Guilin’den 19 Haziran 2014 yerel havayolu ile saat 14:30 uçağı ile başlayan yolculuğumuz 1 saat 35 dakika sonra Şanghay Pudong havalimanında son buldu. Otobüslere bindik şehre gitmek için tekrar yoldayız.
Rehberimiz Sami Avigdor‘dan ön bilgiler alıyoruz. Son durağımız Şanghay’dayız. İki kelimedir. Şang- üzerinde Hay-Deniz demek olunca da Şanghay deniz üzerinde anlamındadır. Çoğu zaman da *Hu* deniyor. Şehir 40 km kadar içerdeymiş. Çin’in değil ama Dünya’nın en büyük ticaret limanıdır. Hong Kong ve Singapur’la yarışır. Aynı İstanbul gibi ikiye ayrılır ancak burada ayıran deniz değil nehirdir. 26 milyon nüfusu ile tam bir metropoldür ama yine de Çin’in en kalabalık şehri değildir. Bilgi olsun Çin’in en kalabalık şehri 35 milyon nüfusu ile Güneybatıdaki Chongqing şehridir. Şanghay, Huangpu Nehri (Sarı su anlamına gelir) tarafından Pudong ve Puxi olarak adlandırılan iki ana bölüme ayrılır. Biz şimdi Pudong bölgesinde yani yeni Şanghay’dayız. Otelin açılmayan penceresinden zor da olsa çektiğim Şanghay manzarası.
Şehir tam 16 bölgesiyle çok büyük mega bir kent. Şanghay’ın ilk yerleşimi burası. Vaktiyle balıkçı kasabasıymış yerleşik halk kendi toprağını da ekip biçermiş. Zamanla topraklarından çıkarılmışlar ve Pudong bölgesi 1900’lü yıllarda gökdelenlerle tanışmış. Öyle böyle değil tam 6000 gökdelen peş peşe yapılırken Asya’da iş makinası sıkıntısı bile yaşanmış. 2008 yılında başlayan ve inşaatı halen devam eden Şanghay Tower bittiği zaman (2015 tahmini bitişi) Dünyanın sayılı yüksek binalarından biri olacak. Şanghaylılar kendilerini hep diğer şehirdekilerden üstün görürler öyle ki, Mandarin dilini bilir ama konuşmazlar, Şanghayca dili geliştirmişler kendi aralarında Şanghayca konuşurlar.
Kıymetli rehberimiz Sami Bey birkaç hoşumuza giden Şanghaylıların aile içi yaşamlarından bahsetti. Aktarayım; Ailede genelde Şanghaylı erkekler çalışır kazandıkları paradan bir miktar ayırır kalanını evin hanımına verirler. Evin hanımı isterse çalışır. 🥳 Evin tüm harcamaları, ödemeleri alışveriş evin hanımına aittir. Mesela bizim yerel rehberimiz Sisi bir fabrikada müdürlük yapıyor ama annesi çalışmıyor… Neyse ev hanımları arkadaş toplantısı yapıp bir çeşit kağıt oyunu oynarlar. 💃 İyiymiş derken amaaa dedi çamaşır, bulaşık, yemek yapmak vs hepsi erkeğin görevidir. Tabii hepimiz kahkahaya boğulduk. 🤣🤣🤣
Bir diğeri, 25 yaşına gelen kız evlenmemişse aileyi özellikle de anneyi bir telaş alırmış. Eyvah kızımız evde kaldı diye… Hemen arabulucu sitelere girer uygun eş ararlarmış. Belli bir ücret ödeniyor tabii. Ancak görüşmeye gidenler anneler. 😁 İki anne çocukların anlaşabileceğine inanırlarsa tabii (kendileri de 😁) ondan sonra randevu alınıp bu kez gençler bir kafede falan görüşürlermiş. Zira çok çalıştıkları için vakitleri yokmuş gençlerin. ☺️
En sonunda merkeze ulaştık. Önce yerel bir restoranda yemek yedik saat 20:00 oldu. Ardından müthiş güzel gece manzarasında Şanghay’ı seyretmek için Bund bölgesine geldik. Tüm bu güzellikleri izlemek için de Huangpu Nehri Bot Gezisi yapmamız gerekti. Önce gezinti teknesine binilen yerin Shiliupu İskelesinin ihtişamına bakalım.

Huangpu Nehri şehri ikiye böldüğü gibi Pasifik Okyanusu’na ulaşan önemli bir su yolu ve geziler için de cazibe merkezidir. Rüya gibi manzaraya inanamadım. Bu manzaranın benzerini müzik eşliğinde ışık oyunlarıyla süslenmiş Hong Kong körfezinde seyreylemiştik.
