

Burada da bir minik hikaye yakaladım. Park adını Kraliçe Vihara Maha Devi’den almış. Kraliçe’nin anlatacağım hikayedeki; ülkesi uğruna kendini tehlikeye atan cesareti ile Sri Lanka deniz kuvvetlerindeki kadın kolordusunun ambleminde yer almış.
Vihara Maha Devi; Sri Lanka için önemli bir kral olan Dutugamunu’nun annesi, zamanın Kralı Kawanthissa’nın da sevgili eşiydi. Genç ve çok güzel bir prenses olan Vihara Maha Devi’nin babası Kral Kelanitissa işlediği affedilmez bir suçtan dolayı kendisi ve ülkesi Okyanusun dev dalgaları ile lanetlenir. Bu lanetin kalkması yani dev dalgaların adayı yutmasını önlemek için bir kurban gerekir. İşte prenses bu laneti kaldırmak, babasının krallığını kurtarmak için kurban olmayı kabul eder ve bir gemi ile Okyanus’un dev dalgaları arasına, enginlerine salıverilir. (Babalar ve kızları 💞💞) Gemi dev dalgalarla boğuşarak giderken Dovera, Kirinda’daki kıyılara ulaştığında Okyanus adeta süt-liman olur. Kıyıya en yakın liman da Ruhuna’dır ve onu yöneten Kral Kawanthissa’dır. Prensesin hikayesini öğrenip cesaretine hayran kalan Kral Kawanthissa ilk görüşte aşık olup onu sevgili Kraliçesi 👸 yapar. İki de çocukları olur. Oğul Dutugamunu’da 🤴 daha sonra Sri Lanka’nın en sevilen Kralı olur. Onlar erdi muradına biz devam edelim yolumuza… 😌
Bir de parkın önünde yolları süpüren çöpçü kadına ve süpürgesine bayıldım.

Hemen yanındaki bu kuş yuvası görünümlü yapı; Nelum Pokuna Mahinda Rajapaksa Theatre- Sri Lanka’nın dört dörtlük, süper donanımlı sahne sanatları merkezidir. Bir ana oditoryum ve bir de açık hava amfi tiyatrosu var. Mimari yapısı gerçekten de çok güzel. Her türlü sanatsal etkinliğin yapıldığı gençlerin uğrak yeri.

Panoramik gezi bizi bu kez başka bir tarihi önemi ve değeri olan Sri Lanka’nın bağımsızlığını anmak için yapılmış olan Independence Square- Bağımsızlık anıtına ve meydanına getirdi. Binanın cadde tarafında İlk başbakanları ‘Ulusun Babası’ diye adlandırdıkları Stephen Senanayake’nin dört bir tarafı aslanlarla çevrili anıt heykeli vardı. Zaten bu binanın yapımını isteyip mimarlara ‘bu ülkenin tarihini ve yaşadıklarını en iyi şekilde anlatın’ diye emir veren ilk başbakan olan Senanayake’dir. Ön kısmında tadilat başlamış bizde olduğu gibi demir iskeleler konmuştu.

Cinnamon Gardens semtinde bulunan Bağımsızlık Meydanı’ndaki bu çok etkileyici bina Sri Lanka’nın İngiltere’nin boyunduruğu altında geçen 140 yıldan sonra ilk parlamentonun açılışını Gloucester Dükü Prens Henry’nin yaptığı yerde inşa edilmiş. Böylece Sri Lanka’nın İngiltere dahil diğer ülkelerce de neredeyse 500 yıl süren sömürülmesine son verilmiş olur. Parlamento yeni yerine geçene kadar senato ve meclise tören yeri olarak hizmet etmiş olan bina halen dini etkinlikler ve önemli toplantılar için kullanılıyor. Bahçesi de halkın gezdiği spor yaptığı güzel bir mekan.

