Halong Bay’a veda edip (Kamboçya) Siem Reap’e gitmek için Hanoi havalimanına doğru yola çıkacağız dediğimde Vietnam’daydık ve tarih 25 Ocak 2017 idi… Aynı gün Hanoi’den yerel havayolları ile bir buçuk saatlik bir yolculukla Siem Reap Havalimanına indiğimizde ise akşam olmak üzereydi… Yerel rehber eşliğinde otelden önce güzel bir restorana akşam yemeği için gidiyoruz.
Siem Reap’te The square 24 adında harika bir restorandayız. Ambiyans çok güzeldi paylaşmadan geçmek istemedim. Bakınız bizi çok güzel karşıladılar. Masa düzenleri çok güzeldi. Bu güzel akşam sonrası otelimize gittik.
Kamboçya’yı bizim yaştakiler *komünist gerilla kızıl Khmerler ve onların kurucusu ölüm baronu Pol- Pot* ile hatırlarlar. Konuyu Başkent Phnom Penh’de ölüm tarlalarını gezerken anlatacağım. Yine de yaşananlar hafızalarımızda duruyor elbette…
Kamboçya: Kamboçya’nın adı Sanskritçe eski bir kabile adı olan *Kam bu ja*dan geliyor. Başkenti Phnom Penh Türkçemizde Punom Pen diye geçiyor ben de öyle yazacağım. Ülkenin sosyo kültürel ve ekonomik olarak da en büyük şehridir ve Mekong nehri kıyısında yer alır. Nüfusu 15 milyon olan halk zamanında Hinduizmi benimsemişken sonradan Budist olmuştur.
Anaerkil aile yapısı hala geçerlidir. Khmerce konuşurlar. Yerel para birimi Kamboçya Riel’i ama dolar her yerde geçerli. Güneydoğu Asya’da yer alan ülke bir zamanlar Khmer İmparatorluğu idi. Şimdiki resmi adı Kamboçya Krallığı’dır.
İşte tam da burada bir efsane yakaladım. Bilirsiniz efsaneleri severim ve okumayı keyifli kılar. Nasıl olsa efsanede geçen yılan Naga her yerde karşımıza çıkacak. Tamam başlıyorum.
Kamboçya; Efsane bu ya, Hint okyanusunda yaşayan denizlerin hakimi Naga’nın okyanus gibi derin bir güzelliğe sahip adı Soma olan bir kızı varmış. Okyanusta yüzerken karşısına teknesiyle balık avlamaya çıkan Hintli genç Kaundinya çıkar. Kaundinya aniden önüne çıkan dünya güzeli Soma’yı görünce kalbinden vurulur. 💘 Elbette aşkı karşılıksız kalmaz. 👩❤️👨
Prenses Soma babasına Brahman Hintli genç Kaundinya’ya aşık olduğunu ve evlenmek istediğini ve eğer uygun görürse onlara bir de yurt vermesini ister. Okyanusların hakimi baba Naga evliliğe onay verdiği gibi evlilik hediyesi olarak hint okyanusunda bir bölgenin suyunu çekip ortaya çıkan toprakları onlara yurt olarak verir. Kaundinya’yı kral🤴Soma’yı da kraliçe 👸ilan eder. Kaundinya ardından bir başkent kurar ve ülkenin adını Kambuja koyar. İşte bu topraklarda böylece Kambuja (Kamboçya) Krallığı 👑 kurulmuş olur.
Sonuç; Her ne kadar efsanevi de olsa Kraliçe Soma’nın Kamboçya’nın 7. Yüzyıldan kalma *My Son* stelinde hem Khmerler hem de Chamlar tarafından tanınan ilk kraliçe olduğu kanıtlanmış. Aşk hep kazanıyor mu? 😉 Yazı uzun oldu ama kültürel mirasını gezeceğimiz Khmer İmparatorluğundan bahsetmeden geçmek de olmaz.