Karşı kıyı (alttaki fotoğraf) Lujiazui yarımadası yani Huangpu nehrinin doğu yakası. Aynı zamanda Şanghay iş ve ticaret merkezi Pudong bölgesi. Hemen karşımızda görülen gökdelen bitmesine az kalmış olan Şanghay Tower. Diğerlerini ekledikçe anlatırım. Şanghay’ın simgesi olduğu için gökdelen de Şanghay adını almış. Dünyanın Dubai’deki Burj Khalifa’dan sonra ikinci, 128 kat ve 632 metre yüksekliği ile de Çin’in en yüksek binasıdır. Çok özellikli bir yapı. Her şeyden önce doğa dostuymuş. Bittiği zaman da tepesinden 360 derece Şanghay manzarası muhteşem olacağı kesin. Hoş şimdi bile sisli hiçbir şey görülmez. Gezi için gidildiğinde şansınıza. Gezi botu yavaş yavaş ilerliyor ben gözlerimi manzaradan pardon vizörden ayırmadan sürekli fotoğraf çekiyorum. Şuraya bakınız.
Şu güzelliğe bakınız. İlk fotoğraf İnci televizyon kulesi anlatımı sonra sola doğru sarı kubbeli bina devlet güvenlik bakanlığıymış. Diğerleri mavi renklinin yanındaki finansal bilgi merkezi diyor borsa olmalı diğerleri çeşitli oteller ve bankalar.
Aşağıdaki ilk fotoğraf evet Pearl Tv Tower- inci Tv Kulesi. İncilerle oynayan ikiz ejderhaları betimliyormuş. Çin’in mimari tasarım harikası Tv- Radyo kulesi 468 metre yüksekliğinde. Dünya’nın altıncı Çin’in de ikinci en yüksek Tv kulesi. Ziyaret etme ihtimalimiz varmış. Hemen solunda ilk gökdelen Jinmao Tower 420 metre yüksekliğinde çok amaçlı bir gökdelen. Ofisler, otel vs gibi. Tipi gibi adı da herkesin dilinde gazoz açacağı olan mavi ışıklı bina da 101 katlı 492 metre yüksekliğindeki Şanghay Dünya Finans Merkezi. Binanın kare olan açacak kısmı aslında yuvarlak olacakmış. İnşaatı yapan firma Japon olunca Çinliler ‘ne o öyle bayraklarındaki güneşi mi koyuyorlar olmaz’ demişler bu şekilde yapılmış. İkinci yine Şanghay Uluslararası Kongre Merkezi, önündeki eğri çatılı yer de çok lüks bir restoranmış. Son kare üç büyükler sisler içinde. O bölgeye de Lujiazui Ticaret ve Finans bölgesi deniyor.
Kısa bir tur oldu ama manzara çok güzel ilk fotoğrafta tam görülmese de kırmızı ışıklı yer bir demir köprü ve dönüşe geçtik son fotoğraflarla bottan inip otele geçeceğiz.
Bütün bu güzelliklerin ardında Şanghay kötü bir koloni dönemi ve afyon (Opium) savaşları yaşamıştır. Nedir bu afyon savaşları? Kimler koloni oluşturmuştur. Şanghay’da yerleşip koloniler oluşturanlar; İngiliz, Fransız, Amerikalı ve sonra da Japonlardır.
Çinliler batı ile ticaret yaparken genelde almayı değil de satmayı çok severler. Çinliler İngilizlere o dönem çok kıymetli olan hatta para yerine bile geçen ipek, porselen ve çay satarlarmış. İngilizlerin meşhur early grey çayları hep buradanmış. Bu satış karşılığında da sadece gümüş alırlar. O yıllarda para olarak sadece İspanyol gümüşü geçerliymiş. Bu alışverişten İngilizler hiç hoşnut değilken Çinliler çok memnundur. Zira İngilizler kendi pazarlarının aşırı talebi olan çay, ipek ve porseleni karşılayacak büyüklükte bir satış yapamıyorlardı.