Betonarme yapılan binanın dışı gücü temsilen sıra sıra aslanlarla çevrilmiş. Dört köşesinde de zenginlik ve refahı temsil eden adına ‘Punkasala’ dedikleri çanaklar var. Aslında tasarımında da bence bir gerçek gizli. ☺️
Şöyle ki; Sri Lanka’daki son krallık Kolombo’ya yakın bir yerdeki Kandy Krallığıdır. İlginç olan bu binanın tasarımının Kandy’deki zamanın kraliyet mahkemesi olan ‘Magul Maduwa’nın benzeri oluşu. 1815 yılında Kandy kabile reisleri egemenliklerini ve tahtlarını İngilizlere devrettikleri yer Magul Maduwa’ydı. Yani bence şimdi Magul Maduwa’da kaybettikleri hürriyetlerini Kolombo’daki bu benzer bina Independence Memorial’da geri almış oluyorlar.
Biz içeri girdiğimizde korumaların ve askerlerin ortalıkta dolaştığı çok özel olduğunu tahmin ettiğimiz bir toplantı yapılmakta idi. Zaten salon artık dini etkinlikler ve yıllık tatil kutlamaları için kullanılıyormuş. Salon her biri ayrı güzel ahşap oymalı 60 yakın sütun başlığı ile süslenmiş. Bu ahşap süslemelerin modeli 14. yüzyıl Gampola krallığının ünlü Embekke oymalarıdır. Bakınız duvarda Sri Lanka’nın tarihi gerçeklerini yansıtan kabartmalar da duvarları süslüyor. Slayt hazırladım bakması daha güzel.
Bağımsızlık salonunun altında müzesi de varmış ama kapalıydı. İçeriği genelde kralların ve kahramanların heykelleri ile eşyaları şeklinde. Fotoğrafta alt katta görünen sağlı sollu iki kapı müze girişiydi.

Tüm gezilerde olduğu gibi burada da vazgeçilmezimiz alış-veriş için rehberimiz bizi doğal taş satan bir mağazaya götürdü. Sri Lanka, yüzölçümünün küçüklüğüne rağmen dünyada var olan 85 değerli taşın 40 tanesini topraklarında barındırıyor. Artık o doğal taşları almak için yurtdışına çıkmaya gerek kalmadı Türkiye’de her şehirde bir değerli taş mağazası var. Benim ilgimi çekmeyen şeyler olduğu için ben de içerde ve kapı önüne çıkıp fotoğraf çekmekle meşgul oldum. Ama magnet almadan gitmediğim biline.🤷♀️ Size de seyirlik olsun.

Burçlara göre taşlar meraklıları için çektim. 😉

Bu masklar da duvar süsü. Hepsinin bir anlamı var.
Mayura Raksha-*Tavuskuşu*-Barış, Uyum ve Refah.
Gini Raksha*Ateş*-Düşmanları yenmek ve dostluk.
Naga Raksha*Kobra*-Bütün tehlikelerden korur.
Gara Raksha*Gara* Söz ve göz nazarından korur.
Gurulu Raksha*Gurulu* güç ve şöhret getirirmiş…
Hayat dışarıda var şu renklere bakın. Aslında yaşam da hep böyle renkli olsa… Otobüsün markası beni eskilere götürmeye yetti. Hatırlayan varsa Leyland marka belediye otobüslerimizdi hani arka kapının yanında biletçi oturur size elindeki lastikle sabitlenmiş bileti keser verirdi. Yıl sormayın gari.😉

İki tezat görüntü. Varlık ile yokluk, zenginlik ile fakirlik mi? Yoksa kast sistemi mi? ne derseniz *O* 🤷♀️ Neyse yazıyı güzel keseyim. Audi’de şoför yok değil mi? 🤔 Ben göremedim ya siz? 😉 Direksiyon sağda olunca göremezsiniz tabii. 😁😁

Bugün tempo yoğun. Sırada daha iki güzel tapınak var çokça da fotoğraf. Bu güzellikleri, rengarenk görüntüleri izlemek için benden ayrılmayın derim. Arayı fazla uzatmam hemen dönerim. Hatta bir ip ucu verip kaçayım.