Khmer İmparatorluğu;
Khmer İmparatorluğu, 8-9. yüzyıllarda kurulup 1430 yıllarına kadar yaklaşık 500 yıl boyunca bulunduğumuz bu coğrafyanın tek hakimiydi. En çok bilinen, daha doğrusu bu güne kadar gelebilen en büyük kültürel mirası bırakmış ve ülkeye her biri 30 yıl hükmetmiş iki İmparatoru vardır. II. Suryavarman ile VII. Jayavarman. 13. Yüzyıla gelindiğinde İmparatorlukta çöküş başlar ve 15. yüzyıla gelindiğinde de çöker.
Halkın beslenmesi için bu bölgede sürekli pirinç ekimi yapılıyordu hala da yapılmakta. O dönemlerde yılda 3 kez ürün alınıyordu ki sanırım hala öyleymiş… Ancak kışın yani muson yağmurları bittiği zaman suyu nasıl rezerve edeceğinizi bilmiyorsanız halkınızı da kuraklık sonucu açlık bekler. Ki 15. Yüzyılda Khmerlerin başına gelen de bu olaydır diye biliniyordu.
2014 yılında Lidar denen lazerli araştırmalar sonunda çevrede iki büyük el yapımı *Baray* dedikleri, muson yağmurlarını biriktirip pirinç tarlalarını sulamakta kullandıkları su rezervuarları tespit edilince Khmerlerin kuraklık yaşamadıkları anlaşıldı. Ayrıca yaptıkları bu kanallarla mühendislikte ne kadar ileri oldukları da anlaşıldı…
Çöküş sebepleri çeşitli nedenlere bağlanıyor. Yine Çin’den dünyaya yayıldığı düşünülen veba salgını, tarımda aşırı sulama sonucu suyun toprakta yıllarca biriken tuzu yüzeye çıkarıp ekinleri çürütmesiyle oluşan kıtlığın sebep olabileceği ileri sürülmüş. Kısaca hala Khmer İmparatorluğunun neden çöktüğü bilinmiyor.
Khmer İmparatorluğunun o zamanki başkenti Angkor’du. 800’lü yıllarda kurulan Khmer İmparatorluğu tam bir tapınaklar imparatorluğu olmuş. Her gelen kral kendini daha üstün göstermek, tanrılara yakın olduğunu ispat etmek için bir önceki kralın yaptığı tapınaktan daha muhteşemini yapmaya çalışmış. İşte bizler de bu İmparatorluğun bıraktığı kültürel mirasları göreceğiz. 26 Ocak 2017 Perşembe gününde ve Siem Reap’tayız…
Siem Reap;
Diğer ismi *Siam*. Evet Siem, bugünkü Tayland’ın eski ismi olan Siyam anlamına gelir. Reap ise *Yok edildi, yenildi* anlamındadır. Yani Siem Reap *Yenilen Siyam Halkı* demektir… Siem Reap adı ise 15. yüzyılda Taylandlıları büyük bir baskınla yenen Khmerlerin (Kamboçyalılar) şehri yeniden ele geçirmesiyle konmuştur.
Kahvaltı sonrası büyük bir merakla beklediğimiz, Angkor Wat ve kökleri tapınakları saran, adeta yutan ağaçları görmek için otobüsümüze bindik ve ören yerinin merkezine geldik. Ali İhsan rehberimizle beraber ören yerini gezebilmemiz için (kısaca tüm tapınak yerlerinde geçerli bilet gibi düşünün) tüm gün boynumuzdan dahi çıkarmamamız gereken kimlik kartı için fotoğraf çektirmeye gidiyoruz. Garantili gezi…👍😁
Erken geldiğimiz için fazla sıra beklemedik. Rehberimiz; Güneydeki Tonle Om Gate kapısından giriş yapacağız kapı dar o nedenle otobüsümüz sığmaz sabah gezilerimizi minibüsle yapacağız. Sabahtan Anghor Thom, Bayon ve Ta Prohm, öğlen yemeğinden sonra Angkor Wat’ı gezmeye yine otobüsümüzle gideceğiz dedi…
Angkor Thom;
Otobüsten indiğimiz yer genel ihtiyaç yeri ve aynı zamanda turistik eşya satış yeri… Genç kızlar hemen etrafımızı sardı, yöresel lotus eteği ve şalvarı satmaya çalıştılar. Etrafta filler de vardı, isteyen tüm bölgeyi gezmek için filleri veya tuk-tukları kiralayabilirmiş.