Dedik ya Çinliler satıyor ama almıyorlardı. İngilizler ne yapsak da Çinlilere satsak diye kafa yormuşlar. 700 kişilik bir İngiliz heyeti Çin’e geliyor. Zamanın en yeni icadı neyse imparatora çıkıp sunmaları gerekli. Ama imparatorun karşısında el etek öpmek gerek. Heyet biz öyle şey yapmayız deyince aylarca İngiliz heyetini Çinde kötü şartlarda misafir ederler. Öyle ki beslenme yetersizliğinden heyetteki kişilerden ölenler bile olur. Neyse sonunda bir orta yol bulunup imparatorun karşısına çıkıyorlar. Getirdikleri malzemeye imparator şöyle bir bakıyor; bunlar bize yaramaz hiçbirini istemem diyerek geri çeviriyor. İngilizler yine hüsranla geri dönüyorlar.
En sonunda Çin’i nasıl ele geçireceklerini bulurlar. Hindistan’da yetiştirdikleri afyonu yavaş yavaş Çin’e sokup insanları afyona alıştırmaya başlıyorlar. Zaman içinde nakit para olarak alınan gümüşün yerini afyon alıyor. Afyon, Çin’e Kanton’daki Guangzhou limanından Çinli mürettebat kullanan yabancı tüccarlar tarafından sokuluyordu. Aslında kaliteli olmasa da afyon Çin’de yetiştiriliyordu ve ilaç olarak kullanılan hayati bir maddeydi.
Zamanın İmparatoru Daoguang engellemeye çalışsa da afyon alışına engel olamıyordu. Yasak şehirdeki Cennet Tapınağı’na giderek tanrılardan neyi yanlış yaptığını soruyor, adaklar kesip güç alarak afyonla savaş kararı alıyor. Neticede Kanton’a sert bir vali atıyor. Vali asıyor kesiyor, afyon taşıyan geminin içindeki malları yaktırıyor denize döküyor. Bu arada da çatışmak için İngilizler bahane ararken İngilizler aradıkları bahaneyi bulurlar. Çin’in içlerinde sarhoş bir İngiliz Çinli köylüyü öldürür. İngiliz’in İngiltere’de yargılanması için kendilerine verilmesini isterler. Yasa gereği almayınca da gerilimi arttıran İngilizler Çinlilere savaş açar ve I. Afyon savaşı böylece başlamış oluyor. 1839 yılında başlayan savaş 3 yıl sürerek 1942 yılında Nanjing anlaşmasıyla bitmiş. Çin savaş tazminatı ödemiş, 5 liman İngilizlere açılmış. Aslında savaş bitmemiş zira İngilizlere göre afyon serbestçe satılmalı ki savaş yaptıklarına değsin değil mi? Bir aradan sonra II. Afyon savaşını anlatalım. Yorulduk oteldeyiz.
Tarih 20 Haziran 2014 oldu... Sabah kahvaltı sonrası otobüse bindik ve yine yağmur başladı. Jade (Yeşim) Budha Tapınağına gidiyoruz. 35-40 dakikalık bir yolumuz var. Budha’lar altındandır ama bu kez yeşim taşından yapılmış olan 2 tanesini göreceğiz. Yolu çabuklaştırmak adına ben de kısaca II. Afyon Savaşından bahsedeyim. Sonra tekrar Sami rehberimi dinleriz. Evet kolayca 5 limanı açtıran İngilizler ağızları kulaklarında daha fazla imtiyaz kazanalım afyon satışını kolaylaştıralım diyerek ortamı kaşıyorlar. Şanslılar 1856 yılında bazı Çinli görevlilerin limandaki Arrow adlı geminin İngiliz bayrağını indirmesiyle aranan bahane de bulunmuş olur. Buna şans denebilir bu arada bir de Fransız misyoner Çinliler tarafından öldürülür. Bu kez İngilizlerle birlik olan Fransızlar Çin’e II. Afyon diğer adı gemiden dolayı Arrow savaşıdır başlatırlar. 1860 yılında elde edilen kapitülasyonlar ve artık afyon da yasal olarak ithal edilebilir olmasıyla II. Afyon Savaşı son bulur. Savaşın acı bilançosuna Yazlık Saray da dahil olmuş. Yağmacı İngilizlerin o göremediğimiz sadece enkazı kalan Yazlık Sarayı yıkmaları, ardından Fransızların yakması sarayın olağanüstü ihtişamı yok edilmiş diyor. Yeşim Budha tapınağında otobüsten iniyoruz.
Yeşim Budha Tapınağı; Yağmur yağmaya devam ediyor. Islanmamak için koşturduk bir saçak altındayız. Şanghay modernleşme yolunda hızla ilerlese, finansal alanda sayılı şehirlerden de olsa bir köşesinde kökenlerinden bir yerleri klasik yapısını hala koruyor. Yeşim Budha Tapınağı ve çevre yapısı işte buna en güzel örnek. Hemen ilk bahçeye bakalım. Harika bir tütsü kokusu ve meşhur Çin Tütsü kabı Ding dumanları eşliğinde karşımızda. Hani Yasak Şehirde bolca gördüğümüz (maviye tıklarsanız Pekin’de bahsetmiştim).