Budist tapınaklarda görüşünceye kadar hoşça ve sevgiyle kalın. 😌 💞💞💞
Heyecanla takip ederken bir anda bitip gitti, emeğinize sağlık çok güzel ve akıcı olmuş. Leyland otobüslerin ben de hastasıydım, ilk Edirne’de 1968 yılında İstanbul’a giderken mola verdikleri Edirne’de ortaokulun camından görmüş, onları izlerken de azar işitmiştim. Ortaokul yıllarında İstanbul’da mahsusu şoförün yanında durur ve onun o basit vitesi değiştirmesini izlerdim. Nereden hatırlattınız şimdi bunları? 🙂 İngilizlerin yaptıkları binalar ise muhteşem, ben gidip İtalya ya da İngiltere de yaşayacağım, olmayacak böyle! Bu arada bizlerin lojistik destek birimlerimiz de muhteşem, resimler tamamlayıcı her zaman. Emeğinize sağlık, selam ve sevgilerimle.
BeğenLiked by 2 people
Teşekkürler Gürcan Bey, beğenmenize sevindim Doğrusunuz lojistik destek birimlerimizi işin içine katmamız yazılarımıza artılar getirdi. 😁 Araçların model ve markalarını bilmek çocukluğumdan kalmadır. İki erkek kardeş arasında büyüdüm. Birlikte oynamayı da severdik. Malum yeni tayin yerlerinde hemen arkadaş bulmak zordu. Zamanın araba markalarını kim daha çok bilecek diye yarış ederdik. Selam ve sevgiler bizden.
BeğenLiked by 1 kişi
Ah nasıl denk geldi, bugün yazımda çingeneler konuydu. Müzik videosunu dinlerken, senin yazın ve rivayete göre anavatanlarını yine vizesiz, kaçak yolcu kabininden ziyaret çok hoş oldu.
Hem o kırmızı belediye otobüslerinde biletçi kabinini hayal meyal hatırlıyorum ben, kurşun yılların anılarına da götürdüğüne göre zaman makinasına binmedim demem…
Emeğine kalemine gözüne vizörüne sağlık ablam! 💗💗 😉
BeğenLiked by 2 people
Harika benzetmelerinle yine gülümsettin. Aslı’nda Sri Lanka ile ilgili bir hayalim vardı maalesef gerçekleşmedi. Hani şu direk tepesine tüneyip balık avlayan çingeneleri fotoğraflamak, bastırıp evimin duvarında asmaktı.😢🤷♀️Kısmetten öte yol yoktu…💞
BeğenLiked by 1 kişi
Keza o yollara giden vizör sahibi, bu yollara da gider; kim bilir? 😉
BeğenLiked by 1 kişi
Sevgili Alev Abla, yine masal tadında muhteşem bir gezi rehberi olmuş, ellerinize gönlünüze sağlık ❤ ❤
BeğenLiked by 2 people
Sevgili Aydek beğenmene çok sevindim. Sevgiler sana…💞
BeğenLiked by 1 kişi
Çok emek verilmiş çok detaylı bir yazı. Elinize sağlık. 🌺
BeğenLiked by 2 people
Beğeninizle mutlu oldu. Çok teşekkür ederim.💐
BeğenBeğen
harika anlatım ve muhteşem fotolar..Alevcim eline sağlık tam bir belgesel olmuş
BeğenLiked by 1 kişi
Beğenmene, zarif yorumuna teşekkür ederim Ferhan’cığım. Sevgiler.😍
BeğenBeğen
İnsanın oturduğu yerden gezmesi, yeni yeni güzellikler keşfetmesi ne güzel, paylaşan yüreğinize ve dahi emeğinize sağlık…
BeğenLiked by 2 people
Ne mutlu bana gezdirebilmişim. Ve teşekkür ederim yorum yapan kalemine, gönlüne sağlık…😊
BeğenLiked by 1 kişi
Bayıldım…
BeğenLiked by 2 people
Teşekkürler Ruhi Bey.☺️
BeğenBeğen
Harika anlatım Alev abla ayrıntılar güzel fotoğraflar birbirini tamamlamış ve gezimiz çok güzel geçiyordu yarım kaldı. Devamını merakla bekliyorum elinize emeğinize sağlık çok teşekkürler 😊💕
BeğenLiked by 1 kişi
Çok güzel, Kırmızı Cami çok etkileyici. Kaleminize sağlık.
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkür ederim Zeynep. gerçekten çok etkileyici bir yapı.
BeğenLiked by 2 people
Elinize saglik Alev hanim.
BeğenLiked by 2 people
Teşekkür ederim Mutlu. 🤩
BeğenBeğen