Ama tam karşımda gördüğüm manzara inanılmazdı. Kendimi bir an Alis Harikalar Diyarı’nda zannettim. Güney kapısı bu kadar muhteşemse içerisi kim bilir nasıldır diye düşünerek büyülenmiş gibi baka kaldım. Ardından sürekli fotoğraf çekmeye başladım.

Kapıya kadar uzanan heykeller; Yüzlerinden de belli, fotoğrafta solda melekler sağda şeytanlar şeklinde konumlanmışlar. Kapı girişinde sağlı, sollu ikişer filli muhafızlar var. Bu heykel grubu ve görkemli kafalar ile dekoratif bir kapı olan Tonle Om Güney Kapısı gerçekten kaçırılmaması gereken bir manzara.
İlk iki fotoğrafta görüldüğü gibi, yolun sağında ve solunda baray adını verdikleri su kanalları var ki dört bir tarafı aynı şekilde su ile çevriliymiş. Ben devasa boyutta kafaları görünce genel girişi atlamışım. Geri dönüp hemen çektim. İlk fotoğrafta solda 7 başlı Naga’yı yani yılan tanrıçayı yine bir tanrı tutuyor arkasında melekler. Kapının fotoğrafa göre sağ tarafında da yine yılanı tutatan şeytanlar var. Birçok girişte rastlayacağız. Buradaki görevleri şehri ve çevresini korumak.
1992 yılında Unesco Dünya Mirası Listesi’ne aynı yıl yağmalanma ve harap tapınakların çökme tehlikesi nedeniyle de Angkor Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilmiş.
Öncelikle bilmeliyiz ki Angkor Thom’da bir şehir, Yükselme dönemindeki Khmer İmparatorluğunun en güzel ve son başkentidir. İmparator VII. Jayavarman tarafından yaptırılmıştır. Angkor Wat‘tan 100 yıl sonra yapıldığı halde en az onun kadar da ünlü bir komplekstir. Etrafı taş duvarlar ve 3 metre genişliğinde kanallarla (baray) çevrilidir. Angkor Thom *yüce şehir, büyük krallık* demektir ve gerçekten de o kadar genişmiş ve tahmini 9 km² deniyor.
Yine VII. Jayavarman’nın yaptırdığı tapınak *Bayon* şehrin tam merkezinde hatta kalbinde yer alır. Kapı daha büyük bir duvarın parçası Angkor Thom’a giriş sağlayan beş kapıdan biri. Diğerleri; Takaov Kapısı (Batı Kapısı), Angkor Thom Kuzey Kapısı, Zafer Kapısı ve Khmoch Gte (Ölüler) kapısı.
Fotoğrafta görülen kapıdan yürüyerek geçtik. Kapının arkadan görüntüsü ve bizi bekleyen rehberimizle minibüslere binip Bayon tapınağına doğru gideceğiz.
Bayon Tapınağı;
12.Yüzyıl sonlarına doğru Kamboçyanın en kudretli, mimari dehası gelişmiş ve yüksek egolu kralı Jayavarman VII ‘nin yaptırdığı tapınak *Bayon*. Tam 9 km²’lik bir alan kaplar ve birbirinin aynı dört kapısı vardır. Gotik tarzda inşa edilmiş 54 kulesi ile tam 216 devasa gülümseyen yüz vardır ve çepeçevre kısma dedikleri koridorlara sahiptir.