İnsanlar yağmura aldırmadan tütsü çubukları alıp yakıyor huşu içinde; önce ilk fotoğrafta görülen kırmızı mindere diz çöküp karşılarında duran bir heykele saygılarını sunuyorlar ardından Budha’ya tapınma ve diğer seremoniler içerde. Girişte para almıyorlar .Budha girişinde çok cüzi bir bağış alınıyormuş. Yerel rehber halletmiş olmalı ki, Sami rehberimiz yardımlarla geçinen bir tapınaktır gönlünüzden geçerse bağış kutularına para atabilirsiniz dedi.
1800’lü yılların sonuna doğru Qing İmparatorluğu döneminde Putuo Dağındaki bir manastırda Huigen adında bir keşiş yaşar. Bu keşiş Burma’ya hacca gider. Dönerken yanında 5 adet yeşim taşından yapılma Sakyamuni-Budha heykelini de ait oldukları bu yere getirir. Putuo Dağı’ndaki kendi manastırına giderken de Budha heykellerinden ikisini burada bırakır. Korunmaları için hemen bir tapınak inşa edilir. Bu tapınak Quing hanedanlığının yıkılma döneminden nasibini alır o da yakılır. Neyse ki yeşim taşı kıymetli, Budha zaten kıymetli neticede heykeller bir şekilde sağlam kalırlar. Gerekli olan yeni bir tapınaktır, o da ancak 1918 yılında eski yeri korunaklı olmayınca bu alanda inşa edilir ve adı da Yeşim Budha Tapınağı olur. 30 yıl kadar kapalı kalmış 1980 yılında yeniden halkın ibadetine açılmış. İçerde iki Budha’nın da ayrı özel odaları var. Uzanmış Budha alt katta diğeri oturan Budha herhalde çok daha kıymetli ki üst kattaymış.
Girişte kırmızı minderlere diz çöküp ibadet edenlerin karşısında ne var? diye baktığımda gördüklerim. Şehir tanrıları diyebileceğimiz Çinlilerin tapındığı göksel cennet tanrıları-krallar. Görevleri Budha’yı korumakmış.
Hızlıca bu harika kırmızı Çin fenerleriyle süslenmiş koridoru geçip üst kata çıkıyoruz. Önce görmemiz gereken oturan Budha ama rehberim bin bir tembihle fotoğraf makinanı bile çıkarma dedi. Fenerli koridorun arkası fotoğrafta görülen Büyük Salonmuş ve Uzanmış Budha tam karşıdaki odada indiğimizde görecekmişiz.
Oturan Budha’nın yanına giderken üst kattaki uzunca koridorda camekanlar içinde sergilenen sayısı binleri bulan Budizm ve Taoizm’in kutsal metinleri demek olan el yazması edebi Sutra’lar vardı. Sessizce Budha’nın önünden geçerken dayanamayıp çıkardığım kameramı gören kadın söylenerek koşar adım geldi ben yürüdüm gittim sinirlendim. Şansıma Önder’in kadının arkasını döndüğü bir anda yakalamış olduğu iki kareden birini paylaşayım (teşekkürler hayatım 💞) Oturan Budha’nın her yanı değerli akik, zümrüt taşlarla süslü hepsi gerçekmiş ve Budist inançlı kişilerin bağışlarıymış. Sükûnet içinde meditasyon yapar şekilde tasvir edilmiş.
Hayli büyük ve tek parça işlenmiş 1,92 m boyunda ve 1,34 m genişliğinde Dünya’daki en büyük yeşim taşından yapılma Budha heykelidir. Yeşim taşı yumuşak kolay işlenebilen bir taş olduğu için Budha’nın görüntüsü canlı gibi ve rengi beyaz olunca da Budha’ya kutsallık kattığına inanılıyor. Bu nedenle Budizm’in değerli bir kalıntısı sayılınca da tapınak haliyle popüler oluyor.