Bu eşsiz mimari tasarımlı kompleks Kral VII. Jayavarman’nı kendinden önceki krallardan daha üstün kılmıştır. Tam bu dönemde VII. Jayavarman, Mahayana Budizmine yakınlık duymuş ve Hinduizm’den Budizm’e geçmiştir.
Kral VII. Jayavarman Bayon tapınağını ileri bir yaşta inşa ettirmeye başladığı için her dönem bir seviye işlemiş bakmış ki ömrü vefa ediyor ikinci, derken üçüncü seviyeyi yaptırıyor. Evet Bayon üç katmanlı bir yapı. Bir kat galeri, üst kat kare yapı ve en son Olimpos dağı benzeri Meru dağını temsil eden kubbeli tapınak yapıdır.
Ayrıca çok fazla mitolojik hayvan heykeli ve rölyefi de göreceğiz. Özellikle aslan başlı, kartal kanatlı mitolojik hayvan Grifon aslanı ve Naga adlı yılan heykelleri. Hepsinin görevi tapınağı korumaktır. Şu görkeme bakınız…
Öncelikle ilk kata çıkmadan çepeçevre duvar bas rölyeflerini görelim. İlk fotoğrafta duvarları yakından inceleyen insanları olduğu duvar. Sonra saat yönünde hareket edeceğiz diyen rehberimizin peşinden üst kata galeriye çıkıyor ve izleyip dinliyoruz.
Bu rölyefler çoğunlukla günlük yaşam ve süreç içinde yaşanan savaşları anlatıyor. En güzeli bizim de yakında göreceğimiz Tonle Reap gölünde yaşanan savaş sahnesidir.
Khmer İmparatorları 12. Yüzyıl da hem kendi içlerinde hem de dış güçlerle savaş yapmışlardır. Fetret dönemi gibi düşünebiliriz. Burada da hem Kral II. Suryavarman hem de VII. Javayarman’nın yaptığı savaşları görebiliyoruz. Bir araya gelen 30 ülke halkı bir dönem dağılıyor sonra II. Suryavarman ile VII. Jayavarman birliği tekrar topluyor. Her iki kral da otuzar yıl hüküm sürüyor. 13. Yüzyılda da çöküş başlar. Bu tapınakta İmparator VII. Jayavarman ülkenin birliğini sağlamak için yaptığı savaşları bas rölyef dediğimiz şekilde laterit taşının dış tarafına kazıtmış. Rölyeflere bakınız nasıl güzel, sonra anlatacağım.
Bizim de gidip göreceğimiz Tonle Seap gölü aynı zamanda deniz olarak da adlandırılır gerçekten de uçsuz bucaksız 12 bin m² lik alanı kaplar. Bu gölde ülkenin hakimiyetini sağlamak için çok fazla savaş yapılmıştır. Rölyefte bakınca görünen balıklar bir deniz savaşı olduğunu sembolize eder. Biz de o denizin Tole Seap olduğunu anlıyoruz.
Sonra 12. Yüzyılda olduğunu giysilerinden anlıyoruz. Zira 13. Yüzyılda yapılan giysilerde Lotus benzeri eteklerde çift çizgi ve ucundaki püskülünde toplar vardır ki, onu da Angkor Wat’ta göreceğiz… En önemlisi ayrıntı; Burada denize düşenler Khemerliler oysa savaşı kazanan da onlar. Sebebi şu; Ülkeleri için ne kadar kan döktüklerini şehitlerinin çok olduğunu olayı ters betimleyerek anlatmışlardır.
Bu savaştan sonra II. Suryavarman bu bölgede İndochina denilen yerde büyük hakimiyet sağlıyor. Sonra halkı buraya yerleştirip tapınaklar yapıyor. Bu bölgedeki bütün tapınaklar bir vergi toplama merkeziydi. Toplanan tüm vergiler tapınak vergisi adı altında buraya aktarılıyordu. Sistemin düzgün çalışmasını da tüm ülke halkının aynı dinden olması gösteriliyor %.95 Budist.
İkinci katmanda günlük yaşam alanları.
Alttaki fotoğraf iki katmandan çıkış öncesi kapılardaki Apsara’lar dikkat çekici. Apsara; Hiduizm ve Budizm’de bulutların ve suların ruhu olarak bilinir ve kadın olarak işlenir. Son fotoğrafı büyütürseniz yukarı çıkılan merdivenlerde görülüyor.
Bu yaşam yerine çıkmış gençleri görünce ben de kaçırmadım. Bir de model çekimi var gibi. 😉
En sonunda Kubbeli katmandayız.. Yüzlerin büyüklüğünü ve hepsinin gülen çehresini görünce istemsiz olarak sizde tebessüm ediyorsunuz. İnanılmaz boyuttalar. Bazı şeyleri yakından görmenin heyecanı çok farklı oluyor
VII. Jayavarman’ın döneminde Angkor Thom’da yaşayanlar; kraliyet ailesi, askeri ve siyasi kişiler ve aileleri ile rahipler ile hizmetlilerdi. Kraliyet sarayı ve diğer yaşamsal binalar muhtemelen ahşaptan olmalı ki herhangi bir kalıntıları yok. 12. Yüzyılda Angkor Thom’u ziyarete gelen Çinli diplomat Daguan *Kamboçya Günlükleri* kitabında Angkor kraliyet kentinde nasıl bir yaşam olduğunu, kralların yaşadığı ihtişamı anlatmıştır.
Rehberimiz bakınız şu gördüğünüz gülümseyen yüzlerin gözleri hepimizi takip ediyorlar hissi veriyor. İşte deniyor ki; Halkı takip eden, koruyan Avalokiteshvara’nın gülümseyen yüzüdür. Hatırlayalım, Avalokiteshvara aydınlanmış, insanlığa hizmet eden şefkat simgesi en yüksek Buda Bodhisattva’dır. Veya Tanrılar ile yakınım demek isteyen Kral VII. Jayavarman’ın yüzüdür.
Bir başka inanışta şöyle; Bayon yapılırken Khmer İmparatorluğu 54 eyalete bölünmüş. Kral da bu her şeyi gören gözlerle uzak eyaletlerdeki halkını izlemektedir. Gözler her yerde üstelik tam 216 adet. 👀 😉 Yerel rehber, el sürüp şans dileyebilirsiniz dedi. İçinizden amma abartmış deyip günahımı almayın… 😇 Elbette yukarılara kadar uzanılmıyor ama biz de kaideye el sürdük. 😉 Kesin yeni bir gezi dilemişimdir. Yüzlerin bir özelliği de gün içinde ışığın durumuna göre ifadelerinin değişmesi. Kısaca her zaman gülmüyor bazen kızgın ve asabi görünebiliyorlarmış. 😁
Angkor Thom’un görkemli tapınağı güler yüzlü Bayon’a veda ediyoruz. Bize hiç kızmadılar hep güldüler neden acaba? 😇 Kısa bir mesafe sonra çook geniş bir alana geldik.
Yalnız fil değil aslanlar tavus kuşları ve mitolojik hayvan heykelleri de var.
Fillere bakarken tam karşılarında ağaçlar arasına saklanmış kuleler gördüm. (ilk kare) Sonra minibüslere bindik giderken yakından geçince fotoğrafını çekebildiğim üçüncü karede de, adı Ta Keo Temple olan ve Şiva’ya adanmış bitmemiş bir tapınak var. İkinci de onun kulesi gibi.
Minibüslerden indikten sonra Ta Prohm’a gitmek için bir müddet yürümemiz gerekti. Yol ağaçlıklı ve güzel. Kulağımıza gelen müzik sesinin sahipleri renkli bir grupla karşılaştık. Ardından salıncak misali bir ağaç dalında oturan bu çocuk dikkatimi çekti…
Az sonra yüzlerce yıllık ağaçların sarıp sarmaladığı hatta yıktığı taş blokların arasından geçip biraz düzgünce daha doğrusu az yıkık binalara geldik.