Kırmızı koridorun diğer ucundaki merdivenlerden indik büyük salonun hemen solundaki kapıdan girdik karşımda Uzanmış Budha, bakıyorum ve aklıma Tayland Wat Pho tapınağındaki devasa boyutlu altından yapılmış olanı geldi. Bu Budha’da ölüm döşeğindeki Sakyamuni (Sakya kabilesinden gelen anlamında ve ilk adı) veya Nirvana’ya giren Budha olarak betimlenmiş. Oturan Budha kadar değerli olmasa da Yeşim Budha Tapınağına değerli bir katkısı varmış. Dedim ya alt katta. 🤭

Altından derken, Yeşim Taşından yapılmış Budha’da gördük artık gidebiliriz. 😉 Dışarda yağmur devam, tapınmaya da devam. Beyefendi önce tütsü çubuklarını aldı ateşe tutup yaktı sonra da Yeşim Budha Tapınağına dört yönlü saygılarını sundu diyeyim. Yağmura rağmen görsel bir şölen oldu. Arkadaki kızlar da çiçeklerden yapılmış mumları yaktılar. Evlilik diliyor olabilirler. 👰♀️💍 Diyerek buraya da veda ediyoruz. Son kareler.
Otobüsümüze bindik bu kez Pearl Tv Tower- inci Tv Kulesine geldik. İncilerle oynayan ikiz ejderhaları betimliyor, Çin’in de mimari tasarım harikası Tv- Radyo kulesidir demiştim. Dünya’nın altıncı Çin’in de ikinci en yüksek Tv kulesi. Beklerken ben de bilgi aktarayım. Yapımına 1991 yılında başlanmış 1995 yılında bitmiş. 468 metre yüksekliğindeki kule süpersonik asansöre sahip. Asansöre binmek için biraz bekledik zira gruplar çok.
Bugün şanssız gündeyiz sisten kule görünmüyorsa da içi hayli güzel zaten eğlence bölümü ve tarih müzesi buradaymış. Kule inci görünümlü 3 küreden oluşuyor. En üstte görünmeyen küçük bir küre var uzay modülü deniyor. İkinci küresinin içinde döner bir restoran var. Kuleye girişte dış kapıdan girerken tüm çakmakları topladılar. Çıkışta alınırmış. Elbette çıkışta seç seç al oluyor Yasak Şehir’deki gibi. Neyse asansöre binme sıramız geldi kapıda hostesler kırmızı giyinmişler çevreyle uyumlu. Fotoğraflara tıklarsanız daha güzel görülüyor. Birincide yer kalmadı ikinciye yönlendirildik kapasite 50 kişi. Saniyede 7 metre 1/4 eğimle çıkıyormuş.
Asansör çıkmaya başladı. Görevliler Çince ve İngilizce bilgiler veriyorlar, öncelikle 263’cü metredeki Gökyüzü Galerisine çıktık. Tam bir fiyasko. Cam kenarlarında tam karşınızda Çin Ziraat Bankası var diye yazan bir bilgi yazısı var ama heyhat sisten sadece beyaz üstelik kirli bir cam görüyoruz. Aslında açık bir günde Yangze nehrine kadar görünüyormuş.
Camlarda dikkatimizi çeken yazılar vardı mesela 1080 km yanında Beijing yazıyordu. Pekin bu yönde ve bu kadar km uzakta demek istiyorlardı. Tüm çevrede normal zamanda ne görülüyorsa o binaların bilgileri hemen önünüzde oluyor. Adamlar ince düşünceli dürbünle bakarken bile neresi demiyorsunuz. Hediyelik eşya reyonları ile ufak tefek içecek alınacak yer var. Wc’ler burada hiç anlatmayayım şu karelere bakınız. Manzara biz…☺️
Yine en azından biraz dinlendik diyor aşağıda uzay yürüyüşü yapacağımız 259 metreye iniyoruz. 263 teki görüntüden sonra bu kattan da umudumuz yok. Belki sis biraz açılır diye bizi teselli eden Sinan rehberimizin peşindeyiz. Hüsran yine hüsran bu aşkın sonu. Çamur gibi fotoğraf ama yine de paylaşacağım. Çok az bir görüntü var hayal meyal derler ya işte öyle bir şey. Bu kadar bir görüntüde bile cama basmayıp çığlık atan yere yapışan insanlar var. Cam kenarındaki metal şerit de korkuluk insanlar tutunsun diye. Sis olmasa demek ki hiçbirimiz camda yürüyemeyecekmişiz. 😁
Sis olmadığı zaman yürüyemeyeceğimiz görüntünün sisli hali de işte bu. Cam kırık mı? Yok canııım. Yürüdük elbette. 💃💃💃 Çıkışa gidiyoruz. Kulenin görüntüsünü ancak bu kadar görünür kılabildim. 😔

Alt kata indik her yer hediyelik eşya satan ama kaliteli dükkanlarla dolu. İnci kule zaten Şanghay eski şehir kısmındaydı bahçesinden çıkacağımız yer de çarşı kısmı. Çıktık ne çare yağmur hala yağıyor. Ay dedik bizi kapıda bekliyormuş artık şemsiyeleri açtık yine yürüyoruz. Bulunduğumuz bölge çok renkli eski Çin çatılı binalarla çevrilmiş. Bölge eski şehir olarak anılıyor. Saçak altlarından yürüdük kalabalık da olunca çok keyfini çıkaramıyoruz.