Ta Prohm,
Kral VII. Jayavarman Ms. 1181 de tahta çıktığında hemen inşaat işine girer ve ilk yaptırdığı tapınak Ta Prohm *ana Brahma* olarak da bilinen Rajavihara *kraliyet tapınağı* dır.
Bulunduğumuz bölgede 12. Yüzyılın başından 13. Yüzyıla kadar tam 200 tapınak yapılıyor diyerek rehberimiz anlatıya başladı. İçlerinde sadece Ta Prohm’da dikilmiş olan Stel’den bilgiler alınabilmiştir. Ve kompleksin anısına dikilen stel kuruluş tarihi olarak MS. 1186 yazar.
Bu tapınaklarda ibadetleri devam ettirebilmek için rahip gerekliydi ve bu nedenle işte buraya bir de manastır yapılmıştır. İlk fotoğraftaki bina hem rahip yetiştiren bir manastır hem de tapınaktır. Altındaki fotoğraf bir kütüphanedir. Ta Prohm’un her girişinde bir kütüphane mutlaka vardır. Bu bölge ana eğitim binasıdır.
Üçüncü fotoğraftaki ağaca Kamboçya’da Spung ağacı denir. Kökleri 100 metreye kadar ulaşabilir. Kökler önce bir miktar uzuyor bir süre sonra uzama duruyor ve kökler genişlemeye başlıyor. Böyle olunca da binaya zarar vermeden onunla birleşikmiş gibi büyüyorlar.
Ta Prohm Angkor kompleksinin en büyük ve büyüleyici tapınaklar bölgesidir. Stel’de (bilgi veren dikili taş) ayrıca Ta Prohm nüfusunu 18 baş rahip ve 615 apsara dansçısı dahil olmak üzere 12 bin diye yazar.
Yapı olarak Bayondaki gibi devasa yüzler yok. Ama gopura dedikleri süslü kuleleri vardı. Bu kulelere Bayon tarzı küçük yüzler 13. yüzyılda eklenmiş sonra yıkılmışlar ben göremedim… Alttaki fotoğrafta görülen spung ağacının kökü ve arkasında gopura var ama yüz yok. İlk fotoğraftada ağacın solunda da yıkık olanı görülüyor.
Bölgedeki bütün spunk ağaçlarının kökleri temizlendi zira binaları yıkmışlardı sadece Ta Prohm’daki ağaçlar binalar ile adeta birleşmiş gibi birlikte uyum içindeler inanılır gibi değil. O yüzden böyle bırakıldılar. Ve 1994 yılında Unesco bölgeyi Dünya Mirası Listesine aldı. Ve bu kompleks, avlulardan ve daracık koridorlardan oluşan 620 bin m² lik bir alana yayılmıştır. Duvar rölyeflerin çoğu Taylandlıların istilasında çalınmış. Ta Prohm’da her ne kadar VII. Jayavarman’ın annesi için yaptırdığı Budist tapınaktır dense de aslında VII. Javavarman burayı bir okul, manastır veya askeri idadi olarak da yaptırdığını düşünebilirsiniz… Kısaca eğitim veren kompleks bir şehir yapmış.
Gelelim hepinizin merak ettiği Angelina Julie ‘nin filmi *Tom Raider* da ki ağaca diyen rehberimizin peşine biz takıldık. Siz filmi merak edenler link eşsiz yorumuyla çok sevgili blog arkadaşım aslında.blog‘da mavi kelimeye tıklayarak okuyabilirsiniz keyiflidir. Ben devamla, hayli kalabalık bir grubun olduğu yere gelince işte ağaç karşınızda diyen rehberimin peşine… Ben filmi izlemediğim için ağaçla ilişkilendiremedim. Bilenler hemen hatıra fotoğrafı çekimine başladılar bile. Rehberimiz aslında Ta Prohm’u plato olarak kullanmışlar şu sağdaki ağaç daha çok görünüyordu dedi.