Güzel bir yapıya geldik. Çay eviymiş. Sami rehberimiz güzel bir seremoni eşliğinde çay da satın alabileceğiniz yerdeyiz dedi. Bir üst kata çıktık. Her taraf tik ağacı kaplı, her masada çaydanlık ve bardaklar var. Demlendikçe açan çay çiçeklerine bayıldım.
Biraz fotoğraf çekip çevreye baktım çatılar beni benden aldı. Bu eski yapıların tarihi 1860’lara dayanırmış. Çay seremonisi bitti sırada Yu- Yuyuan Bahçesi var.
Yu- Yuan Bahçesi; Bahçeye içinde kırmızı balıkların yüzdüğü yapay bir göl ve üzerinde zikzaklar çizen dar ama uzunca bir köprüden geçerek gidiyoruz. Karşımıza önce tarihi bir çay evi çıkıyor fotoğraf çekmem imkansız. Yağmur yağdığı için şemsiye kazaları oluyor. Köşeli olmasının sebebi; Çin inanışına göre kötü ruhlar köşelerden hoşlanmaz buralara uğramazmış.
Yaklaşık 5 bin dönümlük bir alanı kaplayan bu güzel bahçenin tarihi hayli eski diye başlayalım. İnşası 1500’lü yıllarda Ming Hanedanlığı dönemine kadar giden kültürel zenginliğe sahip çok değerli klasik bir Çin bahçesi. Ve zamanın devlet memuru ya da valisi olan bir oğulun babası için huzurlu ve rahat yaşasın diye yaptırdığı bahçedir. Zaten adındaki Yu, Çince huzur anlamındadır. Yapımı 20 yıl sürdüğü için ne yazık ki babasının ömrü bahçenin bittiğini görmeye yetmemiş. Kırmızı balıklarıyla manzara harika.
Yu bahçesinden çıkınca hemen arkasında da yu yuan çarşısı var. Çin malı her türlü eşya satan yerler var. Biraz da orada gezdik ama esas serbest zamanda Çin evlerini görmek ve yaşamlarını izlemek için ara sokaklara daldık. Her yazımda söylediğim gibi ara sokaklar cevherdir. Haydi birlikte gezelim. Güzel Türkiye’mde böylesi manzara göremezsiniz.
İlk fotoğraf Yu-yuan çarşısından. Bu bölgeye moda caddesi de deniyor. Starbucks, mücevher, antika dükkanları, yeşim taşları ve el sanatları hep burada zaten 500 metrelik bir cadde yani daha kalite bir cadde. İkinci kare artık arka alış veriş bölgesine gidiyoruz kumaş ve tekstil malların satıldığı çarşı. Son kare yerel tatlara bakmak isteyenlere, fast food ya da atıştırmalık sokağı deniyor.
Yavaş yavaş Çin’deki hayatın gerçekleriyle karşılaşıyoruz. Şimdi dolaştığımız yer Çin Mahallesiymiş. 🤭 Çin’de Çin mahallesi olur mu? olmuş. Yan yana tek odalık evler. İçerde gördüğümüz kadarıyla bazılarında sadece yatak, bazılarında da mutfak var. Yakın zamana kadar birçok şeyden mahrum kalmışlarsa da bazılarının kapı önünde çamaşır makinası bile var. İlk fotoğraftaki ütü yapıyordu. 🧺 Bu hamarat ev adamı değil muhtemelen ütücü. 😁 Manavda da bir kedi var. 🐈
Alttaki fotoğraflarda bambu kalaslardan iskele yapmışlar bir kısım tamirat var. Son karede kıyıda eski Hoover cinsi çamaşır makinesi var. Sağlı sollu küçük dükkanlarda kadın ve erkek berberleri ile terziler çoktu ama fotoğraf çektirmediler.
Her taraf elektrik telleriyle dolu. Önder’in peşine saat satmak isteyen bir Çinli takıldı. Ne marka diye sordu Serkisof’muş neyse fazla yapışkan değildi. Amcam tek göz oda evinde yer olmayınca ne yapsın. 🤷♀️ Biraz daha dolaşıp kaybolmadan geri buluşma yerine döndük. Akşam yemeğinin ardından oteldeyiz. Yarın hem Şanghay’da hem de Çin Halk Cumhuriyetinde son günümüz.
Tarih 21 Haziran 2014 sabah kahvaltısının ardından valizlerimizi toplayıp otelden ayrılıyoruz. Artık sadece Şanghay’a değil tümüyle Çin Halk Cumhuriyeti’ne veda edeceğiz. Uçak saati 22:45 yani tüm gün buradayız. Ama önce Şanghay’ın ünlü Nanjing Road’da gezeceğiz. Son günümüzde bile peşimizi bırakmayan yağmurun eşliğinde ne kadar gezebilirsek. 🤷♀️
Çin’in modern tarihi boyunca Nanjing Yolu, ülkenin ve Şanghay’ın en hareketli alışveriş caddeleri arasında sayılır. İlk fotoğraf, en önemli noktadır ve Nanjing Road’un şehir merkezindeki yaya yolu, Çinlilerin toplu etkinlik yaptıkları bir bölümü araç trafiğine kapalıdır. Bulunduğumuz yerde sinemalar, tiyatrolar, oteller, restoranlar ve az ötede Zara var. Ve ikinci fotoğraf belli bir ücret karşılığı cadde boyunca çalışan renkli küçük üç vagonlu mini trenler var. Birkaç mağaza dolaştık hiç de ucuz değildi. Üstelik bakınız şu yağmura 🌧️ ve aynı bizim memleket gibi anında şemsiye satanlar piyasaya çıktı. ☔️ Rehberimiz üzülmeyin sizi çok ünlü sahte mal satan fake markete götüreceğim oradan bakarsınız akşam yemeğimizi de oralarda yiyeceğiz dedi.
Fake market tipik bir avm ama katlardaki dükkanlar nedeniyle de kendimizi İzmir Kemeraltı’nda ya da İstanbul’da Eminönü’nde gibi hissettik. Yakın bir yerde son olarak döner tepside Çin yemeklerimizi de yedik. Böyle bir yağmurla bize güle güle diyen belki de tekrar gelin diye yolumuza su döken Şanghay’ı iyi ki görmüşüz dediklerimizin içine kattık. Hayal gibi geçen bir gezi ile koca bir ülkeyi bir ÇİN’i Sami Avigdor rehberimizle çok güzel gezdik.
Sadece Şanghay’a değil Çin Halk Cumhuriyeti’ne de saat 22:45’te THY ile elveda diyecek güzel ülkemin güzel şehri İstanbul’a uçacağız. Bir gezinin daha sonuna geldik. Birlikte gezmiş olduk sayıyor, tekrar görüşme umuduyla sağlık ve sevgiyle hoşça kalınız diyorum.💞💞💞
Vay canına o kadar güzel anlatmışsınız ki adeta okurken bende yaşadım, elinize emeğinize o güzel yüreğinize sağlık Alev abla.
BeğenBeğen
Kıymetli yorumun için çok teşekkür ederim Oğuz Bey. Okuyup yorum yazan gözlere sağlık. 😊
BeğenLiked by 1 kişi
The photos were wonderful. Thank you for sharing.
BeğenLiked by 1 kişi
I am happy with your appreciation. Thank you John.