Bahsettiği ağacı ben zürafaya benzettim. Yerel rehberimiz de sevenler altında el ele fotoğraf çektirirlerse hiç ayrılmazlar dedi. 😇 Ağaçları görelim.
15. yüzyılda Khmer İmparatorluğu çökmeye başlamasıyla Ta Prohm’da terk edildi ve ormanın içinde yok oldu… Birkaç değişik köklü ağaç daha görelim zira bu eşsiz ortam sanki dünya dışı bir yer gibi inanılmaz bir atmosfer. Zaten başka bir yerlerini gezecek hem vakit yok hem de çok yıkık durumda olduklarından ziyaretçileri ve kalan son yıkıntıları da korumak adına girişleri yasaklamışlar. Sırada olan Angkor Wat’ı gezecek vaktimiz daha çok olacakmış. Öğlen arası için Siem Reap’a iniyoruz.
Merkezde indiğimiz yer geniş bir cadde 40 street 09 yazıyordu 😁 Aydın’lılar caddesi mi? 😇 Sağlı sollu alış veriş yerlerini gezdik. Kızlarıma yerel bir iki şey aldık tamamdır. Sonra yerel bir *Por Cousine* Restoranda Apsara dans gösterisi eşliğinde yemek yedik. Video pek başarılı değil ama fikir vermesi açısından ekledim.
Bu güzel yemeğin ardından Otobüsümüze binmeden önce çevrede gördüklerim. Hep derim ara sokaklar hazine gibidir. Kadın her yerde kadındır. Motorsiklette bile olsa kendine çeki düzen verecek bir ayna bulur ve bakar. 💋💃
Birazdan Angkor wat için yola çıkacağız. Ben derim ki onu da hemen yazacağım söz. Şimdilik hoşçakalın, sağlıkla kalın. Sevgilerle…💞💞💞
Harika bir içerik; ve ben en çok güler yüzlü Bayon’u sevdim. Fotoğraf falan demedim el sürüp dileğimi de diledim. Vizörüne, emeğine, ellerine, gözlerine sağlık güzel gülüşlü Alev Ablam… Sevgiler.. 🥰
BeğenLiked by 1 kişi
Hani dersin ya *suyun üstünde tutan dost*lardansın. Gönlü, kalemi güzel Aslı’nda, fotoğraf da olsa tuttuğun dilek tez zamanda olur. Sen gönülden iste yeter. Sevgiler benden…🥰
BeğenLiked by 1 kişi
🥰
BeğenLiked by 1 kişi
İyi akşamlar Alev Hanım, çalışmanızı yine zevkle okudum, elinize emeğinize sağlık. Angkor Thom ilginç bir yerleşim, fotoğrafları gördükten sonra kendinizi Alis Harikalar Diyarı’nda zannetmeniz çok doğal. Bayon tapınağında heykele el sürüp dilekte bulunmak ister miydim emin değilim. Ta Keo Temple bana muhteşem geldi, Ta prohm ve spunk ağaçlarına bayıldım. Angelina Julie ‘nin filmi ‘Tom Raider’ için Aslı Hanımın blogu aslında.blog için bağlantı vermeniz de süper olmuş. Önder Bey’i de bir yerler de gördüm, tekrar emeğinize sağlık. Selam ve sevgilerimle…
BeğenLiked by 1 kişi
İyi akşamlar Gürcan Bey; Bence de en güzeli Ta Prohm du. Evet Spunk ağaçlarını biz de çok sevdik birinin altında birlikte çektirdik ama çekememişler. Ben de Önder’e bari seni çekeyim varsın yalnız olsun dedim. 😁 Beğeni ve değerli yorumunuza minnettarım. Selam ve sevgiler bizden…
BeğenLiked by 1 kişi
Angelina Julie ‘nin filmi ‘Tom Raider’ için Aslı Hanımın blogu aslında.blog için bağlantı vermeniz de süper olmuş. Demişsiniz blog dostluğu ne güzel değil mi!
BeğenLiked by 1 kişi