BeğenBeğen
Emeğinize sağlık Alev Hanım, keyifle takip edip okudum. Şehir için ilk intibam Şanghay gerçekten çok modern bir yerleşim yeri, gökdelenler ve modern binalar çok güzel. İngilizler yine sahneye çıkınca sinirlenmedim desem yalan olur. Adamlar dünyayı kendi malları gibi görmeye daha çok eski yıllarda başlamışlar. Afyon silahı çok akıllıca, hele afyon savaşları parmak ısırtacak cinsten. Yeşim Buddha Tapınağı çok güzel, oturan Buddha heykelini fotoğraflama macerası çok eğlenceli. Önder Bey, aradan güzel hamle yapmış. Dediğiniz gibi fotoğraflarını çektiğiniz çatılara ben de bayıldım, bu arada Yu-Yuan bahçesi de çok güzel. Esas Çin mahallesine gelince Tepebaşı- Nişantaşı gibi. Her şehirde bir görünen yüz vardır, bir de yaşanan mütevazi yerler. Nanjing Road da gerçekten modern ve lüks olarak görünüyor. Tekrar elinize sağlık, selam ve sevgilerimle…
BeğenLiked by 1 kişi
İyi akşamlar Gürcan Bey, güzel yorumlarınızı özlemişim var olun. Satır, satır yorumlarınızla mutlu oluyorum. Evet Şanghay’da ticaret merkezi olmakla köşeyi dönmüş, Çin’in yüzakı olmuş. Tilkiler 😉 her şeyden bir fayda sağlamışlardır. Öyle değil mi? Yaşanan tüm savaşların çıkışındaki sebepler hep bir tilki kurnazlığıyla başlamıştır. Çin Halk Cumhuriyeti hala eskisi gibi kapalı bir kutu. Önder sağolsun iyi bir eküriyiz. Sizin yazılarınızı da özledik. Adamın biri roman oluyor galiba. Özletmeyin. Selam ve sevgiler bizden.😊
BeğenLiked by 1 kişi
İyi akşamlar Alev Hanım, yazınızı zevkle okudum ama ben de henüz yeni bir şeyler yok. Deprem, oradaki çaresiz insanlar beni oldukça etkiledi. sanki onlar orada soğukta, betonların altında yaşamaya çalışırken edebiyatla uğraşmaktan utandım ama bir şeyi unutmuştum. Kurtuluş savaşı sırasında cephede Mustafa Kemal Atatürk, roman ve hikayeler okuyarak dinlenip sakinleşiyordu. Şimdi çalışmalarıma devam ediyorum, adamın biri 12 bölüm bitti ama üzerinde hâlâ çalışıyorum. İncelemelerim bitince mail adresinizde sizinle paylaşacağım. Size ve Önder Bey’e selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.
BeğenLiked by 1 kişi
İyi akşamlar Gürcan Bey, Deprem hepimizi ziyadesiyle üzdü. 😔12 bölüm çok şey demektir ayrıca yazmak da bir terapidir. Elimizden geleni esirgemedik. Allah aynı acıları yaşatmasın diliyorum. Biz de size ve Elif Hanıma selam ve sevgilerimizi gönderiyoruz.
BeğenLiked by 1 kişi
Çok harika eline sağlık.
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkür ederim kıymetli meslektaşım. Yorumlarını eksik etme. ☺️
BeğenBeğen
Yeni bloğum: https://uzumlukralilk.com
BeğenLiked by 1 kişi
Hayırlı olsun çocuk kalpli.
BeğenLiked by 1 kişi
Sevgili Alev Abla yine çok güzel bir gezi yazısı olmuş, ellerinize sağlık, hep var olun ❤
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkür ederim Aydek’cim. Bahaneyle 14 Mart Tıp Bayramını buruk da olsa gönülden kutlarım. Allah eksikliğinizi göstermesin. Kaybettiklerimizin de mekanı cennet olsun. Sevgiyle kal.💞
BeğenLiked by 1 kişi
🙏💖🌹
BeğenBeğen
Alev Hanım hoş geldiniz. İnşallah yolculuğunuz güzel geçmiştir. Beni tekrar takibe alırsanız sevinirim.
BeğenLiked by 2 people
Vesile Hanımım hoş gördüm. Çok teşekkür ederim ama yazılarımın hiçbiri yeni değil. Sizi yeniden takibe almıştım olmamış mı?. Haber verirseniz sevinirim.
BeğenBeğen
Alev Hanımcığım çok teşekkür ederim. Takibe almışsınız. Bu ara hesabıma ulaşamadım çünkü doğrulama kodlarım geç geliyor. Mesajınızı geç cevapladım, kusuruma bakmayın. Telefon operatörüm on gün sonra cevaplayacağını bildirdi. Bekliyorum. Selam ve sevgilerimle.
BeğenLiked by 1 kişi
🥰Sorun yok Vesile Hanımcığım selam ve sevgiler bizden.
BeğenBeğen
Her zamanki gibi seninle gezdim adım adım☺️🥰🥰
BeğenLiked by 1 kişi
Canım çok teşekkür ederim. Sen de özlendin. 🥰😍
BeğenLiked by 1 kişi
Merhaba, hem turistiktik hem de hayatin icinden gercek bir Sanghay. Gormeyi cok istedigm sehirlerden. Ellerinize saglik Alev hanim.
BeğenLiked by 1 kişi
Teşekkür ederim Mutlu gerçekten de hayatın içinden kesitlerle karşılaşıyorsunuz üstelik de iç içe. Umarım kısa zamanda ziyaret edersin. 😊
BeğenLiked by 1 kişi